06 Eylül 2011

Kuran Tefsiri - Araf Suresi


Araf suresi, 60-68

 “Kavminin önde gelenleri” o devrin iddia edilen Ergenekon terör örgütünün karşılığı olan o zamanki adamlar. “Kavminin önde gelenleri; ‘gerçekte biz seni açıkça bir şaşırmışlık ve sapmışlık içinde görüyoruz’ dediler.” Yani “sen şaşırmışsın”, bir kere “doğru yolda değilsin” diyorlar. Bir de “sapmışsın, sapkınsın sen” diyorlar. Yani “doğru yolda giden bir Müslüman değilsin” diyorlar. Ahir zamanda Hz. Mehdi (as)’a ne diyecekler? “Sen de şaşırmışsın ve sapmışsın, sapkınsın, doğru yolda değilsin” diyecekler. Bunu kim söylüyor? Peygamberimiz (sav) söylüyor.

“O: ‘Ey kavmim bende şaşırmışlık ve sapmışlık yoktur; ama ben alemlerin Rabbinden bir elçiyim’ dedi.”Hz. Nuh (as) için bu. Aynı şekilde Peygamberimiz (sav) için de bu tarz iftiralar etmişlerdir. Hz. Nuh (as) için de bu şekilde iftira ettiler.

 “Andolsun biz Nuh’u Kendi kavmine (halkına) gönderdik.” Peygamber olarak. “Dedi ki: ‘Ey kavmim Allah’a kulluk edin,’” Ben sizden bunu istiyorum. Allah’a kulluk etmenizi istiyorum, “Allah böyle istiyor” diyor. “Sizin ondan başka ilahınız yoktur.” “Allah birdir” diyor. “Doğrusu ben, sizin için büyük bir günün azabından korkmaktayım.”“Cehenneme düşmenizden, kıyametin azabından, kıyamette oluşacak azaptan çekiniyorum sizin için” diyor.

“Size Rabbimin risaletini tebliğ ediyorum.” Yani hak olan Allah’ın hükümlerini bildiriyorum. “(Ayrıca) Size öğüt veriyor ve sizin bilmediklerinizi ben Allah’tan biliyorum.” “Allah bana vahiyle bildiriyor. Ben de size bildiriyorum” diyor.

“Sakınıp rahmete kavuşmanız için içinizden sizi uyarıp korkutacak bir adam aracılığı ile bir zikir (kitap)  gelmesine mi şaştınız?”Her seferinde şaşırıyorlar. Yani yeni bir elçi geldiğinde, yeni bir uyarıcı geldiğinde, tebliğci geldiğinde her seferinde şaşırıyorlar.

“Onu yalanladılar. Bizde onu ve gemide onunla birlikte olanları kurtardık. Ayetlerimizi yalan sayanları suda boğduk. Çünkü onlar kör bir kavimdi.”Deccal bir kavim. Çünkü deccalin de biliyorsunuz gözü kördür. “Bizde onu ve gemide onunla birlikte olanları” Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as)’la birlikte olanları Allah kurtaracak, inşaAllah.

“Ad (halkına da) kardeşleri Hud’u (gönderdik.)(Hud kavmine:) ‘Ey kavmim sizin Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka ilahınız yoktur. Hala korkup sakınmayacak mısınız?’” dedi. Bak hep La ilahe illAllah’tan bahsediyor. Yani Allah birdir, Allah’ın varlığını önce anlatıyorlar. Sonra Allah’tan korkmayı söylüyorlar.

“Kavminin önde gelenlerinden inkar edenler dediler ki:”Yani hep böyle her zaman kavmin ileri gelenleri hem enaniyetli, hem ekabir, hem bilmiş, hem de fitneci oluyorlar, çoğu zaman. Ama inkar edenlerden, o bölüm. Yoksa iman edenler de olur tabi. “Gerçekte biz seni akli bir yetersizlik içinde görüyoruz” Muhakkak bir delilikle suçlamışlardır. Allah yolunda mücadele eden her Peygamberi, her elçiyi, her veliyi, mutlaka aşağı yukarı, Bediüzzaman Said Nursi’yi de biliyorsunuz delilikle suçlamışlardır. O da akıl hastası diyerek Bediüzzaman Said Nursi’yi tımarhaneye kapatmışlardı. Sonra aklının hem yerinde olduğu, sağlığının, hem de mükemmel dahi olduğuna dair rapor verildi ve bu şekilde çıktı. “Gerçekte biz seni akli bir yetersizlik içinde görüyoruz.” Küfür sıkıştıkça ne yapıyormuş? Delilik iftirası atıyor. “Sen delisin” diyorlar. “Ve doğrusu biz senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz.” “Hem delisin, hem yalancısın” diyorlar. Hz. Mehdi (as)’a ne diyecekler? Aynısını. Çünkü Allah’ın kanunu bu, hep bunu yapmışlardır. Bütün peygamberlere bu yapılmış.

“(Hud:) ‘Ey Kavmim’ dedi. ‘Bende akıl yetersizliği yoktur.’”Değil mi bak o iddiayı bozmuş oluyor? Ahir zamanda nasıl yapılır? Rapor alırsın, bozarsın. Bediüzzaman nasıl yaptı? Rapor aldı, bozdu. Sonra ne dedi? “Bende akıl yetersizliği yoktur” dedi. “’Ama ben gerçekten alemlerin Rabbinden bir elçiyim’ dedi.” “bir tebliğciyim, bir Mehdi’yim” diyor, inşaAllah.
“Size Rabbimin risaletini tebliğ ediyorum. Ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm.”Yani “güvenilir bir insanım ben” diyor. “Dürüst, samimi, iyi niyetli bir insanım” diyor. Zaten anlaşılıyor hemen.

Peygamber Efendimiz (sav) zamanında bir olay anlatıldığında, bir şey anlatıldığında, o ayetin hayata yönelik, hayata uygulanan yönüne bakılır. Hayata uygulamamızı istiyor Allah ayeti. Hayata uyguladığımız yönünü ben açıklıyorum. Mesela “Ebu Leheb’in eli kurusun” diyor Cenabı Allah. Bu desek ki Ebu leheb’in elinin kuruması ile ilgili ayettir, Ebu Leheb’i anlatıyor. Bu tamam, birinci anlamı bu. Peki asıl gaye bu mu? Asıl gaye bizim buradan alacağımız ders ve bunun hayata uygulanmasıdır. Ben alacağımız ders ve hayata uygulamasını anlatıyorum. Yoksa zahir anlamı açık zaten. Mesela Peygamberimiz (sav)’e diyor ki Cenabı Allah, “Biz göğsünü yarıp genişletmedik mi?” Bu Peygamber Efendimiz (sav)in kalbinin ferahlaması, kalbinin rahatlaması ile ilgili bir ayet. Tamam, bir tek anlamı bu mu bunun? Hayata yönelik bunun bir anlamı yok mu? Ahir zamana yönelik, bize yönelik, uygulamaya yönelik ve bizden sonraki olan hayata da yönelik bir anlamı yok mu? Var. İşte biz onu anlatıyoruz. O kısmı zaten açık. Bu Tefsirlerde anlatılıyor. İlk anlamı açıktır. Hayata uygulanmasının anlatılması çok önemlidir. Yani düz anlamı önemli olduğu gibi hayata uygulanması da çok önemlidir. Ben hayata uygulanan, pratiğe uygulan yönünü anlatıyorum.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın A9 TV'de ''2 Eylül 2011'' tarihindeki sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını http://www.a9.com.tr  adresinden seyredebilirsiniz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder