30 Eylül 2013

Geniş çaplı bir masonlara yönelik tebliğ faaliyetimiz olacak,inşaAllah !

 Müslümanlar böyle geniş düşünen olsa, herkese sahip çıkan olsa illa bir düşman konsept olacak, illa Masona düşman olacak, Musevi’ye düşman olacak, Hristiyan’a düşman olacak, Alevi’ye Şii’ye düşman olacak, bir kısmı için söylüyorum. O da uğursuzluk getiriyor, bereketsizlik getiriyor. Kardeşim şefkatle yaklaşsana, hepsi Allah’ın kulu. Samimi inancı o sanan ne nasıl olursa olsun ne karışıyorsun. Sen Müslüman olarak onları koruyup kollamakla mükellefsin. Onlara huzur vermekle mükellefsin. Seni adam iyi görürse zaten sevecen yaklaşır, sevgi dolu yaklaşır. Zaten iyi bir Alevi zaten çok güzel, iyi bir Şii zaten güzel, iyi bir Mason Muhammedi ise çok güzel. MaşaAllah, şimdi Mason localarına istediğimiz gibi girme imkânımız var şu an, konvanlara istediğimiz toplantılara hem de üstadı azam olarak imkânımız var. Onun için hazırlık yapıyoruz, geniş çaplı bir masonlara yönelik tebliğ faaliyetimiz olacak, inşaAllah.

Masonluk, ilimünati, gülhaç bunlar dünyada çok etkili profesörler, bilim adamları, seçkin elit kesime yönelik çalışma yapan teşekküller. Tapınak şövalyeleri de öyle, Martinistler öyle. Martinistler daha gizli. Ama bugün dünyada hemen hemen bilim adamlarının ünlü olanlarının tamamı siyasetçilerin büyük bir bölümü Masondur veya Martinisttir. Hepsi aynı zaten. Tapınak şövalyeleri bunların hepsi masonik gruplardır. Bunlara tebliğ yapmak, İslam’ı anlatmak, İslam’ı sevdirmek, İslam’ın hakimiyeti için çok hayatidir. Yani en hayati konulardan bir tanesi. Üstad Mason olduğunda da, bu kişilerle bağlantı yapman alabildiğine rahat olur, alabildiğine kolay olur. Onun için 33 derece de mason olmayı bir nimet olarak görüyorum. Şimdi yine bu İtalyan locasına benim beratımı veren İtalyan mason locasına bağlı olan localar hakkında yine biraz bilgi vermeye devam edelim.


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın  A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Dua, Allah'la sürekli bağlantı demektir !

Hristiyanlar ne güzel, Hz. İsa (a.s)’ı acayip seviyorlar. Mesela sohbet ediyorum, sürekli Hz. İsa (a.s)’dan bahsediyorlar. Ve dua çok ediyor Hristiyanlar. Ben Müslüman Sünni olsun, diğer mezhepler olsun, pek o kadar görmedim. Her anlarında çok dua ediyorlar Hristiyanlar çok yani. Mesela sohbete oturuyorlar, dua ediyor. Yemeğe oturuyor dua ediyor. Yemekten kalkıyor dua ediyor. Sokağa çıkacak, bir yere gidecek dua ediyor,, bayağı güzel. Hem de böyle içinden de değil, aleni dua ediyor. Sesli dua, toplu dua yapıyorlar. Herkes katılıyor. Çok güzel o. Kuran’da ehemmiyetle belirtilen bir konu dua. Onun için kardeşlerimiz genel sohbetlerinde, genel bir araya geldiklerinde bir kişi herkesin duyacağı gibi dua etsin, diğer kardeşlerimiz de katılsınlar duaya. Güzel o. İnşaAllah. Allah’la sürekli bağlantı demektir.

Çünkü Allah duayı beğeniyor. Duayı seviyor Allah. Onu özellikle belirtmiş Kuran’da. Çünkü Kendisi’yle bağlantı olduğu için Hristiyanlar da bu sırrı iyi fark etmişler. Lezzetine de iyi varmışlar. Hakikaten zevk aldıkları hissediliyor dua ederken ve Allah o dualarına icabet ediyor. Yani bu çok hayati bir konu. Mesela adam kolundan rahatsız oluyor hemen ilaca gidiyor. Tamam ilaca git. Ama niye dua etmiyorsun? İlaç etki etmiyor o zaman. Dua et. İlaç vesile. İlaçla ne alakası var? İlacı Allah’ın yarattığını bil. İlacı dua olarak kullandığını bil, dua olarak. Ayrıca dua et. Çünkü derdi Allah yaratıyor. Harikadır dert, durduk yere yaratılıyor. Bir adam niye gözünden rahatsız olsun? Göz normal, sağlam bir yer. Niye bir yerinde enfeksiyon çıksın? Hepsi onların Allah tarafından emir alması gerekiyor. Yoksa olmaz. Tesadüfler gibi gösteriyor ama Allah, öyle bir sistem yok. Her şey kontrollü. Her şey Allah’ın emriyle oluşuyor. Mesela bak buraya benim keşkülüm geldi. Nereden geldi? Allah’tan geldi. Allah’ın rahmet hazinesinden geldi. Ve o mutfaktan geldi gibi görünüyor. Mutfağa nereden geldi? Pastaneden geldi gibi görünüyor.

Bir zincirleme makul gösterme sistemi vardır, Cenab-ı Allah’ın. Bu insanın gözünü kapar. Birçok insanın gözünü kapar. Halbuki direkt rahmet. Bak bu camıyla beraber, bu güzelliğiyle beraber, tadıyla beraber, Allah’ın rahmet hazinesinden iner, gökten iner. Allah tarafından yaratılır. Ama o kadar mükemmel sebep sistemi vardır ki, yani aksini insanlar düşünemeyecek hale gelir. Mesela Hz. İsa (a.s)’a diyorlar ya, “gökten bize bir sofra indir.” Halbuki her gün sofrayı indiriyor Allah onlara. Her sofrayı Allah yapıyor. İçeri kısma geçtiklerinde, hakikaten sofrayla karşılaşıyorlar. Onu da Allah, hepsini Allah yaratıyor. Cennetteki sistemi Allah burada değişik bir yöntemle tanıtmış, göstermiş oluyor. Cennette öyle değildir. Mesela aklından tatlı geçer, şak diye oluşur. Havada uçar böyle, gelir önüne konur. Kaşık kendinden sana yedirir. Havaya kalkar, eline gerek kalmaz. Çünkü el orada sebep oluyor. Ben neyle yiyorum? “Elimle yiyorum” diyor. Elini kim yaratıyor? Allah yaratıyor. O zannediyor ki eliyle yiyor. Halbuki ona onu yediren Allah.

Su içiren de Allah’tır. Kendi eliyle içtiğini zannediyor. Onun lezzetini, tadını veren de Allah. Hepsi kaderde o şekilde Allah tarafından tanzim edilip, yaratılmış. Harikayı sürekli yaşarız. Ama düşünen farkına varabilir. Düşünmeyen için, Allah özel tuzak kurmuştur. Sebep tuzağı kurmuştur. Sebebin içinde boğulur ve göremez. Kendi yürüyor zanneder. Halbuki Allah yürütür onu. Bir yere gitmek ister. Allah götürür. Mesela bugün Türkiye’de oluyor. Ertesi gün Amerika’da oluyor. Amerika’yı Allah ona yaratıyor bir anda. Bir anda başka bir ülkeyi yaratıyor. Uçağı sebep yapıyor. Uçağın içine bir giriyor, kapalı bir yer. Duruyor, duruyor, duruyor, duruyor birdenbire karşısında Amerika oluşuyor. O da zannediyor, sabit. Halbuki her an bir yaratma halindedir, Allah.


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Hz Mehdi (as)'ın gelmesiyle muazzam bir nur,müthiş bir sevgi ve huzur yayılacak!

İyi niyetle sevgiyle her şey halledilir. Acayip bir karmaşa var, sanki çok zormuş gibi. Dünyayı kaç parçaya bölmüşler, ortalığı birbirine katmışlar. Dünya gibi silah stoku yapmışlar. Zehirli gazlar, adam kesme metotları. Ne gerek bu kadar rezalete? Ne kadar şeker insanlar, ne güzel varlıklar. Yazık, Nusayrilere de yazık, Alevilere de yazık, Sünnilere de yazık ne gerek var? Koskoca ülke, uçsuz bucaksız bomboş Suriye, kilometrelerce gidiyorsun bomboş. Boş yere!

Allah, ahir zamanın şiddetini göstermek için böyle bir görüntü meydana getiriyor. Bir süre sonra bu görüntü kalkacak, inşaAllah. Masonluk da devreye girecek, tapınak şövalyeleri de devreye girecek, gül-haçlar devreye girecek, derin dünya devleti devreye girecek. Müslüman alimlerin ileri gelenleri, Hıristiyan alemini ileri gelenleri, Musevi aleminin ileri gelenleri bir araya gelecekler ve dünyaya bir lider seçecekler, inşaAllah. Hepsinin ittifak edeceği bir lider. Bu işte Moşiyah olarak belirtilen Tevrat’ta geleceği dört bin yıl öncesinden bildirilen kişidir. Peygamberimiz (s.a.v)’in söylediği, İmam Hz. Mehdi (a.s). Onun gelmesiyle ortaya muazzam bir nur, müthiş bir sevgi ve huzur yayılacak. 60-70 sene sürecek ama yine çok iyi. 60-70 sene de değil aslında. 50 sene falan yani.

“Bu resim gerçek mi? Hocam 33 dereceden mason mu?” Tabii ki masonum. 33. dereceden masonum. Mason localarına, her yere şu an girme hakkım var. Amerika’daki localara, Avrupa’daki localara, her yerdeki localara girme hakkım var. Ve Üstad olarak girme hakkım var. Büyük Üstad olarak. Büyük Üstad olarak konferans verme, sohbet etme hakkım var. Tabii ki bu önemli bir şey. Mason olmadan ben oraya giremem. Mason konvanlarında, büyük konvanlarda konuşma yapamam. İllaki mason olmam gerekiyor. Gördüğün görüntü doğru, özetle.


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın  A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Allah 1400 senedir bekletiyor dünya hakimiyetini,Hz Mehdi (as) için!

Bak şimdi açtım Risale-i Nur’u da, daha hala sayfayı çeviriyorum, Bediüzzaman’a atılan iftiraları anlatıyor, Risale-i Nur’da Şualar’da. 73-74-75 daha hala devam ediyor. Veli insanlara, Allah yolunda olan insanlara ne kadar çok iftira atılacağını gösteriyor. Bediüzzaman da bunlara tek tek cevap vermiş. Bak devam ediyor hala 79-80-82-87-89 hayrettir yani yaşlı kendi halinde bir Müslüman’a. 90 iddiaya cevap vermiş, 90 hakarete, 90 ayrı iftiraya, 90 ayrı çeşit iftira ve hakaret. 90 artık düşün, bir tane, iki tane, on tane değil, maşaAllah. 90 hakaret ne demektir; cennette ona belki 90 milyar sevap. 9 tane olsa, çok daha düşük olurdu, bir tane olsa çok daha düşük olur. Ama 90 tane olunca iftira sevabı da çok büyük oluyor.

Dünyadayken de Cenab-ı Allah ona, Bediüzzaman’a kerametler nasip ediyor, harikalar nasip ediyor, işlerini rast getiriyor. Bak, sağlıkla sıhhatle kendi haline tek başına bir insan. Hiçbir hastalığa yakalanmadı elhamdülillah. Ne kanser, ne ülser hiçbir hastalığa yakalanmadı, gayet sağlıklı ve dinç olarak İslam’ı Kuran’ı gayet güzel anlattı, Risale-i Nur’u tamamladı. Risale-i Nur’lar evlerde okunmaya başlandı. Ondan sonra Allah vazifesi bittiği için canını aldı. Bak, vazifesi bitmeden canını almıyor. Kaç defa zehirlediler hiçbir şey olmadı. Normalde yaşlı bir insan, cezaevinde biri vurup ölebilir, üşütür ölür. Zatürree olur ölür, yaşlı-başlı adam. Kimse ilgilenmez zaten hapishanede. Kalbi durur ölür. Allah istese hastanelik de ederdi Bediüzzaman’ı, hiç hayatında hastaneye yatmamış hiç. Ve bak daha da ilginci, hayatında hiç muayene olmamış.

 Hiç doktor kabul etmiyor, hiçbir şekilde. Gayet sağlıklı. Herkes hafta sekiz gün dokuz doktora gider değil mi bir insan? İşte şudur budur falan gider. Hayatında doktora gitmiş birisi değil, hastaneye hiç gitmiş değil. Gayet sağlıklı olarak çok ileri yaşlara kadar yaşadı. Risale-i Nur Külliyatı’nı tamamen bitirdi, herkes anladı-dinledi, dershanelerde anlatılmaya başlandı. Hatta “Türkçe basalım” dediler, onu da kabul eti Bediüzzaman, şu haliyle orijinalini getirdiler Bediüzzaman’a sundular, onu da gördü. Yani hepsini yapmış oldu bitirdi, vazifesini bitirince Cenab-ı Allah sebepsiz canını aldı. Yani hastalığı öldürücü bir hastalık değil, üşütme. Ondan vefat etti. Halbuki çok daha önce olur yani. Verem olur, zatürree olur, akla hayale gelmedik her şey olabilirdi. Zatürreeden ölüm çok çok kolay bir ölümdür, yani rahatça rastlanacak bir şeydir. O devirde koruyanı kollayanı da yok. Çok iptidai şartlar var, çok soğuk cezaevinde ölür. Hiç bir şey olmadı.

Sürekli Allah’la bağlantı halinde, çok dindar, sürekli Allah’ı anıyor. Şeriatın bereketi, Kuran’ın bereketi. Şeriata sıkı sıkı tutunduğu için, koyu dindar olduğu için, Allah ne istiyorsa her müşkülünü halletmiş. Her türlü rahatsızlığına dua ediyor, Allah geçiriyor. Sırf şu bile çok büyük bir harikadır, şu husus bile çok büyük bir harikadır. Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in de mesela öldürememeleri, şehit edememeleri; o da onun mucizesidir. Mekke müşrikleri “aman aman aman” dediler, çok acayip bir tehlike olarak gördüler. Çok büyük bir tehlike olarak gördüler ama hiçbir şey yapamadılar. Şimdi de ahir zamandayız, Allah çeşit çeşit lider yaratıyor, kimi başka türlü, kimi başka türlü.

Mesela ahir zamanın şu an liderleri devredeler ama hiçbirine Allah dünyayı düzeltme gücü vermiyor. Dünyayı düzeltme kudreti vermiyor. İslam’ı birleştirme gücü-kudreti de vermiyor hiç birine, ne yaparsa yapsınlar. Mesela Abdülhamit’e de nasip olmadı, hiç kimseye nasip olmuyor. İllaki sahibine. Allah 1400 sene bekletiyor dünya hakimiyetini, sırf Hz. Mehdi (a.s) için. İstese Memlüklüler devrinde de olurdu, Gazneliler devrinde her zaman, Osmanlı devrinde. Osmanlı çok rahat dünyaya hakimi olabilirdi. Allah nasip etmedi. Osmanlı ta Avrupa’nın ortalarına kadar girdi. Cenab-ı Allah istese başından sonuna kadar. Ortasına gelmişiz artık bitmiş bir şey kalmamış yani. İspanya’yı falan her yeri alırdı. Ama Allah nasip etmedi. İllaki Hz. Mehdi (a.s).


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın  A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

18 Eylül 2013

Mehdiyet filizlenip boy gösterecek inşaAllah !

Göklerin ve yerin yaratıcısı. Ne yapacaksın? Nasıl hangi bilim dalları buna bakıyor? Astronomi, jeoloji, paleontoloji, arkeoloji ucu bucağı yok, say say bitmez. Bütün bilim dallarını bak farz kılmış Allah, inceleyin diyor. Nasıl inceleme üstün kör inceleme değil burada Kuran’da kastedilen. Derin ve kapsamlı Allah’ın sanatını anlamaya, çözmeye, fark etmeye, bilmeye ve taktiğine yönelik bir emir bu. Yer ve gök. Yerde hayvanlar, bitkiler, mikroplar, bakteriler her şey incelenecek. Gökte de göktaşları dahil her şey incelenecek. Yerin yapısı incelenecek. Bunu Allah farz kılmış Müslümanlara. Bilimin farz olduğunu anlıyoruz. Nereden? Yüzlerce ayetten.

Özetle, samimiyetsizlik, sevgisizlik dünyayı bir süre boğacak. En sonunda çok sade bir akılla dünyada yaşayabileceklerini anlayacaklar, çok sade bir akılla. Karmakarışık bir sistem var gibi gösteriyorlar. Mesela adam Şii, sanane yaşasın Şii ’iliğini. Sünni, sanane yaşasın hoşuna gidiyorsa o şekilde yapsın. Yani insanlara baskı çok çok rahatsız edici bir şey. Kepazelik çıkarmada çok rahatsız edici bir şey. Huzurlu ol, güzel ol, neşeli ol, eğlen, dürüst ol, kimsenin canını yakma.

Allah’ı çok sev, aşkla bağlan Allah’a, yalan söyleme, insanlara iyilik yap. Ne olur yani iki günlük dünya. Ne gerek var şu kadar deliliğe, kepazeliğe? Bu kadar bombaya silaha, kana, bağırtıya, çağırtıya ne gerek var? Bütün dünyaya kan ağlatıyorlar. Bütün dünya, her yer ağlıyor. Sade bir akılla, aklı başında bir insan bütün dünyayı yönetir. Hiç karmaşık bir şey yok, gayet makul. Kadınlarda mutlu olur, çocuklarda mutlu olur, insanlarda mutlu olur. Fakat kader böyle bir süre sonra yeni bir güzellik, yeni bir açılım, yeni bir ihtişamla Mehdiyet filizlenip boy gösterecek, inşaAllah.


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın  A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Dışarıda zaman yok,an var tek bir an !

“Eğer Allah her şeyi biliyorsa, nasıl hür irademiz olabilir? Yapacağımız her şeyi bilirse sonunda cennete ya da cehenneme gideceğimizi bilmiyor mudur? Eğer biliyorsa hür olamayız. Eğer bilmiyorsa, yaratılış ile çelişmez mi? Teşekkür ederim.” Yani tek bir an var, tek bir an olunca böyle oluyor zaten. Zaman inanç, zaman diye bir şey yok ki. Sen zamanın içinde olduğun için tabii sana çok çok acayip geliyordur. Çünkü zaman inanç olarak beyninde var, kurtulamazsın ondan. Zaman seni sürüklüyor beyninde. Dışarıda zaman yok, an var tek bir an var. An ne kadar bir zaman biliyor musun? Sonsuz kısa zamana an deniliyor. Sonsuz kısa. O sonsuz kısa zaman içerisinde sonsuz uzun zamanı Allah yaratmış.

Sen de diyorsun şimdi bana kaderi anlat. Kader işte bu, kafanda inanç. Daha önce defalarca anlattım. Bak ben size şimdi bir ses, hatırlamaya çalış, hatırladın. Şimdi ikisini kıyasla, nerede kıyaslıyorsun? Beyninde. Al sana zaman. Kıyas dert ediyorsun beyninde. Dışarıda zaman yok, an var. An içinde her şey olup bitince ne anlıyorsan anla artık. Hepsini yaptın o anın içerisinde. Sonsuz kısa zaman içerisinde hepsini yaptın bitirdin. Kim yaptırıp bitirdi? Allah yaptırıp bitirtti sana. Kavrayabiliyor musun? Kavrayamıyorsun. Niye kavrayamıyorsun? Beynini bir tart bakalım, bir düşün hacmine bir bak. Bir de Allah’ın aklına bak. Allah’ın aklının yanında biz hiçiz. Allah’ın aklının yanında bir tecelliyiz biz. Ama benim bu anlattığım bilimsel.

 Einstein söylüyor; “zaman diye bir şey yok, zaman algı biçimidir” diyor. “Mekân diye de bir şey yok diyor o da algı biçimi” diyor. Mesela biz diyoruz ki, “uzay ne kadar büyük?” diyoruz. Başka bir canlı bütün uzayı bak şu teşbihin tanesi var ya bütün uzay elinin içine alıp bütün uzayı bu nedir böyle gittikçe gelişiyor der böyle yavaş yavaş gelişiyor. Bütün uzay onun için o kadardır. Senin için ama çok büyüktür. Bir başkası için mikroskopta görünecek kadar küçüktür, bütün uzay. Bir başkası için elektron mikroskopta görünecek kadar küçüktür. Bir başkası için de elektron mikroskopta göremeyeceği kadar daha küçüktür. Nasıl bu acayip Allah’ın yaratışı acayip. Allah’ın yaratışı böyle. Hep acayip, hep acayip, hep acayip.

Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Allah'ın güzel bir planı var !

Allah nimet olarak güzellik olarak yaratıyor, bir harikuladelik var. Bir acayiplik var dünyada. Allah ne verirse her şeyin en güzelini nasip ediyor. Ev oluyor, en güzeli oluyor. İnsan oluyor, en güzeli oluyor. Allah’ın güzel bir planı var. O plan sürekli işliyor. Dünyayı yer yerinden oynatıyor Cenab-ı Allah. Bakın şimdi Suriye’yi hareketlendirdi, yakın bir zamanda başka bir ülkeyi hareketlendirecek. Sürekli bu devam edecek böyle. Verdiği vakit geldiğinde de, istediği oluyor. Dünyayı bir hareketlilik süs olsun diye bunu yaratmış. Bakalım 2014’te neler olacak? Daha hareketli, daha karmaşık bir dünya ortaya çıkacak.

Bir İngiliz diplomat diyor ki; “Adnan Hoca sayesinde başım dik gençliğim boyunca yürüyemedim.” “Darwinizmi materyalizmi anlatamadım, hep utanç duydum anlatamadım” diyor. MaşaAllah. “Ağız tadıyla da artık komünistliğin de tadı kalmadı” diyor, geçenlerde bir yazar. “Adnan Hoca sayesinde komünistliğinde tadı kaçtı artık” diyor. Yani komünistlik iyi bir şey olsaydı, biz görürdük. Güzel bir şey olsa görürdük. Soğuk, kötü, acımasız, sevgisiz bir sistem.

Çok korkunç, çok ürkütücü. Bir kere sevgi yok, merhamet yok, Allah korkusu, Allah sevgisi yok, neye yarar? Size iyi iş imkanı bulacağız, işte zenginlerin malını vereceğiz” diyor. Kardeşim ben zenginin malını da istemiyorum, öyle bir şey istediğim yok. Ben huzur istiyorum, güzellik istiyorum, sevgi istiyorum. Allah sevgisi olsun, merhamet, muhabbet olsun, yeter. Zenginin malını zorla elinden alıp millete dağıtmak iş mi şu? Bununla nasıl mutlu olunur? Severek dağıtıyorsa güzel, ama adamın ümüğüne çöküp elinden almak, bu normal bir hareket değil ki.


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

16 Eylül 2013

İslam Kuran'dır !

Bağnaz İslam anlayışında, kafa bir yere kadar çalışıyor ondan sonra çalışmıyor. Kardeşim orada Hristiyanlar var orada Kıpti Hristiyanlar var çeşitli mezhepler var, ateistler var, komünistler var başka inançta insanlar var. Hepsini şefkatle kucaklıyor musunuz? Hepsine cennet gibi bir hayat vaad ediyor musunuz? Yok, varsa yoksa biz diyorlar. Öyle olmaz. Mehdiyet ruhunda bu yok, hepsini kucaklayacaksın hepsini koruyup kollayacaksın hepsi mutlu olacak ki sen de mutlu olasın. “Sırf ben mutlu olacağım” dersen “adam bende seni mutlu etmem” diyor o zaman işte. Böyle olur işte sonuç.

 Ama mutlu etmeyi amaçlarsın, adam seninle neden uğraşsın kardeşim? Adam sana ne desin, onun mutluluğunu da amaçlarsan. Bırak o da rahat yaşasın, o da güzel yaşasın. Ona “hayatını cehenneme çevireceğim” diyorsun “ bende rahat yaşacağım” diyorsun ama “bende hayatımı cehenneme çevireceğim” diyorsun. “Onu da kendimi de cehenneme çevireceğim” diyorsun. Bunun adı ne diyoruz? “İslam” diyor. Yalan söyleme, İslam değil şeytanın istediği gibi istiyorsun sen. İslam, Kuran’dır. Kuran ayetine göre var mı dediklerin? Yok, hurafeye göre hareket ediyorsun, o zaman bela gelir. Kötü niyetle mi yapıyor? Yok, bilgisizliklerinden, eksikliklerinden, acıyoruz. Kurtulmalarını istiyoruz, destekliyoruz. Kurtulsunlar istiyoruz ama bağnazlığın pençesine düşmüş durumda Mısır.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

İttihad-ı İslam'ın nuru !

MaşaAllah, “İttihad-ı İslam’dır” evet Bediüzzaman’ın “bu zamanın en büyük farz vazifesi İttihad-ı İslam’dır.” Aferin benim kuzularıma. Benim Kürt canlarım, Diyarbakır’ın süsleri nurları, Bediüzzaman’ın evlatları şahlanmış vaziyette, maşaAllah. Ne yapsaydık, PKK’nın eline mi vereyim ben bu nur gibi canlarımı? Oradaki annelerimi kız kardeşlerimi komünistlerin eline mi vereyim, ne yapsaydım? Tabii ki, onları Mehdiyet’in nuruyla saracağız. İttihad-ı İslam’ın nuruyla saracağız. Ve onlara cennet hayatı gibi bir cennet yaşatacağız Allah’ın izniyle. Cennet asa bir baharda geldiler onlar. “ben diyor “kışta geldim” Bediüzzaman öyle diyor. “Sizler” diyor “cennet asa bir baharda geleceksiniz” diyor. “Ne mutlu sizlere” diyor Bediüzzaman. “Ben de mezardan sizleri tebrik edeceğim” diyor.

“Mehdi ve şakirdleri gelecekler” diyor, “o tohumlar sümbüllenecek, bende kabrimden sizleri seyredeceğim” diyor. Yalnız hayrettir diyor ki “Van’a gelin, İslam hâkim olduğunda İttihad-ı İslam olduğunda, ben orada size mezarımdan sesleneceğim, sizde duyacaksınız” diyor. Allahualem keramet gösterecek bir şey yapacak Bediüzzaman dedin mi yapar. O acayip o boşa söylenmiş bir söz değil. “Duyacaksınız” diyor. “Ben sesleneceğim” der, ayrı. Ama “siz duyacaksınız” diyor çok acayip. En en tevil etsek en alttan bir tevil dersek Bediüzzaman’ın ses kasetleri çıkacak anlamına gelir. İnşaAllah. Yani ahir zamanı öven, İttihad-ı İslam’ı öven, Hz. Mehdi (a.s)’ı tebşir eden, öven bir kaseti çıkacak demektir. Böyle bir şey de duyduk bir Hoca Efendi’de de varmış sesi Bediüzzaman’ın banda alınmış sesi. Muhtemelen işte bu ahir zamanla ilgili, Mehdiyet’le ilgili.

Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Kıyamet ne zaman kopacak ?

 “kıyamet iyilik ve bolluk içindeyken mi kopacak?”

 Olur mu? Allah’a inanan hiç kimse kalmayacak. “Kuran refedilecek” diyor. Kuran’ın sayfası dahi kalmayacak. Bütün Kuran’ları tahrif edecekler, camileri yıkacaklar. Yani Allah ve din ile ilgili hiçbir bina, mesela Kabe’yi de yıkıyorlar. Kabe’nin arazisini dümdüz yapacaklar, yerle bir edecekler. Din, mukaddesle ilgili tek bir harf, tek bir kelime bile kabul etmeyecekler. Hiçbir Müslüman kalmayacak. Ancak işte son zamanlara doğru, kıyametten biraz evveline kadar ima ile namaz kılan Müslümanlar olacak. Gözleriyle ima ederek namaz kılacaklar. Yani şöyle, gözünü sadece hareket ettirecek, o kadar. Onlarda zor bir durumdayken Cenab-ı Allah diyor ki; “güzel kokulu bir rüzgar gelir” diyor, “hepsinin canını alır” diyor. Geziyor Azrail (a.s), geziyor. Her evde onlar oluyor. Mesela birini tarlada, birini işyerinde hepsinin canlarını alıyor, artık sadece şerirler kalıyor.

“Dünyanın aklı hükmünde olan Kuran’ın refedilmesiyle dünya artık divane olur” diyor Bediüzzaman “aklını kaybeder” diyor. Ve “izni İlahi’yle, başını başka bir seyyareye vurur” diyor. Bir göktaşına vuracak. “Onu” diyor ayette “ikinci bir vuruş izler” diyor. Muhtemelen vuruş sipin atacak, o göktaşı dünyadan girip, dünyayı yırtıp çıkacak, sonra yine dünya’nın manyetik alanına girip dünyaya bir daha vuruyor. O ikinci vuruşundan sonra dünya tuz buz oluyor. Dağılacak. İntizamsız hareketlerle” diyor “artık müsademe başlar” diyor “yıldızlar birbirlerine vurmaya başlar” diyor “bu intizamsız hareketlerle” “ ve izni İlahi’yle kıyamet kopar” diyor. Kıyamet koptuktan sonra zaten bütün fizik kanunları, kimya konuları değişiyor. Yeni bir boyuta geçmiş olacağız. Yani artık çekim kanunu falan yok ondan sonra. Newton’un kanunları şu bu falan artık işlemez. Yani o zaman artık kalbe gerek kalmıyor. Kalp, kan sistemi yok vücutta, yeni yaratılışta. Kanla işlemiyor vücut. Yani nefese ihtiyaç yok. Nefes, sırf zevk olsun diye veriliyor nefes. Yani güzel kokuyu almak için var nefes. Kalp sırf heyecanı hissettirmek için var. Onun dışında yok. Mesela katrilyonca ton yiyecek yese, hiçbir şey olmuyor insanda.

 Sadece “hafif” diyor “hafif terler insan” diyor “o yiyeceğin atığı olarak, çok güzel kokulu” diyor ama “çok güzel kokulu, hafif bir ter şeklinde vücuttan atılır” diyor ama nefis kokulu, güzel koku tarzında. O kadar. Belli belirsiz güzel bir koku, o şekilde atılıyor, istediği kadar yiyor şahıs ama dünyadaki kanunlarla şuan baş ağrısı, diş ağrısı, uykusuzluk. Mesela uyku yok. Uykuya vücudun ihtiyacı olmuyor. Yorgunluk yok. Bilmiyor insan yorgunluğun ne olduğunu. Toz yok. Toz özel olarak yaratılıyor. Toz yok. Mesela bir odada küçük bir yerde bile milyarlarca toz oluyor. Tek tek yaratılıyor toz. Her tozun kaderi vardır. Ama ahrette yok toz. Tek bir tane toz bulamazsın cennette bir tane. Tabii insan isterse yaratır Cenab-ı Allah ama yok. Mesela insan çocuk olmasını istiyor. Eşiyle beraber oluyor. Çocuk hemen oluyor. Yani dokuz ay beklemiyor. Hemen Allah anında çocuğu yaratıyor. Ama öbür türlü doğum sancısı var, şu var, bu var falan. Sadece hayal etmesi, aklından geçirmesi yeterli oluyor. Hemen bir Vildan oluşuyor, cennet vildanı. İnsanların hoşuna gitmesi için, zevk alması için.

Mesela bir yerden bir yere gitmek istiyor, hayal etmesi yetiyor. Yani kafasından onu geçirdiği an, şak hemen olay yerli yerinde oluyor. Hayal hızında. Mesela bir yiyecek bir şey istediğinde aklından geçirmesi yetiyor. Şu anda da bu sistem bizim içimizde Allah tarafından koyulmuş durumda ama flu olarak var. Mesela istediğimizde bir anda portakal hayal edebiliriz kafamızda. Tadını da hayal edebiliriz ama flu oluyor. Beğendiğimiz bir şey olduğunda, hayal ettiğimizde hemen oluşuyor o. Bir manzara veya bir yer, bir ev kafamızda canlandırdığımızda hemen oluşuyor, hemen o evin içine de girebiliyoruz istesek. Ama flu oluyor. Cennette öyle değil, üç boyutlu ve nettir. Aradaki fark bu. İnşaAllah.


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Hz Mehdi (as)'ın en önemli görevi nedir?

Şeytandan Allah’a sığınırım.“Eğer seni yalanlarlarsa,”  diyor Cenab-ı Allah-ki, hep Darwinistlerin, materyalistlerin, bağnazların yaptığı hep yalanlama, karşı çıkma “yalanlarlarsa, onlara de ki:” Allah bir akıl, bir üslup gösteriyor, "onlara de ki: Benim yaptıklarım benim, sizin yaptıklarınız sizindir” bu kadar. Ben size karışmam sizde bana karışmayın. Bu nedir? Demokrasinin özü. Diyorlar ki Kuran’da demokrasi var mı? İşte al. “Siz benim yaptıklarımdan uzaksınız ve ben de sizin yaptıklarınızdan uzağım.” Bu kadar. “Uzak olduğunuz için sizi cezalandıracağım” demiyor. Uzaksınız sadece ama “bende sizin yaptıklarınızdan uzağım” diyor. Fakat bu bir kavgayı gerektirmiyor.

“Her ümmetin bir” Mehdi (a.s)’ı, bir elçisi “bir resulü vardır. Onlara resulleri geldiği zaman” ebcedi kaç? 2021. Bir tane rakam veriyor, 2021. Harf toplamı 2021.” “Her ümmetin” mesela Müslümanlar bir ümmet, “bir resulü” bir elçisi, bir Mehdisi vardır. “Onlara resulleri” Mehdileri, “geldiği zaman,” 2021, “aralarında adaletle hüküm verilir ve onlar zulme uğratılmazlar.” Hep adalet, Cenab-ı Allah’ın en çok üzerinde durduğu şey. Hz. Mehdi (a.s)’da geldiğinde, en önemli görevi ne? Adalet, adil olmak dünyaya müthiş bir adalet hakim oluyor. En büyük konfor adalettir, adalet olmayınca mahvolursun.

“Derler ki: "Eğer doğru sözlüyseniz” madem anlattıklarınız doğru, “bu belirttiğiniz süre (va'd) ne zamanmış?" “Ne zaman Hz. Mehdi (a.s) geliyor? Ne zaman Hz. İsa Mesih (a.s) geliyor? Ne zaman kıyamet kopuyor? Bize bir söyleyin” diyorlar. Böyle bir merak da var bunlarda. İlla yapacağından değil ama öğrenmek istiyor içgüdüsel düşünceyle bunu talep ediyorlar.


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ı  A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz.