25 Eylül 2011

Kader


10 gün önce terhis olsaydı o zaman şehit olmazdı”, “keşke buraya tatile gelmeseydik, o zaman çocuğum ölmezdi” mantığını hakkında:

10 gün sonra o zaman kanserden ölür. Kalpten ölür, araba çarpar, ölür. Bir şey olur, ölür. Ölecek olan ölür. “Daha dünya yaratılmadan onun ölüm tarihi belli, saati belli. Daha annesi babası doğmadan o çocuğun yahut kişinin ölüm anı bellidir. Bu konuda müsterih olacaklar.Ölüm Allah’ın onları yanına almasıdır. Yani manevi makamına almasıdır. Biz buraya zaten imtihan olmaya geliyoruz. İlla ki insanların hepsi imtihanı bitirdikten sonra, Allah’ın Katına çekilirler. Cenab-ı Allah’ın yanına giderler. Tabii Allah her yerdedir tecellisi olarak. Anlaşılması için söylüyorum.

Çok şiddetli bir sevgidir Şiilikte Hz. Mehdi (as) sevgisi. Yani Sünnilikteki gibi değildir. Daha şiddetlidir, daha güçlüdür. Sünnilikte akılcı, güzel bir anlatım vardır fakat daha sakindir. Fakat Şiilikte hayata tamamen geçmiştir. Yani gece gündüz Hz. Mehdi (as)’dan bahsederler. Her gün dua ederler Allah’a Hz. Mehdi (as)’ı göndermesi için. Her gün, ama her namazda. Sürekli gündemdir Mehdiyet Şiilikte. Ama işte orada da Allah bir imtihan olarak hurafeye girmelerine vesile olmuş. Bir hayır vardır tabi. Belki Allah Hz. Mehdi (as)’ın gizlenmesi için, manen perdelenmesi için böyle bir şey yapmış olabilir. Ama vakti geldi artık kaldırsınlar o hurafeyi. Mağarada değil Hz. Mehdi (as). Anneden babadan doğarak dünyaya geliyor. Öyle bir şey yok. Gaybeti var. İki kere kaybolması var. Hapse girmek veyahut kendi rızasıyla saklanmak gibi olduğunu düşünüyorum. Ki öyle zaten Hz. Yusuf (as)’ın makamının olduğu, “Hz. Yusuf gibidir” diyor, Peygamberimiz (s.a.v.). Orada zaten hapse gireceği anlaşılıyor, Hz. Mehdi (as)’ın, inşaAllah.

Şeytan hep detaya çeker insanları. Esasa, bütüne geçemez. Detaylarda boğulur. O şeytanın bir oyunudur. O hamakattır. Akılsız insan detayda kendini boğarAkıllı insan özele, hikmete, asıla dikkat eder ve oraya yönelir inşaAllah.
Müslüman mütevazidir. Yani nasıl mütevazi? Her şeyi Allah’ın yarattığını bilir, her şeyin Allah’a ait olduğunu bilir. Konuşmasını Allah’ın yarattığını, bedenini Allah’ın yarattığını, gördüğü görüntüyü Allah’ın yarattığını bilir. Kendine ait bir şey olmadığını bilir. O zaman ne olmuş oluyor? Hiç olduğunu anlıyor. Hiç olduğunu anlayan adam ne olmuş olur? Mütevazi olur. Biz bunun özünü, aslını anlattığımıza göre bunu eğer insan tam kavrarsa zaten istese de istemese de mütevazi olur. Hiç olduğunu anlarsa, bütün gücün Allah’tan olduğunu anlarsa görüntüyü, konuşmayı, hisleri tamamen Allah’ın yarattığını bilirse ve bunun sonsuz önce de yaratılmış olduğunu bilirse ve sonsuz sonraya kadar da Allah tarafından muhafaza edileceğini bilirse aczini bilir. Biz mesela Cenab-ı Allah’a subhanAllah diyoruz. “Yarabbi Sen münezzehsin” diyoruz. “Eksik, noksan sıfatlardan münezzehsin” diyoruz. Eksik, noksan sıfatların hepsi var üstümüzde. Acz içindeyiz ve hiçiz. Allah gerçek varlıktır, mutlak varlıktır, biz hiçiz, inşaAllah.


Sevgi, iki tarafa da karşılıklı sağlık, sıhhat ve güzellik verir. Sevgi insanı çok açar. Vücudun en çok ihtiyacı olan şey odur. Ne su, ne şu, ne bu. İllaki sevgi. Bütün vücut hücreleri açılır sevgiye. Her yer tanır.Göz tanır sevgiyi, burun tanır, dudak tanır, kulak tanır, hepsi tanır. Bütün cilt, bütün vücut tanır sevgiyi. Allah öyle yaratmış. Şiddetli bir istek vardır sevgiye karşı. Onu boğdukları için mahvoluyorlar Allah esirgesin, nurları gidiyor, neşeleri gidiyor, sevinçleri gidiyor, bereketleri gidiyor, çok kötü oluyorlar. Yazık değil mi? Allah ne güzel sevmeyi ve sevilmeyi yaratmış. Kediler tatlı, sincaplar tatlı, tavşanlar tatlı, yani adamı delirtecek kadar tatlı. Öyle normal bir tatlılık da değil. 



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın A9 TV'de ''5 Eylül 2011'' tarihindeki sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını http://www.a9.com.tr  adresinden seyredebilirsiniz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder