26 Aralık 2012

Kehf Suresi Mehdiyet'i Anlatan Bir Sure !


 Kehf Suresi doğrudan doğruya ahir zamanı, Mehdiyet’i anlatan bir sure. Her Müslüman’ın çok iyi bilmesi gereken bir suredir. Deccaliyete karşı Peygamberimiz (s.a.v) hep Kehf Suresi’ne dikkat çekmiştir. “Kehf Suresi’ni okuyun.” demiştir. Çünkü orada bütün sistem çok detaylı anlatılmıştır.

Şeytandan Allah’a sığınırım. Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla.

“Hamd, Kitab'ı kulu üzerine indiren ve onda hiçbir çarpıklık kılmayan Allah'a aittir.”Şimdi ilk dikkat çektiği Allah’ın, Kuran ve Kuran’ın yeterliliği. Bak “Hiçbir çarpıklık kılmadı.” diyor Allah. Dünyadaki çözüm, Kuran’ın yeterliliğinin kabul edilmesi üstüne kuruludur. Kuran’ın yeterliliği kabul edilmediği için dünyada bu kadar karmaşa, bu kadar mezhep, bu kadar cemaat, bu kadar acı, bu kadar savaşlar oluyor. Eğer Kuran’ın yeterliliği kabul edilir, Kuran’ın dili samimi anlaşılırsa hiçbir şey kalmaz. Bakın “Dosdoğru (bir Kitap'tır) ki,” yine Kuran’a dikkat çekiyor. “Kendi Katından şiddetli bir azapla uyarıp-korkutmak” çünkü insanlar eğer korkutulmazsa, uyarılmazsa, sırf Allah sevgisiyle normal hareket etmiyorlar. Yani cehennem korkusu olmadıktan sonra mesela namaz da kılmıyor, helale-harama da dikkat etmiyor, “Allah beni korur nasıl olsa.” diyor, “Allah beni affeder.” diyor.

Allah korkusu olmaması sevginin, şefkatin, aklın bütün derinliğini yok etmiş oluyor. Allah’tan korkulmazsa, insanın elinde avucunda akıl kırıntısı kalmaz, Allah’ın dilemesiyle. “ve salih amellerde bulunan” bak en önemli kilit noktayı Allah söylüyor arkasından. Salih amel; samimi davranmak. Adamlar Müslüman ama samimi değiller. Samimi olmayınca görüyorsunuz Narcıların yaptıkları sahtekarlıkları. Eşek kadar, kıllı kılçıklı adamlar kudurmuş gibi yalan söylüyorlar. O kadar yalanı gören adam da bunların samimiyetine inanmıyor, yanlarına da gitmek istemiyor, dinlemek de istemiyor. Bu sefer Risale-i Nur’a karşı da tavır alıyorlar, bu ahlaksızların yüzünden. Çünkü anlatımları kabus gibi; karmakarışık, sahtekarlık ve yalan üstüne kurulu, apaçık bir gerçeği tamamen örtbas etmeye yönelik. “Sandalye” diyorsa Bediüzzaman, “gökyüzü dedi.” diyor. “Araba” dediyse, “toprağın altı demek istedi.” diyor. Türkçe konuşuyor orada Bediüzzaman. Türkçe anlatıyor.  Bak “salih” samimi “amellerde bulunan mü'minlere müjde vermek için” İncil’in anlamı da “müjde”dir biliyorsunuz.

Müslümanlara müjde vermek çok önemlidir. Mehdiyet’le müjde vermek, Hz. İsa Mesih (a.s)’ın inişini müjde vermek, İttihad-ı İslam’la müjde vermek, cennetle müjde vermek, Allah’ın rızasıyla müjde vermek...“şüphesiz onlara güzel bir ecir vardır.”“Güzel bir sevap vardır.” diyor Allah. Bakın Allah müjdeyi veriyor; “Onlar orda ebedi olarak kalıcıdırlar.” Allah ebedidir, kendisi ebedidir. Müminleri de Allah ebedi kılıyor. Başlangıcı var, sonu yok. Zaten Allah’ın ruhunu taşıyor mümin. Allah’ın ruhunu taşıyan bir şeyin sonunun olması mümkün olmaz. Çünkü Allah diyor ya; “Ruhumdan üfürdüm.” diyor. Şimdi ruhundan üfürdü mü bu varlığa sen sonlu dersen, haşa, Allah’a sonlu demiş anlamına gelir. Çünkü Allah’ın ruhunu taşıyor mümin. O zaman müminin sonsuzluğu zaten anlaşılıyor, Allah’ın o ifadesinden anlaşılıyor.

“(Bu Kur'an) "Allah çocuk edindi" diyenleri uyarıp-korkutur.” Demek ki Hıristiyanlarla ittifak, Hıristiyanların düzelmesiyle İslam dünyaya hakim olacak. En önemli kilit konuya, en büyük fitneye Allah dikkat çekiyor bakın.“"Allah çocuk edindi" diyenleri uyarıp-korkutur.”Yani Hıristiyanları Allah uyarıyor ve cehennem azabıyla korkutuyor. Çünkü Hz. İsa (a.s), Allah’ın oğlu değil. Allah, çocuk edinmekten münezzeh. Tek bir Allah vardır, bir tane Allah vardır o kadar. Bir de Allah’ın kulları vardır. Hz. İsa Mesih (a.s), Peygamberimiz (s.a.v), bizler hepimiz Allah’ın kullarıyız. Hiç kimse Allah’ın oğlu değildir, çocuğu değildir. Ama manevi anlamda yani sevgiyi ifade etme açısından, Allah’ın koruması kollaması anlamında Allah’ın çocukları dense bütün insanlığa, ki öyle geçiyor İncil’de, o bir şefkat ifadesi olarak, Allah’ın yarattığı kullara, Allah’ın sevgisini ifade eden bir anlamda kabul edilebilir, sevgisini ifade eden anlamda. Ama Allah’ın bir anneye, babalık yapmaya, çocuk edinmeye ihtiyacı yoktur. Bu çok ilkel bir inanç olur.

“Bu konuda ne kendilerinin, ne atalarının hiçbir bilgisi yoktur.”  diyor Cenab-ı Allah.Yani “kendilerinin de bilgisi yok.” diyor. İncil’de böyle bir bilgi yok. Çünkü İncil’e baktığımızda, Hz. İsa (a.s)’ın Allah’a dua ettiğini görüyoruz, uyuduğunu görüyoruz, Allah’a kul olduğunu söylediğini görüyoruz ve Allah’ın bir olduğunu söylediğini görüyoruz.  Böyle bir bilgi yok. Var hurafe izahlar, diğer İncil’lerde var. Fakat bu ifadeyle, onlar çeliştiği için ve bu ifadeler daha çoğunlukta olduğu için, çelişik ifadeler geçersiz olmuş olur. “Ağızlarından çıkan söz ne (kadar da) büyük.” diyor Allah. Çirkin bir ifade olarak buna dikkat çekiyor Cenab-ı Allah.“Onlar yalandan başkasını söylemiyorlar.” Kendileri de biliyor yalan söylediklerini. Onun için dünya çapında hiç kimse üçlemeye inanmıyor. Samimi konuşulduğunda hiçbir Hıristiyan Hz. İsa (a.s)’ın Allah olduğunu iddia etmez. Çünkü alenen yalan, çocuk yalanı gibi. Bizim Narcılar nasıl sahtekarca yalan söylüyorsa, delice yalan söylüyorlarsa, onların pervasızlığı, yalancılıktaki çirkin cesaretleri nasılsa bir kısım Hıristiyanlar da samimiyetsizce yalan söylüyorlar ve biliyorlar yalan söylediklerini.

“Şimdi onlar bu söze (Kur'an'a) inanmayacak olurlarsa” Kuran’a inanmayacak olurlarsa “Sen, onların peşi sıra esef ederek kendini kahredeceksin (öyle mi)?” “Üzülmen için bir neden yok.” diyor Cenab-ı Allah. Çünkü Allah yaratıyor onları da. Müslüman üzülmez. Üzülmek zaten Kuran’a aykırı olur, yanlış bir şey olur, şirk olmuş olur. Onun için Allah, Peygamberimiz (s.a.v)’i uyarıyor bundan kaçınması için. Hiçbir şekilde üzülmemek ve tedirgin, rahatsız olmamak. Çünkü şu anda da küfür borusunu öttürüyor. Üzülüyor muyuz? Hayır. Çünkü gittikçe borusu kıvrılıyor kıvrılıyor, burnundan içeriye doğru küfrün girmeye başladı boru, küfrün borazanı. Dolayısıyla hiçbir etkisi yok şu an Müslümanlara.

“Şüphesiz Biz, yeryüzü üzerindeki şeyleri ona bir süs kıldık;” ağaçlar, çiçekler, deniz, gökyüzü… Mesela insan gökyüzüne bakıyor, bayılıyor, bulutlara bakıyor bayılıyor. ormanlar öyle güzel, deniz ayrı güzel. “Süs olarak yaptım.” diyor Allah çiçekleri, böcekleri, insanları. “onların hangisinin daha güzel davranışta bulunduğunu deneyelim diye.” “İmtihan kastıyla yaptım.” diyor Cenab-ı Allah. Ama hangisinin daha güzel davranışta bulunduğunu. Bak, güzel davranışta bulunan da var ama daha güzel davranışta bulunan da var, daha daha güzel davranışta bulunan var. “En güzel davranışta bulunanları tespit etmek için, bunu görmek için yaptım.” diyor Allah. Bunu bilmiyor mu Allah? Sonsuz evvelde biliyor. Kimin bilmesini istiyor? Bizim bilmemizi istiyor. Çünkü biz Allah’ın ruhuyuz. Allah’ın ruhundan yaratıldık. Bütün insanlar Allah’ın ruhundan yaratılmıştır. Allah’ın kendi ruhunun ne yapacağını bilmemesi olamaz, inşaAllah.

“Biz gerçekten (yeryüzü) üzerinde olanları kupkuru-çorak bir toprak yapabiliriz.” Kıyamette meydana gelecek dünyanın halini Allah anlatıyor. Çünkü dünya tamamen dağılıyor, depremin etkisiyle iyice dağılıyor. Fakat blok yapısını kaybetmiyor. Yine bir yassılaşmakla beraber dağılma oluyor. Yani hem ateşin dağılması, hem orta kısmı ateş olarak kalmak şeklinde, toprak kısmı da dağılmış oluyor. Çorak bir toprak, arazi meydana gelmiş oluyor. Bu kıyamet, 8. ayette kıyametten bahsediyor Cenab-ı Allah.

“Sen, yoksa Kehf ve Rakim Ehlini Bizim şaşılacak ayetlerimizden mi sandın?” Hz. Mehdi (a.s) talebeleri ile Hz. İsa Mesih (a.s) talebelerine işaret ediyor bu ayette. Kehf, Hz. Mehdi (a.s) talebeleridir, Rakim de Hz. İsa Mesih (a.s) talebeleridir. Mesela “Rakim Ehlini” diyor. Adamlar da diyor ki; “Plaka var” diyor. Burada bir insandan bahsediyor, ehlini. Rakim Ehlini, Kehf Ehlini. Rakim Ehli plakaysa, Kehf Ehli de plaka olmuş olur o zaman. Plaka olur mu? İnsan bunlar. “Bizim şaşılacak ayetlerimizden mi sandın?” şaşırmış demek ki Peygamberimiz (s.a.v). Hayret etmiş ki Allah “şaşırdın mı?” diyor. “Şaşılacak ayetlerimizden mi sandın?” “Hayret mi ettin?” anlamında, şaşılacak derken yanlış anlaşılabilir Allah affetsin. “Hayret mi ettin?” diyor.

“O gençler,” işte Hz. Mehdi (a.s) talebelerinin özelliği; gençlerden oluşuyor. “mağaraya sığındıkları zaman,” Yani bir araya geldikleri zaman. Mağara, bir arada yaşantıyı anlatan bir ifadedir. Gerçekten mağaraya sığınıyorlar ayrı mesele de fakat işaret etmek istediği Kuran’ın budur, inşaAllah.  “demişlerdi ki: "Rabbimiz, Katından bize bir rahmet ver” Allah’ın rahmeti, bir yere hakim oldu mu zaten konu biter. Onun için “Bismillahirrahmanirrahim” diyoruz. Rahman ve Rahim. “rahmet ver ve işimizden bize doğruyu kolaylaştır (bizi başarılı kıl).” Demek ki bir faaliyet yapacaklar. Faaliyetleri var. Nerede? Mağarada. Mağarada faaliyet olur mu? Bir şey anlatılıyor burada. Bir amaçları var çünkü, bir idealleri var. Uyuyorlar zaten, mağaradalar. Ama “işimizden bize doğruyu kolaylaştır (bizi başarılı kıl).”

“Böylelikle mağarada yıllar yılı” uzun yıllar “onların kulaklarına vurduk (derin bir uyku verdik).” bu, aynı zamanda dünyanın bir uyku halinde olduğuna işaret. Çünkü biz bir nevi şu an uyku halindeyiz. Hz. Ali (ra.) de diyor; “Biz uyuyoruz şu an, öldüğümüzde uyanacağız.” diyor. Bu çok kaliteli bir rüyadır dünya. Keskin, şuuru açık bir rüya görüyoruz. Dikkatlice bakarsanız anlarsınız. Beyninizin içindeki bir görüntüyü seyrediyorsunuz. Yani her bilim adamı laboratuara girdiğinde, zannediyor ki dışarıda laboratuar, o da deney tüplerini tutuyor. Beyninin içindeki deney tüplerini Allah onlara dokundurtuyor. Beyninin içindeki elektron mikroskobuna bakar, dışarıdaki elektron mikroskopla bağlantısı olmaz. Beynindeki buluşu yapar. Allah o buluşu ona verir, o da onu bulur. Mesela Darwinistler bir açıklama yaptığında, Allah onlara o açıklamayı yaptırır, kendi yapamaz. Hazır bilgi akıyor, sadece onu söylüyor. Onun dışında bir şey söyleyemez. Ne bir milim fazlasını, ne bir milim eksiğini. Tam doğrusunu söyler.

Mesela Darwin ne kadar söyleyecekse, Marks ne kadar söyleyecekse hepsi hazırdır Allah katında. Mesela Marks’ın Kapital’i, daha doğmadan, babası daha doğmadan kitabı hazırdı ama ona kendi yazmış gibi Allah gösterir. Beyninde öyle görür o. Ama kainatın da sırrını bilmediği için maddeyi dışarıda zannediyor. Mesela Marks’a sorsan yahut Darwin’e sorsan; “Gemi uzakta duruyor.” diyor. “Fosil yataklarına girdik, kazıyoruz.” diyor. Fosil yatağını, Allah ona beyninin içinde gösteriyor. O da zannediyor ki dışarıda var fosil yatağı. Fosili önüne koyuyorlar, Allah beynindeki fosili gösteriyor. Beyninin dışına hiçbir insan çıkamaz. Hiçbir insan da çıkmamıştır, çıkması da mümkün değildir. Ahirette de çıkamaz, hiçbir şekilde çıkamaz. Bir tek Allah bütün varlığı, kainatı bilir. Maddenin esasını, eşyanın esasını Allah bilir, biz bilemeyiz.

“Sonra iki gruptan” bak adamlar diyor ki; “birisi levha.” burada Allah diyor ki; “ikisi de grup” diyor. Nerenin levhası? Biri bir şey dedi mi herkes ona “A öyle mi?” deyip kalıyor. Kafanı çalıştırsana kardeşim. Burada “grup” diyor, “iki tane grup” diyor. “Kehf ve Rakim Ehlini” diyor. İnsanı ifade eden ifadeler bunlar. “Sonra iki grup” diyor.  “Sonra iki gruptan hangisinin kaldıkları süreyi daha iyi hesap ettiğini belirtmek için” süre hesabı yani ne kadar süre kaldığı, ne kadar kıyamete var, Allah bilir tabii aslını, fakat tabii işaretlerden yakın bir tahmin çıkarılabilir. O tahminler de genellikle doğru oluyor Allah’ın izniyle, inşaAllah. “hangisinin kaldıkları süreyi daha iyi hesap ettiğini belirtmek için onları uyandırdık.” Hayatın bir rüya olduğunu yine Allah burada işaret etmiş oluyor.

“Biz sana onların haberlerini bir gerçek (olay) olarak aktarıyoruz.” “Bu olay gerçekleşti.” diyor Allah. “Var” diyor böyle bir olay. Yani “Bu sembolik bir olay değil.” diyor Allah. “Gerçek bir olay” diyor.“Böyle bir vaka var.” diyor Allah. “Gerçekten onlar Rablerine iman etmiş gençlerdi” amaAllah “iman etmiş” demiyor da fakat “gerçekten iman etmişlerdi” diyor. Çünkü insan bir esleme olabilir teslim olur, bir de samimi, gerçekten iman eder. “Gerçekten iman etmişlerdi.” diyor. O zaman çok önemli bir güç haline gelir. Bir insan, bir grup gerçekten iman ettiyse onu dünyada yenecek bir güç olmaz artık. Yani bu bir mucizedir. On kişi bile olmuş olsa, gerçekten iman ettilerse mesela yedi milyarlık dünya onlarla baş edemez. Mutlaka yener o on kişi. Mucize yani böyle bir mucizesi var Cenab-ı Allah’ın. “ve Biz de onların hidayetlerini artırmıştık.”Hidayeti veren Allah, bir de hidayeti artırıyor Allah. Hidayetin arttığını da görüyoruz. Yani demek ki insanda iman sabit olmuyor; parlıyor, gelişiyor. Hidayetin artmasından anlıyoruz. Bu ifadeden anlıyoruz.

“Onların kalpleri üzerinde (sabrı ve kararlılığı) rabtetmiştik;” sabır olacak, yıllara karşı sabır. Hz. Mehdi (a.s) talebelerinin ana özelliklerinden sabırlı olmak ve kararlılık, metanet, hiçbir şekilde vazgeçmemek davadan, azmedip sonuna kadar götürmek. Deccale karşı “Kıyam ettiklerinde” yani ona karşı atağa geçtiklerinde, faaliyete başladıklarında.“demişlerdi ki: "Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir;” Yani “Allah’ın varlığına biz inanıyoruz. Göklerin ve yerin Rabbine inanıyoruz.”“İlah olarak biz O'ndan başkasına kesinlikle tapmayız,” yani Darwinizm’e, materyalizme, komünizme, faşizme, başka hiçbir inanca tapmayız, inanmayız. “(eğer tersini) söyleyecek olursak, andolsun,” diyor, yemin ediyorlar.“gerçeğin dışına çıkarız.”Yani “bu bilimsel olmaz, akılcı olmaz, doğru olmaz, inandırıcı olmaz, yalan olur.” diyor.

“Şunlar, bizim kavmimizdir;” yani çevremizdeki insanlar, bu toplum. “O'ndan başkasını ilahlar edindiler,” yani Darwinist, materyalist, ateist oldular. Allah’a inanmadılar. “onlara apaçık bir delil getirmeleri gerekmez miydi?” O zaman delillerini getirsinler. Fosil olarak, bilimsel deliller, proteinin yapısıyla ilgili deliller, değil mi? Herhangi bir tane delil, tek bir tane delil. “onlara apaçık bir delil getirmeleri gerekmez miydi?” hiç delil yok çünkü. “Öyleyse Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir?” “Allah’a karşı yalan söylüyorlar.” diyor ve “zalimler” diyor Allah. Zalim mutlaka çöküyor. Kuran’da onu özellikle belirtiyor ki; sonuçlarının çökme olacağı bilinsin diye, inşaAllah.




Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın   A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 






A9'un Anlamına Bir İşaret!



 Neml Suresi, Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Şeytandan Allah’a sığınırım. “-“Ta, sin.” Belki de, Taht-ı Süleyman demek istiyor ayet. “Ta, sin. Bunlar Kur'an'ın ve apaçık olan Kitab'ın ayetleridir.”  2-“Mü'minler için bir hidayet ve bir müjdedir.” Mehdi; hidayeti temsil eder biliyorsunuz, Hadi isminin tecellisidir. Müjde de; Hz. İsa’nın, İncil’in ismi biliyorsunuz ‘müjde’. İşari manası olarak söylüyorum. 3-“Ki onlar, namazı dosdoğru kılarlar” Beş vakit tadil-i erkanla namazlarını kılarlar, “zekatı verirler” bol bol Müslümanlar fakirlere yardımda bulunurlar. “ve onlar, ahirete kesin bilgiyle iman ederler.” Samimi kanaatte iman ederler. 4-“Ahirete inanmayanlara gelince; Biz onlara kendi yaptıklarını süslemişiz, böylece onlar, 'körlük içinde şaşkınca dolaşırlar'.” Deccallik ruhu içerisinde dolaşırlar. Çünkü samimi bir insanın, güçlü akılda bir insanın Allah’ı, ahireti inkar edecek takati olmaz. Yaratılış olarak o şekilde yaratılıyor. Ona karşı eğer gücü yetiyorsa, vicdanını ezdi demektir, yani vicdanını yok etti demektir. 7-“Hani Musa ailesine: "Şüphesiz ben bir ateş gördüm" demişti. "Size ondan ya bir haber veya ısınmanız için bir kor ateş getireceğim." 8-“Oraya gittiğinde, kendisine seslenildi: "Ateş (yerin)de olanlar da, çevresinde bulunanlar da kutlu kılınmıştır.” Ateşin içinde bulunanlar var. Ateşin içindeler. Ayetten anladığımız kadarıyla, melekler, “çevresinde bulunanlar da kutlu kılınmıştır. 9-Ey Musa, gerçekten Ben, güçlü ve üstün, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah'ım” diyor Cenab-ı Allah. 10-"Asanı bırak;" (Bıraktı ve) onun çevik bir yılan gibi hareket ettiğini görünce, geriye doğru kaçtı ve arkasına bakmadı. "Ey Musa, korkma; şüphesiz Ben(im); Benim yanımda gönderilen (elçiler) korkmaz." Haram kılınmış. Peygamberlere korkma haram. Müslümanlar için de haramdır korkak olmak. 12-"Ve elini koynuna sok, kusursuz olarak bembeyaz çıkıversin” Şu şekilde elini koynuna sokuyor. Kusursuzca çıkıyor. Masonlukta bunu bir tanıtım alameti olarak almıştır. Buradaki birçok sembol, masoniktir aynı zamanda. Mesela yılan da masonlukta semboldür. Asa semboldür, ateş semboldür masonlukta. Dokuz ayet, dokuz mucize.

 On ikinci ayette, A9’un herhalde anlamına bir işaret; dokuz ayet, dokuz mucize. Mesela beyaz eldiven masonlukta alamettir. Eldivenin beyaz olması.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın  A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 


Kuran-ı Kerim'den Ayet Açıklamaları !


Şeytandan Allah’a sığınırım. “Biz onların seni dinlediklerinde ne için dinlediklerini”. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Biz onların” o devrin müşrikleri, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanında Peygamberimiz (s.a.v.)’i dinliyor müşrikler, “Biz onların seni dinlediklerinde niçin dinlediklerini”. Dinliyorlar, izliyorlar, kontrol ediyorlar, onunla ilgili haberlere bakıyorlar. Peygamberimiz (s.a.v.)’e müşrikler o devirde çok tedirgindiler ve çok nefret ediyorlardı Peygamberimiz (s.a.v.)’den, çok haset ediyorlardı. Alçaklar kendi aralarında planlar yapıyorlar, oyunlar yapıyorlar, tuzaklar kuruyorlar, her türlü itliği çakallığı yapıyorlar o devirde. “Biz onların seni dinlediklerinde ne için dinlediklerini, gizli konuşmalarında”.

Yobazlar hep gizli konuşmalarında asıl alçaklığı yaparlar, halkın içinde pek konuşmazlar; orada çok temkinlidir yobaz takımı. Çok kahpedir onlar. Nefretini gizler. Çünkü menfaati var. Gizler. Ancak gıyabında söyler. “Gizli konuşmalarında da o zalimlerin:” diyor Allah bak yobazlar için, “o zalimlerin: “Siz büyülenmiş bir adamdan başkasına uymuyorsunuz” dediklerini çok iyi biliriz.” İsra Suresi, 47. Hep Peygamberlere “büyücü” denmiştir, “büyünün etkisinde”. Müslümanlar’a da hep büyünün etkisinde oldukları söylenmiştir. Hep o devrin yobazları Resulullah (s.a.v.) zamanında -Kuran’da çok mebzul ayet vardır- “siz büyülenmiş bir adamdan başkasına uymuyorsunuz” şeklinde, hep böyle sözler söylemişlerdir.


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın   A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 


'Sevgi Dışında Sizden Hiçbir Ücret İstemiyorum'


Meryem Suresi 96’da Cenab-ı Allah -şeytandan Allah’a sığınırım-; “iman edenler ve salih amellerde bulunanlar” mesela samimi olanlar, “ise” diyor Allah, “Rahman (olan Allah), onlar için” yani bu Müslümanlar için özel olarak “bir sevgi kılacaktır” diyor Allah. “Müthiş bir sevgi gücü vereceğim” diyor Allah, “alışılmışın dışında, insanların bilmediği, çok güçlü, derin bir sevgi vereceğim” diyor Meryem Suresi 96’da. Bizim sevgimizin nedeni de bu. İman ediyoruz ve samimi amellerde bulunuyoruz. Cenab-ı Allah da bize lütfediyor, kalbimize müthiş bir sevgi koyuyor. Mucize olarak bu sevgi geliyor bizlere.

Şura Suresi 23 -şeytandan Allah’a sığınırım-; “işte Allah, iman edip salih amellerde bulunan”. Hep önce iman, çünkü yobaz takımında iman olmuyor, bir de samimiyet olmuyor. Samimi olmuyor; sırf sahtekardırlar, hep üçkağıtçıdırlar. “Salih amellerde bulunan”, samimi amellerde bulunan “kullarına şöyle müjde vermektedir” diyor Cenab-ı Allah, Allah’ın verdiği müjde. “De ki: “Ben buna karşı yakınlıkta sevgi dışında” Peygamberimiz (s.a.v.) diyor, “sevgi dışında sizden hiçbir ücret istemiyorum.” Yani; “tebliğ yapıyorum, İslam’ı yayıyorum, anlatıyorum”. Diyorlar ki; “ne istiyorsun bizden? Amacın ne?” “Ben ne istiyorum biliyor musunuz sizden? Sadece sevgi istiyorum” diyor, “Allah’ın tecellisi olarak beni sevin, o kadar.” Müminlerin birbirini sevmesinin nedeni, Allah rızası için birbirini sevmeleridir.

Cenab-ı Allah, Meryem Suresi 13’te; “Katımızdan ona bir sevgi duyarlılığı ve temizlik (verdik).” Müslüman çok temiz oluyor, bir de “sevgi duyarlılığı”. Ne “demek sevgi duyarlılığı”? Hassasiyet var sevgide. Müthiş bir duygu olarak sevgi yüklüyor Allah ona. Yani müthiş bir duyarlılık geliyor. Hem sevilmek istiyor mümin, hem sevmek istiyor. Allah, Peygamberlere veriyor bu gücü. “Katımızdan ona bir sevgi duyarlılığı ve temizlik (verdik).” İmanda iki alamet oluyor. Bir, çok temiz oluyor mümin; bir de çok sevgi dolu oluyor. İki yönüne Allah dikkat çekmiş.


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın  A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 


24 Aralık 2012

Dünya Yaratılmadan Önce Allah Bizim Kaderimizi Yaratmıştır!


 “Allah benim ne yapacağımı biliyorsa ve her şeyi O’nun izni ile yapıyorsam, nasıl olup da, ben sorumlu oluyorum bundan?” An içerisinde sen onu yaptın. Şöyle düşün; mesela ben şimdi konuşurken beni kimse zorlamıyor, mecbur etmiyor. Kendi isteğimle konuşuyorum. Ama ben bunu daha babam doğmadan, babamın babası doğmadan bu konuşmayı yaptım. İlla kavramak istiyorsan, ‘an’ ı anlatabilirim, zamansızlığı anlatabilirim. Ama mühim olan, sen pratik olarak görüyorsun ki zorlanmıyorsun. Bu, Allah’ın adaleti. Allah’ın adil olduğunu görüyoruz. Mesela bir komüniste, dinsize git, sor. “Seni zorlayan var mı dinsiz olmak için?” diyorsun. “Zorlayan yok. Kendim yapıyorum” diyor. Ledününü kavramak istiyorum diyorsan, ben sana işaret verebilirim sadece. Şöyle anla; dinsizler için 
Allah diyor ki, Allah’ı anlamayanlar için: “Onlar ölüdürler. Siz onları diri zannediyorsunuz” diyor. Bu, muhkem ayet.“Ölü” diyor Allah, “zombi” diyor. Bildiğin ceset, ölü var. Onun yürüyeni. Mezardan kalkıp yürüdüğünü düşün. Öyle birisi. “Gözleri vardır. Bakar görürsün, baktığını zannedersin. Onlar görmezler” diyor. “Kulağı vardır. İşitir zannediyorsunuz. İşitmezler çünkü ölü” diyor Allah. “Hayvanlar gibidirler. Ama hayvanlardan daha aşağıdırlar” diyor. Yani “sizin anlayacağınız gibi değiller” diyor. Ledün yönü bu. Ben, bunu da anlayamıyorum dersen, olmaz o zaman. Biraz düşüneceksin. Allah’ın adaletinin burada tam olduğunu görmüş oluyorsun. Bizim Müslümanlığı iyi yaşamamız için, mücahit olmamız için, Allah’ı çok sevmemiz için küfre ihtiyaç var. Mesela PKK’ya ihtiyaç var. Komüniste ihtiyaç var. 
Eğer biz onlarla mücadele etmezsek, imtihan diye bir şey olmaz. Sevap alamayız. İttihad-ı İslam olmaz. Mehdiyet’in anlamı olmaz. Mehdiyet için mutlaka küfre ihtiyaç vardır,mutlaka kafire ihtiyaç vardır. Onlar da özel olarak yaratılıyor. Müslüman da, kafir de özel yaratılır. Sonuçta Allah’ın istediği, Müslümanların cennette keyif, neşe içerisinde, Allah’ı anarak, coşku ile yaşamalarıdır. Allah’ın istediği bu. Bizim mutluluğumuzu istiyor Allah. “Sizin azabınızla ne yapsın?” diyor Allah. Azabı hedeflemiyor Allah. Mutluluğumuzu hedefliyor.
 Ama hakkı ile mutlu olmamız için de mutlaka bu imtihandan geçmemiz lazım. Öbür türlü cennette zevk alamazsın. Deliye dönersin, anormal bir şey olursun, Allah esirgesin. Derinliği kavrayamazsın. Ağaçların bir anlamı olmaz senin için. Oradaki ırmakların bir anlamı olmaz. Tahtaların bir anlamı olmaz. Yemeklerin bir anlamı olmaz. Güzel insanların bir anlamı olmaz. Mutlaka bu eğitimden geçip, çile çekip, onların sana anlamlı hale gelmesi gerekiyor. Konu bu. Bunun dışında da bir yol yok. Düşün, zaten başka bir yol da bulamazsın.
Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın  A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 



Bizden Sonraki Nesil Kıyameti Görecek !


 Dünyanın sonu geldi, kıyamet yakın bizden sonraki nesil kıyameti görecek. Yani bozulmayı zaten bu yeni nesil görür, genç nesil görür. Bozulmanın başlangıç tarihini görür. Onların çocuklarının yaşlılık dönemine rast gelecek kıyamet. Yani bizden sonraki nesil ve ondan sonraki neslin çocuklarına rast geliyor, yani çok yakın. Şuan ki mesela 3 yaşındaki olan çocuklar, İslam’ın bitmeye başladığı devrin hem hâkimiyeti görecek, hem de bitmeye başladığı devri görecekler. 80, 90 yaşına kadar yaşayanlar, görecekler. O devirde doğanlarda, 3 yaşında 4 yaşında olanlarda daha fazla bir vakit geçmeden yani 60 yaşındayken mesela 60, 70 yaşındayken kıyameti görecekler. Ama bilimde teknolojide acayip ilerlemeler olacak Allahuâlem onu da göreceksiniz, yani genetikle oynayıp, çok acayip gelişmeler oluşturacaklar.

Hatta insanlar, bizde insan yaratırız demeye başlayacaklar. Yani genetik öyle ilerleyecek ki, genetik bilimi bunu da göreceksiniz. Yani insanlar böyle şekillendirecekler, insanla hayvan karışımı hayvan gibi böyle mahlûklar elde etmeye kalkacaklar. İki hayvanı karıştırıp, mesela hayvanla bitkiyi karıştırıp garip şeyler yapmaya kalkacaklar. Tam böyle insanlarla, yaratılmışlarla oynadıkları bir dönemde böyle ortalığı batırdıkları bir dönemde. Dünyada çölleşecek o döneme yani yağmurların yağma şekli bozulacak. Mesela bir yerde yoğun seller varken, bir yerde çok yoğun kuraklık olacak. Savaşlar artık çete savaşına dönecek, yani insanlar gördüğü yerde saldıracaklar dünyanın her tarafında. Öyle bir dönemde, azgın bir dönemde kıyamet kopacak.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın  A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Kadınlar İslam Ahlakının Güçlü Yayılmasına Sebep Olur!


 Hanımların kaliteli olması, İslam ahlakının güçlü yayılmasına sebep olur. Çünkü asıl dünya hakimi kadınlardır. Hep onlar annedir, kız kardeştir ve her yerde hakim olan onlardır. Kaliteli hanımların İslam’a büyük bir hızla yaklaştığını görüyoruz, dünya çapında. Ama bunda sizin çok büyük emeğiniz oldu,maşaAllah. Çünkü dekolte bir hanıma çarşaflı bir hanım yanaştığında hiçbir şekilde konuşmazlar. Tecrübeleri de vardır, isterseniz kendilerine sorun. Hangi çarşaflı hanımla dekolte hanım oturup dini konuşur, dinler? Çok nadirdir. Ama dekolte hanımlarla dekolte hanımlar, bakımlı hanımlarla bakımlı hanımlar, güzel hanımlarla güzel hanımlar daha kolay anlaşırlar. Kültürlü, birkaç yabancı dil bilen bir hanımla; yine kültürlü, birkaç yabancı dil bilen hanım daha kolay anlaşır. İşin doğrusu; güzel kızlar, güzel hanımlar, güzel kız arkadaştan hoşlanırlar. Yaygın olan budur. İşin doğrusu bu şekildedir.

 Zenginler, genellikle zenginlerle görüşmek isterler. Siz hem zengin hem güzel hem başı açık… Dekolte olanınızda var, dekolte olmayanınızda var. Ama hanımlarla çok kolay bağlantı kuran, modern gençlerle çok kolay bağlantı kuran bir görünüm, bir ruh hali ve kültür içerisindesiniz. O yüzdende on binlerce kişiye, yüz binlerce kişiye çok başarılı ulaşabiliyorsunuz. Onlara İslam’ı anlatıyorsunuz. Ve yurtdışında binlerce Hıristiyan’a, seçkin sanatçılara, bilim adamlarına, profesörlere, masonlara ulaşma imkanınız oldu. Yoksa siz klasik anlamda, bilinen tarzda olsaydınız, hiçbir şekilde sizinle muhatap olmazlardı. Hiçbir şekilde de dinlemezlerdi. Bu şekilde modern olmanız, onların üstündeki o korkuyu kaldırdı. “Biz Müslüman olursak, hayatın bütün sosyal yönlerinden çekiliriz. Bakımlı olamayız, saçlarımız güzel olmaz, makyaj yapamayız” gibi düşünüyorlardı. “Dekolte giyinemeyiz. Güzel, alımlı olmamız imkan dahilinde olmaz” gibi düşünüyorlardı. “Neşeli olamayız. Müzik dinleyemeyiz. Arkadaşlarımızla sosyal bağlantılarımız kopar” gibi düşünüyorlardı.

Baktılar ki; bilakis, tam zıttı. O zaman çok rahatladılar. Ve din şu an çığ gibi yayılıyor. “Biz bilseydik İslam’ın böyle olduğunu, çoktan Müslüman olurduk” diyorlar. Hıristiyan ve Musevi kardeşlerimizden de, ateistlerden de çığ gibi Müslüman olan var. Her gruptan, her yerden, maşaAllah. Ateistlerden, böyle en çılgın görünen gençlerden bile, bakıyoruz süratle İslam’a dönme var. Çünkü bakıyoruz;“eğer İslam bu şekilde özgürlük içerisindeyse, sanata böyle güzel bakıyorsa, sevgiye böyle güzel bakıyorsa, böyle dostluk sistemiyse, böyle sevecenlik sistemiyse biz zaten Müslümanız” diyorlar. Tabii ki öyle; size şeytan bunu gizledi, kapattı, örttü; biz İslam’ın üzerindeki örtüyü kaldırdık. Deccalin örtüsünü kaldırdık. Deccal kör gözüyle kapamaya kalktı. Biz onun kör gözünü patlatıp o görüntünün görünür hale gelmesini sağladık.




Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın   A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 


İslamda Sevgi Alabildiğine Gelişip Yeşerir!


 Eninde sonunda Allah’ın istediği; sevgi. Bu kadar Kuran ayeti var, bu kadar açıklamalar var, anlatım var; Allah’ın birliği anlatılıyor, Allah’ın sevgisi anlatılıyor, cehennem anlatılıyor, cehennem korkusu anlatılıyor; cehennem korkusu hep sevginin önündeki engelleri kaldırmak içindir. Egoistliği kaldırır, sevginin yolu açılır; bencilliği kaldırır, sevginin yolu açılır; kıskançlığı kaldırır, sevginin yolu açılır. Kıskançlık çünkü sevgini zıttı. Sevgiye saldıran bir illet, veba gibi. O vebayı Allah, Allah korkusuyla kaldırıyor; hasetliği, kıskançlığı. Kalktı mı ferahlık oluyor, sevgi oluşuyor. Mesela insanlarda hasislik var, cömert olamıyorlar. Halbuki mal Allah’ın. Allah’ın malını Allah’a verecek, veremiyor. Cömertlik sevgiyi geliştirir. Mesela hasis, pinti oldu mu insanlarda kin meydana gelir, öfkelenir insanlar. Cömert oldu mu severler. Sevgiyi artırır.

 Mesela insan karısına, sevdiğine çeşit çeşit elbiseler alıyor, takılar alıyor, yiyecek alıyor; cömert oluyor, biriktirmiyor. Bazıları da zeytini sayarak verir; üç zeytin sana, üç zeytin sana diye. O da nefret meydana getirir. Yardım sever olmak; mesela -Allah vermesin- eşi hastalanıyor, var gücüyle ona yardımcı oluyor en zor anında. O zaman ona sevgisi müthiş artıyor. “İyi günde de, zor günde de benim yanımda bu insan, ben bu insanı seveceğim” diyor. Sevginin gerekçesi oluşmuş oluyor. Bu cehennem azapları, insanların cehennemde çekecekleri acılar hep sevgiyi elde etmek içindir. Cehennemim zincirleri, cehennemin alevleri hep sevgiyi elde etmek içindir. Allah sevgi için çeşit çeşit yollar sunuyor insanlara, çeşit çeşit anlatımlar sunuyor. Peygamberler gönderiyor. Eninde sonunda çıkan yol sevgi oluyor.

Namazın amacı yine sevgidir, Allah sevgisidir. Çünkü Allah’a sevgiyi ifade etmek için secdeye kapanıyorsun, Allah’a sevgini gösteriyorsun. Rükua eğiliyorsun; Allah’a sevgini, saygını gösteriyorsun. Kıyamda duruyorsun; Allah’a sevgini, saygını gösteriyorsun. Allah’ı zikrediyorsun. İnsan sevdiğini çok anmaz mı? Mesela sevgilisi olduğunda sık sık anıyor, değil mi? Allah’ı da sık sık anınca sevdiğini gösteriyorsun. Sürekli mesela; Allah-u Ekber, Allah-u Ekber, Allah-u Ekber, sübhanAllah, sübhanAllah, elhamdülillah, elhamdüillah, estağfirullah, estağfirullah diyorsun. Estağfirullah ne demek? Ya Rabbi beni affet, günahlarımı bağışla. O, ferahlık verir. Mesela sübhanAllah diyorsun; münezehsin Yarabbi, eksik-noksan sıfatlardan. Bu ne? Bu sevgi ifadesi. Allah-u Ekber diyorsun, sevgi ifadesi. İnsan sevdiğini gözünde büyütür, yüce görür, değerli görür. Mesela sevgilisi oluyor, karısı oluyor, ne yapıyor? Onu yüce görüyor. Büyük gördüğünde sevdiğini anlar. Değerli görmese sevemez. Basit görürse, ucuz görürse sevemez. Değerli gördüğünde sever. Değerli görmesi için de akıllı, imanlı olması lazım. Affedici oluyor Müslüman; arada bir kriz varsa, bir sıkıntı varsa, bir küskünlük varsa hemen kalkıyor. Çünkü “Affı tut” diyor Cenab-ı Allah; “İyiliği emret, kötülükten yüz çevir.” Bunların amacı hep sevgi.

Dünyada en çok sevgiye saldırılıyor. İnternette, Facebooklarda, şurada, burada hep sevginin üstüne gidilir. Alaycılık sevgiyi öldürmek içindir. Nefret, şiddet filmleri sevgiyi öldürmek içindir. Savaşlarda hep sevgi ölür, terörde sevgi ölür, ateizmde sevgi ölür. Komünizmde, faşizmde sevgi ölür. Ancak İslam’da sevgi alabildiğine gelişip, yeşerir. O zaman nur meydana getiriyor Allah. Bitkiler nurlanıyor, insanlar nurlanıyor; hayvanlara nur geliyor. Mesela hayvanlar daha sağlıklı oluyorlar. Bitkiler daha sağlıklı, güzel oluyor. “Kötü şehrin bitkisi kavruktur” diyor Cenab-ı Allah. Hakikaten leş gibi oluyor küfrün hakim olduğu yerler. O şehirlerde bir soğukluk, bir bereketsizlik ve pislik oluyor. Bereket gidiyor. İnsanlar çirkinleşmeye başlıyor, insanlar böyle kavruluyor. Kavruk, kötü, kokuşmuş, pis insanlar oluşmaya başlıyor. İnsan yüzüne bakmak istemiyor. İmanın hakim olduğu yerlerde bir bereket, nur oluyor. İnsanların yüzlerine bir tatlılık, hoşluk, ışık geliyor. İnsan bakmaya doyamıyor, sevmeye doyamıyor. Ama aksinde de bir lanetlik, bir nursuzluk, pislik hakim oluyor. Leş gibi bir ortam meydana geliyor. İman sevgiyi getirir, imansızlık sevgiyi götürür.


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın   A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 



Milletçe Coşkuyla Allah'ı Daha Çok Sevmemiz Lazım!


Millet olarak birbirimizi sevmemiz lazım fakat, Allah’ı sevmemiz her şeyin üstündedir. Allah’ı sevmeyen bir milleti Allah perişan eder. Allah’a ilgi duymayan bir milleti Allah perişan eder. Birbirini sevmesi mümkün değildir öbür türlü milletin. Allah sevilmeden, Allah’a hayran olunmadan, Allah’a aşk duyulmadan, bir millette bereket bolluk olmaz. Sadece sefalet, sıkıntı, azap, bölünme, kahır olur, başka bir şey olmaz. Biz tabii ki rahat huzurlu yaşayalım diye Allah’ı sevmiyoruz. Allah’ı sevmemiz gerektiği için seviyoruz. Vicdanımızın gereği olduğu için seviyoruz.

Ama milletçe coşkuyla Allah’ı daha çok sevmemiz lazım, daha çok bağlanmamız lazım. Bereket de, bolluk da, güzellik de, iyilik de, huzur da, büyüme de, güç de, iktidar da, dünya hakimiyeti de bu sırrın içindedir. Bu sırrın dışına çıktığında mümkün değil. İstediğin teknik önlemi al, istediğin ülkeyle yardımlaş, istediğin propagandayı yap, istediğin bilim adamlarını devreye sok, sürünme ve beladan, ıstıraptan, acıdan başka bir şey gelmez. Mümkün değil, çünkü bütün güç kudret Allah’ın elinde. Fakat bir kısım insanlar bunu anlayamayınca, maddeyi ve olayları Allah’tan bağımsız zannedince belaya kapı açılıyor. Bela yol bulup geliyor.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın  A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

17 Aralık 2012

Marksizm'in,Faşizmin Kökenidir Darwinizm,Vahşi Kapitalizmin Kökenidir!


 Marksizm’in, faşizmin kökenidir Darwinizm, vahşi Kapitalizmin kökenidir. Ve dünyadaki gelmiş geçmiş en tehlikeli teoridir. İnsanlığa en büyük zararı vermiş teoridir. Teori değil de zaten bilimsel gerçekmiş gibi anlatıyorlar. Türkiye’de de Devlet anlatıyor. Resmi olarak anlatıyor. Biyoloji kitaplarında anlatılıyor. Tarih kitaplarında anlatılıyor. Felsefe kitaplarında anlatılıyor. Her yerde anlatılıyor. Her üniversite bunu gerçekmiş gibi anlatmaya mecbur. Aksini söyleyen bir bilim adamı da, üniversitede yer alamıyor. Kapıya koyuyorlar birçoğunu.

DİDEM ÜRER: Hocam siz, PKK ile ideolojisini ortadan kaldıracak ilmi mücadele yapılması gerektiğini söylüyorsunuz, inşaAllah. Stalin’in bir sözünü okumak istiyorum; “Fikirler silahlardan daha güçlüdür. Biz düşmanlarımızın silah sahibi olmalarına izin vermedik neden fikir sahibi olmalarına izin verelim ki?”

ADNAN OKTAR: İşte onun için de anti Darwinist, anti materyalist mücadeleye müsaade etmiyorlar, anti komünist mücadeleye müsaade etmiyorlar. Biz de buna rağmen cevap verip mücadele ediyoruz. Bakın, Stalin’in bu sözü çok açık. Bir daha söyle duymayan kalmasın.

DİDEM ÜRER: “Fikirler silahlardan daha güçlüdür. Biz düşmanlarımızın silah sahibi olmalarına izin vermedik neden fikir sahibi olmalarına izin verelim ki?”

ADNAN OKTAR: Yani adamların fosillere saldırması, kitaplara saldırması, kitapları yakmaya kalkması, Darwinist materyalist propagandanın aslına cevap verdirtmemelerinin hep bu nedenle, hepsinin sebebi bu.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın   A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 


Bediüzzaman Darwinizme-Materyalizme Karşı Bilimle Fenle Cevap Verilmeli diyor!


 Şimdi Stalinizmi bilmeyenler, Leninizm’i bilmeyenler, PKK’nın da ne olduğunu anlamakta güçlük çekiyorlar. Diyorlar ki; ne istiyor bu adamlar ya falan diyor. Keyfimizi kaçırdı bu adamlar ne istiyor diyor. Ne yapsak da bunlarda kurtulsak acaba diyor. Yani razı, malını mülkünü falan da istese bir kısmını verip kurtulacak. Keyfimiz kaçtı diyor, rahatımız kaçtı. Toprak mı istiyorlar, onu da versek de kurtulsak diyor. Yeter ki bir rahat edelim diyor, huzursuz olduk diyor. Güneydoğu’yu da vermeye razı bir kısmı. Komünizmi, Stalinizmi anlamayan adam, bu kafada devam eder.

Bakın diyor ki Lenin, 1906 yılında, komünist devrinden 11 yıl önce Proletarya Dergisi’nde şöyle yazıyor; “Bir Marksist komünist kendini sınıf mücadelesine dayandırır.” Sınıf mücadelesi yani ezenle ezilenler. “Toplumsal barışa değil.” diyor. Adamlar diyor ya toplumsal barış, toplumsal barış diye bir şey olmaz diyor adam. “Belirli keskin siyasal ve iktisadi bunalım dönemlerinde sınıf mücadelesi doğrudan bir iç savaş gerektirir.” diyor. Açık açık söylüyor adam. Şimdi Didem Hocam sen şunu bir şuraya kadar oku, sonra ben anlatacağım.

DİDEM ÜRER: “Böyle dönemde Marksistler iç savaştan yana yerlerini almak zorundadırlar. İç savaşın herhangi bir ahlaki suçlaması, Marksist açıdan kesinkes benimsenemez.”

ADNAN OKTAR: Şimdi birçok kişi suçluyor değil mi PKK’yı?

DİDEM ÜRER: Evet.

ADNAN OKTAR: Lenin diyor ki, bize suçlama yapılamaz diyor zaten zaruri gerekli. Nereye suçluyorsunuz diyor, doğru yapıyorsunuz diyor. Adam da diyor ki, ben Marksist Leninist’im diyor, PKK’ya da karşıyım diyor. Dalga geçer gibi. Kardeşim Marksist Leninist’sen işte Marksizm Leninizm bu anlatıyor burada da.

DİDEM ÜRER: “Sosyal demokratların gururla ve böbürlenerek biz anarşist, hırsız, soyguncu değiliz, biz bunların çok üstündeyiz gerilla savaşını kabul etmiyoruz dediklerini görünce kendime soruyorum, bu adamlar ne söylediklerinin farkındalar mı?”

ADNAN OKTAR: Sosyal demokratlar yani CHP gibi partiler, Sosyal Demokrat Parti vardı ya o parti gibi veyahut işte klasik sol partiler. Onlara verdiği cevap ta bu, siz ne yapıyorsunuz diyor, neyi anlatıyorsunuz siz diyor. Eğer Marksist Leninist’seniz, samimi olun diyor. Marksizm Leninizm’in gereği budur diyor. Öbür türlü Marksist Leninist olamazsınız diyor adam. Evet.

DİDEM ÜRER: “Ülkenin her yerinde Karayüzlüler hükümeti ile halk arasında silahlı çatışmalar ve çarpışmalar oluyor. Devrimin gelişmesinin bugünkü aşamasında bu kesinlikle kaçınılmaz bir olgudur.”

ADNAN OKTAR: Devrim öncesinde bu oluyor diyor. Zaten adam ben devrimciyiz diyor. İşte devrim dediği de bu Lenin’in.

DİDEM ÜRER: “Bizim ilgilenmekte olduğumuz olgu, silahlı mücadeledir. Bu mücadele bireyler ve küçük guruplar tarafından yürütülmektedir. Silahlı mücadele birbirlerinden kesinkes olarak ayrılması gereken farklı iki amaca yöneliktir.”

ADNAN OKTAR: Küçük guruplar PKK’dır mesela küçük guruplar halinde faaliyet yapıyor, silahlı mücadele yapıyor. İşte Marksist Leninist düşüncenin gereği bu.

DİDEM ÜRER: “Önce bu mücadele kişilere, liderlere, ordu ve polisteki görevlilere suikast yapmayı amaçlar.”

ADNAN OKTAR: Adamlar ne yapıyor? Askerlere, polise suikast yapıyor. Kim söylüyor? Lenin söylüyor. Uygulayan kim? PKK, Marksist Leninist Stalinist düşünceyi uyguluyor.

DİDEM ÜRER: “İkinci olarak hem hükümete ait hem de özel kişilere ait para kaynaklarına el koyar.”

ADNAN OKTAR: Soygun yapıyor, gasp yapıyor. Güneydoğu’da da hemen hemen herkesi soyuyorlar yani işine gelen herkesi soyuyor adamlar, gasp yapıyorlar. Evet.

DİDEM ÜRER: “El konulan paralar, kısmen parti kasasına, kısmen özel silahlanma amacına ve ayaklanma hazırlığına ve kısmen de tanımlamakta olduğumuz mücadeleye katılan kişilerin geçimine gider.”

ADNAN OKTAR: Şimdi anlaşıldı mı PKK’nın yöntemi? Lenin’in anlattığı bu. Marksist Leninist olan PKK’da bunu uyguluyor bu. Sen devlet olarak Marksist Leninist düşünceye fikren karşılık vermezsen, fikri karşı propaganda yapmazsan, Marksizm-Leninizm gelişiyor. Marksist- Leninist propagandaya mutlaka bilimsel karşılık verilmesi lazım, cevap verilmesi lazım. Anti Darwinist, antimateryalist bilimsel karşılık verilmesi gerekiyor. “Bu yapılmadığında tevessül eder gelişir” diyor Bediüzzaman. “İkna ve telkin kabiliyeti geliştikçe, bu taun da” yani Marksist Darwinist Leninist düşüncede “gelişir” diyor. Buna karşı tek çözümün karşı bilimsel çalışma olduğunu söylüyor Bediüzzaman. Darwinizme-materyalizme karşı felsefeyle, bilimle, fenle cevap verilmesi gerekir diyor. Bunu da Hz. Mehdi (a.s)’a bırakıyorum diyor Bediüzzaman. Hz. Mehdi (a.s) ve talebelerine bırakmış.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın   A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 


Komünizme Karşı Bilimsel Mücadele Yapılmalı !


 Komünizme karşı bilimsel mücadele, defalarca söylüyoruz. BDP sosyalist enternasyonelde, CHP sosyalist enternasyonelde, bütün komünist partiler sosyalist enternasyonelde, yani sosyalist enternasyonel; komünist enternasyonel. Sosyalist enternasyonel denen bu komünist enternasyonelin, hemen hemen tamamına yakını yani yüzde 90’ı diyebilirim, PKK’yı destekliyor. Bu durumda terör gelişiyor. Komünizme karşı bilimsel mücadelenin önemini burada bir kere daha anlıyoruz. Bugün gazete haberinde diyor ki; “Onun ölmeye ve öldürmeye göre eğittiler, mankurt yaptılar” diyor bir yetkili. “Eğittiler” diyor. Bir eğitim var değil mi? Eğitime karşı karşı eğitim veriyor musun? Yok. Karşı eğitim versene. O Marksizm’i anlatıyorsa, sende anti Marksist eğitim ver. O Darwinizmi anlatıyorsa, anti Darwinist eğitim ver. O materyalist eğitim veriyorsa, anti materyalist eğitim ver. Bu yaptığımız çalışma, zaten komünizmi çökertecek çalışma.

Darwinizmi çökerttiğinde, zaten komünizmi çökertmiş oluyorsun ve dolayısıyla PKK’yı da çökertmiş olursun. Bütün mesele, Darwinizmde o yüzden meydana gelen bu panik. Mesela bu fosil sergilerinde falan bu kadar panik olmaları da ondan. Ama çocukça direniyorlar. Çünkü bizim çalışmamız, 25 yıldan beri devam eden bir çalışma, ilk defa yaptığımız bir çalışma değil. Lokal bir yerlerde böyle engellemelerle netice alacaklarını zannediyorlar, halbuki Fransa’da devam ediyor, Amerika’da devam ediyor, Türkiye’nin bütün illerinde devam ediyor, her yerde bir faaliyet var. Benim kitaplarım, sırf bir yıl içerisinde 60 milyon adet sırf internetten indirildi, 60 milyon adet bir yıl içinde. Her kitabımda, Darwinizmi yerle bir edecek bilgi var.


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın   A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 


Komünist Bir Örgütle Nasıl Anlaşacaksın ?


 Komünist bir örgütle nasıl anlaşacaksın, ne diyeceksin? Bir kere silah bırak demek adama, öl demek gibidir bir komüniste. Silahı asla bırakmaz. Yani olmayacak bir teklif. Komünistlikten vazgeç demek, ona yine öl demek gibi olur. Komünist kalacağına göre, komünist ideallerini gerçekleştirmek için mücadele edecek demektir. Tek çözüm, fikri mücadeledir, bunun dışında bir yol olmaz. Komünist ile oynanmaz yani şakaya gelmez komünist adam. Şeytanın etkisinde. Gözü dönmüş bir yapılanmadır. Leninizm çok acımasız bir sistemdir. Bunu anlamıyor arkadaşlar. “Gider konuşuruz” diyorlar. Ne teklif edeceksin? Bölünmeyi teklif edersen, kabul eder adam. Bölünmeyi kabul etmeyeceğine göre neyi teklif edeceksin? “Sen silahı bırak. Hoşumuza gider silahı bırakırsan.”O da sana soracak, sen ne vereceksin? “Bizde bir şey yok” diyeceksin. “Biz sadece silahı bırakmanı istiyoruz diye masaya çağırdık seni.” Adamla dalga geçiyor gibi bir şey olur o zaman? Adam seninle masaya oturur.

Ama Güneydoğu’yu ona verirsen, bayrağı diktirirsen, PKK bayrağını. Onun dışında anlaşmaz seninle. Anlaşma, anlaşma, sürekli anlaşma lafını bıraksınlar. Onun çözümü yok. Fikri mücadeledir. Fikri mücadeleye tek kelime yaklaşmıyorlar. Daha hala masa edebiyatı var. “Masaya otururuz.” Lokantada masaya oturursun. Masadan başka bir şey çıkmaz. Masada ne söyleyeceksin? Varsa fikrin, zaten şu anda söyle. Adamı masaya kadar yormaya gerek yok ki. Sen söyle, adam sana cevabını gönderir. Ne masası yani? Masada mı ilham gelecek sana birdenbire. Olağanüstü bilgi mi akacak masaya gelince sana? Varsa bilgin şu an aktarırsın, anlatırsın. Zaten sana cevabını veriyorlar. Böyle mantıksız olmaz. Masada hiçbir şey çözülmez.

Bunlar demagoji. Toptancı muhabbeti gibi. Mal alışı falan vardır. Orada oturursun konuşursun üç aşağı beş yukarı anlaşırsın. Ben şu kadar kar edeceğim sana şu kadar kar düşecek falan dersin. Adamla tokalaşır kalkarsın masada bu olur. Güney Doğuda böyle bir olay olmaz. Komünistlerle tek çözüm; fikri mücadeledir, bilimsel mücadele, ilmi felsefi mücadele. Yapmıyorsan, yenilirsin. Silahlı mücadeleye silahla cevap verirsen, netice alamazsın. Dünyanın hiçbir yerinde netice alınamamıştır. Bilimle akılla felsefeyle cevap verirsen net netice alırsın kökten bitirirsin. Beynini fethediyorsun çünkü.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın   A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz.