24 Ağustos 2012

Mehdiyet Kesin ve Kökten Çözümdür !


 Mehdiyet’in kesin, kökten çözüm olduğunu, Allah her gün gösteriyor. Tatar kardeşlerimiz de aynı şeyi yazmışlar, Hocamız da aynı şeyi söylüyor. Müslümanları ümitsizliğe sevk edenler, Hz. Mehdi (a.s) konusunda Müslümanların şevkini kırmaya çalışanlar bu belanın içinde olmuş oluyorlar. Onun için kardeşlerimiz ısrarla ve kararlılıkla hem Mehdiyet’i, hem Darwinizm ve materyalizmin geçersizliğini her yerde anlatsınlar.


Anlattığımızda nasıl netice alıyoruz, görüyorsunuz. Ama hep kanuna-hukuka uygun, devletten yana tavır alsınlar. Tataristan’da da kardeşlerimiz devlete yardımcı olan bir politika içerisinde olsunlar. Devlet demek ki tedirgin olmuş. Çünkü derin devlet oynamasında, derin devlet komplolarında çok zor durumda kalıyorlar. Yani neyin nereden kaynaklandığını çıkaramıyorlar. Onun için devlete her konuda yardımcı olan bir gençlik hareket halinde olması lazım. Tatar hükümeti, samimi bir hükümet; Tatar kardeşlerimiz de çok samimiler; el birliği yaparlarsa, ittifakla hareket ederlerse, birbirlerini çok iyi koruyup kollarlarsa çok güzel netice alırlar.




Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "10 Ağustos 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

İlmi Araştırma ve İlmi Mercek Dergileri Çıktı !



İlmi Araştırma ve İlmi Mercek dergileri çıkmış. İlmi Araştırma; “Suriye ile oluşan anlaşmazlıkların kardeşlik ve barışla çözülmesi şarttır” diyor. İyi olmuş, güzel olmuş, maşaAllah. Çok hayati konular işliyorlar, bayağı iyi. İlmi Mercek, o da çok hayati bir konuyu işlemiş; “Komünizm artık bir tehlike değil’ diyenler komünistler tarafından aldatılıyorlar.” Bayağı güzel. Dergi hoş bir şey. Ama eve postayla gelirse daha da hoş, maşaAllah. Çünkü sürpriz oluyor içindeki konular. Bayağı güzel oluyor.


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "10 Ağustos 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Altın Oranla Yaratılmış !


“Halkın ‘110 milyon yıllık fosilin sokağın ortasında, plastik kutuda nasıl sergiliyorsunuz? Bilimsel raporlarınız nerede?’ sorusu üzerine, sergi sorumlusu olduğunu söyleyen şahıs, fosilleri özel koleksiyonculardan topladığını...” Doğru. Her yerde var özel koleksiyonlarda, sertifika alıyorlar. Dünyada on binlerce fosil sergisi yapan, evinde fosil biriktiren koleksiyonerler var. “…bunu parası olan herkesin yapabileceğini söyledi.” Doğru. Her yerde de satılıyor fosiller, her yerde. Bir dolara, üç dolara, beş dolara, on dolara her yerde satılıyor. “Bunun üzerine tartışmaya katılan bir yurttaş; bu kadar değerli olduğu iddia edilen hiçbir fosilin…” Manevi değeri olabilir, her yerde satılıyor.


 Bebek’te sahil boyunca fosil dolu. Bilimsel rapor istiyorsan alalım diyoruz, üniversiteden alalım. Sertifikada zaten bu yazıyor; fosilin yaşı, ne kadar yıllık olduğu. Detaylı olarak anlatıyor nerede bulunduğunu, nasıl olduğunu. Dünyanın her tarafında var. Şimdi, siz iki türlü konuşma yapıyorsunuz. Burada samimiyetsizliğiniz ortaya çıkıyor. Allah ayağınıza dolandırıyor. Hem “fosiller sahte” diyorsunuz, hem de “110 milyon yıllık” diyorsunuz, “değerli” diyorsun. Madem sahte nasıl değerli oluyor? “Havlulara sararak çantalara gelişigüzel konulduğu görüldü” diyor. Mesela ondan bile rahatsız olmuş, rencide olmuşsunuz. Sahte fosile ne olur ki; tahtaya da koyarsın, kamyona da koyarsın. Niye tedirgin oluyorsun? Gerçek olduğundan eminsin, kıyamıyorsun. “110 milyon yıllık” diyor yengem zaten orada. Öyle bir konu yok.


Bilimden korkuyorsunuz, gerçekten korkuyorsunuz. Bu akıl mı? Şu mantık mı? Koskoca insanlar! Ne konuştuğunuzdan haberiniz olması gerekir. Diğer yazılarda da aynı şeyler; eminler fosillerin gerçek olduğundan. Sadece fosillere yapılan muamelenin daha nezaketli olmasını istiyorlar. Ayıp ayıp, hiç doğru değil yaptıklarınız, inşaAllah. Açıkça darmakeşan olmanın verdiği utanç içindesiniz, mahcup oldunuz. Bilmiyordunuz fosillerin bu kadar çok olduğunu. Benden duydunuz, haberiniz bile yoktu. 400 milyon fosil olduğunu biliyor muydunuz siz? Bilmiyordunuz. Her yerin fosil kaynadığını biliyor muydunuz? Bilmiyordunuz.


 Sizi yıllarca tabiri caizse dolduruşa getirdiler, siz de ona kandınız. Sonra gerçek olmadığını anlayınca da çok utandınız, küçük düştüğünüzü hissettiniz; onun acısıyla çocuk gibi çırpınıyorsunuz. Oyuna getirdiler sizi. Bilimsel görünümü altında oyuna getirdiler. Bir proteinin tesadüfen olması mümkün değil. Her yerde bir mükemmellik hakim. Hiçbir fosilde anormal bir yapılanma görmüyoruz. Altın oranla yaratılmış, matematik düzgünlükte, mükemmel bir yapılanma görüyoruz.




Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "10 Ağustos 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Stromatolit 2 Milyar 400 Milyon Yıl !



Stromatolit. 2 milyar 400 milyon yıl. Evrimcilerin kafasına duvardan düşmüş, küt ederek. Bir de bunlar çocuk gibi; “sahte fosil, sahte fosil, sahte fosil...” diyorlar. Eğer sahteyse belgen nerede? Fosil gösteririz, “sahte;” fosil gösteririz, “sahte.” Sahte mahte değil, ne sahtesi? İmitasyon, yani suni kafatasları satılıyor, var. Ama bu fosiller gerçek fosil. Hadi bunların sahte olduğunu farz edelim; 400 milyon fosil var, onları ne yapacağız? 400 milyon. Yağmur gibi yağmış; bir tane, iki tane değil. Bebek’te denizin kenarında dolu fosiller. Dağ taş Anadolu’da fosil dolu. Gelsinler, bizim evin bahçesinde fosil dolu. Şu sahte edebiyatını bıraksınlar. Bir de iddiaya girelim. Bu fosillerden herhangi birini, gelsin desin ki; “Hocam, şu fosil.” Hep beraber İstanbul Üniversitesi’nin ilgili bölümüne gideceğiz, diyeceğiz ki; “bu fosil kaç yıllık?” “Sahte mi?” değil; sahte mi dersek okuldan kovalarlar, çünkü gerçek olduğu belli. Yılını tespit ettireceğiz sadece. Eğer dediğimiz gibi çıkmazsa, o zaman doğrular. Ama benim dediğim doğru çıkarsa ne yapacaklar? O zaman Nazım Hikmet Kültür Merkezi’ni bize tahsis etmeleri lazım. Eğer anlaşıyorsak bu konuda, hemen bugün bu uygulamaya geçelim.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "10 Ağustos 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 


Darwinist-Materyalist Yetiştiriyorlar !


DİDEM ÜRER: İnşaAllah Hocam. Geçimli saldırısında ölen PKK’lıların cesetleri üzerinde otopsi yapılmış. Ve üzerinde el bombası bulunan üç teröristin 16 yaşlarında üç tane kız çocuğu olduğu ortaya çıkmış.

ADNAN OKTAR: Darwinist-materyalist yetiştiriyorlar. Darwinist-materyalist olunca, onlar da gidip Marksist, Leninist oluyor. Sonra da dağlarda ölüyorlar. Halbuki Darwinist-materyalist yetiştirilmeseler; Darwinizmin, materyalizmin geçersiz, sahte teoriler olduğu anlatılsa; İslam’ın gerçeği anlatılsa, Kuran’ın gerçeği anlatılsa, iman hakikatleri anlatılsa, yobazlıkla İslam’ın arasındaki fark anlatılsa bu kepazelik olmayacak. Kitleler halinde PKK’ya katılıyorlar, komünist örgütlere katılıyorlar; devlet de habire Darwinizmi, materyalizmi gençlere gerçekmiş gibi öğretmeye devam ediyor. Bu da çok acı bir olaydır.


 Meydana gelen durum da kepazelik; dağ, taş komünist kaynıyor. Rezalet. Devletin buna önayak olmaması lazım. “Bize ne, Darwinist-materyalist olmasınlar” diyemez ki devlet. Darwinist-materyalist olmanın önemini devlet kitaplarında anlatırsa, eğer çocuk Darwinizmi reddederse sınıfta kalıyorsa, zorla Darwinizm öğretiliyor demektir. O zaman işte Marksist, Leninist düşünce dolaylı yoldan desteklenmiş oluyor. Çünkü diyalektik felsefeyi devlet desteklemiş oluyor. Diyalektik felsefe Marksizmin temeli zaten. Diyalektik felsefeyi savunan bir insanın Marksist olmanın dışında pek bir yolu kalmaz. Onlar da Marksist oluyorlar. Ondan sonra kepazelik paçalardan akıyor, rezalet paçalardan akıyor. Önüne gelen komünist oluyor, önüne gelen dağa çıkıyor. Bin bir türlü rezalet çıkıyor.




Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "8 Ağustos 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 


Mehdiyet Herkesi Kucaklayan ,Seven Bir Sistemdir!


Müslüman kardeşlerimiz eğer İttihad-ı İslam istiyorlarsa, bu Büyük Ortadoğu Projesi’nin paçavraya dönmesini istiyorlarsa, var güçleriyle Mehdiyet’i öğrensinler ve herkese anlatsınlar. Deccaliyetin boynunu kökünden koparan bir kılıçtır. Sırf anlatımı bile mahveder söyleyeyim. Bunun dışında hiçbir yol yoktur, hiçbir kurtuluşu yoktur. Bakın en iddialı siyasetçiler bile ümitsiz konuşuyorlar. Yani “bu gidişle parçalanırız” diyorlar. Ama bak Mehdiyet içerisinde bu mümkün değildir, imkansızdır. En hayati konu da bir kısım sahtekar hocaların yalanlarına karşı, oyunlarına, tak tiklerine karşı anlattığımız samimi ve doğru bilgileri aktarmaktır. Çok net netice alınır.

Bak diyor ki; “Bana Mehdi diyorlar” diyor Bediüzzaman “gerçi bu bir iltibas ve sehivdir.” Hatadır, yanlışlıktır diyor daha ne desin? “Yok” diyorlar. Yalan mı söylüyor koskoca alim? Sehiv diyor hata, yanlışlıktır diyor. “Fakat onlar onda mesul değiller. Çünkü ziyade hüsn-ü zan eskiden beri cereyan ediyor.” Her zaman insanlar sevdiklerini Mehdi olarak bilirler diyor. “Ve itiraz edilmez” diyor. Benim de talebelerimin bir kısmı beni Mehdi biliyorlar, ben de ne diyeyim yani? Hüsn-ü zan edebilirsin ama böyle bir iddiada bulunmayın diyorum. Birçok kişiye deniyor, Bediüzzaman’a da denmiş. “Ama dua telakki ediyorum” diyor Bediüzzaman. Ama sehivdir, hatadır, yanlışlıktır diyor. Adamlar ne diyor? “Yok reddetmedi ki öyle bir şey yok” diyorlar. Daha ne desin.


Sehiv ne demek? Hata yanlışlık yapıyorsun demek. “Yok yalan söylüyor, oyun oynuyor” diyorlar. “Seyyid değilim” diyor, “yok yine yalan söylüyor” diyorlar. “Hz. İsa (a.s) inecek” diyor, “yok orada da yalan söylüyor” diyorlar. “Bizim gönlümüzü almak için söyledi” diyorlar. Allah Allah. “Hz. Mehdi (a.s) çıkacak” diyor, “onda da yalan söyledi, bizim gönlümüzü almak için” diyorlar. “Namaz kılın” diyor o nedir? “O da gönlümüzü almak için” diyecek o zaman. “Allah birdir” diyor. O da mı gönlümüzü almak için söylüyor? Onun için herkesi kucaklayan bir tavır içinde olsunlar. Bizim milletimizi, genç kızlarımızı mesela onları da felç etiler. Başı açık diye alık almaz nefret ediyorlar. Alevilerden nefret ediyorlar, Bektaşilerden nefret ediyorlar, Caferiden nefret ediyor. Zaten sen İttihad-ı İslam’ı da getirmezsin, hiçbir şey de yapmazsın. Mecbursun bu kafada yani. Mehdiyet herkesi kucaklayan, herkesi seven bir sitemdir.




Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "7 Ağustos 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Büyük Ortadoğu Projesi !



İki önemli olay var, birincisi; kardeşlerimiz şuna çok dikkat etsinler; İttihad-ı İslam’ı engellemek için iblis ve deccaliyet, takva bildiğimiz Müslümanları da devreye sokarak, birçok kişiyi devreye sokarak, çılgınlar gibi durdurmaya çalışıyor, fakat Amerika’nın ortaya attığı Büyük Ortadoğu Projesi için de, deliler gibi gayret ediyorlar. Amerika’nın ortaya attığı Büyük Ortadoğu Projesi’nden size ne? Büyük Ortadoğu Projesi’nin özelliği; insanların hasis, kıskanç, saldırgan, sevgisiz olması üzerine Amerikalı psikologlar bir değerlendirme yapıyorlar.


 Diyorlar ki; “Ortadoğu’nun insanları genellikle dini duygularını kaybettiler. Allah’tan uzaklar, dinden uzaklar, İslam’dan uzaklar. Bu kişilerde ırkçılık, sevgisizlik, gaddarlık hakim oldu ve saldırgan ruhlular. Şimdi bundan istifade ederek ne yapabiliriz? Bunları bir kere birbirine kırdırabiliriz, bir. İkincisi, paramparça edebiliriz. Paramparça etmek içinde müthiş imkanımız var” diyor. “Mesela bir Şii grup bar, bir de Sünni grup var. Sünniler Şiilerden nefret ediyor, Şiiler de Sünnilerden nefret ediyor.” Mesela Türkiye’de de Alevi nefreti var bazı ahlaksızlarda. Müthiş bir nefret, sevgisizler. Müthiş bir Kürt nefreti vardır bazı ahlaksızlarda. Bazı karaktersizlerde de Laz nefreti vardır. Hayret edecek bir şey. Ne sebepten olduğu da belli değil. Neden nefret ettiğini de bilmiyorsun. Nefret ediyor.


Bu aptalların bu kafasından istifade ederek, Ortadoğu’yu paramparça etme düşüncesindeler. Güneydoğu’da Kürt-Türk ayrımı yaparak, Alevi-Sünni ayrımını kışkırtarak, Türkiye’yi bir kere rahatça parçalayacaklarına inanıyorlar. “Biz zaten Türkiye’yi böleceğiz, yani bu illaki yapacağımız şey, siz de bu imkanlar içerisinde, bu ortam içerisinde rahat etmek istiyorsanız, bu sistemi destekleyin, bölünme olsun, siz yine işinize, gücünüze bakarsınız. Yine kariyerlerinizi tamamlarsınız, ticaretinize devam edersiniz, size dokunur bir yönü yok. Ama buna direnirseniz, ne imkanınızı bırakırız, ne okullarınızı bırakırız, ne şununuzu ne bununuzu bırakırız, iflahınızı keseriz sizin.” Birinci derece ağızdan duyuyorlar bunları.


 Bizi destekleyin, bir kere en azından “Kürt sorunu var” deyin veyahut işte bir özerklik isteyin, federasyon isteyin. Bunun zeminini hazırlayın bir şekilde diyorlar. Yoksa biz de ne yapacağımızı biliyoruz kafasındalar. Bir kısım insanlar için diyorum, belirli bir kesim için. Belirli bir kesimin belirli bir kesimi için. Ama onlar da çok etkili oluyorlar. Mesela şimdi, Ortadoğu’daki nefret. Mesela Suriye’deki nefret. Sünni ve Alevi gerginliği ve nefretini geliştirmeye çalışıyorlar. Müthiş bir taassup gelişmiş aralarında, mesela başı açık hanımlara karşı müthiş bir nefret, delice bir nefret. Halbuki bu baş kapama erkekler için olsa, bunlar mutlaka bir yolunu bulurlardı ondan kurtulmanın. Tabii erkeklere denmiş olsaydı bu. Bakın dikkat edin erkeklerle ilgili konularda mutlaka kurtaracak bir yol bulmuşlardır, mutlaka fetvalar bulmuşlardır.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "7 Ağustos 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Risale-i Nur'u Okumaları Lazım !



Risale-i Nur’u her Türk gencinin, her Müslüman gencinin mutlaka özümseyerek dikkatlice okuması gerekir. Bakın samimi olarak söylüyorum; Bediüzzaman’ı sırf sevdiğimden, talebesi olduğum için değil de; müthiş bir akıl, müthiş bir muhakeme, müthiş bir Kuran’a ince bakma yeteneği oluşuyor. Bir fevkaladelik olmasa söylemem. Bir bildiğim var. Onun için mutlaka kardeşlerimiz Risale-i Nur’u okusunlar. Çok değişirler, çok. Kişiliklerinde, teşhis kabiliyetlerinde, sevgi anlayışlarında, derinliklerinde çok çok değişiklik olur. Hayret edecekleri bir ruh haline girerler. Nakşibendi olsun, güzel ama mutlaka Risale-i Nur okusun. Kadiri olsun, okusun. Her ne görüşte olursa olsun, mutlaka Risale-i Nur’u okumaları lazım. Hiç olmazsa bir kısmını bile okusa, çok değişirler. Birkaç kitabı bile okumuş olsa, çok değişirler.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "6 Ağustos 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Bilimle,Akılla ve Sevgiyle Mücadele edilmeli !


Darwinizme, materyalizme karşı özelikle çok güçlü bir mücadele verilmesi; Marksist düşüncenin, Darwinist düşüncenin yanlışlığının iyi vurgulanması; bilimle, akılla ve sevgiyle mücadele verilmesi çok hayatidir. Siyasi yöntemlerle, askerle, polisle PKK’ya karşı galip olunması imkânsızdır; ben söyleyeyim. Bediüzzaman söylüyor bunu. Ancak fikirle, düşünceyle, akılla, bilimin bütün delillerini kullanarak netice almak mümkündür. Hem de tam anlamıyla netice almak mümkündür.


Ayette buna işaret ediyor Cenab-ı Allah; “küfrün beynini darmadağın eder” diyor.“Hakkı batılın üstüne atarız, kürün beynini darmadağın eder” diyor.Yani ondaki yanlış ve hatalı fikirleri darmadağın eder. Adamın bedenini yok etmeye gerek yok. Adamın aklındaki, kafasındaki yanlış fikri yok etmek gerekiyor. Yanlış fikri yok ettin mi, kafasındaki zehir gitti mi kurtulur o. Dolayısıyla vatana, millete zararlı insan olmaktan da çıkar; faydalı insan haline gelir bilakis, eğitilirse.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "6 Ağustos 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Çözüm Yolu İttihad-ı İslam 'dır !


“’PKK terör örgütüdür’ diyorsunuz. Bunu Türkiye Cumhuriyeti yöneticileri iddia ediyor. Ama bu bir tür ütopidir. PKK bir direniştir, isyandır.” Komünist harekettir desene ne uzatıyorsun? Stalinist, Leninist, komünist bir hareket. “bir ayaklanmadır” diyor. Komünist ayaklanma diye biz uzun süreden beri söylüyoruz. Biz, PKK hareketini çok geniş çapta analiz ettik. Benim kitabım matbaada basılıyor. Oturup bunları bana anlatmana gerek yok. Ben bu konunun kitabını yazdım, öyle tabir edeyim sana. Gayet iyi bildiğimiz bir konu.


Çözüm yolunu da gösteriyoruz. Çözüm yolu İttihad-ı İslam’dır. İttihad-I İslam’a bir süre sonra herkes mecbur olacaktır. Mehdiyet’e herkes mecbur olacaktır. Başka bir kurtuluş yolu kalmayacaktır. Allah oraya doğru götürüyor. Mehdiyet’in dışında hiçbir yol kurtarmaz. Ve yoğun sevgiyle, şefkatle, merhametle bu konu biter, dostlukla biter. Yoksa askeri güzle silahla, siyasi yöntemlerle netice alınması mümkün değildir. Bediüzzaman söylüyor “az bir kuvvetle” diyor “koca Çin’i az bir zamanda esaret altına alan bu tağun eğer Kuran’ın hakikatleriyle önlenmezse baş edilmez” diyor. Özetle bunu anlatıyor. Yani iman hakikatleriyle Mehdiyet’le çözeceğini söylüyor. Mehdiyet’le çözüleceğini de uzun uzun anlatıyor Bediüzzaman.


 Mehdiyet’le çözüleceğini bildikleri içinde Mehdiyet’i ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Net çözüm olduğu belli Mehdiyet’in. Bıçak gibi kesip atacağı belli. Onun içinde Kürdistan’ı kurmaya kafa takmış, komünizmi oraya getirmeye kafayı takmış, Güneydoğu’da ki kardeşlerimizi komünist cellatların eline vermeye azmetmiş kişiler hafiften hafiften özerklik, “Abdullah Öcalan’ı bırakalım” şununla bununla oradaki komünist hareketi de alttan alta ideolojik olarak destekleyerek, Darwinist, materyalist destek vererek geliştirmeye çalışıyorlar. Millet olarak böyle bir şeyi asla kabul etmeyiz. Millet olarak hepimiz şehit olmayı kabul ederiz ama böyle bir çirkinliği kabul etmeyiz. Komünist ayaklanma uyardığımız bir konuydu. Söyledik “bir kalkışma var” dedik. “Cumhuriyet tarihinin en büyük komünist kalkışması var” dedik. Israrla büyüklerimiz, bir kısım büyüklerimiz, ağzına almak istemedi bu hakikati. Şu an karşı karşıya kaldılar. En sonunda dediklerimizi kabul edecekler. İttihad-ı İslam’ın dışında da bir çözüm olmadığını görmüş olacaklar.


Ama İsrail’le aramızı düzeltelim. Irak’la aramız güzel olsun. Irak hükümetiyle merkezi hükümetle aramız güzel olsun. Aradaki gereksiz sorunları ortadan kaldıralım. İsrail’le ittifak, komünizme karşı ittifak şu an isabetli bir hareket olur komünist harekete karşı. Irak’ta ki hükümetle de ittifak yine güzel olur. Dostane, sevecen, sevgi dolu bir ittifak güzel olur. Suriye içinde biz Suriye’nin bölünmesini istemeyiz. “Kardeş olalım, kucaklaşalım” diyoruz. Başından beri anlattığımızda bu Suriye ile birleşelim, bu oyunu bozalım. “Kardeşliğimizi, sevgimizi herkese gösterelim. Konu bitsin” diyoruz. Ve   “bütün civar ülkelerle dost olalım” diyoruz. “Rusya’da dahil diğer ülkelerde dahil her yerle dost olalım” diyoruz. Bu kolayca telafisi mümkün. Kolayca yapılabilecek güzel bir harekettir. Israrla söylediğimiz sabit politikamız bu, sabit anlatımımız bu. Dolayısıyla buradaki anlatımlara kısmen katılıyorum. Katılmadığım yerleri de söylüyorum.


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "4 Ağustos 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Hz Mehdi (as) İstanbul'da Çıkacak !


“Şu an sizi izlemekteyim Hocam” diyor. “Programınız çok hoş. Hocamız’ın hayranıyım. Bir sorum olacak iletirseniz sevinirim. İslam Birliği değil de neden Türk İslam Birliği? Irkçılığa girmez mi?” O zaman başsız bırakırsın. Müslüman alemini hep başsız bıraktılar. Yani bir lider çıktı mı ortaya, liderliği sıkı tutması lazım. Biz diyelim ki “İttihad-ı İslam olacak.” Bakalım kim olacak? Mısır da olabilir, Pakistan da olabilir, İran da olabilir, Türkiye de olabilir. “Şunun adını koysana” diyor adam bize. Yok, biz de diyoruz ki, “Pakistan da olabilir, Mısır da olabilir, Türkiye de olabilir, Endonezya da olabilir.”


  Böyle İttihad-ı İslam olmaz. Lider ortaya çıkacak. Çıkmıştır lider, doğal lider. Doğal lideri Allah’ın Resulü vahiyle bize bildirmiş. Türkiye’dir, Türklerdir. “İstanbul’da çıkacak Hz. Mehdi (a.s)” diyor, bitti. “İlk Türklerin içerisinde bayrağını açacak” diyor. Nedir bu? Türk diye açık, alenen söylüyor. “Kutsal emanetler nerde ise Hz. Mehdi (a.s)’da oradadır.” Nerde kutsal emanetler? Hepsi burada, yani hemen bitişiğimizde. O yüzden ‘Türk İslam Birliği’ diyoruz. Yani hizmetçi olan millet, Türk Milletidir. İslam aleminin hizmetçisi olan. Türk milletinin etrafında İslam alemi toplanacak, olay bu. Yoksa “Türkler üstündür. Genetik olarak biz üstünüz. Irk olarak isterseniz inceleyin genetik yapımıza bakın, üstünlüğümüz görün” demiyoruz ki.


Hizmet üstünlüğü var. Ama takvaen de hakikaten Türk milleti İslam’ı güzel yaşayan bir millettir. Bütün dünya bunu kabul ediyor. Ama eksiklikleri yok mu? Var. Ama lider olarak Türk milletidir. Bunun dışında bir ırk üstünlüğü iddiamız yok, olamaz da. Olan zaten yanlış olur. Söylüyorsa hata yapıyordur. Çünkü “Allah katında üstünlük ancak takva iledir” diyor Resulullah (s.a.v). “Acemin Arap’a, Arap’ın Acem’e üstünlüğü yoktur” diyor. Çok net. “Acemin Arap’a, Arap’ın Acem’e üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvayladır.” diyor. Ölçü bitmiş. Demek ki ırk konusu yok. Ama liderlik konusunda ismin net okunması, net söylenmesi gerekir. O, anlattığımız konu bu.


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "4 Ağustos 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 


23 Ağustos 2012

MaşaAllah, Bunlar Çok Büyük Hizmetler !


DİDEM ÜRER: İnşaAllah Hocam. Hocam, Isparta’dan Erman Gündoğdu kardeşimiz, Isparta’da A9 TV tanıtımı yaptı, maşaAllah. Merkez ağırlıklı olmak üzere on farklı noktada bir hafta süreyle yayınlanacak bu ilanlar. Ayrıca bu kardeşimiz sizin eserlerinizi sürekli dağıtıyor ve size selamlarını söylüyor, inşaAllah.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Bunlar çok büyük hizmetler. Bunlar hiç unutulmayacak hizmetler. Ahirette zaten bu sokaklarda gezeceğiz sonra. Dünya sokakları bize gösterilecek. Bu afişler, bu gelişmeler, bu konuşmalar, buradaki bu bölüm.

Biz bir yere daha taşınacağız sonra, orası da hazır Allah Katında. Orayı da göreceğiz. Digitürk’ten de yayın yapacağız, karasal yayına da geçeceğiz. Bunlar safha safha olacak, inşaAllah. Çünkü biz istiyoruz ki gençler gelsin otursunlar, geniş bir salon olsun. Herkes fikrini de söylesin oradan; “Hocam niye şu şöyle, niye bu böyle” diye. Ben de burada hemen canlı olarak, cayır cayır olaylara müdahil olayım. Severim ben öyle muhabbeti. Baksana, “niye Nur talebesi gelmiyor?” diyor. Kardeşim zaten gelmez, konuşmaz.

Çünkü bütün milletin içerisinde rezil rüsva olacak. Yapmaz. “Mehdi-i Azam’ın sakalının olduğuna dair bir hadis yok” diyor. Nereden çıkarttın? Hevadan, kafadan çıkartmış. Bununla ilgili bir hadis, kaynak var mı? Yok. Mantık var mı? Mantık da yok. Nereden çıkarıyorsun? “Attım” diyor. Hz. Mehdi (a.s) ile ilgili, sakalla ilgili bütün hadisler Mehdi-i Azam’la ilgilidir. Bunlar da tam aksini söylüyor. Diyor ki; “Mehdi (a.s)’ın sakalıyla ilgili hadis yok” diyor. Tamamı Mehdi-i Azam’la ilgilidir sakalların. “Yok yok, şimdi ben size bir hadis göstereyim” diyor. Hiç alakasız bir hadis, öyle bir kelime de hiçbir şekilde geçmiyor, ‘sakalsız ihtiyar’” diye.

Hiçbir şekilde geçmiyor. “Bak, burada geçiyor” diyor. Geçmiyor, yok. Arapça bütün sözlüklere baktık, bütün kaynaklara baktık, dediğiniz bütün kaynaklara baktık; hiçbir yerinde yok. Nereden çıkarttınız? Ne gerek var bunlara? Belli ki bunun eninde sonunda doğrusu ortaya çıkacak. Bütün kaynaklarını ortaya çıkarttık. Hiçbir şekilde böyle bir ifade yok. Hepsinde Hz. Mehdi (a.s)’ın sakalından bahsediliyor, belirleyici bir özellik olarak. Önü sonu da gelmiyor ki. Hz. Mehdi (a.s) ile Hz. İsa (a.s) konusuna savaş açmışlar. Hz. Mehdi (a.s) ve Hz. İsa (a.s)’a kim savaş açar? Deccal savaş açar. Siz ne yapıyorsunuz? Deccalin koluna girmişsiniz, deccalin kılıcı olmuşsunuz; var gücünüzle Hz. Mehdi (a.s) ve Hz. İsa (a.s)’a savaş açıyorsunuz.

Görmüyor musunuz, alenen? O yüzden de karmakarışık yalanların içinde boğuldular. Hz. İsa Mesih (a.s) pencereden girmiş, Bediüzzaman’ın yanında namaz kılmış. Hemen orada ölmüş, ağabeyler orada gömmüşler. Mezarı nerede? “Yok.” Gömen kim? “Bilmiyoruz.” Ne gerek var bu kadar yalana? Bu kadar oyuna ne gerek var? Ama bir kısmı hakikaten samimi olarak savunuyorlar. Bilmiyor, hakitaten inanıyor, hakikaten böyle bir hadis var zannediyor. Yok öyle bir hadis. Bütün kaynaklarını çıkarttık. Orijinal, Arapçalarına girdik. Öyle bir konu yok.






Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "3 Ağustos 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 


Allah 'ı Seviyorsan Samimi Olursun !



Kardeşlerimiz, dünyada sevginin hakim olması için ısrarla ve kararlılıkla mücadele etsinler. Sevgiye karşı insanlar egoistliği, bencilliği ve nefreti kullanmak istiyorlar. Her yerde bu böyledir. Sevgi dolu bir insan; “sevgi doluydum ama beni bu hale getirdiler” diyor. Ahlaksızlık, olur mu? Seni o hale nasıl getirirler? Sen Allah taraftarısın. “Ben kırk yaşıma kadar sevgi doluydum ama kırk birinci yaşımda nevrim döndü” diyor. Olmaz. Vefatına kadar sevgi dolu olacak. Hüsnü hatime. Belli bir vakte kadar değil.

Mesela dünyada birçok siyasetçi bakıyoruz sevgisiz; egoist, bencil, saldırgan, komplocu, muhabbetsiz insanlar. Bazı tarikatlara, tabilerine bakıyoruz sevgisiz, nefret dolu. Dünyayı sarmış sevgisizlik, nefret. Ona karşı Müslümanlar, samimi iman edenler Allah’ın asıl istediğinin üstünde duracaklar. Allah kendisinin sevilmesini ve sevginin dünyaya hakim olmasını istiyor.

Seviyorsan zaten itaat edersin. Seviyorsan samimi olursun. Samimiyetsizlik da dünyayı sarmış vaziyette, sevgisizlikle beraber. Çünkü sevgi olmayınca samimiyet de olmuyor. Allah’tan korkan Allah’ı sever. Allah’ı seven Allah’tan korkar. Allah’tan korkan da samimi olur, dürüst olur. Samimi, dürüst olmayan da sevgiyi bilemez.




Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "3 Ağustos 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 


Bütün Dünyaya Adalet Dağıtacak Hz Mehdi (as)!dır!


Eğer Bediüzzaman mezhepleri kaldırmış olsa, tek mezhep olmuş olsa asıl sevap o zaman oluşur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in dönemine dönüyorsun sen, sahabe dönemine dönüyorsun. Bu sevap değil mi? Bediüzzaman’ın hasene defterini niye kapatıyorsun o zaman? Yani Bediüzzaman müçtehid, müceddid iken, gücü yetiyorken, eğer hasene defterinin birisinin kapanması değil, zaten mümkün değil öyle bir şey inşaAllah. Çünkü o, ona niyet etmiş zaten kıyamete kadar alır onun sevabını. Ayrıca Bediüzzaman yeni bir içtihadda bulunmuş, yeni bir mezhep kurmuş olsaydı, kıyamete kadar o da sevabını alacaktı. Kendi sevaptan niye mahrum kalsın? Niye Bediüzzaman’ın sevaptan mahrum kalmasını istiyorsunuz? Bediüzzaman’ın vazifesi değil de onun için yapmamıştır.

Bunu yapacak kişi Hz. Mehdi (a.s)’dır. En büyük hakim diyor onda da kıvırıyorsunuz, “felsefeci demek istedi” diyorsunuz. “Bütün dünyaya adalet dağıtacak” diyor, felsefeci adalet dağıtır mı? “Bütün dünyaya adalet dağıtacak Hz. Mehdi (a.s)” diyor. “Bütün dünya onun adaletini görecek Risale-i Nur’da” diyor. Onları da ört bas etmeye çalışıyorlar. Hakim kelimesini nereye getirmeye kalkıyorlar. Yani dört ibriğiniz de suya batmış. Bırakın bunları, dürüstçe Risale-i Nur’a girin. Düz anlamlarını alın, samimi anlamlarını alın. Kuran’a, hadise uygun anlamlarını alın, kurtulun. Böyle rezil rüsva olacaksınız, aşağılanacaksınız.


 Yani çok anormal bir konuma düşüyorsunuz. Yüzlerce, binlerce yalan söylemek durumunda kalıyorsunuz. Dürüst olun, hepsi ışık gibi ortaya çıkıyor o zaman, çok net ortaya çıkıyor her şey. Ama yalan söylemeye kalkınca, hepsi birbiriyle bağlantılı olduğu için her yerde çelişki, her yerde rezalet oluyor. Her yerde küçük düşüyorsunuz. Ve sahtekar olarak tanınıyorsunuz. Kendinizi aşağılamayın, aklınızı başınıza alın. Yalnız bak tekrar ediyorum, iyi niyetle, samimiyetle anlamayanları, ben onları tenzih ediyorum.





Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "1 Ağustos 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 


Bediüzzaman 'ı Anlamıyorsunuz !


“Fırtınalı zamanlarda evin her köşesi kapatılır, ta ki fırtına içeriye tahrip vermesin. Öyle de içtihad kapısı açıktır, fakat o kapıdan içeri bu fitne zamanında girmek yani bidat ve hurafe kapılarını aralar buyuruyor.” Bak, ittihad kapısı açık, içtihad kapısı açık diyor. Eğer senin dediğine göre olsa derdi Bediüzzaman, “İçtihad kapısı kapanmıştır” derdi. “Açık” diyor. “Sadece benim zamanımda kapalı” diyor. “Hayatın geniş dairesinde Risale-i Nur’un asıl sahipleri, Mehdi ve şakirtleri Cenab-ı Hakk’ın izniyle gelir, o tohumlar sümbüllenir, biz de kabrimizde seyrederiz” diyor Bediüzzaman.


Bir kere Bediüzzaman’ı anlamıyorsunuz. Bak, “İçtihad kapısı açıktır.” Eğer kıyamete kadar kapalı olsa, kapalıdır derdi. Demek ki açıktır ne demek? Açılacak bir yer var, bir zaman var. Muvakkaten şu an kapalı diyor. Şu an kapalı. Çünkü yobaz takımıyla uğraşmak istememiştir. Yobaz takımını karşısına almak istememiştir Bediüzzaman. Külli bir içtihad değil yapmak istediği. Külli bir içtihad değil. Yani bazı konularda içtihad yapmayı kastediyor burada. Mezhep değiştirmeyi kastetmiyor. Ayrıca bu da çok samimiyetsiz. Yani büyük müceddidler, müçtehidler zamanın şartlarına göre, zamanın gelişmelerine göre içtihadlar yapmışlardır.


Yani mezheplerde yeni ilave gelişmeler meydana getirmişlerdir. Bediüzzaman’ın kastettiği budur. Yani mezhepleri kaldırma anlamında değil, mevcut mezhep içerisinde bazı konulara, bazı sorulara içtihadda bulunma, yeni hüküm meydana getirme. Nitekim diş dolgusu konusu soruyorlar Bediüzzaman’a, diyor ki; “bu zamanda böyle konulara girmek doğru değil” diyor. Yani, “bu fitneye sebep olur” diyor içtihad kapısı açısından. “Fakat sırf bu konu için muvakkaten açayım” diyor. “Diş dolgusu caizdir” diyor, bu kadar. Asrın şartlarına göre ihtiyaç olan konularda içtihad yapmayı kastediyor, mezhebi kaldırmayı kastetmiyor Bediüzzaman. Bu da çok samimiyetsiz, izahınız. Mezheplerin tamamen kalkması, en büyük müceddidin, en büyük müçtehidin yapacağı bir şeydir. Dolayısıyla Bediüzzaman, herhangi bir içtihadın yapılmasını doğru bulmamıştır. Mezhep kalkmasını değil, herhangi bir içtihadın. “Mevcut durumu muhafaza edin” diyor. “Fitne olur” diyor. Kendisi de titizlikle Şafii mezhebine uymuştur.


Ayrıca bak sizin samimiyetsizliğinizin bir tanesi de şurada, Bediüzzaman’ı madem Şafii mezhebinden dediğinizi kabul edelim, öyle diyelim, çok mantıksız ama kabul edelim, niye Hanefi mezhebindesiniz siz? Siz de uyun ona, mezhebine uyun. En büyük müceddid, en büyük müçtehid olduğuna göre, hem de İmam-ı Şafii’nin madem sevap almasını istiyorsunuz, sevap almış olur, değil mi? Çok samimiyetsiz üslubunuz. Nereye gitseniz batmışsınız, Allah esirgesin. Çünkü samimiyetsizliğin içine insan girince, her yerde batar. Sürekli batıyorsunuz. Ve milleti de böyle kandırmaya alışmışsınız. Onlar da tabii kökenini arayamadıkları için, detaylarını arayamadıkları için, bir kısmı da inanmış sizin yalanlarınıza. Yakanıza birinin yapışacağını bir gün hesap etmemişsiniz. Bakın tekrar diyorum, ben sahtekarları kastediyorum. İyi niyetle, samimiyetle anlamayan insanlar olabilir. Samimi olarak bu görüşlere sahip kişiler olabilir, ben onları tenzih ediyorum. Ben üçkağıtçıları kastediyorum.




Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "1 Ağustos 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz.