08 Eylül 2012

Allah güzellikle yaratıyor!



“Börtü böcek niye anlatıyorsunuz?” diyor. Kardeşim böceklerde, Allah’ın sanatı var. İnsanın hücresinde Allah’ın sanatı var. Canlılarda Allah’ın sanatı var. Hayvanlarda, bitkilerde Allah’ın sanatı var. Sen eğer sevgiyi bilmiyorsan, güzelliği, estetiği bilmiyorsan, Allah’ın sanatını incelemeye de gerek duymazsın. Kafayı örtmüşsün, yandan da bir poz vermişsin, her şey halloldu zannediyorsun. Ondan sonra dışlanıyorsunuz. Kimse de sizi kaile almıyor, kimseyle de konuşmuyorsunuz, sürekli nefret, sürekli tersleme. Başı açık bir hanım otele gitmiş onu kahramanlık zannediyorlar, orada o çocuğu rahatsız etmeyi. Siz onları rahatsız edince, işte o insanlarda sizi dışarıda rahatsız ediyor bu sefer. Siz sevgisiz olunca, insanlar da size karşı sevgisiz oluyorlar.


Böyle olmaz. Allah’ın yarattığına börtü böcek diye kendince alaycı yaklaşmışsın. Bu akıllı bir hareket değil. Allah onları sanatla yaratıyor, Allah güzellikle yaratıyor, biz beğenelim, onlarda Allah’ın hikmetlerini görelim diye yaratıyor. Sen de börtü böcek diye geçiştiriyorsun. Ağaçları da ot, yaprak diye geçiştireceksin. İnsanları zaten kaile almıyorsunuz, olmaz.

 Sevgisizlik ruhunuzu yakıyor. O zaman Allah’ı da sevemiyorsunuz. Bak Suudi Arabistan, dinsizlerin eline teslim oldu. İran komünistlerin elinde. İşte bu kafayla onlar bu hale geldiler. Eğer sizin kafanız doğru olsaydı, Suudi Arabistan böyle olmazdı, İran böyle olmazdı. Sizin bu mantığınız, sizin bu kafanız onları böyle çökertiyor. Sonunda insanlar dinsiz oluyorlar ve gizli dinsiz oluyorlar. Nefreti, sevgisizliği, şefkatsizliği öğretiyorsunuz insanlara ve yanlış hareket ediyorsunuz.


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "31 Ağustos 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 


Arap Baharı denen olay o !



Suudi Arabistan’da Darwinizm anlatılıyor. Gençler cayır cayır Darwinizm’i öğreniyor. Türkiye’de Darwinizm, materyalizm anlatılıyor. İran’da Darwinizm, materyalizm anlatılıyor. Hatta ben İranlı mollalar, Ayetullahlar gelmişti, dedim ki; “çok güzel, şimdi İttihad-ı İslam’ın zeminini oluşturacak güzel konuşmalar yapacağız herhalde” dedim. “Orada bir müze açalım” dedik, “masrafı bize ait” dedim, “Darwinizmi, materyalizmi yıkan.” Kesinlikle kabul etmediler. Meğer adamlar, zaten Darwinizmi materyalizmi devlet felsefesi olarak savunuyormuş. Sonra birde baktık ki, komünist bir ülke İran. Ben İslam Cumhuriyeti zannediyordum. Değil. Komünist idare var.

Suudi Arabistan’da da yobazlıktan millet tiksinmiş. O kadar rezalet bir yobazlık var ki, kendilerini artık ateizmin içerisine atıyorlar. Şimdi yobazlığın riski budur. Yobazdan sıçrayan, ateizmin içine kendini atıyor. Yani o bir belanın içinden, başka bir belanın içerisine atlıyor. Yangın olan bir binada adamlar kendilerini atıyorlar ya aşağıya, intihar ediyorlar, onun gibi. İşte onun için Darwinizmin, materyalizmin yerle bir edilmesi önemli diyoruz. Yobaz takımı da Darwinizmi, materyalizmin yerle bir edilmesini önemli görmüyor. Bir kısım cahil Müslümanlar da önemli görmüyor, bir kısım bilgisi kıt Müslümanlar da önemli görmüyor, dolayısıyla Darwinizm borusunu öttürmeye devam ediyor.

 Türkiye de çok şükür, Allah’a hamd olsun temizledik. Ama dünya çapında tehlike devam ediyor. İslam aleminde, mesela Fas, Tunus, Cezayir, Libya’da Darwinizm hakim. Mısır’da muazzam hakim. Mısırlılar, Mısırlı dindarlar acayip direndiler Darwinizme karşı. Yani Darwinizmi savunmak için, var güçleriyle savundular, gayret ettiler. Debelendiler adeta, çok uğraştılar. Orada da haklarını avuçlarına koyduk. İlahiyat fakültelerinden hocalar, şunlar bunlar falan acayip. Fas, Tunus, Cezayir’de gençler muazzam direniyorlar.

Darwinizmi adeta din gibi savunuyorlar. Orada da gerçi yerle bir ettik ama muazzam direniyorlar. Fransa’da bile Faslı öğrenciler direniyor. Tunuslu, Cezayirli öğrenciler direniyorlar. Konferanslara geliyorlar, oralarda bas bas bağırıyorlar. Var güçleriyle direniyorlar. Fas, Tunus, Cezayir hep komünistlerin kontrolünde. İslam alemini hep komünistlik teslim almış. Daha yeni yeni yakalarını kurtarıyorlar. Arap Baharı denen olay o. Yani komünist işgalden yeni yeni yakalarını kurtarıyorlar. Suriye’de de halk, komünist işgale karşı direniyor şu an. Türkiye’de de bazı kişiler, Suriye’deki komünist işgali destekliyorlar. Bu da çok şaşırtıcı.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "31 Ağustos 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

En büyük Farz İttihad-i İslam !


 Mübarek canım ciğerim Mursi Hocamız, tamam Suriye kurtulsun. Niye tek kelime İttihad-ı İslam’dan bahsetmezsin? Hep egoistçe ifadeler. “Suriye kurtulsun, Filistin kurtulsun.” Filistin’de çıkar demeç verirler. Filistin’in bir an önce kurtulması şart, peki İslam aleminin kurtulması niye şart olmuyor? Niye İttihad-ı İslam gerekmiyor. Tek kelime İttihad-ı İslam’dan bahsetmiyorlar. O zamanda Allah, böyle olaylar meydana getiriyor işte. Devlet yetkililerinden o cenahtan tek kişiden İttihad-ı İslam olsa, bu belalar olmaz, bu felaketler olmaz.

Bir an önce İttihad-ı İslam olsun diyen çıkmıyor. Sanki dilleri kopacak, ödleri kopuyor. En büyük farz, İttihad-ı İslam, en büyük farz. Bütün belaları hastalıkları dertleri giderecek olay. Türkiye’de PKK sorunu kalmaz, orada Hafız Esad sorunu kalmaz, Irak’ta bu kargaşa bu zulüm politikası kalmaz, Libya’daki bu kargaşa kalmaz, Afganistan’daki zulüm kalmaz, Moro’da, Çat’da  Fas, Tunus ve Cezayir’de çekilen ızdıraplar sona erer, ekonomik kriz kalmaz. İttihad-ı İslam’dan şiddetle kaçınıyorlar, ağızlarına dahi almak istemiyorlar.

 Çünkü İttihad-ı İslam’dan bahsedince,Hz. Mehdi (a.s)’dan bahsetmek zorunda kalacaklar. Her biri de Mehdi iddiasında oldukları için, hiçbir şekilde ağızlarına almak istemiyorlar. Korkmayın, İttihad-ı İslam isteyin, samimiyseniz. Sen nasıl Müslümansın? Zulümden bahsediyorsun İslam alemine yapılan zulümden niye bahsetmiyorsun. Sırf Suriye’de mi zulüm var? Durup durup Suriye, durup durup Suriye. Bütün İslam alemini, bütün olarak ele almaları lazım. Cenab-ı Allah Kuran’da Suriye Irak diye ayırmış mı? Hep Ümmete hitap ediyor, İslam ümmetine ,topluca. Allah’ın hitabı bütün Müslümanlara. Bu Mursi denen şahıs, bir İttihad-ı İslam’dan bahsetsin. Dili kopmaz, hiçbir şey olmaz.

Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "31 Ağustos 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Komünizm sadece isim ve kılık değiştirdi !


 Barışçıl nükleer enerji. Zannediyorlar ki, komünistler eskisi gibi “ben komünistim” diye açık açık ortaya çıkacağını zannediyor. Öyle değil. Komünistler uyanıklık yaptılar kendi kafalarınca. Komünist kelimesine bütün dünyada tepki ve tiksinme geliştiği için, hakaret olarak bilindiği için komünist kelimesi birçok yerde, o kelimeden kurtulmaya çalıştılar. Rusya dedi ki; “Biz komünizmi yıktık.” Nereye yıkıyorsun? Rusya yine komünist. Türki devletlerde yine komünizm hakim. Azerbaycan’da da yine komünistler iktidarda. Ama mecburi oldukları için, kendi istediklerinden değil, “biz komünist olalım” diye yaptıklarından değil.

 Çin’de komünizm zaten hakim, İran’da da komünistlik hakim, Suriye’de komünisttir. Irak’ta komünist rejim vardı, yıkıldı. Ama şu an ortada Irak’ta, rejimde değil şu an. Ama çok güçlü bir komünist yapılanma vardır Irak’ta. Baasçılar her yerde vardır. Dolayısıyla bu hata, insanların komünizmin yıkıldığını zannetmesinden kaynaklanıyor. Komünizm sadece isim ve kılık değiştirdi. Mesela İran’da “İran İslam Cumhuriyeti” diyor, halbuki cayır cayır komünizm hakim. Devlet komünist, resmi ideoloji Darwinizm İran’da. Devlet tarafından okutuluyor Darwinizm. Din anlatılıyor, İslamiyet, Mehdilik anlatılıyor, alay eder gibi, dalga geçer gibi.

Diyor ki; “Hz. Mehdi (a.s)’ı bekliyoruz” diyor. Nerede Hz. Mehdi (a.s) diyorsun? “Evlerin içinde görmüyor musun, ışık olarak var “diyor. Alay ediyorlar milletle. “Sesini duydum” diyor Cumhurbaşkanı, Başbakan. “Birleşmiş Milletler toplantısında gördüm, ışık olarak geldi” diyor. Alay ediyorlar milletle. Nerenin ışığı, ne ışığı? Orada normal aydınlatma var, lambalar yandı mı ortalık aydınlanır. “Bak ışık gördüm, Hz. Mehdi burada” diyor. Alay ediyorlar milletle. Mehdiyet’i yok etmek için bir kurnazlık kendi kafalarınca. Çünkü, “evin içine giriyor, bütün evlerde var” diyor. “Duvarlardan da geçiyor, ışık olarak var” diyor, “ses olarak da geliyor, konuşuyor zaten” diyor, “duyuyoruz sesini evlerde” diyor. “Şahıs olarak da geliyor, böyle bedeniyle her eve giriyor” diyor.

Arkasından diyor ki; “Hz. Mehdi (a.s)’ı bekliyoruz” diyor. Nerenin beklemesi? Geldi diyorsun ya sen, evde diyorsun, neyini bekliyorsun? Sen alay ediyorsun, dalga geçiyorsun. Ciddi olan, komünizmdir İran’da. Ciddi olarak komünisttir adamlar. O konuda hiç taviz vermiyorlar. Mesela Varşova Paktı vardı, adını Şangay ekibi diye değiştirdiler. Varşova Paktı’nın adını Şangay aldı, isim değiştirdiler. Çünkü eskiden “komünist blok, Varşova Paktına karşı savaş” diye NATO, çok acımasız bir politika izliyordu. Derin devletler oluşturulmuştu, mafya yapılanmaları oluşturuldu, atom bombası imalatına hız verildi, nükleer denizaltıları yapılıyordu, uçak gemileri yapılıyordu.

Yani komünistleri yeryüzünden kazımak için ne gerekiyorsa yapacağız kafasındaydılar. Sonra baktı ki böyle komünist ülkeler baş olacak gibi değil, “biz komünizmi yıktık” dediler. “Varşova Paktını da kaldırdık” dediler. Ne oldu? “İsim değişikliği yaptık” dediler. Lokanta duruyor, tabela değişik. Varşova Paktı gitti, Şangay geldi. İran’da Şangay içerisinde. Varşova Paktı üyesidir İran. Varşova Paktı yıkılmadı, sadece isim değiştirdi. Suriye de Varşova Paktı içerisinde. Komünist ülke olduğu için kimse baş edemiyor şu an. NATO da müdahale edemiyor. Dünya savaşı çıkar diye çekiniyorlar. Müslümanları da adamlar orada ezim ezim eziyorlar. O sırık da yakayı kaptırmış vaziyette, sırık da istemez bu hallere gelmeyi. O da Varşova Paktının derin devletinin etkisi altında. İran da öyle Humeyni alkışlarla geldi, İran İslam Cumhuriyeti..

 Kardeşim, Fransa’dan geliyor. Kafa yok mu sende bir düşünsene? Komünist Fransa gönderiyor. Babasının hayrına mı gönderiyor? Niçin gönderiyor? Komünizmi yerleştirsinler diye. İran Şahını alaşağı ettiler. O psikopatın tekiydi, çok ahlaksız herifti. Onu aldılar görevinden. O hakikaten anti-komünistti. O hakikaten Amerika’nın jandarmasıydı bölgede. Anti-komünist ama çok ahlaksız. Vahşi kapitalizmi uygulayan, her türlü ahlaksızlığı teşvik eden bir psikopattı. Allah belasını verdi, Allah aldı. Ama yerine komünistler iktidar oldular. Suriye’de de böyle, bunun farkında değil insanlar. Birçok yer bunun farkında değil. Hatta CIA mensupları falan da bakıyoruz, kaz gibi oyuna gelmişler, inanıyorlar, komünist sistem yıkıldı diye. Nereye yıkıldı? İsim değiştirdi kafanı çalıştırsana. Mesela CIA mensupları var, kaz gibi inanmış. Büyük bir gayretle bana savunuyor, “yok yıkıldı” diyor. Adı ne peki onun? Varşova Paktı gitti ne geldi yerine? Şangay geldi. Şangay herhalde onlara süslü geliyor. Varşova soğuk geliyordu onlara. Çok saftirikler.


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "30 Ağustos 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Tek çözüm İslam Birliği !


DİDEM ÜRER: Ali Bulaç Hocamız, sizin yıllardır yaptığınız hatırlatmaların ardından bugün “İttihad-ı İslam” başlıklı bir yazı yazdı ve “tek çözümün İslam Birliği olduğunu, aksinin felaket olduğunu” ifade etti.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Zaman Gazetesi’ne dedik ki; kardeşim, kendi ideolojiniz olsun, kendi düşünceniz olsun. Size ne dedik, el alemin ideallerinden? Durup durup işte, Kürtlere özerklik, işte Apo’ya ev hapsi. Ev hapsi ne demek? Af istiyorsun. Ne demek ev hapsi dalga geçer gibi? Çıksın diyorsun adam. Gitsin devletinin başına geçsin anlamına gelir o. Zaman Gazetesi için demiyorum. Bazı dangallar için söylüyorum. Ama Zaman Gazetesi’nin de garip garip üslupları oluyor; işte Kürt gerçeği, işte Kürt bilemem şunu..

Türkiye’de har türlü insan var. Kürtler bizim canımız. Benim talebelerimin yüzde otuzu neredeyse, yüzde yirmisi Kürt’tür. Hep bizim keratalar Kürt’ler. Cin gibiler de, maşaAllah. Karadenizli çocukların çoğu bizim. Aklımızın ucundan geçmez. Konu açılınca insanın aklına geliyor. Hz. Adem (a.s)’ın evlatlarıyız ne fark eder? Nur gibi insanlar. Biz Kürt annelerimizi, bacılarımızı komünistlere teslim etmeyiz. Namuslarını iki paralık etmek istiyorlar ahlaksız herifler.

Komünistlere bir karış toprağımızı vermeyiz, bunu unutacaklar. Zaman Gazetesi de nihayet Allah’a şükür, aylardan beri uğraşıyoruz, yıllardan beri uğraşıyoruz nihayet İttihad-ı İslam’ı savunmaya başlamış. Ali Bulaç Hoca uyanıktır, ehli vicdandır. O elini vicdanına koymuş demek ki. Baktı, başka bir kurtuluş yok. Samimi olarak anladı.


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "25 Ağustos 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Hamd olsun Rabbimize !


Bakın akik tesbihim, yakından görelim. Akik, Peygamberimiz (s.a.v.)’in sevdiği bir taş. Şahane, imamesi de çok süslü. MaşaAllah, her yerden nimet akıyor her yerden, elhamdülillah, elhamdülillah, elhamdülillah, Allah’a hamdolsun Rabbimize. Ne güzel dünya, ne güzel ortam, ne güzel insanlar, ne güzel hayat. Allah devletimize, milletimize zeval vermesin, güç kuvvet versin, kahraman ordumuza, polisimize. Polis içindeki hainleri Allah temizlesin, askerin içindeki hainleri Allah temizlesin. Milli İstihbarat Teşkilatımıza da Allah güç kuvvet versin. Hayır yolda yollarını açık etsin, inşaAllah.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "25 Ağustos 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

07 Eylül 2012

Mümünler ve Allah'tan korkanlar Kuran'ı Anlar!



Çocuklar Kuran okuyorlar, bazı hıyarlar “böyle Kuran okunmaz.” Sizin yüzünüzden hanımları hep dinden, imandan birçoğunu uzak tuttunuz. Hayatlarının zaten üçte birini Kuran’dan uzak tutacak şekilde tedbir almışlar, sağlama bağlamışlar, şeytani bir yolla, hayatlarının üçte birini. Zaten üçte biri de uykuda geçiyor insanların. Bin bir türlü şart getirmişler. Yok kardeşim, bak Allah’ın kitabını eline alır okursun. Bak böyle eline alırsın açar okursun. Alır öpersin, eline yüzüne sürersin, başının altına koyarsın, Allah’ın kitabı, ekmek gibi. Delilik yapmayın, Kuran’dan insanları uzaklaştırmayın. İstediği an, istediği gibi açar okur. Ama eli ayağı kirliyse zaten yemeği de insan eli ayağı kirliyken yemez, değil mi? Tabii ki elin temiz olacak.

 Bin bir türlü şart getiriyorlar Kuran okunmasına. Daha da olmazsa kılıfına koyup duvara asıp diyor ki; “Kuran orada asılı dururken ben uyuyamam, yatamam” diyor. Çözüm ne? Kuran’ı evden çıkaracaksın. Bu kadar akılları garip hale gelmiş, hayret edecek hale gelmiş. Saygı mı bu, Kuran’a, saldırı mı? Öyle saygı olur mu? Evde Kuran var diye yatamıyormuş, uyuyamıyormuş, eğlenemiyormuş. Ayakta durması gerekiyormuş. “Yüksekte bir yerde duracak” diyor. Ulaşamayacak bir yerde, kılıfında. Üç ayda bir, dört ayda bir tozunu alıyorlar. Öyle olmaz, Kuran’la iç içe yaşanır. Yastığında durur, başucunda. Açtığında sabah kalkar kalkmaz okursun. Yatmadan önce okursun, kahvaltıda okursun. Kuran’dan uzak tutmak için şeytan bin bir türlü yol deniyor.

Ve Allah adına yapıyor bak bunu yaparken. “Şeytan sakın sizi Allah ile aldatmasın” diyor ayette. Allah ile aldatıyor bunları. Akıl edemiyorlar, iyi güzel bir şey yaptığını zannediyor. Kadın elini Kuran’a süremeyince seviniyor, “sen ne kadar takvasın maşaAllah” diyor. Kadın namaz kılamayınca seviniyor, “ne kadar takvasın” diyor. Mesela gençler Kuran’a elini süremeyince, seviniyor. Diyor ki; “zaten biz okusak da anlayamayız. Kırk yıl geçse, biz okusak da anlayamayız” diyor. Allah bize diyor ki; “Müşrikler anlayamaz Kuran’ı” diyor. “Kafirler anlayamaz” diyor. O da diyor ki; “ben anlayamam Kuran’ı zaten” diyor. Kırk yıl geçse de anlayamam” diyor. Doğru söylüyorsun anlayamıyorsun. Kuran’da zaten öyle diyor Allah; “Kafirler ve müşrikler anlayamazlar” diyor. “Müminler anlar, Allah’tan korkanlar anlar” diyor. “Onlara bir anlayış veririz” diyor Cenab-ı Allah, inşaAllah.


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "24 Ağustos 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 



Biz Allah' ı Seviyoruz, Peygamberimiz (sav)'i Seviyoruz!



Yobazlara sert çıkmak doğru değil. Çünkü deliyi sopayla hiza etmek akıllı bir hareket midir? Çok akılsızca bir harekettir. Deliyi sopayla hiza edemezsin. Deliye telkin, konuşacaksın sakin sakin. “Senin amacın İslam mı? En alasını getireceğiz, sahabe İslam’ını getireceğiz. Sen hayatı öldürüyorsun, insanları öldürüyorsun, mutluluğu, sevinci, sanatı, bilimi öldürüyorsun. Aklını başına topla” diyeceksin, o. Zaten gücü azdır yobazın fakat riski şudur; kitleleri birden boşluk zamanlarında hareketlendirebilir yobazlar. Çünkü Allah adına ortaya çıktığı için. Şimdi deseler ki mesela Allah esirgesin; “Allah’sızlardan yana mısınız dinden yana mısınız?” “Dinden yanayız” der tabii millet. O zaman der ki yobaz; “O zaman benim sözümü dinleyeceksiniz” der. İşte yobazı lider yapmamak lazım.

 CHP dine sahip çıksın. Yobazı niye öttürüyorsun kardeşim? Yobazı niye böğürtüyorsun? Dine sen sahip çıksana, İslam’a sen sahip çıksana. O zaman dersin; “Sen kimsin” dersin. “Zıpır herif, cahilin tekisin yolda yürümekten acizsin, sevgisizsin, saygısızsın, ilmin yok, fennin yok, şefkatin merhametin yok, Allah sevgiden kalbine kırıntı vermemiş, oturmuşsun, zulmü, gaddarlığı, kanı irini istiyorsun. Biz barışı istiyoruz, özgürlüğü istiyoruz, iyiliği, güzelliği istiyoruz. Samimiysen, gel yanımıza” demesi lazım CHP. Lazım derken, işte lazım olmasının gereğini de yaptı, tebrik ediyoruz, güzel. Ataklar böyle artırılarak devam etsin. Gürül gürül yüzde 70-80’le Atatürk’ün partisini iktidara getirelim. Evimizde rahat uyuyalım, huzurlu olalım. 

AK Parti’nin daha güzelini, daha iyisini yapsınlar. Biz AK Partiye mecbur değiliz ki, öyle bir konu yok ki. Zaruri olduğu için AK Parti’yi destekliyoruz. Daha alasını yaparsa, en ufak bir tereddüdümüz olmaz, hemen CHP’yi destekleriz. Ne zorumuz var? Ama bunlar, bu konular hayati; vatanın bölünmemesi. Türkiye çekirdek, küçücük bir toprağımız var. Ufacık bir toprak bıraktılar bize. Koskoca Osmanlı İmparatorluğundan elde avuçta küçücük bir toprak parçası kaldı. “Onu da bölelim” diyorlar. Delirdiniz mi siz? Hiçbir şekilde olmaz. Merkez vatan, anavatan. Oradan hareket edecek bütün çalışmalar. Bizim makul bir vatana ihtiyacımız var. Bir de niye Kürt kardeşlerimizi böldürüp ezdirelim? Niye komünistlerin eline verelim? Yetmiyor mu çektikleri çile? Ondan sonra da ayrıca komünistlerin eline teslim edecekmişiz, bölecekmişiz vatanı; adamlar İstanbul’a kardeşlerimiz vizeyle, pasaportla gelecekler. Akla bakın! Antalya’ya vizeyle, pasaportla gelecekler. Güneydoğu zaten dağlık bir alan. Kullanılabilir toprak parçası çok az çok dağlık bir alan ve çetin şartları. Yani vahşi doğa şartları var. 

Niye kardeşlerimizi oraya sıkıştıralım? Orada, Güneydoğu’da hayvancılık güzel olur. Keçi yetiştireceksin, koyun yetiştireceksin. Baharları falan güzel olur. Yayla sütü güzel olur. Ama ekime uygun arazi, çok az. Sarp yamaçlar, kayalık arazi. Çok şiddetli oluyor soğuğu. Niye ben canlarımı o bölgede sıkıştırıp bırakayım. Yazın gelsin Antalya’ya, gelsin Anamur’a. Yahut gitsin oraya yine veyahut hep beraber gidelim. Çünkü Güneydoğu yazın çok güzel, yaylaları mükemmel. Ama in cin top oynuyor terörden. Orada çıngıl çıngıl keçiler gezinmesi lazım böyle, koyunlar gezinmesi lazım. Kürt çadırları her yerde olması lazım kardeşlerimizin. “Selamun Aleykum” deyip gitmemiz lazım. Bomboş oraları.İlla ki tutturdular “sizi komünist yapağız.” Allah Allah istemiyoruz kardeşim. 

Biz Allah’ı seviyoruz, Peygamberimiz (s.a.v.)’i seviyoruz. Allah’a aşığız, Peygamberimiz (s.a.v.)’e aşığız. Biz dinsiz yaşayamayız. Milletimiz, Kürt milleti yaşayamaz canlarımız. Dini, mukaddesatı aldın mı Kürt kardeşlerimizden öldürdün onları sen mahvettin. Din gitti mi namus gidiyor, aile gider, hepsi gider. Zaten komünistler dini kabul etmiyor, aileyi de kabul etmiyor, ahlakı da kabul etmiyor, devleti de kabul etmiyor. Ne istiyorsunuz siz? Komünal toplummuş. O öküzlerde, eşeklerde olur komünal toplum. İnsanlarda komünal toplum olmaz. Öküz sürüsü, eşek sürüsü bunlar komünal toplum halinde yaşarlar, komünal hayat yaşarlar. Ama onlar eşek olduğu için, hayvan olduğu için normal. İnsan insan gibi yaşar, Müslüman gibi yaşar. Bunu anlatamıyoruz komünist arkadaşlara. İlla ki hayvan gibi yaşamak istiyoruz diyorlar. Olmaz. Güneydoğu’daki benim nur gibi tertemiz dindar dedelerimi, anneannelerimi, kardeşlerimi komünistlere teslim etmeyiz. Diyorlar ki; “Sizi şehit ederiz.” İstediğin kadar şehit et, iftihar ederiz. On tane, yüz tane, bin tane al. Vatanı teslim etmeyiz, dini teslim etmeyiz. Bu kadar. Yani bunu unutacaksınız.

Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "17 Ağustos 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

05 Eylül 2012

Çözüm Mehdiyet!


Cumhurbaşkanımız diyor ki; “Sakın, Sünni-Şii kavga etmesin, ayrımcılığa gitmesinler.” Hiçbir şekilde dinlemezler. Kendi kitabına mı baksın, Cumhurbaşkanının sözüne mi baksın? Cumhurbaşkanına adam sorar, “neye göre?” diyecektir. Mesela Sünni inanca göre Şiilerin, Şii kardeşlerimizin hükmü küfür hükmünde. Kaynaklarına göre, bazı kaynaklara göre. Hurafeye göre öyle. İsterseniz göstereyim. Zaten Cübbeli çıktı, ne diyor Şiiler için? “Onlar nursuzdur” diyor. “Hz. Mehdi (a.s) onları pırasa gibi doğrayacak” diyor. İnanç bu. Cumhurbaşkanını dinlemez insanlar orada, Cübbeli’yi dinlerler. Çünkü Cübbeli kaynak gösteriyor. Cumhurbaşkanı kaynak gösteremez. Yani “neye göre pırasa gibi doğrayacak dedin” dediğinde, “al sana kaynak” diyecektir.

 O zaman çözüm Mehdiyet işte. Şiiler’de de öyle. Mesela Hamaney geliyor, yahut Ahmedinejad geldi ehli sünnet aliminin arkasında namaz kıldı. Bir kısım Şiiler’e göre fasit namazı. Namaz gitti. Eğer Sünniliği hak olarak görürse dini, imanı gider. Bir kısım Şiiler’e göre. İstediği kadar gelsin namaz kılsın. İstediği kadar Osmanlı camide namaz kılsın. İstediği kadar imama uysun. “Namazın gitti” derlerse diyecek ki o, “Ben sünnet kılıyorum diye, namazı iade ettim” diyecek. Yahut “Evde namazı iade ettim” diyecek. Yani kurtulamaz ellerinden onların da yobazları var. Böyle bir risk var.

Yani el altından gidiyor bu sistem. El altından kaynıyor. Müthiş bir nefret oluşuyor Şiiler’e karşı. Şiiler’de de Sünniler’e karşı. Museviler’den zaten akıl almaz nefret ediyorlar, Museviler’den. Tek çözümü onları öldürmek olarak görüyorlar. Hıristiyanlar’ın zaten katledilmesi gerektiğine inanıyorlar. Komünist zaten dinsizse hayat hakkı yok adamların. İlla ki doğranması gerekiyor. Böyle bir kafadalar. Şefkat, merhamet gitmiş durumda kafalarında.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "16 Ağustos 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 


04 Eylül 2012

Çok Şükür Laz Kardeşlerimiz,Karadenizli Kardeşlerimiz Sağlamdır!



DİDEM ÜRER: Mekke’deki İslam İşbirliği Teşkilatı zirvesinde konuşan Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül, son günlerde artan “Şii, Sünni çatışması” tartışmaları konusunda önemli uyarılarda bulundu. Mezhep kavgası planlarının bir tuzak olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanımız, “Bu tuzak İslam dünyasını ortaçağ karanlığına taşır” dedi. 56 Müslüman ülkenin katıldığı zirvede Suriye’nin üyeliğinin askıya alınmasına karar verildi. Karara gerekçe olarak ise, Suriye’de Esat yönetiminin halka yönelik şiddet kullanması gösterildi.

ADNAN OKTAR: Peki bu şeye çözüm ne? Alevi-Sünni yahut işte Şii-Sünni mücadelesini bazı yerlerde kışkırtıyorlar. Özellikle Şii ve Sünni mücadelesi bazı yerlerde öldürüyesiye. O ona bomba koyuyor, o ona bomba koyuyor. Çözüm ne? “Çözüm ehl-i sünnete sarılmakta” diyorlar. Onlar da diyorlar ki, kardeşlerimiz de, “Şiilik’te, Şiiliğe sarılmakta çözüm” diyorlar. O zaman daha da şiddetli bombalıyorlar.

 Çözüm Mehdiyet’te. Hz. Mehdi (a.s) geldiğinde, konu bitti. Mezhepler kalkıyor çünkü. Mezhep kalkınca olayın, fitnenin asıl kökeni bitmiş oluyor. Yani fitne imtihandır. İmtihan olduğumuz konunun kökenini ortadan kaldırmış oluyoruz. Mesela zehirli bir olay varsa yahut zararlı bir olay varsa, veya rahatsızlığı olan bir olay varsa, bir anarşi varsa, bir terör varsa değil mi kökeni. Kökeni nedir? Mezheplerin ortadan kalkması. Çünkü bir mezhepte helal olan, diğer mezhepte haram. Hayır ben Sünni-Şii’yi de demiyorum. Sünni mezheplerde. Hanefi ile Şafii’nin arasında aklınız hayaliniz şaşırır yani böyle. Hanefi “helal” diyor, Şafii “haram” diyor. Şafii “helal” diyor, Hanefi “haram” diyor. Boydan boya liste uzayıp gidiyor.

Büyük bir olay var İslam aleminin başında. Çok büyük bir olay var. Mezheplerin kalkması gerekiyor. Bunu da ancak Hz. Mehdi (a.s) yapabilir. Onun dışında mezheplerin kaldırılması da çok tehlikeli. Çünkü kafasına göre adam içtihad yapmaya kalkar. Mehdiyet her yerde ihtiyaç olduğu görülüyor. Mesela diyor ki şimdi Cumhurbaşkanımız, “aman ha. Şii-Sünni kavgasına girmeyin.” Bunu hiç kise dinlemez, o kafada olan insanlar. Çünkü Sünni inanca göre, Sünni delillere göre Şiilerin anlattığı hükümler, Sünni fıkhına göre küfür. Küfür hükmünde. Şiiliğe göre de Sünni kardeşlerimizin inançları küfür hükmünde. Birçok yerde küfüre gitmiş durumdalar.

 Kardeşim o zaman bir kökte yanlışlık var. Değil mi? Nedir? Mezhepten ortadan kalktı mıydı Ashab-ı Kiram gibi olacağız. Herkes birbirine sarılacak. Herkes birbiriyle dost olacak, kardeş olacak. Aynı Ashab-ı Kiram gibi. Tek mezhep, tek din oluyor. Hz. Mehdi (a.s)’a karşı çıkanlar kargaşanın devamını istiyorlar. Bilerek veya bilmeyerek. Hz. Mehdi (a.s) çıktı mı ne Darwinizm, materyalizm kalır, ne mezhep kavgaları kalır, ne Hıristiyan düşmanlığı kalır, ne Musevi düşmanlığı kalır, ne Şii düşmanlığı kalır, ne Şii kardeşlerimizdeki Sünni düşmanlığı kalır. Öbür türlü dünya kanser olmuş durumda. Kendi vücuduna saldırıyor. Kendi kendini yiyor şu an dünya. Bunun sonucunda bir tane insan kalmaz dünyada Allah esirgesin. Hıristiyan Müslüman’ı, Müslüman Müslüman’ı, Yahudi Müslüman’a, Müslüman Yahudi’ye, Şii Sünni’ye, Sünni Şii’ye akıl almaz bir kargaşa olur. Irk kavgaları olur.

İşte Kürt’le Türk, Kürt’le Laz, Laz’la Türk akıl almaz fitneler çıkabilir Allah esirgesin. Çok şükür Laz kardeşlerimiz, Karadenizli kardeşlerimiz sağlamdır. Ama onları da delirtecek, bir kısmını delirtecek kafada adamlar var ve çalışmalar yapıyorlar. Çerkez kardeşlerimizi delirtmeye yönelik, bir kısmını delirtmeye yönelik çalışmalar var. Tek çözüm bu; Mehdiyet’tir. Mehdiyet’e direnmenin bir alemi yok. Her yerde ihtiyaç olduğunu görüyoruz.




Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "16 Ağustos 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Komünizmin En Hassas Yeri,Kalbi Darwinizm'dir!



Komünizmin en hassas yeri, kalbi Darwinizm’dir.Yani komünizmi yıkmak istiyorsan Darwinizm’i yıkacaksın.Darwinizm’in de en hassas yeri; fosiller ve proteinlerdir, proteinin yapısıdır. Çünkü orda hiç demagoji yapacakları falan bir yer kalmıyor. Aldın mı çökertirsin. Onun için böyle debelenme şeklinde perişan ifadeler kullanıyorlar. Onun için böyle bir panik var. Yani bizim hayati noktadan yakaladığımızı gördüler onlar. Gültekin Avcı çok değer verdiğimiz bir insan. Çok efendi, teşhisleri çok güzel, çok makul konuşuyor, değerli, vatansever bir insan, muhterem bir insan, çok saygı duyuyoruz ama çözüm yok o ifadesinde. Yani sadece hastalığı anlatıyor. Dolayısıyla dünyadaki bu büyük tehlikenin farkına varmamış gibi, farkında değilmiş gibi yaparak kolaydan kurtulmaya çalışıyorlar.

  PKK dağa çıkarttığı adamlara hemşeri muhabbeti yapmıyor. Bir şey anlatıyor yani komünizmi anlatıyor. Komünist felsefeyi anlatıyor. Cahil bir insana bu çok makul gelir komünistlerin anlattığı. Çünkü komünistler dünyayı çok sade ve çok kolay açıklıyorlar. Diyorlar ki; “Kainat durgun, sakin bir yapıydı, birden bire bir patlamayla kainat oluştu, kainat evrildi, evrime uğradı, sonra dünya evrimin sonucunda oluştu, karalar denizler evrimle oluştu, onun arkasından yine evrimle canlılar oluştu, canlıların oluşmasıyla insan kainatta kendini göstermeye başladı. Onlar ilk önce komünal hayat yaşıyorlardı, devlet yoktu, aile yoktu, komün hayat yaşıyorlardı. Bir av yakalıyorlar, hep beraber yiyorlar, özgürdüler, özgürlük tam hakimdi. İsteyen, istediğini yapıyordu. Ahlak, din gibi kurumlar yoktu, komünist bir toplum vardı.” diyorlar, kainatın ilk yaratılış yıllarında.

Sonra bu feodal topluma dönüştü, ağalıklar oluştu, bilmem neler oluştu falan. Sonra kapitalist toplum oldu. İşte onların ünlü sözü; “Sanayi Devrimi” dedikleri konu. Onun arkasından da işçi sınıfı ve ezilenlerle, burjuvazi zıtlık oluşturdu. “Çünkü kainatta bir çelişki var.” diyorlar. “Her şeyde, maddede çelişki var, sosyal olaylarda çelişki var, her şey o çelişkinin sonucunda oluşur.” diyorlar. “Şimdi ezilenlerle, ezenler arasında bir çelişki oldu.” diyorlar.Yani tez-antitez. Bunun ikisinin çatışması sonucunda güçlü olan ezilenler galip gelip, devrim yaparak idarede yer alacaklar.” diyor. “Ve yeniden komünist topluma döneceğiz.” diyor, yani ilk başlangıca. “Tarih bir tur atıyor.” diyorlar. Dönüyor, etrafında dönüyor. “Tarih tur atıyor, yeniden tez-antitezin çatışması sonucunda meydana gelecek devrimle yeni bir komünist sistem meydana gelecektir.” diyorlar.

“Ama bu da durağan olmaz.” diyor, “kendi içinde antitezini üretecektir. Yine çatışma olacaktır.” diyor, zıtların çatışması. “Yine güçlü olan kazanacaktır.” diyor. “Canlı aleminde de bu böyledir.” diyor sosyal Darwinizm’de. “Güçlülerle zayıfların mücadelesi vardır.” diyor. “Güçlü olan kazanıyor.” diyor. “Maddede de böyledir.” diyor. “Her yerde çelişki vardır.” diyor. Adamlara bu, büyüleyici geliyor. Din anlatımı gibi geliyor. Çünkü gelecekten haber verme var burada. Mesela Karl Marx gelecekten haber veriyor, gaipten haber veriyor, diyor ki; “Toplum komünist topluma doğru gidecek.” diyor, “Bu tarihin sürecidir, bunu kimse durduramaz” diyor. Adamlar hipnotize oluyor.

Yani biz nasıl “Hz. Mehdi (a.s) çıkacak” diyoruz, alametler çıktığında insanlarda heyecan meydana getiriyorsa, komünistlerde de o heyecan meydana getiriyor. O da çünkü komünizm deccaliyet dini olduğu için, onun da mistik yönleri vardır. Yani komünizmin de mistik yönleri vardır. Dinin derin yönleri her yerde vardır ama komünizmde de vardır. “Mesela kaçınılmaz bir olgudur” diyor, “Kaçınılmaz olarak buraya gider. Kaçınılmaz olarak halk savaşı olacak.” diyor mesela, “Kaçınılmaz olarak devrim olacak.” Mesela “Devrim kaçınılmazdır.” diyor. Adam diyor ki; “Madem kaçınılmaz, biz kaçınılmaza uyalım bari.” diyor, inandırıyor adamları. Mesela diyor ki;“Güneydoğu’da kaçınılmaz olarak bir devrim olacak.” diyor, “Kaçınılmaz olarak bir halk ayaklanması olacak.” diyor. Adamlar onu diye diye, diye diye bilinçaltında iradesi zayıflıyor.

Diyorlar ki, “Şimdi bak, ayaklanma başladı. Kastedilen buydu,içine biz de girelim bari.” diyor. Ondan sonra o dedikleri melaneti daha rahat işlemiş oluyorlar. Onun için bu oyuna gelmemek için bir kere komünizmin belini kıracak olan, diyalektik felsefenin en hayati kilit delili olan, kalbi olan Darwinizm’in yıkılmasıdır. Sen üniversiteye ayağını atamıyorsun. Konuşabiliyor musun sen üniversite kürsüsünde? Sen “Allah vardır.” diyebiliyor musun? Diyemiyorsun. İmtihanda sana Darwin’i sorduklarında, “Darwin yalan söylüyor.” diyebiliyor musun? Sınıfta kalırsın. Fosil sergisi bile yapamıyorsun dışarıda. Allah’ın taşını sergileyemiyorsun, sokakta yerde taş sergileyemiyorsun. Onun için durumun fevkaladeliğini görüp İslam alemi fen ve felsefenin tasallutu ile beşer içinde intişar eden bu Marksist, Leninist, Darwinist, materyalist sisteme karşı anti-Darwinist, anti-materyalist mücadele yapmak durumundadır.

İttihad-ı İslam’ı oluşturup hatta sırf Müslümanların birleşmesi de yetmez yine Müslümanlar yenemezler. Hıristiyanlarla ittifak edilmesi gerekiyor. Sırf Müslümanların da gücü yetmez komünizme, çok azılı bir sistemdir. Ancak Hıristiyanlarla ittifak ederek, Hz. İsa Mesih (a.s)’ın duası, Hz. Mehdi (a.s)’ın gayretleriyle netice alınacaktır,inşaAllah.Kuran’da Hz. İsa Mesih (a.s)’ın duasına dikkat çekilir. Hz. İsa Mesih (a.s) ne zaman dua etse hemen Allah kabul ediyor. Öyle bir mucizesi vardır Hz. İsa Mesih (a.s)’ın. Onun için talebeleri bildiği için diyorlar ki, “Allah bize bir gökten sofra indirsin, sana daha çok inanalım.”diyorlar. Ne zaman dua etse duası mutlaka oluyor, hemen olur Hz. İsa Mesih (a.s)’ın. İmanı çok güçlü bir peygamber olduğu için, çok mübarek bir insan olduğu için Allah ona böyle bir ayrıcalık, bir güzellik oluşturmuş. Onu öyle bir güzellikle yaratmış. Her duası kabul olur Hz. İsa Mesih (a.s)’ın.




Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "15 Ağustos 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Sıfır Numara Komünist Ülke; İran!




 Ortadoğu’ya, dünyaya dikkatlice bakanlar komünist alemiyle, inananlar aleminin bir mücadelesini görürler. İran’ın, komünistlerin safında olduğunu kimse bilmiyordu. Bak, daha yeni öğrendi insanlar. İran, İslam Cumhuriyeti diye biliyoruz. Sıfır numara komünist ülke. Camiler bomboş İran’da. İsterseniz gidin bakın bomboştur camiler, kimse yok camilerde. Konuşma yaptığında devlet başkanı falan hutbe veriyorlar, üniversitelerde veriyorlar, üniversite öğrencileri zaten dışarı çıkamıyorlar, herkes alkışlıyor, arada sırada yapıyorlar. Öğrencilerin çok büyük bir bölümü Marksist, Darwinist. Darwinist olmayan öğrenci hemen hemen bulamazsın.

Dışarıda namaz kılan insan göremezsiniz. “Suriye’yi niye destekliyor?” komünist olduğu için destekliyor. PKK’yı da destekliyor. Mesela İran, PKK’ya karşı biliniyor; değil. Aynı kafadalar. Yalnız Türkiye’de PKK’nın destekçisi çok çok fazla insan var. Öyle zannedildiği gibi değil. Yani komünist fraksiyonları büyük bir bölümü PKK’yı destekliyor. Solcu bilinen birçok insan da PKK’yı destekliyor. Ama sorsan karşılarmış gibi konuşuyorlar, böyle yandan çarklı, hani “İstemem ama yan cebime koy” der gibi konuşuyorlar. Dikkat ederseniz üsluplarından anlarsınız. PKK’ya karşı olmadıklarını hissedersiniz konuşturduğunuzda. Halkın tepkisinden çekindikleri için tepki veriyormuş gibi ortalı bir ağız kullanıyorlar.

Yoksa PKK’yla kucak kucağa adamlar, öyle bir konu yok. Bir de komünistlerin bir özelliği vardır; hangi komünist fraksiyon güçlüyse onun etrafında toplanırlar. Şimdi PKK’yı güçlü gördükleri için diğer küçük gruplar onun etrafında toplanmaya başladılar. Onlar da şiddeti artırdıkça onlar, onlara daha çok saygı duyuyorlar. Yani meydan okudukça, bombalama yaptıkça. Çünkü öbürlerinin bombalama yapma olayı, cinayet olayı daha az. Bunların cinayeti daha çok olduğu için, mesela mafyada da öyledir; adam ne kadar çok adam öldürürse onu daha çok beğenirler, daha takdir ederler. Yaralaması ne kadar çoksa onu o kadar takdir ederler. Şimdi PKK da bir mafya yapılanması olduğu için küçük mafya grupları yani komünist mafya grupları oraya intikal etmeye başladılar.






Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "15 Ağustos 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Atatürk Darwinizme Karşı Tavrını Koymuştur!


 Habertürk’’te çıkmışlar “Atatürk’te Darwinistti, sosyal Darwinistti” diyorlar. Kardeşim ne yapıyorsun sen? Ne yaptığının farkında mısın sen? Nelere yardım ettiğinin farkında mısın farkında olmadan? Sen Atatürk sosyal Darwinistti dersen, sosyal Darwinizmi ve Darwinizmi felsefe olarak var gücünle desteklersen, sen ne yapmış oluyorsun biliyor musun? Diyalektik felsefeyi her yönüyle kabul etmiş oluyorsun. Ve “Atatürk’te savunuyordu, devlet de diyalektik felsefeyi savunuyor” diyorsun. Diyalektik felsefeyi sen savunuyorsan, o zaman tarihin diyalektiğini de kabul etmek durumundasın. Çünkü canlıların diyalektiğini kabul ediyorsan, doğanın diyalektiğini de kabul ediyorsun, canlıların diyalektiğini de kabul ediyorsun.

O zaman tarihin diyalektiğini de kabul ediyorsun demektir. Tarihin diyalektiğini kabul ediyorsan Marksist, komünist olursun. Stalinist, Leninist olursun. Başka ne olursun? Nereye gideceğini bilmiyor musun sen bunun? Farkında olmadan çok büyük zarar meydana getiriyorlar. Çok büyük tahribat yapıyorlar. Lafın nereye gideceğini bilmiyorlar. Atatürk’ün bir kere Darwinizmle ilgili hiçbir sözü yoktur. Hepsi yalandır uydurma. Öyle bir şey yok. Nerede görülmüş Atatürk’ün öyle bir ifadesi? Konuşmalarının hepsi zapt altına alınmıştır.

 Mesela Atatürk Elmalılı tefsirini yaptırmıştır; istifade ediyoruz Elmalılı’nın tefsir yaptığını. O devre ait yüzlerce belge var. Atatürk’ün Darwinist olduğuna dair bir belge bulabiliyor musun sen? Yok. Atatürk her zaman Allah’ın varlığını ve birliğini savunmuştur. Nerede Atatürk’ün Darwinist olduğuna dair bir belge? Hayatının hiçbir döneminde Allah’ı inkar etmemiştir Atatürk. Her zaman aklın yolunu tercih etmiştir. Ve ne demiştir; “Beyler, şurası unutulmamalıdır ki, Türklük aleminin en büyük düşmanı komünistliktir” diyor. “Behemehal her görüldüğü yerde ezilmelidir” diyor. Ezmek ne demek? Silindirle ezin demiyor ki, fikren ezin diyor düşünceyle, akılla, bilimle.

Atatürk her zaman Darwinizme karşı tavrını koymuştur. Ve hep dinden yana olmuştur tavrı. Darwinizme karşı mücadele dinle yapmıştır Atatürk. Bilimsel çalışma yapamamıştır tabii ki o dönemde. Bediüzzaman da yapmamıştır bilimsel çalışmayı. Hz. Mehdi (a.s)’a bırakılmıştır. Bediüzzaman, Hz. Mehdi (a.s)’a bırakmıştır. Açıkça söylüyor Risale-i Nur’da, “bunları Mehdi yapacak” diyor. Darwin’in isminden dahi bahsetmemiştir Bediüzzaman, tamamen Hz. Mehdi (a.s)’a bırakmıştır. “Maddiyun, tabiyyun taunu beşer içinde intişar etmesiyle” diyor. Hz. Mehdi (a.s)’ın birinci vazifesini anlatırken, “maddiyun, tabiyyun taunu beşer içinde intişar etmesiyle her şeyden evvel felsefeyi ve maddiyun fikrini tam susturacak bir tarzda imanı kurtarmaktır birinci vazifesi” diyor Hz. Mehdi (a.s)’ın.

“Ve ehl-i imanı dalaletten muhafaza etmektir” diyor ve devam ediyor. Hz. Mehdi (a.s)’a bırakmıştır. Bunu da açık açık kapsamlı delillerle anlatmıştır. Fakat bir kısım narcılar, bir kısım nurcular, narcıların tamamı, nurcuların bir kısmı Mehdiyet’e savaş açtılar. Mücadele veriyorlar Mehdiyet’i yok etmek için. Hz. İsa Mesih (a.s)’ı yok etmek için mücadele veriyorlar. “Hz. İsa Mesih (a.s)’ı öldü toprağa gömdük” diyorlar. “Hz. Mehdi (a.s)’da yok “ diyorlar özetle. Kimi “şahs-ı manevi” diyor, kimi “Bediüzzaman’dı” diyor. “Yani artık unutun kıyameti bekleyin” diyor. Alanı PKK’ya bırakmış oluyorlar, komünistlere bırakmış oluyorlar. Kıyamet bekleyecekmişiz artık. Yapacak hiçbir şey yokmuş. Peki Bediüzzaman ne anlatıyor? Peygamberimiz (s.a.v.) ne anlatıyor? Olaylar neyi gösteriyor? Tarihi gelişmeler neyi gösteriyor? Neden anlamazlıktan geliyorsunuz? Dini konuşları tenzih ederim- akıl almaz yöntemlerle, akıl almaz tevillerle, dil eğip-bükmelerle konuları tamamen bambaşka bir mecraya getirmeye kalkmışlar.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "14 Ağustos 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 



Bu ,Mehdiyetin Doğum Sancısı!



Türkiye bir doğum sancısı içersinde. Bu, Mehdiyet’in doğum sancısı. Öyle sakin, sessiz bir Mehdiyet olmaz. Çok büyük olaylar olacak önümüzdeki günlerde. Daha garip, daha şaşırtıcı olaylar olacak. Depremler devam edecek. Ve sonunda Mehdiyet bütün ihtişamıyla ortaya çıkacak. İnsanlar Mehdiyet’in mecburi ve zaruri olduğuna samimi kanaat getirecek. Hz. İsa Mesih (a.s)’ın inişine ihtimal vermeyenler, Hz. İsa Mesih (a.s)’ı karşılarında görünce acayip utanacaklar, çok şaşıracaklar. Ama aklın ihtiyarını almaz o. Yani Hz. İsa Mesih (a.s) olup olmadığına insanlar isterse inanmayabilirler. Nasıl Hz. Mehdi (a.s)’da inanmak mecburiyeti yoksa; Hz. İsa (a.s)’ın inişine inanmak farzdır, fakat o kişinin Hz. İsa (a.s) olup olmadığı konusunda zannı galiple vicdan ehli anlayacaktır.

Bir süre sonra Hıristiyanlıkla Müslümanlık el ele hareket edecek. Komünizm dünyada şaşırtıcı şekilde kuvvet buluyor, güç buluyor. Bunun ortadan kalkmasını ancak Hıristiyanlarla Müslümanların ittifakıyla olduğunu bütün dünya görmüş olacak. Gereksiz yere insanlar acı çekiyorlar, gereksiz yere ızdırap çekiyorlar, gereksiz yere kavga var. Kendilerini de öldürtüyorlar, askerlerimizi de şehit ediyorlar. Kendileri de çok perişan şartlarda yaşıyorlar, askerimizi de zor şartlarda yaşamaya mecbur ediyorlar. Sonuçta da hiç bir şey yok. Sonuçta şeytanın, deccalin istediği olmuş oluyor. Yani ızdırap ve acı bütün dünyaya hakim olmuş oluyor. Facebook laboratuvar gibi, bakın; herkes herkese hakaret ediyor. Akıl almaz, sanki lağım çukuru gibi oldu Facebook’un epey bir bölümü yahut internetin epey bir bölümü. Hakaretten geçilmiyor, göz gözü görmüyor. Lady Gaga köftesi, o bile mağdur olmuş çocuk. Bu Facebook’taki ve diğer internet sitelerindeki çirkin hakaretlerden mağdur olmuş.

Onun için vakıf mı kuruyormuş, bir şeyler yapıyormuş onu durdurmak için. Halbuki Facebook’u açtığımızda, internete girdiğimizde, diğer internete girdiğimizde hep neşe ve sevinç görmemiz lazım; herkes herkese iltifat etmesi lazım, sevgi göstermesi lazım, muhabbet göstermesi lazım. Böyle olması güzel olur. Öbür türlü insanlar mutsuz oluyor. İnsanların dimağı durdu, yaratıcı gücü kırıldı insanların. Müteşebbisler felç oldular, ekonomi gelişmiyor artık dünyada. Avrupa Birliği’nde muazzam bir ekonomik kriz var. Amerika’da muazzam bir ekonomik kriz var. Bütün dünyada ekonomik kriz var. Çin’de de ekonomik kriz var. Çin de birkaç yıla kadar dibe vuracak gibi görünüyor. Çünkü kimse alışveriş yapmıyor Çin’den. Muazzam üretim var, alan yok. Çok zor durumda kaldı Çin. Avrupa’da da fabrikalar artık üretim yapmaya gerek duymuyor, çünkü alan yok. Mülk de yapılamıyor artık, bina da yapmıyorlar. Onu da alan yok.

İnsanlar sadece yaşamaya bakıyor gibi oldular. Sevgi kalktı, merhamet kalktı, şefkat kalktı. İşte bunlar hepsi Hz. İsa Mesih (a.s)’ın dünyaya geldiğinin alametleri. Ve Hz. Mehdi (a.s)’ın da; yani Moşiyah, Kral Mesih’in de dünyaya geldiğinin alametleri. İncil’de açıklanan alametlerin hepsi çıktı. Tevrat’ta açıklanan bütün alametler çıktı. Peygamberimiz (s.a.v)’in söylediği bütün alametler çıktı. Dünyanın son zamanındayız. İnsanlar inanmıyorlardı fakat dediklerimin ciddi ve doğru olduğunu görmeye başladılar. Daha da görecekler. Daha önce safsata diyorlardı. Bir de baktılar ki hakikaten gerçek. Çünkü ta evlerine dayandı alametler, kapılarına dayandı. Görülmeyecek gibi değil.




Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "13 Ağustos 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz.