25 Eylül 2011

Kuran Tefsiri


Kalem Suresi 46:
“Sen, onlardan bir ücret mi istiyorsun ki, onlar, haksız bir borçtan dolayı ağır bir yük altında kalmışlar?”
Hep menfaatçi olduğu için insanların çoğu; “sen onlardan bir ücret istemiyorsun” diyor. Çünkü ücret istediğinde onların tabii hemen dengesi bozulur. “Ağır bir yük  altındalar.” Yani oradaki hastalık, imandaki sorunu Allah vurguluyor. Peygamber (sav)’e iman edemiyorlar. Bak “Sen onlardan bir şey de istemiyorsun” diyor Cenab-ı Allah. “Boş yere bir tedirginlik içindeler,  boş yere bir vesvese içindenler” diyor. Ve sürekli Allah korkutuyor “iman etmezseniz şöyle olur, iman etmezseniz azap çekersiniz.” Konu hep iman hakikatlerinin önemi üstünde Kuran’da dikkat ederseniz. Akılcı baksınlar.
Bana sürekli “Hocam niye fıkıhtan bahsetmiyorsunuz? Fıkıh anlatın” diyorlar. Sen eğer imanlıysan, samimiysen al Ömer Nasuhi Bilmen’in ilmihalini, al oku. Fıkıh beş dakikada hemen televizyon programında anlatılıp bitecek bir konu mu? Namazın şartları var, abdestin şartları var, gusülün şartları var detay detay. Anlatılarak adamın aklında yanlış kalabilir. Ama kitaptan okuduğunda aklında yanlış kalmaz. Harf harf onları okuması lazım. Düşünmesi lazım. Okuması yazması olmaz cahil cüheladır, zor durumdadır, dağ başındadır, kitap bulamaz, interneti yoktur, şu yoktur bu yoktur, o zaman mecburen birisi gider anlatır.
Kuran’ın yüzde 80’i hep insanların imanında ki şüphenin giderilmesi üzerinedir ve iman etmeleri üstünedir. Ve imtihanın esası da zaten budurŞüphe edenlerle şüphe etmeyenlerin, şüpheye karşı direnenlerin, imanını güçlü tutanların üstünlüğünü anlatır Kuran.  Ana konu budur. Namaz çok kolay, günde beş vakit Allah’a secdeye kapanıyorsun. Bir nimet bu güzel zaten inşaAllah. Oruç da çok kolay.  Sahurda yemeği yiyorsun akşama kadar yemek yemeyeceksin. Gayet kolay inşaAllah. Ama iman vicdan gerektiren bir olaydır, kafa kullanılması gerektiren bir olaydır. Bediüzzaman diyor ki “Şüpheat ordularına karşı metin bir kal’a gibi” yani “güçlü bir kale gibi” diyor. İnsanın kendisini korumasından bahsediyor. Şüphe orduları. Sürekli şüpheler gelir insanın üstüne, Allah’tan şüphe edebilir, Peygamber (sav)’den şüphe edebilir, meleklerinden, ölümden sonra hayattan şüphe edebilir.  Ona karşı mücadelesine iman deniyor zaten. Bu şüphe mücadelesinde galip gelene Müslüman deniyor, mümin deniyor. Cennetlik onun için oluyor. Yoksa sırf namaz kıldığı için değil. Namazın ruhu, orada ki iman çok önemlidir. Oradaki ruh, oradaki inanç çok önemlidir. O olmadıktan sonra olmaz. Onun için biz sürekli iman hakikatlerinin üstünde duruyoruz. Sebebi budur.

Şuara Suresi, 171. ayet:     
“Yalnızca geri kalanlar içinde bir koca karı hariç.”
Niye? İman zafiyeti var, iman etmiyor kadın. Peygambere iman etmiyor, geride kalanlardan oluyor. Nereye bakarsanız bakın Kuran’da bunu göreceksiniz. Hep İslam ahlakının hakimiyeti, İttihat-ı İslam’ın önemi ve iman hakikatleri ve iman zafiyetinin getirdiği riskler ve tehlikeler ve yanlışlıklar. Ama bu çok ağırlıklı olarak işlenir Kuran’da.

Ankebut  Suresi,  25-26, 31-32  
 “İbrahim dedi ki siz gerçekten Allah’ı bırakıp dünya hayatında aranızda bir sevgi bağı olarak putları ilah edindiniz.”
Bakın iman zafiyeti. Allah’a iman etmeyip putlara, çıkarlarına, arabası, evi, karısı, çoluğu çocuğu hepsini putlaştırıyor, nefsi.
“Sonra kıyamet günü kiminiz kiminizi tanımayacak.” 
Bu dünyada birbirlerine çok bağlılar, acayip koruyup kolluyorlar. Diyorlar; “aman işte benim evladımdır, çocuğumdur annemdir” falan. Ahirette? “Orada kaçacaklar” diyor Allah “birbirlerinden”. O “sen beni batırdın” o da diyecek ki “sen de beni batırdın”. “Birbirlerinden kaçacaklar” diyor.
“Bunun üzerine Lut ona iman etti ve dedi ki; gerçekten ben Rabbime hicret edeceğim şüphesiz o güçlü ve üstün olandır hüküm ve hikmet sahibidir.”
İmanın üstünde duruyor Allah Kuran’da. Yine iman.
“Bizim elçilerimiz İbrahim'e bir müjde ile geldikleri zaman, dediler ki: "Gerçek şu ki,”
Niçin “gerçek şu ki”? İmanında tereddüt etmesin diye söylüyor “gerçek şu ki”, bunun için söylenir. “Biz bu ülkenin halkını yıkıma uğratacağız. Çünkü onun halkı zalim oldular. Dedi ki: "Onun içinde Lut da vardır." Dediler ki: "Onun içinde kimin olduğunu Biz daha iyi biliriz.”Mesela bu da bir iman hakikatidir. Meleklerin daha iyi bildiğini bilecek inşaAllah.“Kendi karısı dışında, onu ve ailesini muhakkak kurtaracağız. O (karısı) arkada kalacak olanlardandır.”  Niye arkada kalıyor? İman zafiyeti, hasta. İmanı zayıf olduğu için.
Bir numaralı konudur dünyada iman; insanların iman etmesi. Mesela bizim burada ki şevkimizin nedeni imanımızdır. Yoksa bin bir türlü başımızda gaile var. Mahkemeler var davalar açılıyor, oyunlar oynanıyor, tehdit ediliyoruz, tuzak kuruyorlar. Onların hiçbirini önemli görmüyoruz, aman diyoruz iman hakikatleri. Neden? İmanımızdan dolayı. Aman diyoruz İttihad-ı İslam olsun. Yoksa zayıf olsa imanım ben böyle bir şey yapamam, yapmazdım, Allah esirgesin. Samimi iman ettiğim için yapıyorum. Bütün kazandıklarımızı Allah yolunda harcamamızın nedeni ne? Samimi imanımız. Bir çok insan tatildeydi, ama biz geceli gündüzlü tebliğle uğraştık. Ne tatil ne şu ne bu. 30 yıldan beri tatil yapmıyorum. Bazıları kimi Bodrum’da, kimi Kuş adasında, kimi Köyceğiz’de. “Ne yapıyorsun?” diyoruz. “Ya tatildeyiz” diyor. Suriye bir yandan gitmiş, Libya bir yandan, dünya hercümerç olmuş tatile gidilecek durum var mı? Dava adamı için; gücü olan için, imkanı olan için, bilgisi olan için ve etkili olduğunu bilen bir insan için. 3 ay vakit kaybedilir mi? 3 ay, “istirahat ediyorum ben” diyor. Ne istirahati? Orada Müslümanları boğuyorlar, Libya’da, Filistin’de, orada burada, her yerde mahvediyorlar. Adamlar Müslümanları boğazlarken biz tatil mi yapacağız denizde? Olacak iş mi bu? Benim vicdanım kaldırmaz şahsen. Ama gücü yetmeyen bir insandır, imkanı yoktur, bilgisi yetersizdir ben ona bir şey demem. Ama benim imkanım varken, gücüm yetiyorken, etkili olduğumu biliyorken ben öyle bir şey yapamam. Vicdanım el vermez. Ben orada rahat edemem bir kere. Ne tatili? Burnumdan gelir benim orada tatil. Acayip darlanırım vicdanen. Tatil olur mu? Ne Cumartesi, ne Pazar, ne tatil. Hiçbir şeyimiz yok. Gece gündüz. 5-6 saat uyku, 3 saat uyku, 4 saat uyku, o kadar, inşaAllah. En fazla 6 saat inşaAllah.

Namazı herkes kılacak. Namazdan kaçınmak çok yersiz. Mesela Hıristiyanlıkta namaz unutulmuş, İncil’de var namaz, fakat unutulmuş. Musevilikte namaz var, fakat unutulmuş. Çok kapsamlıdır namaz. Açık açık anlatılır; rüku, secde, kıyam, tesbih. Hepsi anlatılır. Ama unutulmuş. Bir tek Muhammed ümmetinde namaz kalmış, maşaAllah. Kadim peygamberlerin sünnetidir aynı zamanda. Allah’ın emri, peygamberlerin sünnetidir.Namazı terkin hiçbir açıklaması yok, inşaAllah. Maddi manevi her yönden faydadır, inşaAllah.

Taha Suresi 130-131   
 “Şu halde onların söylediklerine karşı sabırlı ol, “
Neyle sabredecek? İmanıyla. Neden ona bir şeyler söylüyorlar? İmanlı olduğu için. İmanı olmasa sabredebilir mi? Dayanamaz.
“güneşin doğuşundan ve batışından önce Rabbini hamd ile tesbih et (yücelt).”
Elhamdülillah.
“Gecenin bir bölümünde ve gündüzün uçlarında da tesbihte bulun ki hoşnut olabilesin.”
Sürekli Allah’ı an diyor Cenab-ı Allah.
“Onlardan bazı gruplara, kendilerini denemek için yararlandırdığımız dünya hayatının süsüne gözünü dikme.”
Bu ne ile olur, dünya hayatının süsüne gözünü dikmemek? İmanla olur. Deneme niçin yapılıyor? İmanı var mı yok mu? İmanı ne kadar? Gücü ne kadar, iman gücü? Denemenin amacı budur.
 “Senin Rabbinin rızkı daha hayırlı ve daha süreklidir.”
Bu nedir? Bu iman konusudur. Cenab-ı Allah “sana sonsuza kadar rızık vereceğim” dese inanır mı ona iman etmeyen? O, ne varsa “ben gördüğüme inanırım” der, dünyada ne varsa onu toplamaya çalışır. Onun için iman hakikatleri çok hayati bir konudur. Ben 300’ün üstünde kitap yaptım; hep iman hakikatleri üstünedir. Mesela bak A9 TV hep iman hakikatlerinin üstüne dayalı. En ufak bir şüpheye yer verecek, kuşkuya yer verecek bir ifade yok. Ve alabildiğine samimi olmaya çalışıyoruz, alabildiğine dürüst, alabildiğine iyi niyetli maşaAllah.

 Enbiya Suresi, 6
Şeytandan Allah’a sığınırım,  
“Kendilerinden evvel yıkıma uğrattığımız hiçbir ülke (halkı) iman etmemişti; şimdi bunlar mı iman edecek?”
Neymiş konu? İman, iman hakikatleri. Dünyadaki sorun neymiş? İman sorunuymuş. Bütün savaşların kökeni, olayların kökeni iman sorunudur. Dünyadaki bu ekonomik kriz iman konusundan kaynaklanıyor, iman zafiyetinden. Savaşlar iman zafiyetinden. PKK terörü neden oluyor? İman zafiyeti başka bir şey yok. Allah’a iman etmedikleri için. Allah’a iman etse bitecek, olmayacak terör.
“Biz senden önce de kendilerine vahyettiğimiz erkekler dışında elçi göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, o halde zikir ehline sorun. Biz onları, yemek yemez cesetler kılmadık ve onlar ölümsüz değillerdi. Sonra onlara verdiğimiz söze sadık kaldık, böylece onları ve dilediklerimizi kurtardık da ölçüsüz davrananları yıkıma uğrattık.”
Ölçüsüz davrananlar niçin oluyor? İman zafiyetinden oluyor. Dikkat edin, tamamı iman hakikati ihtiyacı olan konulardır. Ve derin iman gerektiren konulardır. İnşaAllah.
Tevbe Suresi 115   
“Bir topluluğa Allah, hidayet verdikten sonra, korkup-sakınacakları şeyleri kendilerine açıklayıncaya kadar,”
Mesela şu helaldir, şu haramdır, doğrular şudur…
“onları sapıklığa sürükleyecek değildir. Şüphesiz Allah, her şeyi bilendir.”
Sapıklığa nasıl sürüklüyor Allah? İmanlarını ellerinden alarak. Hidayet vermek ne demek? İman etmeleri topluluğun. İmana gelmeleri.
“Gerçek şu ki, göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır; diriltir ve öldürür. Sizin Allah'tan başka veliniz ve yardımcınız yoktur.”
Bu da iman konusudur. Diriltenin Allah olduğuna ve dirileceğine iman etmesi bir insanın iman konusudur. Bir çok insan öldükten sonra diriltilmeyeceğine inanıyor şu an dünyada. Büyük bir kitle. Darwinist materyalist eğitim alan insanlar hayvan olduklarına inanıyorlar. “Böcek gibi ölünce yok oluruz” diyorlar. Kuran onlara işte cevap veriyor.  O yüzden bizim iman hakikatlerine böyle ağırlık veriyor olmamız en isabetli ve doğru hareketi yaptığımızı gösteriyor inşaAllah.

Tevbe Suresi,   119-121     
“Ey iman edenler, Allah'tan sakının”
Helale, harama dikkat edin.
 “ve doğru (sadık)larla birlikte olun.”
Ne demek bu? İman edenlerle birlikte olun. Gerçekten samimi iman edenlerle birlikte olun.
 “Medine halkına ve çevresindeki bedevilere, Allah’ın elçisinden geri kalmaları, kendi nefislerini onun nefsine tercih etmeleri yakışmaz.”
Bir insan kendi nefsini Peygamber’in nefsine niye tercih eder? İmanı zayıf olduğu için. Kendi nefsini niye önemsiz görür? Peygamber’in nefsini daha önemli görür? İmanı güçlü olduğu için.
 “Bu, gerçekten onların Allah yolunda bir susuzluk,”
Susuzluk yani su içemiyor. 5 saat, 10 saat. 15-20 saat susuz.
“bir yorgunluk,”
Yürüyor, yürüyor, yürüyor... Koşuyor, yürüyor... Müthiş yoruluyor.
“'dayanılmaz bir açlık' (çekmeleri),”
Açlık demiyor Allah, “dayanılmaz bir açlık”. 2 gün geçmiş hiçbir şey yememiş. Şiddetli aç.
“kafirleri 'kin ve öfkeyle ayaklandıracak' bir yere ayak basmaları“
Mesela bir yeri fikren etki alanları içine alıyorlar. Oradakiler iman ediyorlar. Ve orada fikren hakim oluyor Müslümanlar. Bak; “'kin ve öfkeyle”. Demek ki kâfirler neden öfke duyuyorlar? İman etmedikleri için. Müslümanlar niçin o bölgeye fikren hâkim oluyorlar? İmanlarından dolayı. Kin ve öfkenin nedeni ne? İmansızlık. Nasıl bir öfke ama bu? Canını verecek derecede şiddetli bir öfke duyuyorlar; küfür.
“ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları karşılığında, mutlaka onlara bununla salih bir amel yazılmış olması nedeniyledir.”
“Allah rızası nedeniyledir” diyor Allah. Bu neden olur bu? İmanla olur. Bir insan açlığa, susuzluğa, çok perişanlığa niçin isteyerek gelir? İmanla gelir. Yapmayan niye yapmıyor? İmansızlığından yapmıyor. Allah sürekli neyi vurguluyor? İmanı vurguluyor.
“Küçük, büyük infak ettikleri her nafaka ve (Allah yolunda) aştıkları her vadi, mutlaka Allah'ın yaptıklarının daha güzeliyle onlara karşılığını vermesi için, (bunlar) onlar adına yazılmıştır.”
Kaderlerindedir. Bu nedir? İmanla oluyor bunların hepsi. “Küçük, büyük infak ettikleri” Ya 1000 lira infak ediyor veyahut milyarlarca lira infak ediyor. “her nafaka ve (Allah yolunda) aştıkları her vadi,” Her şey bu. Aştıkları vadiden burada kastedilen olay; bir badireden kurtulabilir. Bir şeyi aşar. Bir engeli ortadan kaldırır. Faaliyet yapar. Mesela Darwinizm’in ortadan kalkması, bir vadinin aşılmasıdır. “Mutlaka Allah'ın yaptıklarının daha güzeliyle onlara karşılığını vermesi için, (bunlar) onlar adına yazılmıştır.” “Kaderlerindedir” diyor Allah. Kadere iman ne ile olur? Allah’a derin iman etmekle olur. Bu yaptıklarına karşılık Allah’ın rızasını niçin insan ister?  Allah’ı sevdiği için, Allah’a iman ettiği için ister.

Güzel vicdanlıysa, hoş vicdanlıysa bakar, der; “Allah var”. Hemen anlaşılıyor.Beyninin içinde pırıl pırıl bir dünya varsa, net sesi duyan biri varsa, sertliği hisseden bir yapı varsa, kokuyu duyuyorsa, 5 duyusu varsa, ruh sahibiyse bir insan ne der? Hemen der ki; “bir Yaratan var”. Kalemler, defterler, televizyon, her şey var. Bu nedir bu? Nasıl olur başka türlü? Beynimizin içinde yaratıldığına göre, Allah yarattığına göre. Dışarıda aslı var, ama beynimizin içindeki yarattığını görüyoruz biz. Böyle durumda diyecek ki “Allah var.” Şimdi hemen anlaşılıyor hiç inkâr edeceği gibi değil. Bir film gibi de akıyor. Bir anda oluşan bir şey değil, hazır görüntü. Sürekli akıyor gözümüzün önünde. Şimdi akan da, o giden film de duruyor ama. Bir yandan film geliyor gözümüzün önüne; görüyoruz, akıyor. Gelen filmler de hazır, giden filmler de hazır.Televizyon icat edilmeden önceki sistemleri düşünün. Sinema filmi var. Ortasındayken ne oluyor film? İlerliyor. İlerleyen kısım duruyor. Filmin gelecek olan kısımları da duruyor, filmde makara sarılı olarak. Biz tam ilgili kısmı görüyoruz sinema perdesinde. Ama filmin geçen kısmı da duruyor, o makarada sarılı. Gelecek kısmı da, geçen kısmı da, ikisi de duruyor. İşte dünya da böyle. Kader böyledir.Bu durumda bir insan ne der? Der: “Mutlaka Yaratan bizden bir şey istiyor”. Çünkü kaleme bakıyoruz; amacı var. Ayakkabının amacı var. Televizyonun amacı var. Her şeyin bir amacı var. Bardağın amacı var. “O zaman benim de bir amacım olması gerekir” der değil mi? Amacı olmayan herhangi bir şey var mı? Mesela direksiyonu var arabanın, bir amacı var. Gaz pedalı var, hepsi amaçlı. O zaman? Bir amacı olduğuna göre bir hak din olması gerekiyor, gerçek bir din olması gerekiyor. Allah’ın bize beyanı olması lazım. Bakıyoruz; İncil, Tevrat, Kuran. Kendimizi zorlamadan ama samimi olarak bakıyoruz. Kuran’ın, ayan beyan, hemen saf vahiy olduğu görülüyor. Dört tane kitap var mı Kuran’da? Yok, bir tane. Tevrat’a baktığımızda, sorduğumuzda zaten diyorlar ki “Tevrat’ın ilk kısımları gerçek Tevrat’tır, ondan sonrası değildir” diyorlar. İlk kısmında zaten çok az bir bilgi var. Bayağı az. İncil’de “4 kitap var. Adamların aklında ne kaldıysa o, onun ortalamasını al” diyorlar. Peki Kuran’a bakıyoruz. Kuran’da 4 kitap yok, bir tane kitap var. İnsanların aklında kalan mı? Değil. Vahiy kâtiplerinin yazdığı saf vahiy. Ve o devirde hafızların ezberlediği Kuran, saf Kuran. Hiç ilave, ek yok. Cennet cehennem nasıl anlatılıyor? Mükemmel. Kader nasıl anlatılıyor? Mükemmel. Bütün imani konular mükemmel. En ufak bir eksiklik var mı? Yok. İbadet, itaat, helal, haramlar her şey mükemmel mi? Mükemmel. Kalbe burkuntu getirecek herhangi bir ifade var mı? Hurafe tarzı bir ifade var mı? Yok. Hayır kendimizi sıkmadan, samimi bakıyoruz yani, zorlamadan. Candan. Belli hemen hak kitap olduğu. Şimdi iyi kalpliyse bir insan, bunu nasıl görmeyecek? Bu hakikati nasıl görmeyecek? Bana bir söyleyin bakayım. Getirin bana iyi kalpli adamları, insanları konuşalım beraber. Hakikaten nasıl göremiyor? Bir gözümüzle bakalım.
İnsan Allah’ın rızasını kazanmak ister, cennette sonsuz yaşamayı ister, Allah’ın kendisini sevdiğini bilmeyi ister. Çünkü “size yakin ulaştığında” diyor, artık yakin oluşmuş oluyor. Orada Allah’ın bizi sevdiği, Allah’ın bizden razı olduğunu çok net anlamış olacağız inşaAllah.

Maide Suresi 55
Sizin dostunuz (veliniz), ancak Allah, O'nun elçisi, rüku ediciler olarak namaz kılan ve zekatı veren mü'minlerdir.
Müslümanların gerçek dostu kimmiş? “ancak Allah, O'nun elçisi ,” Peygamberimiz (sav). “rüku ediciler olarak namaz kılan ve zekatı veren mü'minlerdir.” Müminler birbirlerinin dostudur. Bizim Allah’ı sevmemizi istiyor Cenabı Allah. Peygamberini sevmemizi ve müminleri sevmemizi istiyor Allah.

Maide Suresi 56
“Kim Allah'ı, Resûlü’nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır.”
Hizbullah’tır. Allah hizbi, galip olacak. Yani Hz. Mehdi (a.s.) ve talebeleri. Ahir zamanın Hizbullahı, ahir zamanın Beni İsrail’i Hz. Mehdi (a.s.) ve talebeleridir inşaAllah. “Allah'ın taraftarlarıdır.” “Hiç şüphe yok” diyor Allah bak, “hiç şüphe yok” kesin diyor Cenabı Allah. Onun için Bediüzzaman yeminle söylüyor. “İslam ahlakı bu yüzyılda hâkim olacak” diyor. “Galip gelecek”, küfrü, tuğyanı fikren ortadan kaldıracak; deccaliyeti, süfyaniyeti fikirle tepeleyecek “olanlar olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır.” Allah hizbidir. İnşaAllah

Maide Suresi 57
“Ey iman edenler, sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi, alay ve oyun (konusu) edinenleri”
Yahudi ve Hıristiyanlar eğer dinimizle alay ediyorlarsa onları dost edinmeyiz. Sözlerini dinlemeyiz, konuşmayız.
“ve kafirleri dostlar (veliler) edinmeyin.”
Kimdir? Darwinist, materyalisttir. Allah’ı, dini inkar ediyordur. Falanca hocanın oğludur dinsizdir. Falanca alimin babasıdır; dinsizdir, imansızdır.Dine, imana, küfür ediyorsa, İslam’a hakaret ediyorsa onları veli edinmeyiz. Arkadaş, dost, koruyucu, güvenilir insan olarak görmeyiz.
“Ve eğer inanıyorsanız, Allah'tan korkup-sakının.”
Ama dinime küfretmiyorsa o zaman dost olurum, dünya dostu olurum. Müslümansa da iman dostu olurum. Ehli Kitap’la o zaman dost olurum. Ama dinime küfür etmiyorsa. inşaAllah.

Maide Suresi 58
“Onlar, siz birbirinizi namaza çağırdığınızda onu alay ve oyun (konusu) edinirler.”
Ne demek? Bu da yine iman zafiyeti. Görüyor musunuz? Nereye baksak iman zafiyeti. İman hakikatlerinin anlatılmasının önemi ortaya çıkıyor.“Onlar, siz birbirinizi namaza çağırdığınızda onu alay ve oyun (konusu) edinirler.” Allah’tan korksa, iman etse bunu yapabilir mi? Yapamaz. Demek ki imanı zayıf, hasta. Ne yapmak gerekiyor? İman hakikatleri anlatmak gerekiyor.
“Bu, gerçekten onların akıl erdirmeyen bir topluluk olmalarındandır.”
Aklı erse iman hakikatlerini görür, araştırır, derin iman ettiği için böyle bir münasebetsizliğe girmez.

Maide Suresi 59
“De ki: "Ey Kitap Ehli, yalnızca Allah'a, bize indirilene ve önceden indirilene inanmamız ve sizin çoğunuzun fasıklar olmanız nedeniyle mi bizden hoşlanmıyorsunuz?"”
“Biz Tevrat’a ve İncil’e inanıyoruz, Kuran’a inanıyoruz.” diyorlar. Fakat; “sizin çoğunuzun fasıklar olmanız nedeniyle” Fasık ne demek? Allah’ın hükmünü yapmayan, “nedeniyle mi bizden hoşlanmıyorsunuz?"

Maide Suresi 61,
“Size geldiklerinde: "İnandık" derler. Oysa onlar inkarla girmişlerdir.” Yine iman hakikatlerinin önemi ortaya çıkıyor. İnandık diyor, inanmıyor. İmanı zayıf.“Ve yine onunla çıkmışlardır.” İmanları olmayarak çıkmışlardır.“Allah, gizli tutmakta olduklarını daha iyi bilir.”İmansızlıklarını gizliyorlar.

Maide Suresi 62,
Onlardan çoğunun günahta,” Bak günaha giriyorlar. “Düşmanlıkta,” Bu tipler sadece Ehli Kitab’ın içinde olmuyor ki. Yobazlar da bunun içine dahil. Müşrik olan, nefretle Müslümanlara bakan, tarikatlara, cemaatlere nefretle bakanlara da bakıyor bu ayetler. Sırf Ehli Kitap değil. Ehli Kitab’ın da samimiyetsiz insanlarına bakıyor. Müslüman’ım diyen samimiyetsizlere de bakıyor. Hepsine bakıyor. “Haram yiyicilikte çabalarına hız kattıklarını görürsün. Yapmakta oldukları ne kötüdür. “ Neden oluyor bu? İman zafiyetinden. İmanları zayıf olduğu için.
“Bilgin-yöneticileri (Rabbaniyyun) ve yüksek bilginleri (Ahbar), onları, günah söylemelerinden ve haram yiyiciliklerinden sakındırmalı değil miydi?” “Emri bil maruf, nehyi ani-lmünker yapmaları gerekmez miydi?” diyor.“Yapmakta oldukları ne kötüdür.” diyor Allah.
“Yahudiler: "Allah'ın eli sıkıdır" dediler. Onların elleri bağlandı ve söylediklerinden dolayı lanetlendiler. Hayır; O'nun iki eli açıktır, nasıl dilerse infak eder.”
Bunu kim söylediyse onlar lanetlenir. Sonraki nesiller, alakasız nesiller, bunu söylemeyen nesiller lanetlendi, anlamına gelmez. Onu söyledi mi, Allah’ı inkar anlamına gelir. Allah’ı adaletsizlikle itham anlamına gelir. Allah mutlak adalet sahibidir. Rahman ve Rahim’dir. Mazluma ve masuma Allah acı ve elem vermez. Onları cezalandırmaz. Ancak kötülük yapan kimse ona karşılık verir Allah. Bazen de isterse affeder.
“Andolsun, Rabbinden sana indirilen, onlardan çoğunun taşkınlıklarını ve inkarlarını artıracaktır.”
Bu nedir? İman zafiyeti.

“Biz de onların arasına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kin salıverdik.”
“Bu kafada olanlar hep aralarında kin ve düşmanlıkla yaşayacaklardır” diyor Cenabı Allah. Hepsi için değil. Bu ahlakta olan insanlar için.
“Onlar ne zaman savaş amacıyla bir ateş alevlendirdilerse Allah onu söndürmüştür.”
Yani fitne çıkaran Yahudiler vardır. Savaş çıkarmaya, kavga çıkarmaya zemin hazırlayan. “Ne zaman böyle bir oyun çıkarttılarsa” diyor Allah, “Allah onu söndürmüştür” durdurmuştur.
“Yeryüzünde bozgunculuğa çalışırlar. Allah ise bozguncuları sevmez.”
Bu ateist, dinsiz, imansız Yahudiler, “Yeryüzünde bozgunculuğa çalışırlar. Allah ise bozguncuları sevmez.” Her zaman olmuştur bu. İlk defa olan bir şey değil. Bu Hıristiyanlardan da olmuştur, müşriklerden de olmuştur. Bu fitnenin asıl sebebi iman zafiyetidir. Yine kökeninde iman zafiyetini görüyoruz. Her anlatıma bakın hep iman eksikliği, iman zafiyeti, iman hakikatlerini bilmemek. Tahkiki iman olmaması, hakke-l yakin, ayne-l yakin iman olmamasından dolayı hasta olduklarını görüyoruz. Bediüzzaman da onun için sürekli “iman hakikatleri ile bu hastalığa karşı mücadele verin” diyor.
Peygamberimiz (s.a.v.)’in hadislerinin tahakkuk ettiğini görmüyor musunuz? Gördünüz. Anlamazdan geliyorsunuz.  İmanınız zayıf. Sorun burada. İman zafiyeti var. “Ya Hz. Mehdi (a.s.) çıkmazsa”, “Ya İslam ahlakı hakim olmazsa”, “Ya Allah yoksa” haşa, “Ya cehennem cennet yoksa”, “Ya melekler yoksa”. Bu nedir? İşte iman zafiyeti. İttihad-ı İslam’dan kolay ne var? Bundan daha makul ne var? Müslüman ülkeler bir araya geliyorlar. Dostluk, kardeşlik, sevgi, barış, demokrasi, istiyorlar. Savaşları ortadan kaldırmak istiyorlar. Silahlanmayı değil, silahsızlanmayı hedefliyorlar. Bak silahsızlanmayı hedefliyorlar. Bütün dünyaya kardeşlik mesajları veriyorlar. Yahudi ve Hıristiyanlara şefkatle yaklaşıyorlar, bağırlarına basıyorlar. Onların da kurtuluşu için dua ediyorlar, gayret ediyorlar. İttihad-ı İslam budur. Amerika niye karşı olsun buna?
Hz. Mehdi (as)’ın gaybeti var. Hapiste olabilir, gizlenmiş olabilir, ayrı mesele ama mağaranın dibinde değil. Anneden babadan doğuyor. Doğduktan sonra hayatının belli bir döneminde gizleniyor veyahut hapiste oluyor. İnsanların gözünden uzak olacak, bu. Hz. Yusuf (as) nasıl mağarada belli bir süre gizlendi, kuyuda Allah onu gizledi, bir süre hapiste nasıl kaldı. İki kere gaybeti var mı Hz. Yusuf (as)’ın? Onun gibi gaybeti olacaktır Hz. Mehdi (as)’ın. Mağaranın içerisinde bir hayalet değildir.

Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın A9 TV'de ''9 Eylül 2011'' tarihindeki sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını http://www.a9.com.tr  adresinden seyredebilirsiniz. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder