29 Eylül 2011

Teröre Çözüm


PKK saldırısı durmaz. Her gün yapar onlar. Söyledim. Yapacaklar. Ve siyasetle, polisle, jandarmayla durmaz. “Durmaz” diyorsam, durmaz. 

Durduracak bir tane yöntem var. Bilimsel karşı çalışma. Marksisizm geçersizdir, anlatırsın. Leninizm’in geçersizliğini anlatırsın. Darwinizm’in geçersizliğini anlatırsın. Adam diyor ki, “ben bomboş bir amaç uğruna mücadele ediyorum. Genç yaşta gidip canımı veriyorum. Bu inancın bir anlamı yok” diyecektir adam. Şu an adam derin imanla iman ediyor. Yani “bu felsefe, diyalektik felsefe, Leninizm gerçekten doğru” diyor. “Bu bir kurtuluş yolu” diyor. “Hakikaten hayatın bir gerçeği” diyor. “Yüzde yüz gerçek bu” diyor. “Bilimsel bir gerçek. Hayatın bize sunduğu, açık delilleri olan, net, bilimsel bir sonuç” diyor. 

Ama sen karşısına çıkarsan, “arkadaşım bak Darwinizm safsata, al sana delil” de. “Marksisizm, Leninizm safsatadır.” Çünkü Darwinizme dayanıyor bütün zemin. “Bak buyurun delilleri.” Adam ne der? “Ben ne yapıyorum ya?” der. “Canımı veriyorum. Malımı veriyorum. Gençliğimi veriyorum bomboş bir amaç uğruna. Boş iş bu” diyecek. 

Şu an ne yapıyorlar? “Gelin sizi evlendirelim çocuklar? Ananızın babanızın yanına dönün. Babanız özlemiştir” falan. Anasını babasını adam özler mi? Komünist adam ne özleyecek? Onları zaten maymun türü olarak görüyor adam. Kendini de maymun türü olarak görüyor. Ve annesini babasını da cahil insanlar olarak işte proleteryanın mensubu olan fakat gerçeklere daha ulaşamamış halk yığınları olarak görüyor. Hangi komünist annesinin, babasının peşinde olur? Nerede görülmüş bu? Hangi komünist ailesine dönmek derdinde olur? Öyle bir konusu olmaz. Adam hayatını veriyor, hayatını. Can alıp can vermeye adamış kendisini adam. Anasını, babasını düşünür mü öyle adam? “Gidin, ananızın sıcak çorbasını için.” Yani kardeşim bunlar sadece boş vakit kaybettirir. Bunlar boş laflar. Böyle bir şey olmaz. Marksizm’i, Leninizm’i tanımayan bir devlet görevlisi, Marksizm’i, Leninizm’i eleştiremeyen bir devlet görevlisi konuyu anlayamaz zaten. O zaman anne baba muhabbetine başlar. Yani normal sanki Türkiye’de bir herhangi bir ilde bir aile sohbetinde konuşuyor gibi. 

Hani bazı çocuklar olur. Esrarkeş olur, kendini içkiye verir. Bilmem ne yapar. Derler, “oğlum evlen. Çoluk çocuk sahibi ol.” “Aa doğru ağabeycim.” Böyle bir durum yok ki burada. Adam beş yıl, on yıl dağlarda komünist eğitim almış. Sen diyorsun ki, “gel, anan sana çorba yapsın.” Dalga geçer gibi. O zaman Kamboçya’da, Çin’de efendim başka komünist ülkeler de aynısını yapması gerekiyordu. “Gelin size ananız çorba yapsın, için” diye. Böyle metod olmaz, böyle yöntem de olmaz. Boşa vakit kaybetmiş oluruz. Çoktan bu iş bitmiş olacaktı dediğim yapılsaydı. Sürekli konu uzuyor.Demagoji ile bir yere varılmaz. Yani Marksist ideolojiye karşı demagoji ile cevap verirsen, Marksizim ilerler. Diyalektik felsefeye, Leninist, Stalinist düşünceye, Darwinist-materyalist düşünceye demagoji ile cevap veremezsin. Klasik demagoji ile cevap veriyorlar, bir çok kişi. Demagoji de onları sadece kızdırır. Başka bir şeye yaramaz. Ve daha hırslı olmalarına sebep olur.

Bir kere devlet taraf olmayacak. Diyalektik felsefeyi, materyalist felsefeyi devlet savunamaz.Devlet bunun arasında tarafsız olmak durumundadır. Yaratılışı da anlatacak, diyalektik felsefeyi de anlatacak. Başka şeyleri de anlatacak. Ona okuyan kendi karar verecek. Tek taraflı eğitim var. Sürekli söylüyorum. Hiç duydunuz mu? Proteinlerin tesadüfen meydana gelemeyeceği devlet kitaplarında hiç okudunuz mu? Yazmaz. Yok öyle bir şey. Bilimsel bir gerçek, ama yazmıyor. Madem devlet bilimi savunuyor. Bilimi anlatsın işte. Bir proteinin meydana gelemeyeceği bilimsel bir gerçek olduğuna göre, bütün bilim adamları kabul ettiğine göre.. Devletin kitaplarında bilim yok. İşte bilimin gereği olanı anlatsınlar. Yok. Üç yüz elli milyonun üstünde fosil yaratılışı anlatıyor. Devletin kitaplarında görebiliyor musunuz? Yok. Bilimsel bir gerçek o. Paleontolojinin ortaya koyduğu bir gerçek. Bu da yok. O zaman devlet taraf gibi olmuş oluyor. Yani diyalektik felsefeyi savunan taraf olmuş oluyor. Olmaz o zaman. Devlet bilimde tarafsız olmak durumundadır. Materyalizm bir inançtır. Materyalizmi devlet savunamaz. İki görüşü de sunmak durumundadır. Ama müdahale etmez, o kadar.

PKK’ya karşı ilmi mücadele yapılmıyor. En vahim eksik budur. Bilimsel mücadele yapılmıyor. Bundan büyük eksik olur mu? Adamlar ideolojik propaganda yapıyor. Geceli gündüzlü ideolojik propagandayla adamları dağa çıkarıyor. İdeolojik propaganda sonucunda adamlar canını verecek hale geliyorlar, malını verecek hale geliyorlar. Bu ideolojik propagandaya karşı ideolojik propaganda yok. Karşı mesela anti-diyalektik felsefe, anti-Darwinist, anti-komünist, anti-Stalinist faaliyet yok. Bu çok hayatidir. Nasıl tam olur? Olur mu? Vahim bir eksiklik var. Bunu kabul edip, düzeltmek gerekiyor. Yani “yok” derse, doğru söylememiş olur. Olur mu öyle şey? Var.

Kalplerine jandama konacak, kalplerine. Biz “jandarmayla hallolsun” demiyoruz ki. Zaten “jandarmayla olmaz” diyoruz. “Jandarmayla, polisle, askeri operasyonla olmaz. İlmi çalışmayla olur” diyoruz. Kalplerine jandarma koyacaksın. Ne yapacaksın? Kuran hakikatlerinin anlatılması gerekiyor. Darwinizmin, materyalizmin geçersizliğinin anlatılması gerekiyor. “Devlet Kuran’ı anlatamaz”, anlatabilir. Diyanet İşleri Başkanlığı kanalıyla anlatabilir. Ama bilimsel eğitim, bilimin gerçeklerini nasıl anlatamaz devlet? Yani bir proteinin tesadüfen meydana gelip gelmediğini devletin profesörler bilmiyor mu? Biliyorlar. Bu gerçeği söyleyecekler. Diyecekler ki, “arkadaşlar, bir protein tesadüfen meydana gelemez. Proteinin meydana gelmesi metafiziktir.” Gerçek bu. Herkes bunu kabul ediyor. Dawkins, o da diyor. “Uzaylılar yaptı” diyor. “Bilimsel olarak mümkün değil, tesadüfen olması” diyor. Bunun anlatılması lazım. Biz “jandarmayla olacak” demedik ki. “Bilimsel eğitimle olur” dedik. En vahim eksik budur. Bunu görmezden gelince artık bunun arkasına ne söyleyelim biz?

Devlet her türlü tedbiri aldı. Yani akla hayale gelecek her türlü tedbiri aldı. Her türlü operasyonlar yapıldı. Sınır operasyonlar  yapıldı. Defalarca yapıldı. On binlerce asker katıldı. Hiçbir netice alınamadı. Alınamaz da zaten. Ama bilimsel çalışma sonucunda net netice alınır. Çünkü adamın inancını bozmuş oluyorsun. Adamın dinini, felsefesini bozmuş oluyorsunAdam felsefesini, dinini kaybetti mi, gücünü kaybeder. Ama adama “ben senin felsefene bir şey diyemem. İnancına bir şey diyemem” dersen, adam kendinden emin olur o zaman. Doğru yolda olduğuna inanır. Çorba demagojisi netice getirmez. Akılcı, bilimsel açıklama yapılması gerekiyor. Devlet yapamazsa bize müsaade etsinler. Biz yapalım. Ya devlet yapsın. İkisinden birisi. Yani “yanlış” diyen bana söylesin. Hiç kimse “yok yanlış düşünüyorsun. Böyle bir şey yok demedi” bana. Çok devlet görevlisiyle görüştüm. Kimle konuşsam “haklısın” diyorlar. Peki o zaman niye yapmıyoruz? Yani ne mahsuru var bunun? TRT’yi kullanacağız. TRT’nin imkanları uçsuz, bucaksız. Basın kullanılacak, internet kullanılacak. Konu bitecek. Bu kadar basit, çok açık. Onun dışında netice alınamadığını herkes gördü. Sürekli terörü kınıyoruz, terörü kınıyoruz, terörü kınıyoruz. Yüzlerce, binlerce kere duyduk. “Hainlerin işte eli kırılsın. Bu hainliktir. Yaptığınız caniliktir, alçaklıktır. Çok acımasızsınız.” Zaten “ben aksini iddia etmiyorum” diyor adam. Adama iltifat gibi gidiyor onların söylediği zaten. “Biz zaten öyleyiz” diyor, adamlar. Adama diyor, “cani” diyor. Zaten adam cani olduğunu söylüyor. “Ben aksiyim” demiyor ki zaten.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın A9 TV'de ''27 Eylül 2011'' tarihindeki sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını http://www.a9.com.tr  adresinden seyredebilirsiniz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder