25 Eylül 2011

İttihat-ı İslam


“İsrail’e sert bir söylem bekliyoruz” mektubu üzerine:

Böyle yapmasak da insanlara şefkat göstersek. Bir de bunu deneseniz? Bir de böyle yapsak? Bütün dünya nefret ediyor Musevilerden. Yapmayın, etmeyin günahtır. Bu bu kadar bakış açısında keskinliğe gerek yok. Biz bir buçuk milyar Müslüman’ız. Şefkat gösterelim, koruyup, kollayalım. Rahatlar bu insanlar. Zannedildiği gibi olmaz. Tabi onların da Kral Mesih’e tam tabi olmaları şart. Yoksa Tevrat’a savaş açmış olurlar. Kral Mesih’e, yani Muhammed Mehdi’ye eğer tavır alırlarsa, Tevrat’a tavır almış olurlar. Çünkü gece gündüz dua ediyorlar. “Yarabbi bize Mesih’i gönder” diye. “Moşiyah, Moşiyah” gece gündüz dua ediyorlar. 


Dolayısıyla güzel olacak, göreceksiniz. Sertlik sertliği getirir. Başka bir şey getirmez. Mesela Irak, Afganistan’da şurada burada falan bütün Müslümanlar paramparçalar. Her ülke tek başına kabadayılık yapıyor. Ve feci şekilde bir sonla karşılaşıyor. Bunu yapacağımıza bütün İslam ülkeleri birleşelim. Bütün dünyaya şefkat gösterelim, merhamet gösterelim. Medeniyeti, barışı, kardeşliği getirelim. Herkese dostça yaklaşalım. Bakın nasıl güzel netice alacağız. Kabadayılıkla bir yere varılmaz, ben söyleyeyim. Bu akıl değil. Çok yanlış. Hepsi Allah’ın kulu. Hz. Musa (as)’a karşı sevgi göstermeleri, ona sadık olmaları güzel bir şey. Hz. İbrahim (as)’ı sevmeleri güzel. Aynı Allah’a inanıyoruz. Aynı Peygamberleri seviyoruz. Tabi ki Muhammedi olmaları, o günlümüzün arzusu. İsa Mesih (as) zamanında zaten olacak, inşaAllah. Hz. İsa Mesih (as)’ı Cenab-ı Allah bu konuyla görevlendirmiş. Hz. Mehdi (as) de onlara Tevrat ve İncil’le hükmedecek. Yani Musevilere Tevratla, yani İsrail’in tamamına Tevrat’la hükmedecek. Hıristiyanlara da İncil’le hükmedecek, İncil’in gerçeğiyle. Dolayısıyla kan dökülmeyecek. Peygamberimiz (sav)’in sözüne tabi olmak lazım. Dolayısıyla “Hz. Mehdi (as)’ın sertlik göstereceğini” söylemiyor. “Şefkat göstereceğini” söylüyor. “Merhametle hareket edeceğini, kimsenin burnunu kanatmayacağını, damla kan akıtmayacağını” söylüyor. Biz o devirdeyiz şu an. Dolayısıyla aksi politikalar, açmaz politikalar olur. Yani Kuran’ın ruhuna uygun olmaz. Bir buçuk milyar İslam alemi bir araya geldiğinde zaten müthiş bir güç olmuş oluyor. Dev bir güç olmuş oluyor. Ne ateist siyonizm kalır, ne mason zulmü kalır, ne şu zulmü kalır, ne PKK zulmü kalır. Hiçbir şey kalmaz. Birlikten kuvvet doğar. Ama kuvvete de şefkat yakışır, merhamet yakışır, adalet yakışır. Yani kuvvetliyim diye şiddete girerse Allah ona müsaade etmez, etmedi de. Olmaz. Yani Allah’ın istediği bizden şefkattir. Çünkü Allah’tan biz hep affedicilik istiyoruz, affetmesini istiyoruz. Biz de affedici olacağız, inşaAllah. Şefkatli olacağız, inşaAllah. Ama tabii bu zulme susacağız anlamına gelmez. Kuvvet demek zaten zulme dur demektir. Güç demek ne demektir? Birlik demek ne demektir? Zulmün durması demektir. Kardeşim kaplanı sincap gördüğünde kaplanın üstüne atlar mı? Ne yapar? Dala tırmanır, kaçar, değil mi? Çünkü kaplan o. Ama şu an İslam alemi yüzlerce sincap yahut tavşan gibi görülüyor dışarıdan. Ve güçsüz görülüyor. Ve tek tek ayrı oldukları için de hepsini birer birer etkisiz hale getirebiliyorlar. Birbirleriyle de uğraşıyorlar çünkü. Birbirleriyle de uğraştıkları için daha kolay oluyor. Çok çok daha kolay oluyor. Bediüzzaman diyor, “Hırs ve şikakından istifadeyle deccal” diyor, “koca İslam alemini esir alır” diyor. “Müslümanların hırs ve şikakından istifade ederek” diyor. “Şu anda da öyle oldu” diyor, Bediüzzaman. Onun için birlik, beraberlik, şefkat ve adaletin hakim olması lazım. Öyle bir yapıya hiç kimse karşı çıkmaz. Rusya da birleşmek ister. Amerika da çok güzel gözle bakar. İsrail de ister. Herkes ister bunu. Onun için böyle sahte kabadayılık, boş kabadayılıklar, netice alınmayacak hareketler, sadece felaket getirdi İslam alemine. Hep acılar getirdi. Başka bir şey olmadı. Mesela Saddam kabadayılık yaptı. Adamı aşağı sallandırdılar. Gördünüz sonucunu. Oğullarını, çoluk cocuklarını delik deşik ettiler. Nerede o kabadayılar? Hepsi arazideler. Bir gece de bütün ordu yok oldu. Irak ordusu dünyanın dördüncü büyük ordusu olarak biliniyordu. Bir gece de yok oldu. Demek ki kabadayılıkla bu işin ilgisi yok. Afganistan da kabadayılık yaptı. Bak bitti, beş dakikada bitirdiler. Onunla bunun alakası olmadığına göre asıl olan nedir? Birliktir. Bütün Müslüman ülkelerin birleşmesi, birbirini sevmesi, dost olması, Hz. Mehdi (as)’ı aramaları, Mehdiyetin o birleştirici, güzel ruhuyla ittifak etmeleri ve herkese sevecen ve şefkatli davranmaları. Allah, “böyle yaparsanız muzaffer kılacağım” diyor. Formül, yol budur. Bunun dışında bir yol yok.

Fakat Kuran’ın bir kısmını kabul edip, bir kısmını kabul etmemek müşriklerin özelliğidir. Allah Kuran’da bunu açıkça belirtiyor. “Onlar bir kısmını kabul eder ayetlerin. Bir kısmını kabul etmezler” diyor. Allah diyor ki ayette “size en yakın dost olarak Hıristiyan’ız diyenleri bulursunuz” diyor. Bu ayeti niye kabul etmiyorsun? Ediyor musun bunu kabul? Etmez. Ayeti kabul etmedin mi sen dinden çıkarsın. Allah diyor ki, “Hıristiyan ve Musevi hanımlarla evlenebilirsiniz” diyor. “Yemeklerini yiyebilirsiniz.” Sen kabul ediyor musun bu ayeti? Etmiyorsun. Ediyorsan zaten konu bitti. Konuşacağın bir şey kalmaz. Müşriği ya da dinsizi din anlamında dost edinmek zaten olmaz. Yani onun dediklerine göre hareket etmek olmaz. Yoksa insan olarak bak diyor ki Cenab-ı Allah, “Ona şefkat gösterin. Alın, tehlikeli yerden, tehlikeli araziden geçirin. Güvenli yere kadar siz götürün. Canınızı tehlikeye atarak götürün” diyor. Müşrik için, dinsiz için. Biz yapacağımız nedir? Müşriği dine çekmek için şefkat göstermektir. Yoksa oturup müşriğin kafasını ezmeye kalkmak değildir. Mesela bir dinsiz sen ona uymadıkça senden rahatsız oluyor mu? Mesela bizim bu kardeşimizin arkadaşları vardır, dinsiz akrabaları. O ona uymadıktan sonra o onla arkadaş olur mu, dost olur mu? Olmaz. O dediği ayet “sen onların dinine uymadıkça ne Yahudiler ne Hıristiyanlar senden hoşnut olmazlar” ayeti, geniş kapsamlı bir ayet. Komünist için de geçerli. Mesela bir PKK’lı, sen PKK’lı olmazsan senle dost olur mu adam? Olmaz. Veyahut akrabasından dine titiz olmayan, İslam’a uymayan çok farfara tipler vardır. Babasından, dedesinden bayağı bir insan vardır. Bunlara uyum gösterebiliyor mu bu kişi? Gösteremiyor. Burada kastedilen nedir o zaman? İnançlar da insanlar uyum içinde olmazlar. Kendi inancına çekmek isterler. Orada “bunu kabul etmeyin” diyor, Allah. Kastedilen budur. Yoksa ona tebliğ yapmayın, şefkat göstermeyin, İslam’a, Kuran’a davet etmeyin, onla sosyal bağlarınızı koparın anlamında değildir.
Din dostu edinmesin. Yani dinine uymaz. Mesela bir müşriğin nasıl dinine uymuyorsun ama koruyup kolluyorsun? Dinine uymak ayrıdır. Ayette kastedilen odur. Yoksa gidip adamla boğuşun, kafasına çıkın, ezin anlamında değil. Onun tefsirine bakarsanız anlarsınız. Her önüne gelen ayetten anlam çıkartmaya kalkarsa olmaz. Çünkü onu şerh eden ayetleri incelemiyorlar. Tek bir ayete bakıyor. Ve ne anlama geldiğine de bakmıyor. Dost edinmek yani o dine göre hareket etmek. O dinin kurallarına uymak. Sen o dine uymuyorsun ki. Ama o insana şefkat gösteriyorsun. Koruyup, kolluyorsun, güzel davranıyorsun. Saygıyla davranıyorsun. İslam’ı anlatıyorsun. Ve fikrine, inancına saygı duyuyorsun. Kuran'ın bizden istediği budur, inşaAllah.

A9’a ilgi çok fazla, maşaAllah. Çünkü akılcı yaklaşıyoruz, katı değiliz, samimiyiz. Yani olayları hayır gözüyle ve sevecen değerlendiriyoruz. Grup taasubu yok. Herkese karşı sevgimiz var. Herkese karşı şefkatle yaklaşıyoruz. Böyle anlayışsız, katı bir tutum içerisinde değiliz. Her şeyin iyi ve güzel olmasını istiyoruz. Akılcı olmasını istiyoruz. Yobazlık istemiyoruz. Aydınlık istiyoruz. Aydınlatmacı bir ruh istiyoruz. Sanat, estetik ve güzellikten hoşlanıyoruz. Affedici, merhametli olmayı seviyoruz. Şefkati seviyoruz. Herkesin sevgi dolu olmasını istiyoruz. Anlattıklarımızı mutlaka delillendiriyoruz. Hurafeden hoşlanmıyoruz, inşaAllah.

Ama şefkatle yaklaşmak, sevgiyle yaklaşarak, hayır ve güzellikle yaklaşmak, akılla anlatmak, değil mi? Nezaket göstermek Müslüman’ın vasfıdır. Müslüman güzel örnek olacak ki insanlar İslam’ın güzelliğini görsünler. “Lanetlenmiş, mahluk, pis mahluk, taş bana haber verdi seni öldüreceğim, odun bana haber verdi seni öldüreceğim” dersen, bu zulüm olur. “Çoluk çocuk hepsini doğrayalım” dersen, bu zulüm olur. Çok büyük zulüm olur. Ve çılgınca bir hareket olur. Müslüman’ın yapacağı bir hareket değil. Müslümanlık sevgiyle, akılla, ilimle, bilimle gelişir. Telkinle, inşaAllah. İkna ve telkin kabiliyetinin güçlü ve güzel olması lazım.
Nefretle yaklaşırsan İslam yayılmaz. Yani ruhunuzu nefretin çabuk kaplamasının sebebi nefreti şeytan kolaylaştırır. Nefis öfkeye, kine daha yatkındır. Yani bak Allah diyor, “Nefse fücurunu telkin edene ve ondan sakınmayı telkin edene” diyor, Cenab-ı Allah, değil mi? Nefis kendi fücurunu bilir. Nefis daima kötülüğü emreder. Allah’ın ayetidir bu. Ve nefis Allah’a düşman yaratılmıştır. Nefis daima kavga ister, kin ister, cedel ister, laf sokmak ister, düşmanlık ister. İrade ve akılla dostluk ve kardeşlik elde edilir. Dostluk ve kardeşliği sonuna kadar devam ettirmek zordur. Mesela bir çok insan dostluktan bahseder ama bir süre sonra gücü yetmez. O da kavganın içine girer. Merhametten bahseden insanlara bakarsın, beş sene, on sene devam eder. Beş sene sonra bakarsın o da kavganın içine girer. Sonuna kadar barışı, kardeşliği savunan Hz. Mehdi (as)’dır, Hz. Mehdi (as) talebeleridir. İsa Mesih (as) ve talebeleridir. Yani dünyanın büyük bir çoğunluğu kavga isteyecektir. Savaş isteyecektir. Hz. Mehdi (as) ve İsa Mesih (as)’ın talebeleri savaşı durduruyorlar, kavgayı durduruyorlar. Hep fitne ister insanlar. İşte “Yahudileri keselim, Hıristiyanları ezelim. Komünistleri tepeleyelim, Budistleri doğrayalım. Şiileri keselim, Alevileri keselim. Vehabileri keselim” kafasını şeytan telkin eder. Bu kafa bizi, Yahudilere karşı da aynı kafaya çekmek istiyor. Hıristiyanlara karşı da, dinsizlere karşı da, müşriklere karşı da, Bektaşilere, Alevilere karşı da hepsine aynı kafada olmuş oluyor. Şimdi ben Kuran’a mı uyayım, buna mı uyayım? Hangi anlatıma uyayım? Niye beni ısrarla bu kafanın içine çekmeye çalışıyorsunuz? Yani ben Şiilere “Allah onların nurunu almış. Nursuz onlar” mı diyeyim? Alevilere, Bektaşilere, Vehabilere böyle mi dememiz gerekiyor? “Allah onları helak etsin” mi diyeyim, İran devletine? İran’daki kardeşlerimizin helak olmasını mı isteyeyim? Zaten öyle söyleyenler var. Ve o kafadaki insanlar bana akıl vermeye kalkıyorlar. Bak pırasa gibi doğramadan bahsediyor. Pırasa gibi doğrama nasıl oluyor? Pırasayı üst üste getirirsin topluca. Toptan doğranır. Bakın Şii ve Vehabiler pırasa gibi üst üste getirilip toptan doğranması gerekiyormuş. Doğrama, kılıç veya bıçak benzeri keskin bir aletle doğranması gerekiyormuş. Yani sel gibi kan akıtılması gerektiğini söylüyor. Yani “Müslüman’a yakışan budur” diyor. Kuran bize bunu mu öğretiyor? Yoksa şefkat ve merhameti mi öğretiyor? Anti kan olmayı mı öğretiyor? Mehdiyet anti kandır. Bak Mehdi-ül dem. Kan durduran Hz. Mehdi (as). Biz Mehdiyete tabi oluyoruz. Boş yere zulmün propagandasını yapmayın. Boş yere acımasızlığın propagandasını yapmayın. Şeytana alet olursunuz. Şeytanın oyununa gelirsiniz. Aklınızı başınıza alın. Merhamet, şefkat, akılcılık, sanat, bilim, bununla hareket edeceğiz. Bununla olmadığında Allah Müslümanları helak ederbela verir. Ve bela verdi şu ana kadar da. Bu yapıldığında, hak olan, güzel olan uygulandığında İslam dünyaya hakim olur. Ve olacak ve oluyor ve olduğunu da görüyorsunuz, inşaAllah. Zulümle abad olunmaz. Nefis daima savaşı ister bak, onu söyledim. Kan ister, olaylar ister. Acımasızlık ister, saldırganlık ister. Çok iradeli, akıllı insanlar savaşa karşı, şiddete karşı olurlar. Barışı ısrarla istemek çok zordur. Nefse zor gelir. İmanlı ve akıllı insanlar barış isterler. Israrla sulh isterler. Affedicilik zordur. İmanlı insanlar affediciliği isterler. Mülayemet, sevgi dolu olmak kolay değildir. İnsanın ruhu nefrete açıktır. Derin imanla sevgi oturur kalplere. Nereye gitsek, kimle konuşsak dünyanın bir çok yerinde hemen savaş istiyorlar. Yunanistan’a gidiyoruz. Mesela hükümete karşı hemen ayaklanıyorlar. Ellerinde sopalar, değneklerle polise saldırmalar falan. PKK ne yapıyor? Hemen Türk olan kim varsa –Türk polisi, Türk askeri- kim varsa hepsini şehit etme azminde. Çünkü kafası başka bir şeye ermiyor. Materyalist, Darwinist yetiştikleri için kafaya gitmiyorlar. Başka türlü bir mantığa gelmiyorlar.



Göz hakkını vermek lazım. Aklın hakkını vermek lazım. Bedenin hakkını vermek lazım. Sağlığın hakkını vermek lazım. İlmin hakkını vermek lazım. Biz de bu gayretin içindeyiz, inşaAllah.
Mısır da İttihadı İslam’ı bekliyor. Açıkça söylüyorlar. “Hadi” diyorlar, “ne bekliyoruz?” diyorlar. Daha önce var mıydı bunlar? İlmek ilmek ördük oraları, ilmek ilmek. Allah sonucunu nefis hale getirdi. Bütün Mısır gençleriyle internet bağlantımız var. Hepsi Darwinizmin, materyalizmin geçersiz olduğunu öğrendiler. Önce Mısır çok direndi. Ulemasından geldiler. Gazetesinden geldiler. Darwinizmi savunmaya kalktılar. Sosyalist-komünist kafa olduğu için Mısır’da. Buldozer gibi ezdik ilimle. Fikren yerle bir ettik. Altı-yedi yıl öncesinden başladık Mısır’a faaliyetlere. Bak Mısır’da komünist kafayı ortadan kaldırdık. Ve Mehdiyet ruhu hakim oldu Mısır’a, maşaAllah.

Adamlar gece gündüz Hz. Mehdi (as) gelmeyecek, Hz. Mehdi (as) gelmeyecek diyorlar. Çünkü Hz. Mehdi (as) işlerine gelmez. Hz. Mehdi (as) gelince zulmü durduruyor. Bunlar da zulme can atıyorlar. Kan dökmekten zevk alıyorlar. Daha da olmasa birbirlerini boğazlıyorlar. Hatta futbol takımı ayrımı oluyor. Ondan bile birbirlerini kesmeye kalkıyor adamlar. Mesela iki mahalle arasında kavga etmeye çalışıyor. Aşiret arasında kavga etmeye çalışıyor. İlla ki kan dökecek. Daha da olmasa mafyalaşıp birbirlerini asıp kesmeye kalkıyorlar. İnsan ruhuna şeytan böyle kavgacılığı ilka ediyor. Kan dökmeyi ilka ediyor. Zulmü ilka ediyor. Buna karşı ısrarla, kararlılıkla sevgiyi, barışı, kardeşliği savunmak lazım. Çünkü insan ancak irade kullanarak bunu elde edebilir. Yani mümin sonuna kadar takva olmayı, güzel ahlaklı olmayı iradesiyle elde ediyor. Bakın dünyaya dikkat edin. Bakın, inceleyin sonuna kadar barışı savunan insana pek rastlayamazsınız. İllaki sonunda kavgaya girer. İllaki sonunda kan dökmek ister. Halbuki sonuna kadar, en sonuna kadar, vefatına kadar insan sürekli barışı ve kardeşliği savunmakla mükelleftir. Bakın şeytan insana ne kadar garip bir ruh hali veriyor, görüyor musunuz? Mesela Fransa’ya gidin, konuşun. Bir çok genç kan dökme yanlısı. Yunanistan’a gidin hep kan dökmek yanlısıdır. Kavga yanlısıdırlar. Gerçek anlamda barışı savunan mesela çok nadirdir. Mesela sosyalistler komünistler giderler, “biz barışı savunuyoruz” derler. Sokağa çıkar polisin kafasına kurşun sıkarlar. Cam çerçeve indirirler. Adamların beynini parçalarlar. Hani sen barışı savunuyordun sen? Laf onlar. Ancak Kuran’a tam tabi olan, mümin muttaki olan bir insan barışı savunabiliyor. Sevgiyi savunabiliyor. Affediciliği savunabiliyor. Onun dışında çok zordur.

Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın A9 TV'de ''12 Eylül 2011'' tarihindeki sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını http://www.a9.com.tr  adresinden seyredebilirsiniz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder