15 Ocak 2012

Risale-i Nur Dersleri


(Risale-i Nur, Sikke-i Tasdik-i Gaybî- s.2061)

“Aziz sıddık kardeşlerim”diyor, Bediüzzaman. “Evvelâ:Nurun fevkalâde has şakirtleri, Sikke-i Gaybiye müştemilâtıyla, o evliya-yı meşhûreden, kırk günde bir defa ekmek yiyip kırk gün yemeyen Osman-ı Hâlidî'nin sarih ihbarı ve evlâtlarına vasiyetiyle ve Isparta'nın meşhur ehl-i kalb âlimlerinden Topal Şükrü'nün zahir haber vermesiyle çok ehemmiyetli bir hakikatı dâvâ edip, fakat iki iltibas içinde, bu biçare, ehemmiyetsiz kardeşleri Said'e bin derece ziyade hisse vermişler. On seneden beri kanaatlerini tâdile çalıştığım halde,” yani “on seneden beri bana Mehdilik itham ediyorlar” diyor Bediüzzaman. Talebeleri, sevdikleri için on seneden beri söylüyorlar diyor “Mehdi’siniz” diye.“o bahadır kardeşler kanaatlerinde ileri gidiyorlar. Evet, onlar, On Sekizinci Mektuptaki iki ehl-i kalb çobanın macerası gibi, hak bir hakikati görmüşler; fakat tabire muhtaçtır. O hakikat de şudur:” 

Şimdi ben doğrusunu açıklıyorum diyor Bediüzzaman.“Ümmetin beklediği” bak,“beklediği” diyor. Şimdi Bediüzzaman yalan söylüyor dersen ahlaksızlık yaparsın.”Bekliyoruz” diyor, “geldi” demiyor, bekliyor. “Ümmetin beklediği,”Bediüzzaman’ı yalancı çıkarırsan ahlaksızlık yaparsın. Ama kendin başka türlü düşünüyorsan, o ayrı mesele. “âhirzamanda gelecek” bak, “geldi” demiyor. Terbiyesizlik yapmayacaklar. “geldi” demiyor. “âhir zamanda gelecek zatın” “şahsı manevinin” demiyor. Zat, zat ne demek?  Bir kişi. “zatın üç vazifesinden” bir tane değil iki tane değil, üç tane. Zatın kaç tane vazifesi varmış, o zatın? Üç tane vazifesi varmış. Bu konuda da Bediüzzaman’ı yalancı çıkarmak ahlaksızlık, terbiyesizlik olur. Bediüzzaman adına da yalan söylemek terbiyesizlik olur. “en mühimi ve en büyüğü ve en kıymettarı” bak,“en mühimi ve en büyüğü ve en kıymettarı olan iman-ı tahkikîyi neşir” yani bitkiler, hayvanlar alemi, insan alemi işte astronomi her şeyde iman hakikatlerini dile getirmek, anlatmak. Darwinizm’i, materyalizmi yerle bir etmek. Bunu zaten şerh ediyor, Bediüzzaman açıklıyor. Darwinist ve materyalist felsefeyi yerle bir etmek diyor.“ve ehl-i imanı dalâletten kurtarmak”  

Müslümanları dalalete düşmekten, yobazların  elinden kurtarmak. Çünkü yobazlar ayrı bir yoldan dalalete düşürür. Küfür ayrı yoldan. Yobaz dini öyle korkunç, öyle açmaz, öyle girift, öyle içinden çıkılmaz hale getirir ki. Haşa Kuran’i yönleri tenzih ederim, imanı yönleri tenzih ederim. Bir karabatağın içine çeker insanları. O karabatağın içinde boğar ve öldürür. Dinsiz yapar. Münafık yaparAteist, Darwinist, materyalist sistemde felsefenin içine çeker.Orada boğar, öldürür. İkisinin ayrı boğma sistemi vardır. Buna karşı bak ne diyor;“ehl-i imanı dalâletten kurtarmak”  Yobazların ve küfrün elinden kurtarmak. “cihetiyle, o en ehemmiyetli vazifeyi aynen bitemâmihâ Risale-i Nur'da görmüşler.” “Risale-i Nur bu görevi yapıyor dediler” diyor.“İmam-ı Ali ve Gavs-ı Âzam ve Osman-ı Hâlidî gibi zatlar,” Bak, Hazreti Ali dedem keremullahiveche “Gavs-ı Âzam ve Osman-ı Hâlidî” Mevlana Halid-i Bağdadi “gibi zatlar, bu nokta içindir ki, o gelecek zatın makamını Risale-i Nur'un şahs-ı mânevîsinde keşfen görmüşler gibi işaret etmişler.”Risale-i Nur’a da işaret etmişler diyor. Hz. Mehdi (a.s.) gibi görmüşler diyor, Risale-i Nur’u. “Bazan da o şahs-ı mânevîyi bir hâdimine vermişler,”  O topluluğun meydana getirdiği etkiyi bir hadimine, bir hizmetçisine, tek bir şahsa vermişler. “o hâdime mültefitane” iltifatkerane “bakmışlar. Bu hakikatten anlaşılıyor ki, sonra gelecek o mübarek zat,” bak, tam noktayı koyuyor.“sonra gelecek o mübarek zat,” 

Ne zamanmış? Sonra gelecek o mübarek zat. “Risale-i Nur'u bir programı olarak neşir ve tatbik edecek.” Ne demek neşir? Radyolardan, televizyonlardan gürül gürül anlatacak.“O zatın ikinci vazifesi,” Bak, vazife bitmiyor. İkinci vazifesi “şeriatı icra ve tatbik etmektir.” Kuran’ın hükümlerini olduğu gibi uygulamaktır. “Birinci vazife, maddî kuvvetle değil, belki kuvvetli itikad” Neymiş Hz. Mehdi (a.s.)’ın özelliği? Kuvvetli bir iman. “kuvvetli itikad ve ihlâs” samimiyet “ve sadakatle olduğu halde,” Davasına, Allah’a, Kitaba sadık Hz. Mehdi (a.s.). “sadakatle olduğu halde,” bak, üç özelliği Hz. Mehdi (a.s.)’ın. Kuvvetli itikat, samimiyet ve sadakat. Kuvvetli itikat, güçlü bir iman, çok samimi olmak ikinci özelliği, üç sadakat.” olduğu halde, bu ikinci vazife gayet büyük maddî bir kuvvet ve hakimiyet lâzım ki, o ikinci vazife tatbik edilebilsin.”özelliği Hz. Mehdi (a.s.)’ın devrinde buda olacak diyor. “O zatın üçüncü vazifesi,” Bu sahtekarlar ne diyor?  “O zatın bir tane vazifesi olabilir” diyor. “Bir tane yapabilir. Adetullaha aykırı” diyor. Sahtekar. “Bediüzzaman böyle diyor” diyorsun sen, terbiyesizlik yapmayacaksın. Bediüzzaman adına sahtekarlık, yalancılık yapamazsın. Ama kendi şahsın adına söylersen saygı duyarım. Gayet normal. Ama “Bediüzzaman diyor” dersen, karaktersizlik yaparsın. Alçakça Müslümanları aldatmaya kalkarsın. Adnan Hocan da gelir efendim iğneyi diline batırır inşaAllah. Sahtekarlığa müsaade yok.“O zatın üçüncü vazifesi,”Bak,“bir, iki, üç vazifeyi de o zat yapacak” diyor.“Ömrü yetmez” diyor. Sana ne? Allah “yetecek” diyorsa, Peygamber (s.a.v.) “yetecek” diyorsa, Bediüzzaman“yetecek” diyorsa. Sen ne diye böyle konuşuyorsun? Dini konuları tenzih ederim. Şahsının yaptığı münasebetsizlik açısından diyorum. Dini konuları tenzih ediyorum.“O zatın üçüncü vazifesi, hilâfet-i İslâmiyeyi ittihad-ı İslâma bina ederek,” Bak, bir kere İslam liderliği oluyor. İttihad-ı İslam da oluyor.Kimin zamanında? O zatın zamanında. Bu gerçeği örtbas etmek için binbir türlü dillerini çeviriyorlar. Sahtekarlığa ne gerek var? Sahtekarlığa ne gerek var? Söyle Bediüzzaman böyle diyor. İster inan, ister inanma diyecek adama. Yani Bediüzzaman’ın dediği bu. Senin değiştirmene gerek yok. “Ben inanamıyorum.” İnanamıyorsan inanmıyorsundur. Allah’a da inanmayan var. Peygamber (s.a.v.)’e inanamayan var. “İsevî ruhanîleriyle ittifak edip” Bak, daha dur. Hristiyanlarla ittifak ediyor. Cübbeli ne diyor? “Aman Hristiyanlara yanaşmayın.”Bediüzzamanne diyor? “ Hıristiyanlarla ittifak edecek” diyor. “İsevî ruhanîleriyle ittifak edip din-i İslâma hizmet etmektir.” Üçüncü vazifesi “Bu vazife, pek büyük bir saltanat ve kuvvet ve milyonlar fedakârlarla tatbik edilebilir. Birinci vazife, o iki vazifeden üç-dört derece daha ziyade kıymettardır.” 

Hz. Mehdi (a.s.)’ın kırk yıllık vaktini alan faaliyet bu, kırk yıllık. En önemli birinci vazifesi.“Fakat o ikinci, üçüncü vazifeler pek parlak ve çok geniş bir dairede ve şaşaalı bir tarzda olduğundan, umumun ve avâmın nazarında daha ehemmiyetli görünüyorlar.” Mesela Cübbeli’nin nazarında daha ehemmiyetli görünüyor.“İşte o has Nurcular ve bir kısmı evliya olan o kardeşlerimizin tâbire ve tevile muhtaç fikirlerini ortaya atmak, ehl-i dünyayı ve ehl-i siyaseti telâşe verir ve vermiş; hücumlarına vesile olur. Çünkü, birinci vazifenin hakikatini ve kıymetini göremiyorlar; öteki cihetlere hamlederler.” diyor. Sanki bir şey yapacakmışız gibi bir görünüm verir, diyor. Halbuki Hz. Mehdi (a.s.) devrinde olacak o diyor. Biz sadece birinci vazifeyi yapıyoruz, diyor. Sadece iman hakikatleri ile ilgili vazifeyi yapıyoruz. İkinci, üçüncü bak bir, iki ve üçü tam anlamıyla mükemmel yapacak olan Hz. Mehdi (a.s.)’dır, diyor. Bizler, öncü Mehdiler birinci vazifeyi bir kısmını yapıyoruz, diyor. Mesela Mehdi Abbasi siyaset yönünde gelmiştir, diyor. Kısmen yapar, diyor. Ben geldim, iman hakikatlerini kısmen yaparım, diyor.Öbürü gelir, şeriat aleminde gelir, kısmen yapar, diyor. Ama Hz. Mehdi (a.s.) geldiğinde tamamını mükemmel yapar, diyor. Aradaki fark budur, diyor. Onun için ona büyük Hz. Mehdi (a.s.) deniliyor, diyor. “Ben inanamıyorum” diyor.Kardeşim, sen Allah’a da inanmıyorsun zaten. Biraz detaya girsen inanmadığını görürsün. Ahirete de inanmıyor. Cennete cehenneme de inanmıyor. Bak “imanı zayıf, enesi kavi” diyor, Bediüzzaman.İmanı zayıf, enesi kavi. O adama ne inandıracaksın?Olmaz, onlarda çok zordur.

(Risale-i Nur, Sikke-i Tasdik-i Gaybî - s.35)

“Fakat biz Risalet-ün Nur şakirdleri ise: Vazifemiz hizmettir, vazife-i İlahiyeye karışmamak ve hizmetimizi onun vazifesine bina etmekle bir nevi tecrübe yapmamak olmakla beraber; kemmiyete değil, keyfiyete bakmak;”kaliteye bakmak, çok fazla sayı değilde kaliteli olmaya bakmak. “hem çoktan beri sukut-u ahlâka ve hayat-ı dünyeviyeyi her cihetle hayat-ı uhreviyeye tercih ettirmeye sevkeden dehşetli esbab altında Risalet-ün Nur’un şimdiye kadar fütuhatı ve zındıkaların ve dalaletlerin savletlerinin kırılması ve yüzbinler bîçarelerin imanlarını kurtarması ve herbiri yüze mukabil binler hakikî mü’min talebeleri yetiştirmesi, Muhbir-i Sadık’ın”  Muhbir-i Sadık’ın, kim Muhbir-i Sadık? Peygamberimiz (s.a.v.), değil mi? İnşaAllah. “ihbarını aynen tasdik etmiş” Önceden ihbar etmiş mi, Peygamberimiz (s.a.v.)? Olacak diyor, aynen tasdik etmiş, oldu diyor. “ve vukuat isbat etmiş” vuku buldu, diyor. “ispat etmiş ve ediyor” diyor. Bak, durma yok devam ediyor. “ve inşâAllah daha edecek.” diyor. Durdu demiyor. Daha devam edecek ahir zaman alametleri. Kuyruklu yıldız görülecek. Ramazan ayında ay ve güneş tutulmaları olacak. Afganistan işgal edilecek. Irak işgal edilecek. Fırat’ın suyu kesilecek. Kabe’ye baskın olacak. Daha devam edecek, diyor. Depremler çoğalacak. “Hem öyle kökleşmiş ki;” Risale-i Nur “inşâAllah hiçbir kuvvet Anadolu’nun sinesinden onu çıkaramaz.” Kim uğraşırsa uğraşsın, ne yaparsa yapsın Risale-i Nur’u Anadolu’nun sinesinden çıkaramaz, diyor. “Tâ âhirzamanda, hayatın geniş dairesinde” Ne demek? Radyoların, televizyonların çoğaldığı, internetin olduğu, ulaşımın arttığı. Bediüzzaman zamanında internet yok, radyolar yok. Devletin radyosu var. Televizyon hiç yok. Teknik imkanlar kısıtlı.Bak, diyor ki; “hayatın geniş dairesinde asıl sahibleri” demek ki Nur talebeleri değil asıl sahipleri “(yani Mehdi ve şakirdleri),” şimdi soruyorum, ne diyor Bediüzzaman? Şahsı manevi midiyor? Bak, “yani Mehdi” bir tane insandan bahsediyor. “Mehdi ve şakirdleri” BirdeHz. Mehdi (a.s.)’ın talebeleri olacak diyor. Yalnızda değil diyor. Talebeleri olacak. “Cenab-ı Hakk’ın izniyle gelir,” Geldi demiyor, gelir. “o daireyi genişlendirir” mevcut daireyi genişlendirir, açar. Daha genişlendirir. “ve o tohumlar”daha açmamış olan o tohum olanlar “sünbüllenir.” açılır.“Bizler de kabrimizde seyredip, Allah’a şükrederiz.” Ben o anda Hz. Mehdi (a.s.) faaliyetteyken ben ölmüş halde olacağım,ben mezarda olacağım diyor.Yalan yok. Hadi inanamıyorsun, olabilir. İnanamıyorsan ben saygı duyarım. İnanamamak sorun değil. Ama doğrusu bu. Üçkağıtçılık yapmaya gerek yok.

(Risale-i Nur, Sikke-i Tasdik-i Gaybi, Sayfa 171)                
Bak, diyorki Bediüzzaman;“Ehemmiyetli bir hocanın Üstad hakkında ziyade hüsn-ü zannını tadil etmek münasebetiyle” Bediüzzaman’ı Hz. Mehdi (a.s.) olarak düşünüyorlar, ziyade hüsn-ü zan o. “tadil etmek” ortadan kaldırmak “münasebetiyle Emin ve Feyzi’nin o hocaya gönderdikleri bir mektup.”  Emin ve Fevzi abilerde o heriflerle uğraşmışlar. Bu fitneyi bir türlü yatıştırmadım, diyor. Açıklıyor, anlamıyor adam. Anlatıyor, kavrayamıyor. “Aziz, sâdık ve muhterem Hoca Haşmet Efendi Senin, müceddid hakkındaki mektubunu hayretle okuduk ve Üstadımıza da söyledik. Üstadımız diyor ki:

"Evet, bu zaman hem iman ve din için, hem hayat-ı içtimaî ve şeriat için, hem hukuk-u âmme ve siyaset-i İslamiye için gayet ehemmiyetli birer müceddid ister.””
 Doğru diyor. “Fakat en ehemmiyetlisi, hakaik-i imaniyeyi muhafaza noktasında tecdid” iman hakikatları noktasındaki tecdid en önemlisidir.“en mukaddes ve en büyüğüdür.” Bediüzzaman’ın ve Hz. Mehdi (a.s.)’ın yaptığı faaliyet. “Şeriat ve hayat-ı içtimaiye ve siyasiye daireleri” yani siyaset, sosyal hayat ve şeriat daireleri “ona nispeten ikinci, üçüncü, dördüncü derecede kalıyor.” Çünkü iman olmadan şeriat olmaz. Şeriat yani Kuran ahlakı. “Rivâyât-ı hadisiyede,” hadis rivayetlerinde“tecdid-i din hakkında ziyade ehemmiyet ise, imanî hakaikteki tecdid itibarıyladır.” İman hakikatlerindeki tecdid kast edilmiştir, diyor Peygamberimiz (s.a.v.)’in hadislerinde. İlerde ahir zamanda olacak olan. Hz. Mehdi (a.s.) devrinde olacak olan tecdid-i din ile ilgili açıklamaların hedefi budur, diyor. İman etmeyen adama sen dini anlatsan ne  olur, anlatmasan ne olur? Zaten kabul etmez. Şu helaldir, şu haramdır desen adam boş boş dinler. İman etmiyor ki; Darwin’e inanıyor. 

“Fakat efkâr-ı âmmede,”  amme; toplum, amme hukuku derler ya “hayatperest insanların nazarında” ehl-i dünya insanlarının nazarında “zahiren geniş ve hâkimiyet noktasında cazibedar olan hayat-ı içtimaiye-i İslamiye ve siyaset-i diniye cihetleri daha ziyade ehemmiyetli göründüğü için, o adese ile, o nokta-i nazardan bakıyorlar, mana veriyorlar.” Cübbelide diyor ya böyle işte gelecek şeriatı uygulayacak. İlk çıktığında bunu yapacak zannediyorlar; doğrudan Kuran’ın hükümlerini insanlara anlatacak. Halbuki önce imanı elde etmek için uğraşacak diyor. Önce deccaliyetin imansızlığını ortadan kaldırıyor. Darwinizm’i, materyalizmi ortadan kaldıracak diyor. İman hakikatlerini anlatıyor. İnsanlar önce Kuran’a iman ediyor. Allah’a iman ediyor. Ondan sonra Kuran’ı anlatıyor. “"Hem bu üç vezâifi birden bir şahısta,”tek bir şahısta “yahut cemaatte bu zamanda bulunması”kendi zamanını kastediyor. “ve mükemmel olması ve birbirini cerh etmemesi”yok etmemesi“pek uzak, âdeta kabil görülmüyor.” Benim zamanımda bu üç vazifeyi yapacak şekilde Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelmesi mümkün değil diyor. “Âhirzamanda,” vakti veriyor “Âl-i Beyt-i Nebevînin (a.s.m.)” Peygamberimizin (s.a.v.) soyunun“cemaat-i nuraniyesini temsil eden” bütün ehl-i beyti temsil eden. “Hazret-i Mehdîde” Bak, şahsı manevi demiyor.“Hazret-i Mehdîde ve cemaatindeki şahs-ı manevide” Hz. Mehdi (a.s.) var ve cemaati var.“ancak içtima edebilir.” Üç vazifeyi ancak Hz. Mehdi (a.s.) cemaatiyle birlikte, ahir zamanda yapabilir, diyor. Hz. Mehdi (a.s.), cemaati, ahir zamanda bu üç vazifeyi birden ancak onlar yapabilirler, diyor. Benim zamanımda yapamayız, diyor. Bizim zamanımızda yapamayız, diyor.

NARCI atar, bol bol yalan söyler. Müslümanın gözünün içine baka baka ukala böyle, züppe kendinden emin bir ifadeyle böyle, bir yalan makinası gibi alçakça Müslümanları kandırmaya çalışır. Evet, kardeşim sen söyle doğrusunu, adam inanır veya inanmaz. Ama Bediüzzaman adına yalan söylersen bu ahlaksızlık olur. Kendin adına yalan söylüyorsan oda haram olur. Oda haram, oda haram.İkisi de haram inşaAllah.




Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "15 Kasım 2011tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını http://www.a9.com.tr  
adresinden seyredebilirsiniz. 

...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder