15 Ocak 2012

Hükümetin Pkk'ya Bakışı


İçişleri Bakanımız İdris Naim Şahin Beyefendi, helal olsun. Helal olsun.Helal süt emmiş. Bak, dedim ki İçişleri Bakanımıza:“istirham ediyorum, rica ederim şu teşhisi bir koyalım. Şu PKK hareketinin komünist hareket olduğuna dair teşhisi bir yerli yerince söyleyelim” dedim. Önce dedi ki: “bunlar dinsiz, Allah’sızlar.  Allah’a inananlarla inanmayanların mücadelesi var”. Doğru, güzel. Ama dedim ki bak “komünist sözünü de ayrıca ifade etmek çok önemli”. Yedi ceddine rahmet olsun. Helal olsun İçişleri Bakanımıza. Yalnız İçişleriBakanımıza komünistler çok baskı yapacaktır. Komünist sempatizanları çok baskı yapacaklardır. Çünkü bak hastalığı teşhis ediyor. Onun için bütün anti-komünist olan yazarların, hem hükümetin bu yönünü ama illa mecbur değil yani, ama bu yönünü desteklemesi gerekiyor. Ve özellikle diğer Vakit Gazetesi olsun, Anadolu’da Akit olsun yahut Zaman olsun, başka şey olsun, İdris Naim Şahin Beyefendiye bu konuda tam destek sağlamaları lazım. Çünkü bakın bu komünistler belli ki üstüne gidecekler. Çünkü “komünist” lafını söylemesi, teşhisi koyması, resmi teşhis bu, devletin resmi teşhisi olmuş oluyor. İçişleri Bakanının ağzıyla “komünistlerle Allah’a inananların bir mücadelesi var” denmiş oluyor. Bu çok önemlidir. Bu hayati bir teşhis. Bu resmi teşhistir. Bizim beklediğimiz buydu. 

Ama bak, şimdi yıldırmak için hem cahil cühela, hem olayın fevkaladeliğini kavrayamayan bazı kişiler, hem entel dantel takımı, var gücüyle, yaranmak amacıyla da İçişleri Bakanının üstüne giderler. Gideceklerdir. Var gücümüzle İçişleri Bakanını destekleyelim. Ki eli güçlü olsun, rahatça konuşabilsin, rahatça ifade edebilsin. Yani seyretmek olmaz. Çünkü onun elinin güçlü olması için bilim adamlarının, üniversite profesörlerinin mesela, sağcı, mukaddesatçı olan veya solcu olup da anti-komünist olan profesörlerin, doçentlerin, yazarların var gücüyle İçişleri Bakanını bu konuda desteklemeleri gerekiyor.  Yani helal olsun bak, daha yeni söyledim. Hemen arkasından bunu söyledi. Çok güzel. Önce, bak ona bile hayret ettik, dedi ki: “Allah’a inananlarla inanmayanların mücadelesi var”. Helal olsun. Allah razı olsun. “Bu teşhisi koyalım” dedik. İçişleriBakanımız bunu söyledi. Ama şimdi bak, muhalefetin şeklini şemailine bak.
İçişleriBakanımız doğru yolda. Bizim ısrarla üstünde durduğumuz, söylenmesini söylediğimiz sözü söyledi. O görevini yerine getirdi. Şimdi bundan sonra elinin güçlü olması için müthiş bir destek gerekir. Biz geceli gündüzlü anti-komünist yayın yapacağız. İçişleriBakanımızı da defalarca tebrik ediyorum. Yedi ceddine rahmet olsun. Helal olsun. Koç yiğitmiş, helal olsun. Şimdi ne diyor arkadaşım? Bak “gomonistmiş”, evet.Hani ben “komonist” diyorum ya. Başbuğ Alparslan Türkeş’e de öyle derlerdi. “Gomonist” diyor, derlerdi böyle. Gıcık olurlardı. Helal olsun rahmetli şehidimize. Çok güzel diyor “gomonist” diye. Bak, aynı benim kullandığım üslubu güya protesto ediyorlar, “gomonistmiş” diye. Evet, komonist. Komonist çeteleri ilimle, bilimle, akılla durduracağız. Ve anti-komünist mücadele en önemli konudur. “Dernekler kapanalı bilmem ne kadar yıl oldu” diyor. Kapanması konu mu? Bir dernek kapanır, bin tane dernek açılır, sorun mu? 

Komünist tehlike kıyamete kadar var. Ve Mehdiyet’ten sonra, Hz. İsa Mesih (as)’ın vefatından sonra zaten komünistler hakim olacak dünyaya. Komünist hakimiyeti. Demek ki çok önemli bir ideoloji, şeytani bir ideoloji, tehlikeli bir ideolojidir. Bak, kıyamet komünistlerin üzerine kopacak. Yani dünya komünizmini kuracaklar ve komünizmin üstüne kopacak kıyamet. Çok hayati bir şeydir bu. Deccalin dinidir komünizm.

Sayın İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, helal olsun, çok güzel ifade etmiş. Fakat müthiş bir destek gerekir. Çok üstüne giderler. Akademisyenlerin, yazarların var gücüyle Sayınİçişleri Bakanını ve hükümetin bu politikasını desteklemeleri gerekir. Komünistlerle Allah’a inananların bir mücadelesi var. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyeti yıkmaya azmetmiş bir komünist çete. İddia edilen Ergenekon terör örgütünün kurduğu bir çete. Rahmetli Atatürk ne diyor? “Beyler, şurası unutulmamalıdır ki; Türk milletinin en büyük düşmanı komünistliktir. Behemehâl”yani her durumda“her görüldüğü yerde ezilmelidir” diyor.İlimle, bilimle, akılla mutlaka yapılması gereken şey.

İdris Naim Şahin Bey’in gafçı bakan olarak anılıyormuş. “İşte Şahin’in gaflarla dolu geçmişi”. “Kürt sorunu diyorlar, sorun, sorun, nedir yani? Ben arıyorum, sorunu bulamıyorum”. Doğru söylüyor. Niye gaf yapsın? Laz sorunu, Çerkez sorunu, Arap sorunu mu var Türkiye’de? Türkiye’de genel bir sorun var. Onu da hükümet iyileştirmeye çalışıyor. Yıllardan beri var. Zaten sorun bitmez kolay kolay. Mehdiyet devrinde bitecektir. Ekonomik sorunu olur, demokrasi sorunu olur, sanayileşme sorunu olur. Türkiye’de bir tek Kürt sorunu mu var? Türkiye sorunu var. Her yerde sorun var. Doğru söylüyor. Sorunu da hükümet elinden geldiği kadar düzeltmek için gayret ediyor. Eksiği, yanlışı olabilir, ayrı. Çok hataları da olabilir. Mesela ben hukuk konusunda hükümetin çok ağır davrandığını düşünüyorum. Daha hala hakim dokunulmazlığı olayı var mesela. Ben bu kanunda düzenlenme yapılması taraftarıyım. Çünkü hakime bir şey diyemiyorsun. İstediği gibi hareket ediyor. İstediği gibi konuşuyor. Dava açıyorsun, zaten devlete dava açılabiliyor. Kazanamıyoruzonu da. Kazanamıyoruz. O zaman çok acayip bir şey oluyor. 

Başbakana dava açılabiliyor. Cumhurbaşkanına bile dava açılıyor. Hakime dava açılamıyor. Bu nasıl iştir? Olur mu öyle şey? Yargıtay hakimlerinin de olması lazım. Hakimlere de dava açılabilmesi lazım inşaAllah. Bu çok önemli. Mesela hakim retlerinde dekolaylık sağlanması lazım. Hakim reddediliyor, hakim diyor ki, “tamam ben kabul ediyorum. Üst mahkemeye gönderiyorum”. Üst mahkemede “biz kabul etmiyoruz” diyor.Hakim kabul ettiğinde bitmiştir yani, bitmişsin. O şekilde bir kanun yapsınlar inşaAllah. Çünkü redde ne mahsur var? Hemen başka bir hakim devreye girsin. Demek ki var bir şey ki reddediliyor. Bir fevkaladelik var ki, değil mi? Yani makul bir gerekçe varsa tabii, makul. Keyif içinde ret olmaz tabii. Makul, mantıklı bir gerekçe varsa “aman illa tutalım” demeye gerek yok. Çünkü vakit kaybedilir. Mahkeme uzar o zaman. Uzar da uzar. Ne gerek var? Hemen değiştirilsin. “Değiştirin”, “değiştirdik işte”. Zaten konuşacak bir hali de kalmaz adamın. Değişmiş çünkü. İnşaAllah. Ama tabii haklı bir gerekçesi olursa.

Bir de Sayın İdris Naim Şahin üstünde çok baskı olan bir insan, çok zor. Gece PKK saldırı yapıyor, yataktan kalkıyor vazife başında oluyor. Bir yer bombalanıyor, yine öyle. Bu çok stresli ve çok zor bir görevdir. Buna insan zor dayanır. Bu heyecanın içerisinde şimdi onunda hata yapmasını bekliyor bir kısım gazeteciler. Ağzından çıkacak bir sözün yakalanması onlar için çok önemli. O da çok seçerek konuştuğu için bazen tam isabetli cümle kuramayabilir. İnsanlık hali. Mesela Tansu Çiller’de öyle, çok zorluyorlardı o zamanlar. Dili sürçüyordu. Yani bu olur. İnsan çok uykusuz kalırsa, zorlanırsa, yorgunsa, baskı altındaysa, sürekli üzerinde dikkat varsa tam istenilen bir tarzda akıcı bir cümle kuramayabilir. Mühim olan genel meramıdır. Neyi kastettiğini anlıyorsak, anlamışızdır, bitmiştir yani. Mesela insan boş bulunur, bir cümleyi fazladan kullanabilir, eksik kullanabilir. Bunu oturup malzeme etmeye gerek yok. Bakın Adalet Bakanı çok mükemmel bir insan. Onu da yıpratmaya çalıştılar. Adalet Bakanına tam destek. Ben İdris Naim Şahin Beyi tanımıyorum. Bilmiyorum. Fakat şimdi çok takdir ettim. O iki konuşmasından dolayı çok takdir ettim. 1-“Allah’a inananlarla, inanmayanların mücadelesi var” dedim. Çünkü ısrarla üstünde durduk. Onu söyledi maşaAllah.Bizim kanal adına da kısa bir röportaj yapmış bir arkadaşımız. Yani ben anladım demekistediğini.Demek istediğini anladım. Herkesin, vatanseverlerin, milletini, devletini sevenlerin bu konuda hayır yolunda mücadele eden herkese yardımcı olması lazım. Polisse polis, savcıysa savcı, hâkimsehâkim, bakansa bakan, hükümetse hükümet. Kimse o konuda ama. Öbür konuda muhalefet konu var, onu da öylesin, ayrı mesele. Evet, “Komünist bunlar”. Evet, doğru. Bir daha gösteriyorum. Helal olsun İçişleri Bakanına. MaşaAllah.Yedi ceddine rahmet olsun. Delikanlıymış, helal olsun.

Başbakanımızda çıktı “faşist” diyor. Şimdi faşist ayrı, komünist ayrı. Komüniste faşist denir mi? O zaman bütün sistem gitti. Ne anlatacağız? Nasıl anlatacağız? Faşizmin yapısı bambaşkadır, komünizmin yapısı bambaşka. Hareket saf komünist hareket. Komünist harekete faşist hareket derse biz nasıl eleştirelim? Anti-komünist çalışma nasıl yapılsın? Başbakanımızın o ifadeyi düzeltmesi lazım. İçişleriBakanımızla paralel bir üslup olması lazım. Sonuna kadar yanındayız Sayın Başbakanımızın. Millet olarak yüzde 50 artık. 60da veririz, oy. Yüzde 60’da olur. Yüzde 70de olur. Sonuna kadar yanındayız. Fakat faşist deyince ne konuşalım biz? Nasıl anlatalım? Bu hareket faşist, başbakan “faşist” dedi. Nasıl anlatalım? Ne diyelim? Yani hareketin Marksist, Leninist olduğunu, Stalinist olduğunu nasıl anlatalım? Stalinizm’den kaynaklandığını bu terör hareketinin, nasıl anlatalım? Adamlar gece gündüz komünist propaganda yapıyor. “Arkadaş, siz komünist propaganda yapıyorsunuz, ben de size anti-faşist bir faaliyet yapacağım. Faşizm’i eleştireceğim”. Adam faşist değil ki, komünist adam. Ne dinleyecek o zaman adam? Ona nasıl tebliğ yapalım? Neyi anlatalım? Mesela düşünün, bir adam var, kapitalist. Kapitalist adama sen diyorsun ki, “arkadaş sen komünistsin”. Saf kapitalist adam. “Sen komünistsin, ben seninle komünist mücadele yapacağım”. Adam güler geçer. Değil ki, bir alakası yok. Aynı onun gibi. Bu yüzden ben Sayın Başbakanımızdan bu ifadeyi ivedi düzeltmesini istiyorum. Çünkü daha önce de bir Genelkurmay Başkanımız çıktı. Biz gece gündüz diyoruz, “Komünist harekettir”dedik, anlattık. “Faşist hareket bu” dedi. Allah Allah. Faşist hareketse tamam, o zaman karşı çalışma yapın. Anti-faşist çalışma yapın. Var mı? Yok. Faşizmi eleştirin. O yok. Hareket faşist değil ki eleştiresin. Nerde faşist hareket var? Dünyanın belli bir yerlerinde var. Neo-Naziler var. Küçük hareketlerdir faşist hareketler. Muhtemelen bir değişik taktik olarak düşündü. Fakat çok yanlış olur. Çünkü onlar hükümeti faşistlikle suçluyorlar. Başbakanda onları faşistlikle suçlayarak bir denge kurmaya çalışmış olabilir. Öyle bir şey olmaz. Onlar adı gibi emin olur. Çünkü “biz teziz. Bizim karşımıza anti-tez çıkıyor” diyorlar. 

Adam “faşist” de der, “kapitalist” de der ama kendinin komünist olduğunu söylüyor. Bu çok önemli. Ve komünizmin kan dökücülüğünün gerekçesini de her yerde anlatıyorlar. Yani Leninizm’in,Lenin’in direktiflerini anlatıyorlar. Eğer teşhis tam doğru konmazsa tedavi yapamayız. Şimdi kanser hastalığına grip dersek olmaz. Şimdi biz diyoruz ki “kanser”. Başbakanımda diyor ki “bu grip hastalığıdır”. Olmaz. O zaman yanlış ilaç, yanlış tedavi olur. Ve neticede alınmaz inşaAllah.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "19 Kasım 2011tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını http://www.a9.com.tr  
adresinden seyredebilirsiniz. 

...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder