09 Ekim 2011

''Çorba'' Edebiyatıyla Pkk Sorunu Hallolmaz!


Komünistler, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyeti yıkmak üzere, Cumhuriyet tarihinin en büyük komünist ayaklanmasını yapıyorlar. Ve ısrarla devlet görevlilerinden bunun komünist ayaklanma olduğunu duyamıyoruz. Israrla söylemiyorlar. Komünizmle fikri mücadele yapılması gerektiğini ısrarla söylemiyorlar. Darwinizmin,materyalizmin, komünizmin kökeni olduğunu, Leninizmin kökeni olduğunu ısrarla söylemiyorlar. Sadece “yaptığınız ayıptır, çirkindir, vahşettir. Ayıp yapıyorsunuz. Bu yapılır mı? Bu acımazsızlık, gaddarlıktır, kınıyoruz. Elleriniz kırılsın, ayağınız kırılsın” tarzında, onları güldürecek laflar ediyorlar. Komünistler bu laflardan etkilenmez. Hiç kaale almazlar. Hastalığı teşhis etmeyi kabul etmedin mi tedavi de olmaz. Hastalık nedir? Hastalık söylenmiyor ki. Adamlar oradaki insanları neyle eğitiyorlar? Ne anlatıyorlar? Bunları söylemeleri lazım. Ve buna cevap ne olması lazım? Bunu da söylemeleri lazım.

Tamam, doğru. Devlet, millet beraber yapacak teröre karşı mücadeleyi, ama devlet materyalizmin, Darwinizmin üstüne ilmi olarak gidecek. Millet de bunu öğrenecek. Millet birbirine öğretecek. Devlet onlara öğretecek. Ve karşılıklı bir bilinçlenme ve bilgi artışı olacak. Yoksa, “ey vatandaşlar, bunlar kahpedir. Bunlar terbiyesizdir, bunlar zalimdir. İşte bunlara nasıl destek oluyorsunuz?” derseniz bundan netice alamazsınız. Adam çünkü komünizmi anlatıyor. Güya bilimsel görünümde anlatıyor. Leninizmi anlatıyor. Buna karşı cevap ne? Cevap yok. Cevap, “bunlar terbiyesizlik yapıyor. Bunlar zulüm yapıyor” dersek, netice alamayız. Böyle olmaz. Devlet milleti aydınlatmak durumundadır. Komünizmin yanlışlığını anlatması gerekir. Darwinizmin yanlışlığını anlatması gerekir. Anlatmıyorsa halk bilinçlenmez. Olmaz o şekil.  
Vatandaşa, PKK’nın ideolojik yapısı açıklanır; onun yanlışları anlatılır; o zaman uyarılır. PKK’yı anlatmıyorlar. PKK’nın ideolojisini anlatmıyorlar. Yanlışlarını anlatmıyorlar. Sadece “PKK’dan kaçının” diyorlar. Öyle olmaz. “Şu, şu, şu cihetlerde yanlıştır. Bilimsel olarak da yanlıştır. İnanç olarak da yanlıştır. Doğrusu şudur” diye söylenmesi lazım.
Yapılacak şeyler nedir? Bir kere İttihad-ı İslam. İttihad-ı İslam’dan bahsediyor mu? Yok. Türk-İslam Birliği’nden bahsetmek yok. Sadece “bu siyaseti iyi değerlendirmemiz gerekir.” Ne yapacağız onu söylesene? İttihad-ı İslam nasıl sağlanır, onu söylesene. Mehdiyet nedir? İsa Mesih’in inişi nedir? Hıristiyanlarla ittifak gerekiyor mu bu konuda, değil mi? Musevi dindarlarla ittifak gerekiyor mu? Yapılması gereken nelerdir? Bunu söylemiyorlar. Hep böyle yüzeysel geçmeler. Öyle olmaz. Her şeyi açık açık, tek tek anlatmaları lazım samimi olarak. Risale-i Nur’u anlatıyor. Ahir zaman konusu geçiyor. “Orayı geçelim” diyor. Peki hangi konuyu anlatcağız? Ahir zamandayız zaten. Samimiyetsiz üsluptan kaçınmak lazım. Gerçeklerden kaçmak doğru olmaz. Gerçeklerin içine girip, gerçekleri tam anlamıyla analiz edip, anlatmak lazım.

İşte geceli-gündüzlü devlet bu tarzda (anti komünist) propaganda yaparsa, anti-Darwinist propaganda, anti-komünist propaganda yaparsa, PKK’nın ne olduğunu anlatırsa, bu olur. Ama “PKK kahpedir, katildir, asar ,keser”. Bu ideolojik mücadele değil ki bu? Adamlar ideolojik propaganda yapıyor. Darwinizmi kapsamlı olarak anlatıyor. Materyalizmi anlatıyor. Diyalektik felsefeyi anlatıyor. Marksizmi, Leninizmi anlatıyor. Lenin’in mücadelesi, Stalin’in mücadelesini anlatıyor. Bu çalışmaların Leninist, Stalinist bir çalışma olduğunu söylüyor. Ve Leninizm’in, Stalinizm’in böyle terörü gerektirdiğini, bu tarz şiddeti gerektirdiğini söylüyor. Yapılanın ahlaki olduğunu ve gerekli olduğunu söylüyor. Buna cevap verilmezse ne olur? Sürekli susma. Olmaz susmayla. Susmayla geçiştirilemez. Askeri operasyonda da netice alınamıyor, görüyorsunuz. “Her yol denendi” diyor, muhterem. Her yol denenmedi. Asıl yol denenmedi. Asıl yapılacak olan yapılmadı. Yani diğer olaylar, yan tedbirler yani dışarıdan sıvama yöntemleri yapıldı. İçeriden kapatacak, kökten bitirecek olan yapılmadı. Ve yapılmıyor. Yapılmamakta da ısrar ediliyor. Bu yapıldığında konu biter. Bediüzzaman da bunu söylüyor. Cenab-ı Allah bir kere Kuran’da söylüyor. Bediüzzaman söylüyor. Akıl, fikir, biim bunu söylüyor. Herşey bunu söylüyor. Bu yapılmadığı müddetçe bu sistem berbat bir şekilde gelişerek devam eder. “İkna ve telkin kabiliyeti tevessül ettikçe” diyor. “Bu taun tevessül eder, gelişir” diyor, Bediüzzaman.  “Durduramazsınız” diyor. Ancak materyalist-Darwinist sisteme karşı, ateist, Marksist-Leninist düşünceye karşı bilimsel, felsefi, karşı açıklamalar. Doyurucu, tam, mufassal, açık delillere dayalı, mükemmel  bir anlatımla bu konu halledilirse –ki bizim yaptığımız da bu- mesele kökünden hallolur. Sırf A9’la olmayacağı belli. TRT’nin bütün imkanlarının kullanılması lazım. Devletin radyoları, televizyonları, internet sistemleri, hepsi kullanılması lazım. Özel radyolar, özel televizyonların da devreye girmesi lazım. Basının da devreye girmesi lazım. O zaman kökünden kazınır iş, olay biter. Yoksa liselerde, üniversitelerde, her yerde Güneydoğu’da komünist propaganda yapılıyor. Okullarda PKK’nın her okulda birimi var. Her lisede birimi var. Orta okullarda bile birimi var. Ve geceli-gündüzlü öğrenciler eğitiliyor Marksist-Leninist olarak. Buna karşı cevap nedir? “Yavrum evinize dönün. Anneniz size çorba yapsın. Sıcak çorba için. Sizi evlendirelim.” Yani adamlar otuz yıldan beri, kırk yıldan beri bunun için mi dağlarda can veriyorlar? Bunun için mi bu kadar kepazelik çıkartıyorlar. Çorba için mi yapıyorlar bunu? Adamları çorbacı takımı haline getirdiler. Adamlar çorbayla hallolmaz.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, ''28 Eylül 2011'' tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını http://www.a9.com.tr  adresinden seyredebilirsiniz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder