İran’da en büyük
hata, İran’ın inancındaki en büyük hata bu kaybolan Mehdi inancıdır. Yani bin
küsur seneden beri görünmez, hayalet bir Mehdi’den bahsediyorlar. Hâlbuki
Hz. Mehdi (as) anneden babadan doğma, normal bir insandır. Normal peygamberler
gibi, normal veliler gibi belirli bir süre yaşayacaktır. Çocukluk dönemi
olacaktır, gençlik dönemi olacaktır. Bin küsur sene yaşayan bir hayalet
değildir.
Nükleer bir tehdit
İran’ın yapması olabilir. Dolayısıyla bu yönüyle tehlikelidir. Ben buna dikkat
çekiyorum. Çünkü Hz. Mehdi (as)’ın hem ışık olarak tezahür edebileceği, hem yüz
görüntüsü olarak herhangi bir yerde görünebileceği veyahut beden olarak
görünebileceği veyahut sesinin duyulabileceği inançları var. Bu tabii çok
riskli.
Mesela, İran Genel
Kurmay Başkanı “benim kulağıma Hz. Mehdi (as)’ın sesi geldi. ‘Falanca ülkeyi
yerle bir edin’ dedi” dese. Yani adam ya Hz. Mehdi (as)’a karşı gelmek
durumunda veyahut Hz. Mehdi (as)’ın dediğini yapmak durumunda. Karşı
gelemeyeceğine göre dediğini yapması gerekir. O zaman önündeki düğmelere
basacak. Hangi ülkeyse yerle bir edecek. Bu akla geliyor. Bu inancın
yanlışlığını anlatıyorum. Bu çok vahim bir yanlışlık tabii. Bunun için gayret
ediyoruz. Ama nükleer bir tehdit İran’ın yapması tabii, imkânsız diyemem tabii
var. Bu durumda bu inanca göre var, olur. Ama bu inançlarından vazgeçerlerse
yapamazlar.
Yani Hz. Mehdi
(as)’ın normal anneden-babadan doğan biri olduğuna inanırlarsa. Çünkü Hz. Mehdi
(as) makul, merhametli, şefkatli, adil bir insan. Ama burada görüntüden
bahsediyor şahıs. “Ses gelecek kulağımıza” diyor. Bu çok tehlikeli bir şey. Bu
bir şizofren ruhu gösterir. Şizofrenide insanın kulağına sesler gelir.
Dolayısıyla bir tehlikedir bu tabii. Ama bunu atom bombası atmaya kadar
götürürler mi? Böyle bir risk olduğu için zaten Malatya’da bir radar üssü
oluşturuluyor, NATO’ya bağlı. Eğer İran herhangi bir şekilde böyle bir
girişimde bulunursa füzeler hedefine varmadan havada yakalanacak şekilde bir
teknolojik uygulama yapılacak. Dolayısıyla İsrail’in veyahut bir başka ülkenin
nükleer saldırıya uğraması diye bir tehlike mevzu bahis olmayacak.
Türkiye burada bir
güzel tavır gösterdi. Sevecen bir tavır gösterdi ki bu Türkiye’nin İsrail’e
olan sevgisini ve korumacılığını da çok açık gösteren bir şey. Her türlü riski
göze alarak, özellikle İsrail’i de koruyacak şekilde bu füze kalkanı projesini
Türkiye kabul etti. Kendi toprakları üstünde, Malatya’da bu NATO tesisleri
kurulacak. Dolayısıyla ne Avrupa’nın, ne de İsrail’in nükleer tehdit altında
kalması diye bir konu bundan sonra düşünülemez. Teknik yönden
düşünülemez.
Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "3 Ekim 2011" tarihinde A9 TV'de "
İsrailli Ünlü Araştırmacı Yazar Mordechai Kedar ile yapılan Canlı Röportaj
"
dan alı
nmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını http://www.a9.com.tr adresinden seyredebilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder