09 Ekim 2011

Şehit Haberleri


Bazılarının keyfini kaçırıyor şehit haberleri, değil mi? Yüksek sesle ağıt yakanlar, cenazeler adamların asortiğini, keyfini, rahatını bozuyor olabilir. Dolayısıyla “bize göstermeyin, oluyorsa oluyor” kafasındaysalar eğer bir kısmı, bu vahim. 

Bir de “Güneydoğu bölünüyorsa bölünsün” kafasında da olabilir bunlar. “Biz tam eğlenirken böyle şeyler ağzımızın tadını kaçırıyor” kafasında olabilirler. “O yüzden ne haberleri yayınlayın, ne de bu konulardan bahsedin, bizim içimiz rahat olsun, diskolarda eğlenelim, viskimizi içelim, boğazda gezelim” falan kafasında olabilirler. 

Dolayısıyla Darwinist, materyalist yetişen bir kısım gençler bu tip bir cevap vermiş olabilirler. Şehit haberleri tabiiki verilecek. Ama çözüm de sürekli anlatılacak, sırf ağıt değil. Ayrıca ağıt yapılsın da demiyoruz. Zaten Müslüman delikanlıdır. Niye ağıt yaksın? Şehit varsa şehide sevinilir. Yiğitliktir. 

Hz. Hamza şehit olduğunda ağıt mı yakıldı?  Hz. Ali (ra), Hz. Hasan (ra), Hz. Hüseyin (ra) şehit olduğunda ağıt mı yakıldı? Sahabe onar, yirmişer, yüzer şehit ediliyorlardı hergün. Ağıt mı yakıldı? Yok. Delikanlılığın şanındandır, Müslümanlığın şanındandır. Şehitlik, bir nimettir. Dolayıyla orada ağıta gerek yok. O anlatılabilir. Ama şehit cenazeleri tekbirle, yeri göğü inletilerek kaldırmak lazım. Tekbir sesleriyle yer göğün böyle inlemesi lazım. 

Ve sürekli gazetelerde de komünizmin, terör düşüncesinin, Leninizm’in yanlışları, hatalı yönleri bilimsel anlatımlarla -demogojiyle değil ama böyle siyasi demogojiyle değil-akılla, bilimle anlatılması lazım. Çok güzel delillerle açmazları, yanlışları hergün bir gazete köşesinde bir haber, iç kısmında biraz haber bu şekilde olur. 

Yoksa açık oturumlar yapıyorlar ben görüyorum. Adamlar çay, kahve içiyorlar, sürekli konuşuyorlar. Bilimsel içeriği yok, mantık yok, hiçbir şey yok. Sadece PKK ile “işte görüşelim mi görüşmeyelim mi? Görüşmezsek ne yapacağız?” Hep havanda su dövme tarzında oluyor. Birisi çıkıp da, “bunlar komünist madem, madem Darwinist, materyalistler, bunların fikirlerinin yanlış olduğunu bunlara anlatalım, konu çözülsün” demiyor. Bakın dikkat edin, seyredin; hep demagoji tarzındadır, hep yüzeyseldir, hep sathi konuşmalardır. Hemen hemen her kanalda sürekli konuşma var. Ama tek konudan kaçınıyorlar. Leninizm’in, Marksizm’in, Stalinizm’in, Darwinizm’in bilimsel eleştirisi. Buna yanaşmıyorlar. Bunun dışında herşeyi anlatıyor adamlar. Bu çok manidardır. Ya fikirlerine güvenemiyorlar bir kısım kişiler. Ve yahut zaten o da Marksist, Leninist, Darwinist olduğu için anlatmak istemiyor. Veyahut bizim bilmediğimiz başka nedenleri var. Veyahut müsaade etmiyorlar bazı çevreler bunlara.  Biz ama geceli gündüzlü anlatıyoruz işte A9’da. Ama A9 sadece yeterli değil tabii. Geniş çaplı olması lazım.

Hapishaneye giriyorlar. Hapishanede adamlar okul kuruyor adeta. Orada muazzam bir Marksist eğitim veriyorlar. Birbirlerini Marksist, Leninist, Stalinist yönde eğitiyorlar. Mesela adam beş yıl hapis cezası yiyor. Altı yıl hapis cezası yiyor. Altı yıl orada Marksist eğitim alıyor, Leninist eğitim alıyor. Terörün yöntemlerini öğreniyor. Hapisten çıktıktan sonra adam daha azgın, daha saldırgan oluyor. Birçoğu öyle PKK’nın saflarına katılıyor. Bu sefer dağ kadrosuna katılıyor.Hapishaneler onlar için bir okul hükmünde oluyor.

Kahvehaneleri kullanıyorlar, köy odalarını kullanıyorlar, kendi evlerini kullanıyorlar. Her yeri eğitim için kullanıyorlar. Ama eğitime çok önem veriyorlar. Devlet de eğitime önem vermiyor, karşıt eğitime. Yani anti-Leninist, anti-Darwinist eğitime önem vermiyor. Hayat damarı bu. Yani olayı kökten çözecek olan budur. Buna önem verilmiyor. 

Mesela Sayın Devlet Bahçeli dedi ki; “Kandil’e Türk Bayrağı’nı dikelim”. Tabii onun bir sembolik değeri olur, sembolik bir anlamı olur. Yoksa Kandil’e bayrak diktiğinde adam oradan kaçar da. Başka yere kaçar. Ama hiç olmazsa Kandil lafı sık sık duyulmaz. Çünkü bir meydan okumanın adı Kandil şu an. Ama mesela “Kandil’den de kaçırttık” denilirse; bu güzel sükseli olur, iyi olur. Yani onlar açısından moral bozucudur. Ama netice alıcı hiç değildir. Çünkü onlar bütün bölgeyi kullanıyorlar, bölgenin tamamı yani. Suriye’yi kullanıyorlar, Ürdün’ü kullanıyorlar, Mısır’ı kullanıyorlar, her yeri kullanıyorlar. İran’ı kullanıyorlar, bütün ülkeleri kullanıyorlar. Bütün bölgede faaliyet halindeler. Türkiye’de de hemen hemen bütün illerde faaliyetler yapıyorlar. Onlar dar bir bölgeye sıkışmış, dar bir bölgede faaliyet yapmıyorlar. Ama orada bir Türk bayrağının olması güzel olur. O nasıl yapılacak? Irak yönetimiyle anlaşması lazım Türkiye’nin. Orada bir üs, bir karakol talepleri olması lazım. Kandil’de dev bir Türk karakolu yapabilirler güvenlik gerekçesiyle. Verir Irak yönetimi. Öyle bir sorun çıkmaz. Büyük bir karakol, büyük de bir Türk bayrağı da oraya takarsak Kandil kısmen de olsa kontrol altına alınmış olur. Sembolik olarak faydası çok olur. 

Ama net netice alıcı değil. Çünkü ben net neticeyi zaten bilimsel mücadele ile olacağını söylüyorum. Yani askeri, siyasi çözüm olmayacağını hem Kuran’dan, hem Risale-i Nur’dan, hem akılla, hem mantıkla anlattım. Olmayacağı belli. Ama sembolik olarak düşünülüyorsa, o olur. Yani orada Irak hükümetinden izin alınır. Belirli bir yer asker üst gibi bir izin alınıp orada büyük bir karakol kurulabilir. Hem helikopter inebilen, hem kara harekatına uygun yani her yönden karakol özelliği taşıyan bir yer orada ihdas edilebilir.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "6 Ekim 2011" tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını http://www.a9.com.tr  adresinden seyredebilirsiniz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder