09 Ekim 2011

Maddenin Gerçeği ve 2012

Maddenin gerçeği konusu materyalizme karşı anlatılacak en önemli delillerden biridir. Lenin, bu konuyu duyduğunda adamın şafağı atıyor. “Sakın” diyor. “Yaratılışçılarla bu konuya girmeyin. Bu konuya girerseniz” diyor, “batarsınız. Yapacağınız hiçbir şey de kalmaz. Sizi hoşaf yaparlar” diyor. Lenin’in en çekindiği konudur. Marksistlerin en çekindiği konudur maddenin hakikati. Maddenin beyinde algılanma şekli. Çünkü küçük, mercimek kadar bir yerde sonsuz alemi görüyoruz. Sonsuz alemi yaşıyoruz. Marksizm’in, Leninizm’in hiç açıklayamacağı bir şey. Ruh, onu kim seyrediyor? Görüntüyü kim seyrediyor tam renkli olarak? Sesi kim duyuyor? Dokunma hissini duyan kim? Tat alma hissini duyan kim? Leninizm’im, Marksizm’in işte en ızdırap duyduğu, çökmelerine neden olan en mühim konulardan biri de budur. Big Bang teorisi bir, bu iki, Darwinizm’im çöküşü üç. Bu üç konuda hoşaf olmuşlardır. Big Bang’le zamanın bir başlangıcı olduğu, maddenin bir başlangıcı olduğu ortaya çıktı. O çok ağır geldi onlara. Oradan bir darbe yediler. İkinci olarak maddenin hakikati, ruh. Ruhu açıklayamıyorlar çünkü. Gören biri var. Rengi biliyor adam. Işık diye bir şey var. Işığı algılıyor. Işık beynin içinde oluşuyor. Renk de beynin içinde oluşuyor. Dışarıda renk ve ışık yok. Yani bu bilimsel olarak açıklanamayacak bir şey. Çünkü metafizik üstü metafizik. Hiç açıklanacak gibi değil. Laboratuara girecek bir konu da değil. İncelenebilecek bir konu da değil. Çünkü insan beyninin içine giremiyor. Mesela sesin duyulması. En kalite müzik aletinden daha net duyuyoruz sesi. En kaliteli televizyondan, en kaliteli sinemadan daha güzel bir görüntü var beynimizin içinde, çok çok kaliteli. İki gram etten oluşuyor bu görüntü makinesi. Televizyonda görüyorsunuz. En kaliteli televizyonu alıyorsunuz yine bulanık. İki boyutlu. Üç boyutlu yapamıyorlar. Daha hala yapamadılar. Yapsa bile binlerce alet, edevattan oluşuyor. Binlerce mühendis yapıyor. Buna rağmen yine yapamıyorlar. Yaptığında da sadece görüntüyü oluşturuyor. Görüntüyü görecek kim? O ayrı bir konu. Görüntüyü görecek varlığı yapmak zaten imkansız. Yani ruhu yapmak imkansız. Bir de görüntüyü gören var. Allah hem görüntüyü göreni yapmış. Hem de görüntüyü dünyanın en kaliteli televizyonundan, sinemasından daha kaliteli halde, üç boyutlu olarak yapmış. O kadar kaliteli, üç boyutlu ki, gerçek mi, hayal mi insanlar farkedemiyorlar. Hangi insan şimdi bizim televizyonumuzdaki şu görüntümüzün hayal olduğunu söyleyebilir? “Televizyon ne kadar uzakta?” diyorsun. “İki metre uzakta” diyor. Halbuki beyninin içinde televizyon. Beyninin içinde bizi seyrediyor, haberi yok bir çok kişinin. Bu mühim hakikati bir kısım insanlar kısmen anlıyor. Bir kısım insanlar detaylı anlıyor. Bir kısmı anlamazlıktan geliyor. İyi anlayanı çok etkiler bu. Çok muhteşem bir şeydir. Çok büyük bir olaydır. Çok derin bir olaydır. Bu sırrı insanlar 2012’lerden sonra anlamaya başlayacaklar. Kıyametten kasıt bu. Maddenin hakikati bilinecek. Maddenin gerçeğini görecekler, inşaAllah.


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, ''29 Eylül 2011'' tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını http://www.a9.com.tr  adresinden seyredebilirsiniz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder