Münafık böyle
kobra yılanı gibidir, fakat aptal bir kobra yılanı. Mesela yılan tehlikedir ama
aptal bir hayvandır. Hayvani bir zekâsı vardır ama aklı yoktur. Münafık da
öyle; bir hayvani zeka vardır, çok üstün hayvani zeka vardır fakat aptaldır.
Hayvan akılsızlığı vardır. Onun için o hayvan akılsızlığı ile de hayvani
akıllar verir. Bölünmeyi tavsiye eder. Müslümanları böyle kamplara ayırmayı,
takva adına tavsiye eder.
Mesela Ehl-i
Sünnet mümkün mü başka bir mezhep ile birleşip ittifak ederek hareket etsin?
Asla kabul etmez bir münafık. Çünkü münafığın sistemi, zaten gidiyor. Münafığın
sadece ihtiyacı olan şey gösteriştir, züppelik yapmaktır. Onu nasıl yapacak?
Takva nasıl görünecek? Bir kısım hazır ağzında meşhur olmuş üsluplar vardır. O
tip adamların kullandığı üsluplar. Nedir bu? Ehl-i Sünnet adam Ehli Sünnet olan
bir insan başka bir kişiyle ittifak edemez, konuşamaz, görüşemez, kale alamaz.
Hatta onları haşa öldürmesi gerekir, asması gerekir, kesmesi gerekir, pırasa
gibi doğraması gerekir. Cübbeliyi kastetmiyorum, Cübbelinin böyle bir sözü var
ama ben onu kastetmiyorum. O cahilliğinden söylüyor.
Bu kafaya karşı,
bu şeytani kafaya karşı Müslüman çok uyanık olacak. İttifakın dışında küfrün
yenilmesi diye bir şey olmaz, Allah’ın dilemesi dışında. Çünkü Allah bu yolunu
göstermiş. Bunu anlamazdan gelmek olmaz. Hz. Mehdi (as) için de aynı yöntemi
Allah göstermiş.
Ne yapıyor Hz.
Mehdi (as)? Bediüzzaman açıklıyor; “Hıristiyan ruhanilerle ittifak ederek
deccaliyete karşı mücadele eder” diyor. Ama münafık tabii ne İmam Rabbani
dinler, ne Bediüzzaman dinler, ne Kuran dinler. Münafık kendi kafasının
doğrultusunda gider. Münafık için; iyi yesin, iyi gezsin, evlensin, iyi bir
okul bitirsin, iyi bir işi olsun, iyi doysun, iyi uyusun, eti kemiği,
diploması, bununla övünür.
Her zaman
söylüyorum. Müslüman tebliğiyle, dini yaymasıyla, İttihad-ı İslam’a olan
kararlı sevgisiyle, isteğiyle övünür. Yaptığı ilmi mücadelenin başarısı ile
övünür. Aldığı neticelerle övünür, güzel neticelerle övünür.
Münafık da hep
çıkarları ile ilgili “diploma aldım, şu parayı kazandım, şöyle bir işe girdim,
şöyle bir köşe döndüm, şu müşrik kafayı geliştirdim” gibi bir stil geliştirir.
Mesela münafığa sen Kuran’dan bir şey söylemiş olsan o geçerli olmaz. Münafığa
puttan bilgi vermen gerekiyor. Put ne diyor onun için? Putun üstünde durur
münafık. Münafığın en hoşlanmadığı kitap Kuran’dır, söyleyeyim. Hadisten kısmen
hoşlanır. Ama put hurafelerinden tam hoşlanır. Put hurafesine tam sarılır.
Kuran’a göre hareket etmek yani Kuran’ı doğrudan kaynak almak münafığın kabul
edeceği bir şey değildir. Aptaldır ama Müslümanları teşvik edici, şevklendirici
yönü vardır. Nasıl bir yılan gördüğünde insan adrenalin gelir, böyle çok
hareketli olur. Hz. Musa (as) mesela yılanı gördüğünde canlanıyor değil mi?
Münafık da Müslüman’ı canlandırır, adrenalin etkisi yapar. İlmi mücadelesine
daha kararlı sarılır, daha şevkli olur.
Mesela Hz. Mehdi
(as) da münafıklara karşı hareket eden bir kişi biliyorsunuz. Bediüzzaman
söylüyor; “cereyan-ı münafıkaneye karşı mücadele edecek” diyor. Çok önemlidir
bu. Küfre karşı mücadele edecek demiyor; “cereyan-ı münafıkane”.
Demek ki ahir
zamanda muazzam bir münafık gücü oluşacak. Küçük bir kitle değil. Müslümanların
içerisinde muazzam bir güce ulaşacak münafıklar. Yani o kadar kapsamlı, o kadar
şiddetli, o kadar dehşetli bir güce sahip olacaklar ki ana güç nerdeyse
münafıklar olacak. Onun için münafıkları birinci mücadele edilecek yön olarak
Bediüzzaman Hz. Mehdi (as)’ın hedefi olarak göstermiş. “Cereyan-ı münafıkaneyle
mücadele edecek” diyor.
Bu Bediüzzaman’ın
bir harikasıdır tabii. Ahir zamanda münafık hareketin bu kadar güçleneceğini
bilmesi ve münafıklar birbirlerinden nefret etmelerine rağmen münafık harekette
ittifak edeceklerini bilmesi çok şaşırtıcıdır. Münafıkların bir özelliği
vardır, birbirlerinden acayip nefret ederler. Yani pislikten tiksinir gibi birbirlerinden
tiksinirler. Ama her münafık birbirinden tiksinir. Ama böyle uyuz çakal sürüsü
gibi de bir arada yaşarlar. Münafık münafığı bırakamaz, Allah’ın hikmeti.
Normalde kâfirlerle yaşamaları gerekiyor münafıkların, öyle gibi görünüyor. Ama
kâfire gitmez. Yine münafığın yanına gider. Yani o kendi sınıfını seçiyor,
Allah’ın hikmeti. Ondan ayrılamaz. Ona göre hareket eder.
Müslümanların ne
halde olduğunu görmüyorsunuz. Ne hale geldiklerini görmüyorsunuz. Ki zaten
hoşlarına da gidiyordur Müslümanların o hale gelmesi. Ben telin amacıyla
söylüyorum. Zaten münafığın derdi dinsizliği oturtmaktır. Dinle ortaya çıkıp dinsizliği
yaymaktır. Takva adına çıkar.
Mesela der ki “ben
boş adamım, ben çok çirkin adamım, eksik, güçsüzüm zayıfım, zavallıyım. Sen de
öylesin. Bizden bir şey çıkmaz, biz ölmüşüz bitmişiz, bizim yapacağımız bir şey
yok” der. Adamı felç eder münafık. Veyahut takva adına ortaya çıkar; öyle bir
din anlatır ki ne kendi yaşayacağı gibi ne karşısındakinin yaşayacağı gibi.
Kendi de yapmaz karşısındakine de yaptırtmaz. Münafık kendi anlattığı dine
inanmaz.
Münafık çok
uyanıktır, çok şeytandır, çok iblistir. Hurafeye inanır mı o köpekler? İçinden
güler hurafelere. Ama alçakça inanıyormuş gibi gösterir. Öyle kahpedir onlar.
Hiçbir münafık anlattığı hurafeye inanmaz. İçin için gülerek anlatır onlar.
Öyle saf olmaz münafık. Bayağı uyanıktır onlar. Çok alçaktırlar. Her hurafeyi
sanki inanıyormuş gibi, böyle tiyatro sanatçısı gibi anlatırlar. Dikkatlice
bakın, sanki inanıyor gibi anlatır. Hiçbir şekilde inanmaz. Ya yüzüne aptal bir
ifade verir böyle saf, hakikaten inanmış gibi yapar veyahut çok akıllı bir adam
ifadesi vererek gerçekten inanıyormuş ifadesi vermeye çalışır. Ama sureti
katiyede inanmazlar.
Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "4 Ekim 2011" tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını http://www.a9.com.tr adresinden seyredebilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder