09 Ekim 2011

Münafıklar


Münafık böyle kobra yılanı gibidir, fakat aptal bir kobra yılanı. Mesela yılan tehlikedir ama aptal bir hayvandır. Hayvani bir zekâsı vardır ama aklı yoktur. Münafık da öyle; bir hayvani zeka vardır, çok üstün hayvani zeka vardır fakat aptaldır. Hayvan akılsızlığı vardır. Onun için o hayvan akılsızlığı ile de hayvani akıllar verir. Bölünmeyi tavsiye eder. Müslümanları böyle kamplara ayırmayı, takva adına tavsiye eder.
Mesela Ehl-i Sünnet mümkün mü başka bir mezhep ile birleşip ittifak ederek hareket etsin? Asla kabul etmez bir münafık. Çünkü münafığın sistemi, zaten gidiyor. Münafığın sadece ihtiyacı olan şey gösteriştir, züppelik yapmaktır. Onu nasıl yapacak? Takva nasıl görünecek? Bir kısım hazır ağzında meşhur olmuş üsluplar vardır. O tip adamların kullandığı üsluplar. Nedir bu? Ehl-i Sünnet adam Ehli Sünnet olan bir insan başka bir kişiyle ittifak edemez, konuşamaz, görüşemez, kale alamaz. Hatta onları haşa öldürmesi gerekir, asması gerekir, kesmesi gerekir, pırasa gibi doğraması gerekir. Cübbeliyi kastetmiyorum, Cübbelinin böyle bir sözü var ama ben onu kastetmiyorum. O cahilliğinden söylüyor.

Bu kafaya karşı, bu şeytani kafaya karşı Müslüman çok uyanık olacak. İttifakın dışında küfrün yenilmesi diye bir şey olmaz, Allah’ın dilemesi dışında. Çünkü Allah bu yolunu göstermiş. Bunu anlamazdan gelmek olmaz. Hz. Mehdi (as) için de aynı yöntemi Allah göstermiş.

Ne yapıyor Hz. Mehdi (as)? Bediüzzaman açıklıyor; “Hıristiyan ruhanilerle ittifak ederek deccaliyete karşı mücadele eder” diyor. Ama münafık tabii ne İmam Rabbani dinler, ne Bediüzzaman dinler, ne Kuran dinler. Münafık kendi kafasının doğrultusunda gider. Münafık için; iyi yesin, iyi gezsin, evlensin, iyi bir okul bitirsin, iyi bir işi olsun, iyi doysun, iyi uyusun, eti kemiği, diploması, bununla övünür.
Her zaman söylüyorum. Müslüman tebliğiyle, dini yaymasıyla, İttihad-ı İslam’a olan kararlı sevgisiyle, isteğiyle övünür. Yaptığı ilmi mücadelenin başarısı ile övünür. Aldığı neticelerle övünür, güzel neticelerle övünür.

Münafık da hep çıkarları ile ilgili “diploma aldım, şu parayı kazandım, şöyle bir işe girdim, şöyle bir köşe döndüm, şu müşrik kafayı geliştirdim” gibi bir stil geliştirir. Mesela münafığa sen Kuran’dan bir şey söylemiş olsan o geçerli olmaz. Münafığa puttan bilgi vermen gerekiyor. Put ne diyor onun için? Putun üstünde durur münafık. Münafığın en hoşlanmadığı kitap Kuran’dır, söyleyeyim. Hadisten kısmen hoşlanır. Ama put hurafelerinden tam hoşlanır. Put hurafesine tam sarılır. Kuran’a göre hareket etmek yani Kuran’ı doğrudan kaynak almak münafığın kabul edeceği bir şey değildir. Aptaldır ama Müslümanları teşvik edici, şevklendirici yönü vardır. Nasıl bir yılan gördüğünde insan adrenalin gelir, böyle çok hareketli olur. Hz. Musa (as) mesela yılanı gördüğünde canlanıyor değil mi? Münafık da Müslüman’ı canlandırır, adrenalin etkisi yapar. İlmi mücadelesine daha kararlı sarılır, daha şevkli olur.
Mesela Hz. Mehdi (as) da münafıklara karşı hareket eden bir kişi biliyorsunuz. Bediüzzaman söylüyor; “cereyan-ı münafıkaneye karşı mücadele edecek” diyor. Çok önemlidir bu. Küfre karşı mücadele edecek demiyor; “cereyan-ı münafıkane”.
Demek ki ahir zamanda muazzam bir münafık gücü oluşacak. Küçük bir kitle değil. Müslümanların içerisinde muazzam bir güce ulaşacak münafıklar. Yani o kadar kapsamlı, o kadar şiddetli, o kadar dehşetli bir güce sahip olacaklar ki ana güç nerdeyse münafıklar olacak. Onun için münafıkları birinci mücadele edilecek yön olarak Bediüzzaman Hz. Mehdi (as)’ın hedefi olarak göstermiş. “Cereyan-ı münafıkaneyle mücadele edecek” diyor.

Bu Bediüzzaman’ın bir harikasıdır tabii. Ahir zamanda münafık hareketin bu kadar güçleneceğini bilmesi ve münafıklar birbirlerinden nefret etmelerine rağmen münafık harekette ittifak edeceklerini bilmesi çok şaşırtıcıdır. Münafıkların bir özelliği vardır, birbirlerinden acayip nefret ederler. Yani pislikten tiksinir gibi birbirlerinden tiksinirler. Ama her münafık birbirinden tiksinir. Ama böyle uyuz çakal sürüsü gibi de bir arada yaşarlar. Münafık münafığı bırakamaz, Allah’ın hikmeti. Normalde kâfirlerle yaşamaları gerekiyor münafıkların, öyle gibi görünüyor. Ama kâfire gitmez. Yine münafığın yanına gider. Yani o kendi sınıfını seçiyor, Allah’ın hikmeti. Ondan ayrılamaz. Ona göre hareket eder. 

Müslümanların ne halde olduğunu görmüyorsunuz. Ne hale geldiklerini görmüyorsunuz. Ki zaten hoşlarına da gidiyordur Müslümanların o hale gelmesi. Ben telin amacıyla söylüyorum. Zaten münafığın derdi dinsizliği oturtmaktır. Dinle ortaya çıkıp dinsizliği yaymaktır. Takva adına çıkar.

Mesela der ki “ben boş adamım, ben çok çirkin adamım, eksik, güçsüzüm zayıfım, zavallıyım. Sen de öylesin. Bizden bir şey çıkmaz, biz ölmüşüz bitmişiz, bizim yapacağımız bir şey yok” der. Adamı felç eder münafık. Veyahut takva adına ortaya çıkar; öyle bir din anlatır ki ne kendi yaşayacağı gibi ne karşısındakinin yaşayacağı gibi. Kendi de yapmaz karşısındakine de yaptırtmaz. Münafık kendi anlattığı dine inanmaz.

Münafık çok uyanıktır, çok şeytandır, çok iblistir. Hurafeye inanır mı o köpekler? İçinden güler hurafelere. Ama alçakça inanıyormuş gibi gösterir. Öyle kahpedir onlar. Hiçbir münafık anlattığı hurafeye inanmaz. İçin için gülerek anlatır onlar. Öyle saf olmaz münafık. Bayağı uyanıktır onlar. Çok alçaktırlar. Her hurafeyi sanki inanıyormuş gibi, böyle tiyatro sanatçısı gibi anlatırlar. Dikkatlice bakın, sanki inanıyor gibi anlatır. Hiçbir şekilde inanmaz. Ya yüzüne aptal bir ifade verir böyle saf, hakikaten inanmış gibi yapar veyahut çok akıllı bir adam ifadesi vererek gerçekten inanıyormuş ifadesi vermeye çalışır. Ama sureti katiyede inanmazlar. 




Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "4 Ekim 2011" tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını http://www.a9.com.tr  adresinden seyredebilirsiniz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder