10 Aralık 2012

Güzel Ahlak Zorluk İçindeyken Anlaşılır !


 Cenab-ı Allah da aklın ihtiyarini almayacak şekilde bizi imtihan ediyor. Zorluk olması gerekiyor imtihanda. Bir elimiz yağda, bir elimiz balda olursa onun adına imtihan denmez keyif denir. Öyle imtihan olmaz. Güzel ahlak zorluk içinde belli oluyor. Mesela ben hapse düşüyorum yine devam ediyorum. Tımarhaneye koyuyorlar yine devam ediyorum. Bu bir yiğitliktir, delikanlılıktır. Ama korkup kaçsam, hicret demiyorum o ayrı mesele Fethullah Hocamız falan hicret ediyor, bu delikanlılık olmaz, kaçsa. Yorgunum dese bu da yakışmaz. Hastayım dese bu da yakışmaz. Hz. Eyüp (a.s) hastaydı, o hasta haliyle peygamberlik yapıyordu. Hz. Yahya (a.s) çok zor durumda kaldı. Hapse kondu, namazlarını, ibadetlerini kesintisiz devam ettirdi. Başını keseceklerdi, Allah’ı anarak başının kesilmesini istedi. Kabul etti, direnmedi yani. Direnmedi derken tabii ki istemez ama yani Allah’a teslimiyeti tam oldu. Mesela Hz. Zekeriya (a.s) da öyle, Hz. İsa (a.s) zamanında her ikisi de çok zor şartlar var, hiç fütur getirmiyorlar.

İnsanlar diyor ki; “peygamberler mucize görüyorlar, rahat ediyorlar. Biz halkız kanser oluyoruz, ülser oluyoruz, hastalanıyoruz. Onlar daha kolay şartlarda imtihan oldular” demesinler diye Allah peygamberlerin çoğunun şehitliğine imkan vermiş. Hep böyle. Mesela peygamber Hz. Zekeriya (a.s), ağaç kovuğunun içerisine saklanıyor. Ağacı biçerek şehit ediyorlar. Duyuyor testere sesini, etine doğru yaklaşıyor testere. “Baki olan Allah’tır” diyor, sürekli. Başkası olsa bas bas bağırır. Haşa Allah’ı da inkar edebilir. Allah’ı da unutabilir, değil mi? “Baki olan Allah’tır, Baki olan Allah’tır, Baki olan Allah’tır…” Şehit oluncaya kadar sürekli bunu söylüyor, bu zikri. “Allah bakidir, Allah bakidir, Allah bakidir” sürekli. Allah çok seviyor tabii böyle olunca. Mesela peygamber olarak gelmiş oluyor huzuruna. Öbür adam diyecek ki ben işkence çektim, eziyet çektim. Allah diyor ki; “işte bak hızarla kesildi değil mi? Sürekli Beni andı.” O devrin polisi sürekli peşindeydi Hz. Zekeriya (a.s)’ın. Göz açtırmıyorlardı. Hz. İsa (a.s)’a da Roma askerleri. Nefes aldırmıyorlardı Hz. Yahya (a.s) da, Hz. İsa (a.s)’a da. Hiç fütur vermediler. Var gücüyle gayret ettiler.

Mesela Hz. İsa (a.s), Roma askerleri geliyor son derece tevekküllü, rahat. Kapıyı  vuruyorlar. Allah bir anda Katı’na alıyor. İçeriye özel … alıyor. “Burada yok İsa. Nereye gitmiş?” diyor. “Sen bırak şimdi bizi kandırma. Sen İsa’sın” diyorlar Roma askerleri. Allah bela olarak çok güzel bir şey meydana getiriyor. Halbuki oradaki kişi olması lazım, değil mi? İçeri odaya girmiş. İçeri odaya girdiğinde Hz. İsa (a.s) göğe alındı, o tek kaldı. Roma askerlerine “burada yok, bulamadım. Buradaydı, burada olması lazım” diyor. İhbarcı o zaten. “İmkansız. Buradaydı, burada olması lazım” diyor. “Sen bizi kandırmayı bırak İsa” diyorlar. “Gel, biz seni götüreceğiz” diyorlar. “Ben İsa değilim, ben İsa değilim.” Bas bas bağırıyor. Son sözü de odur. “Ben İsa değilim” diye, inşaAllah. Dinlemiyorlar, feci şekilde işkenceyle öldürmüşlerdir. Elinden, ayağından, göbeğinden, ayaklarından çivilemişlerdir, dizlerinden. Saatlerce işkence çekmiştir. Çok feci bir şekilde Allah öldürmüştür.

 Talebeleri de tabii çok şiddetli imtihan oluyorlar. Çok sevimli onlar da. Hakikaten Hz. İsa (a.s) zannediyor bir kısmı. Hâlbuki söylüyor Hz. İsa (a.s); “ben geri geleceğim. Allah beni göğe alacak. Geri geleceğim” diyor. Buna rağmen müthiş bir imtihandan geçiyorlar. Çünkü muazzam dehşet yaşıyorlar. Hem Hz. Yahya (a.s) şehit ediliyor, hem Zekeriya (a.s) şehit ediliyor, Hz. İsa Mesih (a.s)’ı da çarmıhta zannediyorlar, benzetildiği için yüzü. Allah “yüzü benzetildi” diyor. Kan revan içinde zaten, saçı da uzun. Bakan uzaktan o zannediyor. Ama emin de olamıyorlar. “O gibi” diyorlar zaten “çok benziyor” diyorlar. Tarihi kaynaklarda hep böyle, İncil’de de öyle geçiyor. “Ona çok benziyor” diyorlar. Allah’ın intikamı ondan, Yuda’dan. Yuda İzaryot’tan. Çok az bir para karşılığında kahpelik yaptı.

Hz. İsa Mesih (a.s) gibi dünya tatlısını, feci şekilde şehit edeceklerini bildiği halde, gidiyor Roma askerlerine bir avuç para karşılığında ihbar ediyor. Öncü oluyor, “gelin ben size göstereceğim” diyor. Şimdi orada muazzam bir tevekkül gerekir. Hz. İsa (a.s) hiç fütur vermiyor. Onun muazzam imanı. Müthiş. İnsanın eli ayağı boşalır. Gayet sakin. Kapıyı vurduklarında, içeriye girdiklerinde daha kapıyı vurduklarında Allah, Katı’na alıyor. Görüntü alemi, bu boyuttan alıyor. Bin yılda Allah’ın Katı’na çıkmıştır. Bin yılda da Allah’ın Katı’ndan inecektir, inşaAllah. Dolayısıyla 2002 inişi.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın   A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder