04 Ekim 2012

İsrail'in yapacağı Kral Mesih'e teslim olmaktır!



DİDEM ÜRER: İran cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejat yaptığı konuşmada tüm Filistinli gruplar mutlaka birlik içinde olmalı, böylece topraklarını özgürlüğe kavuşturma fırsatları daha fazla olacak dedi.

ADNAN OKTAR: Bak bak toprak!Neye göre, Filistinliler kardeş oluyor, beraber oluyor. Bir kısmı komünist heriflerin diğer kısmı Sünni Müslüman Şiiler var aralarında, imanla olur iman hakikatleri ile olur Kuran mucizelerinin anlatımıyla olur. Hadi birleşin nereye birleşiyor adam komünist ile? Birleşmez. Niçin birleşsin. Adam toprağı düşünmez ki komünist adam. Ne toprağı düşünecek yani. Ve konu Filistin’in rahat etmesi ve Filistin ‘in yan gelip yatması değil ki. Bütün İslam aleminin bütün dünyanın kurtulması. Biz Afganistan‘da kurtulsun istiyoruz.

 Ermenistan’da kurtulsun istiyoruz. Ermeniler de çok perişan vaziyetteler. Yüz binin üstünde Ermeni buraya çalışmaya geliyor. Türkiye’ye. Çok zor durumdalar. İkinci dünya harbinden kalma binalar. Rezalet paçadan akıyor. Çok geri bir ülke. Çok perişan yaşıyorlar. Çetin coğrafi şartlarda var. İsrail’de öyle, fakirler İsrail. Tir tir titriyor. Korku içinde yaşıyorlar. İran’a saldırırız falan diyorlar ama işin doğrusuna bakarsak İsrail’in daha önceki başarıları o zaman ki Arap ülkelerinin güçsüzlüğüyle doğru orantılı. Filistinliler zaten teslim olmuş. Askeri gücü olmayan derme çatma barakalarda derme çatma dayanıksız binalarda oturan,savunmasız insanlar. Şimdi bunlar bombalamaya alıştıkları için İsrail kendilerini askeri yönden hakikaten güçlü zannettiler.

 Mesela Lübnan’ı bombaladılar ama hazır evler var. Lübnan karşı atağa geçmiyor. Hizbullah’a ait evleri, hazır yerleri gittiler bombaladılar. Kendilerine de silahlı müdahale olmadı. Şimdi buradan da kendilerine güvenleri geldi. Bu yedi gün savaşlarında da Arapların Mısırların Suriyelilerin en güçsüz dönemiydi. En teknolojik yönden geri oldukları dönem. Çok cahil oldukları, savaş tecrübelerinin hiç olmadığı. İlkel teknolojinin uygulandığı bir dönemdi. Yani ne haber alma sistemleri vardı. Ne radarları çalışmasında bir meymenet var. Çok berbat konumdaydılar. Çok tecrübesiz ve hımbıl konumdaydılar. Amerika’nın da desteğiyle o devirde onların hava alanlarını falan orayı burayı vurdular hakikaten. Ve bir şöhret kazandılar. İşte Arafat’ın evini bombaladılar. Bulunduğu binaları bombaladılar. Mesela yamukluk yapanın gidip evini bombalıyorlar. Yahut direnenin evini bombalıyorlar. Ve yahut şüphelendikleri kişinin gidip evini bombalıyorlar. 

Zannettiler ki hakikaten müthiş bir askeri güce sahipler. İsrail’in öyle askeri gücü yok. Yani dünya çapında öyle bir şöhreti var ama güçlü bir ülkeyle hiç çatışmadı İsrail. Güçlü bir hava kuvvetine sahip güçlü kara kuvvetine sahip güçlü deniz kuvvetine sahip bir ülkeyle savaşmış değil. Dolayısıyla İsrail’in askeri gücü hayali bir güç aslında. Öyle bir gücü yok. Üsluplarından yapılan savaşların genel yapısından hali hazırdaki durumlarından ekonomik güçsüzlüklerinden bunu anlamak mümkün. Onun için İsrail her an güçlü bir ülke tarafından ezilebilecek konumda görülüyor. İsrail’in yaptığı kabadayılığın da aslı esası yok aslında. İran’dan feci şekilde çekinir. Ama Suriye’den o kadar çekinmeyebilir. Çünkü Suriye’nin hem askeri gücü zayıf hem iç mücadelelerden dolayı ekonomik yönden her yönden yıpranmış durumda, askeri gücü çok geriledi. Onlardan çekinmezler. 

Ama İran zaten gemini geviyor, saldıracak ülke arıyor. Ve çekinmez İran savaştan. Yani mesela bir milyon iki milyon üç milyon insanın ölmesi onları ilgilendirmez. Öyle bir inanç ve yapıya sahipler. Dolayısıyla biz İsrail’in böyle bir savaşa girmesini istemiyoruz. Çünkü olan İsrailli çocuklara, kadınlara olur. İsrail yöneticilerinin bir kısmı da saflar. Yani kafaları o kadar çalışmıyor. Dindar İsrailliler daha derin düşünüyorlar. Daha ince detaylı düşünebiliyorlar ama bu Darwinist-materyalist olan İsrailli bir kısım yöneticilerin çocuksu ve saf bir bakış açıları var. Başlarına gelecek felaketi hesaplayamıyor. Yaparız olur biter zannediyor. Öyle bir şey olmaz. Gaz maskesi dağıtmaya kalkıyor halka. Gaz maskesi dağıtman için binaların yerinde kalması gerekir. Yani halkın bir yerde olması gerekiyor. Yaşayacak konumda olması lazım. Öyle bir savaşta bina kalmaz. Sığınakta kalmaz. Sığınakta yerle bir olur. Zannettikleri gibi olmaz. 

Hem karadan hem havadan hem denizden çok büyük bir facia meydana gelir. İsrail’in sonunu hazırlayan bir kafa içindeler. Deccaliyet, böyle bir oyun oynuyor. Hz. Musa (a.s)’ın evlatlarını Hz. İbrahim (a.s)’ın evlatlarını kökten kazıyacak. Haritadan silecek bir oyun. Bu oyuna İsrailli bazı saf yöneticiler de destekliyor. Konunun nereye gideceğini bilmeden destekliyor. Yani akılsızca destekliyor. Başının nasıl belaya gireceğini düşünmeden destekliyor. Böyle ani bir savaşta yüz binlerce insanı sen nereye koyacaksın. Kaç gün nerde saklayabileceksin bütün binalar her yer yerle bir olur. Kara savaşı olacaktır. Karadan gireceklerdir. Sığınağın içerisinde ki, Hz. Musa (a.s)’ın evlatlarını Hz. İbrahim (a.s)’ın evlatlarını, toptan imha ettirecek bir oyun hazırlıyorlar. Bu oyunu oynayanların kendi başına geçirdik. Böyle bir oyuna müsaade etmeyiz. Böyle kepazeliğe müsaade etmeyiz. İsrailli böyle saf tiplerin de kabadayılığı çok akılsızca. 

İsrail’in yapılacak olan ne güzel tavır, Kral Mesih’e teslim olmalarıdır. Hz. İsa Mesih (a.s)’ın geldiği bir dönemde, Kral Mesih’in yani Moşiyah’ın, Hz. Mehdi (a.s)’ın çıktığı bir dönemde, Tevrat’ın bu hükmüne uymazlarsa, Pers ve kendi içlerindeki münafıklar, yani altın buzağıya tapan sapıklar bu mübarek milleti yok etmeye azimli görünüyor. Tarihte de bunlar olmuştur. Biz buna müsaade etmiyoruz. Böyle bir savaşa da müsaade etmiyoruz. İsrail’in yapacağı; Kral Mesih’e teslim olmaktır, Tevrat’ın hükmüne uymaktır. Tevrat’ın hükmüne uymadıkları zaman, Pers ve altın buzağıcılar bu milleti yok etmeye azmetmiş durumdalar. Akıllarını başlarına alsınlar. Gerçek Tevrat’a sıkı sıkıya sarılsınlar, Kral Mesih’e tabi olsunlar, altın çağı, Allah’ın vaad ettiği o güzel günleri, en güzel şekilde yaşasınlar. Hz. Süleyman (a.s)’ın mescidi yeniden yapılsın. O bölgede bereket bolluk, güven ve huzur içinde yaşasınlar. Öbür türlü bir felaket kapıda.


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "1 Eylül 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder