22 Nisan 2013

Türkiye'nin Süsü Benim Kürt Kardeşlerim !


 MaşaAllah, elhamdülillah. Özellikle söyledim Hocamız diye, dindar olduğunu biliyorum. Çok efendi, terbiyeli bir insan, saygı duyduğumuz, değer verdiğimiz bir insan. Sayın Ahmet Türk’ün çok çilelerden, çok acılardan geçtiğini de biliyoruz. Hürmetli, nezaketli, efendi bir insan olduğunu da biliyoruz, yani kıymetli Kürt kardeşimiz. Onur duyuyoruz Kürt olmasıyla da. Hiçbir şekilde de, hiçbir yerde de sorun çıkmaz. Kürt olmak onurdur, bir güzelliktir. Sükselidir, güzeldir. Ama millet olarak sorulduğumuzda, ben mesela hem Arap asıllıyım aynı zamanda, hem Türk asıllıyım. Sorulduğunda Türk’üm diyorum, bunu bu kadar abartacak ne var? Osmanlı döneminde olsaydı, Osmanlıyım diyecektim. Türkiye Cumhuriyeti dönemindeyim, Türk’üm diyorum. Bu kadar rahatsız edici bir üslupmuş gibi, rahatsız edici bir düşünceymiş gibi sunulması çok yanlış.

Osmanlı döneminde olsaydık ne yapacaktık? Aynısı. Adam tutturacaktı, mesela ben Osmanlı değilim diyecek. Osmanlı kimdir diyecek. Olur mu öyle şey? Bir isim konmuş,  güzel bir insan, Osman Bey’den kaynaklanan bir isimle, güzel bir isim oluşmuş, benimsenmiş Osmanlı İmparatorluğu denmiş, tabirlerle Osmanlı demiş. Selçuklularda mesela çok güzel, Selçuklu denmiş. Hiçbir şekilde böyle bir şeyi ben sezmiyorum ve görmüyorum. Varsayalım, başta ben rahatsız olurum, böyle bir şey olmaz. Zorlama izahlara gerek yok. Demokrasi gelişsin. Ne kadar? Alabildiğine gelişsin. Özgürlükler alabildiğine gelişsin. Hukuk otursun, güzelleşsin, hukuktaki eksiklik, noksan noktalar düzeltilsin. Bunların hepsi çok güzel. Aslında Selahattin Demirtaş, o da çok efendi çocuk. Bakıyorum, çok nezaketli, terbiyeli, Sayın Ahmet Türk’te öyle, çok terbiyeli. Bir şey yok, biz Müslümanlığınızdan asla şüphe etmiyoruz. Mesela Selahattin Demirtaş belli, nur gibi Müslüman evladı.

Ben, Abdullah Öcalan’ın bile namaz kıldığını düşünüyorum. Bir bildiğim var ki, söylüyorum. Ama hata yapmıştır, yanlış yapmıştır, günaha girmiştir, herkes hatasının karşılığını ödemekle mükelleftir. Ben işkence yapılsın da demiyorum. Mesela televizyon verilmiş, gerçekten sevindim ben. Çünkü eza edilmesinden rahatsız olurum. Acı çektirilmesinden rahatsız olurum. Hakketmediği bir şey neden yapılsın? Diğer mahkumlara ne yapılıyorsa, aynısı ona olsun. Ben ceza evine girdim, bana televizyon verdiler, biz televizyon seyrettik orada. Mesela deseler ki Abdullah Öcalan’a vermiyoruz, adam düşünür, suçu nedir diye. Çünkü kanunda düzenleme olması lazım. Kanunda böyle bir şey yoksa, hangi haklardan biz yararlanıyorsak, onunda yararlanması lazım. Yani ekstra eziyet olmaz. Bu günah olur. Asıl tabii karşılığı ahrettedir. Onun için tevbe etsin, nedamet getirsin, Kuran okusun dedim, İslam’ı öğrensin. Benim gördüğüm, İslam’a yatkınlığı oluşmuş, İttihad-ı İslam’a karşı isteği de oluşmuş. Yani bu konuşmalar boşa gitmemiş, güzel olmuş. Kimse onlara dinsiz kimse demiyor. Olabilir aralarında dinsiz olan ama benim bu saydığım insanlar arasında dinsiz olmadığını görüyorum. Efendi, hakikaten terbiyeli insanlar. Kürt kardeşlerimizin genel ekseriyeti öyledir. Ama bir kısmı sinirli saldırgan tipler var ama öbürleri seziliyor, anlaşılıyor.

Mesela geçenlerde buraya gelen Ak Partili bir kardeşimiz, o çok çok efendi bir insan, acayip nezaketli. Geçenlerde de anlattım, hayret ettim yani. Nezakette en ufak bir açık vermiyor. Ne güzel, Türkiye’nin süsü benim Kürt kardeşlerim. Gayet efendi insanlar, ben onlarla neden pasaporta, vizeyle görüşeyim? Mardin’e gideceğim, pasaportla gideceğim! Bir bu eksikti, Allah esirgesin. Böyle bir şeyi istemiyorum. PKK gölgesi de olsun istemiyorum. Eğer onları ezen, onlara tepeden bakan varsa, Allah onlara hidayet versin, hidayet vermiyorsa helak etsin, Allah yerin dibine batırsın. Kürt olduğu için, kardeşlerimize karşı kalbinde buğz duyan varsa, çok ahlaksız, karaktersiz, namussuz, şerefsizin tekidir. Tabii ki en başta hidayet isterim ama hidayet vermiyorsa, Allah helak etsin. Çok aşağılık adamlar demektir. Benim Üstad’ım Kürt en başta, nur gibi benim Üstad’ım. Eskiden, bu doğru, böyle bir şey vardı, böyle bir bela vardı. Bu bir şekilde gitti. Nedenlerini söylemeyeyim ama gitti. İnsanlar aydınlandı, internet, radyo, televizyon birçok şey, herkes elini vicdanına koydu, bu korkunç kafadan kurtuldular. Benim çocukluğumda hakikaten Kür denildiğinde, bambaşka bir imaj oluşuyor. Ama sonradan bu, değişti. Fiilen de görüyoruz, çok terbiyeli, efendi insanlar. Onun için böyle bir tedirginlik duymasınlar, öyle bir şey yok.


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder