26 Ağustos 2011

Ahmedinejad ve Suriye

Ahmedinejad’ın Suriye sorununu biz Amerikasız çözelim açıklaması üzerine:

Esad üst perdeden gidiyor. “Türkiye bize akıl verebilir, görüşülebilir, ama fazla da konuşmasına gerek yok” gibi bir üslup kullanıyor. Üst perdeden bir havası var. Dostane sıcak bir üslubu yok. “Türkiye tabiî ki bizim ağabeyimizdir, İran bizim kardeşimizdir toplanalım, beraber karar verelim” demiyor. "Bizim kimsenin aklına ihtiyacımız yok, siz söyleyin ama sizin söylediğiniz ayrı konu, anlatırsınız iyi olur, değişiklik olur, konuşmuş olursunuz. Ama kararı ben veririm” diyor. Karar veriyorsun, ama mahvediyorsun Müslümanları. Zorla “Esat haşa Allah’tır” dedirttiriyorsun. Bir kere orduya gücün yetmiyor, orduya derin devlet hakim. Mahvediyorlar orada Müslümanları. Genç kızların, kadınların ırzına geçiliyor. Dinsiz imansız Suriye ordusu. Büyük bölümü Allah'sız, kitapsız, hepsini Marksist, Leninist, komünist yetiştirmişler. Darwinizm beyinlerini pişirmiş. Müslümanlığa karşı müthiş bir nefret var içlerinde adamların, kindarlar. Milletin parasıyla besleniyorlar. Maaş alıyorlar, bayağı da yüksek maaş alıyorlar, her türlü imkânları var, ordu evleri var, yiyip içiyorlar milletin dinine imanına mukaddesatına saldırıyorlar.

Esad’a haşa Allah dedirttiriyorlar Müslümanlara, döverek. Bunun bundan haberi yok değil ki, o orada oturmuş, gayet sakin. Bütün Suriye perişan vaziyette, Müslümanları havadan, karadan, denizden her yerden bombalıyorlar. Suriye ordusu eğer kabadayılık yapacaksa gitsin İsrail’e yapsın bakalım göreyim kabadayılığını. Bunların kabadayılığı Müslümanlara, artistlikleri Müslümanlara. Müslüman hanımlara, genç kızlara kabadayılık yapma dedin mi her türlü adiliği yapıyorlar. Her türlü çakallığı yapıyorlar. Bunların kendi milletine kabadayılığı. Ordunun özelliği nedir? Dış güce, dışarıya karşıdır değil mi? Ben zaten İsrail’e saldırsınlar demiyorum, tabii ki kardeş olacaklar, tabii ki dostluk içinde yaşayacaklar. Ama korkaklar. Ve zafiyet içinde güçsüz adamlar. Fakat Müslümanlar dilsiz tabi, vurana dilsiz, sövene dilsiz. Sakinler, mazlumlar bir şey dedikleri yok. Habire postallarla çiğniyorlar, sokaklarda arabalarda orada burada sille tokat dövmeler, işkenceler, delik deşik etmeler. İsrail ordusunu gördün mü de bacakları ayrılıp yere düşüyorlar. Müslüman oldu mu dayılanıyorsun. Müslümanların parasıyla besleniyorsunuz siz. Müslümanlar size vergi veriyor, siz onunla palazlanıyorsunuz. İran’la Türkiye tamam birleşsin, ama şimdi Esad’ın konuşacak hali de yok. Derin devlet hakim olmuş Suriye’ye, çakallar hakim olmuş. Durdurun bu savaşı falan dese onun boynunu koparırlar anında. Öyle olacak gibi değil. İran’la Türkiye, askeri bir güç oluşturup birlikte Suriye’ye girmeleri lazım, Suriye’nin kabulü dâhilinde. Ortak bir askeri güç oluşturup girmeleri lazım. Başka türlü olacak gibi değil. Bu çete çakallarla başka türlü baş edilmez. Suriye derin devleti iddia edilen Ergenekon terör örgütünün bir kolu. Aynı kafada, aynı şeyler. Yedi başlı bir canavarın bir kafası orada işte.

Kaddafi de iddia edilen Ergenekon terör örgütünün beslemesidir. Onlar yetiştirdiler o çakalı. Libya’da gidip onu yetiştirdiler. Bu çakallığı zulmü onlardan öğrendi. Ama bak Allah tepesine geçirdi sistemini. Onun için burada yapılacak şey; Türk ordusu delikanlıdır, yiğit bir ordudur, materyalizme, Darwinizme karşıdır. Hepsi dindardır, bakın şehit cenazelerinde hepsi sünnete uygun namazlarını kılarlar. Genelkurmay Başkanlarından tut, bütün kuvvet komutanları, albaylar, yarbaylar tamamı cenaze namazlarını sünnete uygun kılarlar. Bu Allah’a olan derin imanlarındandır, derin sevgilerindendir. Mehmetçik tamamı dindardır. Ve mütevazidir bizim ordumuz, mazlumdur. Bırakın, girsinler oraya, temizlesinler. Kan dökmez bizim ordumuz. Sesi sedası yeter, yeri göğü, Şam caddelerini bir inletsinler “her şey vatan için” diye. Konu biter. Bir tümen göndereceksin konu biter. İnim inim inletirler herkes hizaya girer. İşin doğrusu İran ordusuna bile gerek yok, ama illa şey yapıyorlarsa sembolik anlamda göndersinler onlar da. Türkiye onun hakkını verir, öyle bir konu olmaz. Suriye ile Türkiye’yi birleştirmek lazım. Yöneticilerin hemen değişmesi için demokratik bir seçim, bütün partiler girsin Suriye’de. İktidara gelsin hangi parti ise halkın istediği. Türkiye ile ittifak, pasaportları vizeleri kaldırıyorsun, sınır kapısını açacaksın, Şam’da akşam Şam tatlı yemeğe gideriz o zaman. Bu kadar kolay, inşaAllah. Öbür türlü on binlerce şehide mal olur. Suriye’de Esad takım gidecek. Kurtuluşu yok, söyleyeyim. Bir bildiğim var ki söylüyorum. Onun için nezaketiyle aklı başına alsın. Korkuyorsa Türkiye’den bir heyet çağırsın, onlara gizlice söylesin, “bu adamlar çakal, iddia edilen Ergenekon terör örgütüyle işbirliği halindeler, derin devlet de etrafı sarmış vaziyette, ben bunlardan çekiniyorum” desin. Bizim dışişleri bakanımız delikanlı, yiğit evelAllah tek başına söker, öyle bir konu olmaz. Orada gereken tedbiri alır Türkiye, gereken şeyi yapar. Dolayısıyla Libya’da olan olaylar olmadan Suriye’nin bu konuda aklı başında tavır göstertmesi lazım. Ben olacakları söyleyeyim. Hızır’ın girdiği bir yerde zulmün direnmesi mümkün değildir.

Ahmedinejad aklı başında bir insan, Türkiye ile iyi bir iş birliği yaparak, Esad'ı gerekirse Ankara’ya çağırabilirler veyahut Tahran’a çağırabilirler. Bu konuları konuşup aklı başında hareket etmeleri için ve çözüm için bir plan ortaya koyabilirler, inşaAllah.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın A9 TV'de ''23 Ağustos 2011'' tarihindeki sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını http://www.a9.com.tr  adresinden seyredebilirsiniz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder