01 Ocak 2013

Bütün Dünya'nın Gözü Önünde Mehdiyet Yaşanıyor!


 Cenab-ı Allah’ın asıl istediği cennettir. Dünya cehennemi andırır. Cennet ile cehennem arasıdır. Cennet alametleri vardır mesela kadınların güzelliği, çiçeklerin güzelliği, fakat insanın aczi, havanın sıcak olması, soğuk olması, hastalıklar, dertler, ağrılar, ölümler, sıkıntıları insanların; onlar cehennem alametidir. İmtihan içindir, bu olmazsa olmazdır çünkü. Öbür türlü zaten dünyanın anlamı yok. Yani doğrudan cennet olması gerekir. Allah yarım dünya yaratmaz. Hani bazıları diyor ya “acılar olmasa” iyiydi diye, o zaman böyle dünya yaratmazdı zaten. Şanına uygun yapar, tam yapar. Ama tam olduğunda da insanlar, nimetin kıymetini bilmez o zaman. Yani bir şey ifade etmiyor o zaman. Koltuk bir şey ifade etmez, çadır bir şey ifade etmez, yiyecek bir şey ifade etmez. Anlamsız gelir. Kuşkuya düşebilir. Rahat edemez yani.

Onun için mutlaka imtihandan geçmesi lazım. İmtihan sonucunda, şahane insanlar oluşuyor. Mesela Hz. İsa Mesih (a.s), herkesin hayran olduğu bir peygamber. Resulullah (s.a.v.)’e sevgimiz müthiş. Bütün İslam aleminde, daha adını duyunca insanlar, müthiş bir cezbeye geliyorlar. Bu imtihan ortamı olmasaydı böyle bir şey olur muydu? Olmazdı. Hz. İsa Mesih (a.s)’ı o yüzden, Hz. Musa (a.s)’ı çektiği çilelerden, Hz. Yusuf (a.s)’ı çektiği çilelerden seviyoruz. Hz. Yusuf (a.s) sırf sarayda olsaydı, yaşasaydı bu kadar sevilmezdi. Tabii takvası, Cenab-ı Allah’ın takdiri önemli. Allah seviyorsa, biz de severdik ama yani görünüşe göre, veya peygamber olmasaydı, mesela orada bir aziz olsaydı sadece, bu kadar sevilmezdi. Bu kadar sevilmesinin sebebi çektiği çilelerdir, zorluklardır, sabrıdır, güzel ahlakıdır.

Özetle dünya, mutlaka dünya için gerekli. Biz de böyle bu güzel günleri mesela şimdi Mehdiyet yaşanıyor, bütün dünyanın gözü önünde. Bediüzzaman diyor ki, Hz. İsa Mesih (a.s) için, “yakın talebeleri ve mukarrep havassı”, seçkin talebeleri “onu imanın nuru ile tanır.” Bakın tanıyamıyorlar. Doğru. Bediüzzaman’ın dediği doğru çıktı. “Mehdi diyor “belki o eşhası ahir zaman” yani Hz. Mehdi (a.s) ve Hz. İsa Mesih (a.s) imanın nuru ile tanınabilir. Bak bir de ne diyor? “İmanın nuru ile belki”. Şu an tanınabiliyor mu? Tanınamıyor. Nur talebeleri tanıyabiliyor mu? Tanıyamıyor. Bediüzzaman’ın dediği çıktı mı? Çıktı. Bu harikadır. Bediüzzamanın bir kerametidir bu. Bakın“ahir zamanın eşhası, belki imanın nuru ile tanınabilir” diyor. Belki. Ve “bidayeten” olduğunu söylüyor. “Başlangıçta tanınmazlar, bidayeten.” Mesela “deccal de öyle, çıktığında bidayeten kendisi dahi kendisinin deccal olduğunu bilmez” diyor.

 Hz. Mehdi (a.s)’da çıktı, kendisinin Hz. Mehdi (a.s) olduğunu bilmiyor. Belki şüphe edebilir ama bilmez. Halk bilmiyor Hz. Mehdi (a.s) olduğunu. Şu an Türkiye’deki bu olağanüstü gerilim, görülmemiş gerilim, Cumhuriyet Tarihinde görülmemiş gerilim, Hz. Mehdi (a.s)’ın çıkış alametidir. Yani bütün gazeteler, radyolar, televizyonlar, muazzam bir gerilimden bahsediyorlar. Ama bitip tükenmek bilmeyen fakat gittikçe artan, gittikçe artan şiddetli bir huzursuzluk, şiddetli bir gerilim, şiddetli bir tehlike, şiddetli bir teyakkuz. Bu, Hz. Mehdi (a.s)’ın varlığını gösteriyor. Çok fazla sayıda şehit haberleri, bu da Hz. Mehdi (a.s)’in varlığını gösteriyor. Demek ki deccal, köşeye sıkışmış. Fakat tabii bazı insanlar anlamazlıktan geliyorlar ama böyle asortiğini bozmak istemiyor, sosyetesini bozmak istemiyor ama Allah zorla bozuyor sosyetesini, asortiğini, havasını. Adamların kafasındaki tıkanıklık açılıyor.

Bütün İslam aleminde muazzam bir heyecan var. Allah açıyor. Amerika’yı musallat ediyor, Rusya’yı musallat ediyor, orayı musallat ediyor, burayı musallat ediyor, herkesin dimağını açıyor. Ehli keyif takımı da baktılar ki böyle olacak değil, vatanı vermekle de yakalarını kurtaracak gibi değiller, şimdi onlar da düşünmeye başladılar. Önce dediler ki, Güneydoğuyu verelim de rahatlayalım dediler, yine puromuzu içelim, viskimizi içelim, yine bazı kaşarlar kaşar üslubuyla konuşmaya devam edeceklerini zannediyorlar. Baktılar ki, öyle bir ortam yok. Ver kurtul da imkansız artık. Şimdi diyorlar ki, dikkat ediyor musunuz; “artık çok geç PKK’ya diyor, “PKK ile anlaşmak artık geçti” diyor. Yani “artık imkanı yok” diyor. Anlaşma ne biliyor musunuz? Güneydoğuyu vermek, adamlara teslim olmak, bu. “Çok geç, bu da olmaz artık” diyor,“Güneydoğuyu versek de olmaz artık” diyor. “Ne yapacağız acaba” diyor. Ne yapacaksın? Darwinizmi-materyalizmi tepeleyeceksin. Ne ile? İlimle, bilimle.

Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın  A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder