05 Mayıs 2013

Şahs-ı Manevinin Olmadığı Bir Dönem Yoktur !



 Çıkmaları çözüm değil. Onu aylar önce söyledim. Adam çıkar, tatile de gidebilir. “Şöyle bir hava alalım” der. “Hakikaten yıllardan beri dağdayız, şöyle bir dinlenelim kendimize gelelim, bir kuvvet bulalım” der, “teorik, pratik biraz eğitim yapalım, yeni gençler dağlara çıksın. Onlar kadrosuzluk nedeniyle çıkamıyorlar dağa, hem dağa çıkarlarsa gücümüz dağlarda daha da artmış olur, bir süre sonra dayatmalarımızı kabul etmezlerse-ki, zaten kabul edilecek gibi değil söyledikleri- onlar içeriden biz dışarıdan yeniden bastırırız.” Kafaları bu. Mehdiyet’in dışında bir çözüm olmadığını Allah yine gösteriyor. Polisiye tedbirle olmaz. Şimdi sen desen ki, “PKK çıkarken, polis sizi yakalayacak.” Adam, polisle çatışmaya girer o zaman veyahut kaçar. Çıkacaksa da gizli çıkar. Bile bile böyle bir şeyin içine girmez. Polisle çatışma, askerle çatışmayla netice alınmış olsa, otuz yıl içerisinde alınırdı. Adamlar gittikçe gelişti.

Bakın, Bediüzzaman diyor ki: “Gittikçe tevessü eder gelişir” diyor. Ama ne zaman? “İkna ve telkin kabiliyeti geliştikçe bu taun da” diyor komünizm için, tevessü eder gelişir. Buna karşı ancak Kuran hakikatleriyle karşı konulabilir” diyor. Yani Kuran mucizeleri, iman hakikatleri ve fen ve felsefeden tevellüd eden cereyanı nemrudanenin yine fen ve felsefeyle durdurulması. Bediüzzaman, Hz. Mehdi (a.s)’ın birinci vazifesi bu diyor. Evet.

 Her üniversitede, büyük bir kitle olarak komünist öğrenciler var PKK’lı. Hep ayrı bunlar bak, PKK’lı ayrı. Marksist, Leninistler ayrı, Maocular ayrı. Yani klasik sağ söylemlerle, işte “ananızın çorbasını için, babanızın sıcak evinde oturun, gelin size marş ezberleteyim” bununla netice alınmaz. Kahramanlık şiirler söylemeyle de netice alınmaz, klasik sağ demagojiyle de netice alınmaz. Geçici olur, yani üç beş aylık bir faydası olabilir. Ama gerçek anlamda netice alınmaz.

Bakın, Bediüzzaman ne diyor bu konuda, mübarek: “Çok defa mektuplarımda işaret ettiğim gibi, Mehdi-i Al-i Resulün” Hz. Resulullah (s.a.v)’in soyundan olan, yani onun alinden olan “temsil ettiği kudsi cemaatinin” cemaati var Hz. Mehdi (a.s)’ın. Bu topluluk nedir? Cemaat deniyor, cemaati var. Nasıl bir cemaat ama bu cemaat? Kudsi, “kutsal” diyor Bediüzzaman. Herhangi bir cemaat değil “kudsi” diyor. Peki, Mehdi-i Al-i Resul’ün buradaki görevi ne? Temsilci, temsil ediyor. Neyi? Cemaatini temsil ediyor. Yani cemaatinin mümessili, başı. Bak “temsil ettiği” diyor, hayatta, “şahs-ı manevisinin” bakın Hz. Mehdi (a.s) var, cemaati var ve Hz. Mehdi (a.s) ve cemaatinden oluşan da şahs-ı manevisi var. Bir de şahs-ı maneviyi bu yüzyıla ait harika bir şeymiş gibi anlatıyorlar. Şahs-ı manevinin olmadığı bir dönem yok ki. Bunu niye bu şekilde abartarak anlatıyorlar ben anlamıyorum. Şahs-ı manevi olmayan bir vakit söyleyin siz. Peygamberimiz (s.a.v) zamanında yok muydu şahs-ı manevi? Peygamberimiz (s.a.v) vardı, sahabeler vardı ve onlardan oluşan bir şahs-ı manevi vardı.


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın  A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder