“Üç vazife birden bir şahısta” tek birşahısta, “yahut cemaatte,” Nur cemaatinde mesela, “bu zamanda olması, kendi zamanında olması, “ve mükemmel olması, birbirini bozmaması pek uzak, adeta kabil görülmüyor” diyor. “Mümkün değil” diyor. “Ahir zamanda Ali Beyt-i Nebevi’nin cemaati nuraniyesini temsil eden Hz. Mehdi (a.s)’da ve cemaatindeki şahs-ı manevide ancak içtima edebilir.” Hz. Mehdi (a.s) var, cemaati var ve ondan oluşan şah-ı manevide ancak içtima edebilir. Ne zaman? Ahir zamanda. Öbür yerde de ne diyor; “Benden yüz yıl sonra” diyor. “Hz. Mehdi (a.s)’ın vakti yüz yıl sonra” diyor. Açık açık söylemiş. “Ta ahir zamanda, hayatın geniş dairesinde, Risale-i Nur’un asıl sahipleri, yani Hz. Mehdi (a.s) ve şakirtleri Cenab-ı Hakk’ın izniyle gelir,” ısrarla ayrı ayrı yerlerde söylüyor ki şahs-ı manevi diye geçiştirmesinler diye, “Hz. Mehdi (a.s) ve şakirtleri Cenab-ı Hakk’ın izniyle gelir,” geldi demiyor, “gelir, o daireyi genişlendirir, o tohumlar sümbüllenir. Bizler de kabrimizde seyredip Allah’a şükrederiz.” “Hz. Mehdi (a.s) geldiğinde ben ölü olacağım” diyor.
Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder