19 Mayıs 2012

Modern İslam!


MaşaAllah iyi, konuları detay detay anlatıyorsunuz. Dedim, Darwinistlere böyle detay anlatmaya gerek var mı? İman hakikati olduğu için iyi o. Çünkü o Allah’ın sanatı, onu da bilecek. Tepeden anlatıp bitirebiliriz ama detay da önemlidir. Ama kainat metafiziktir. Maddeyi anlamadı onlar, maddenin ne olduğu fark edemediler.
Biz biraz anlattık. Mesela Lenin anlamış. “Aman bu konuya girmeyin, kafayı çizersiniz. Elde avuçta ne varsa gider. Sakın maddenin hakikati olayına girmeyin” diyor. Bütün Avrupalı düşünürler maddenin hakikati konusunda zamanında konuşmuşlar ama pek kale alan olmamış, anlamazdan gelmiş insanlar. Ama çok büyük bir hakikat, çok büyük bir olay. Madde beyinde oluşuyor, dışarıda madde var ama gerçek madde, bizim muhatap olduğumuz madde beynimizde oluşuyor, Allah tarafından yaratılıyor. Dışarıdaki maddeyle muhatap olmuyoruz o anlamda. Çünkü saydam zaten, siyah. Bundan alenen insanlar zaten pek o kadar haz alamazlar. Allah’ın gösterdiği ayrıdır. İki tane şey var; bir dışarıda madde var, bir beyinde yaratılan var. Biz sadece beyinde yaratılanla muhatap oluyoruz. Başka hiçbir şekilde öbürüyle muhatap olmuyoruz. Bunu anlamazdan geliyorlar.


Bir de kader, İslam’ın hakimiyeti yönünde dünyada. Mesela eğer deccalin hakimiyeti yönünde olsaydı şu an, istediğimiz kadar uğraşalım, yedi bin tane kanalımız olsa, yetmiş bin radyomuz olsa, yüz binlerce profesörümüz olsa yine yenilirdik. Kader öyle olurdu. Ama şu an Allah Mehdiyet’in galibiyetine hükmettiği için, kader öyle olduğu için, istersen on iki kişi ol, galibiyet mukadder. Kesin. Solcular panik oldular. Her yerde toplantı yapıyorlar, Darwinist toplantılar yapıyorlar yoğun olarak. Sırf bize karşı, bana karşı yapıyorlar. Başka bir şey yok, dünyada başka yapan yok zaten. Darwinizmi çürüten, yerden yere vuran başka kimse yok. Ama çok umutsuz bir debeleniş içindeler. Hem acıyorum hallerine, hem şaşırıyorum hem de eğlenceli de geliyor bana onları ezmek. Mutlaka ezeceğimi bilmenin zavallılığı içerisindeler.


Mesela var ya böyle, panteri görüyor bir hayvan, hayvanın kaçacak hali kalmıyor artık, takati kesiliyor ama son bir hamle kaçıyor. Bayağı şaşırtmaca veriyor ne yaparsan yapsın ama altına alıyor. Şimdi bizdeki olay da o. Acıyarak seyrediyorum onları. Mutlaka yenileceklerini biliyorlar. Allah’ın hikmeti, içgüdüyle hissettiler. Mutlaka yenileceklerini biliyorlar. Yenildiklerini biliyorlar da, onun kabulünü de biliyorlar. Yenildiğini biliyor zaten. Bilen insanın, davasına sahip insanın, doğruyu bilen insanın üslubuyla konuşmuyor. Allah esirgesin, biz de aynı konumda olsaydık bizde de bu anlaşılırdı. Eğer biz davamızdan emin olmasaydık, bu konudan emin olmasaydık, istediğimiz kadar anlatalım üslubumuzdan, ses tonumuzdan, vurgularımızdan anlaşılırdı. Sakinliğimizden, muhabbetçiliğimizden, her şeyimizden anlaşılıyor. Adamlar mesela fosil gösteriyorlar, iki saat konuşuyorlar, bizim yüzümüzdeki ifadeden bile adamlar mahvoluyor, konu bitiyor. Ben dikkatlice bakıyorum bunlara, mesela toplanıyor, ana konu; ben. Çay, kahve içip, simit yiyip benden bahsediyorlar. Diyorlar ki; “Mehdilik iddia ediyormuş.” Benim öyle bir iddiam yok. Fakat konu o değil zaten. Verdikleri deliller içler acısı onlar açısından. Ne kadar adamlar bunalıyor, ne kadar eziliyorlardır, ne kadar küçük düşüyorlar, ne kadar sıkılıyorlardır. Koskoca profesör, herkes acı acı biliyor anlattıklarının boş olduğunu. Herkes birbirinin gözüne boş gözlerle bakıyor. Boş şey anlattığına herkes emin. İsterseniz gidin bakın, deneyin. Orada kendinden emin, samimi olarak inanan bir kişi bulamazsınız. Acayip dağıldılar. Son Anuştayın kalmıştı. Anuştaytın da inanmıyor da, “Bir konferans yapalım” demiş profesörlere “Anuştayın, gerçekten sen inanıyor musun?” demişler. “Hakikaten inanıyorsan, ilginç” demişler. Bunu diyen Darwinist adamlar. Onun için oraya toplanıyorlar, parkalı gençler, haki kıyafetler; o gurularının kırılmışlığı, o eziklikleri, bütün acılığıyla ortada oluyor. Üslubun monotonluğu, boş gözlerle onları anlatmak. Televizyona çıkıyorlar, inanan adam ayaklarına yatıyorlar. Çırpınıyor, çayları içiyor, acayip sinirli hareketler yapıyor. Halbuki gerçekten inanan insan, son derece sakindir. Hareket bir, hareket iki, tak vurdun mu düşürürsün, ben de olduğu gibi. Debelenmeleri, zavallılıkları onları seyretmeye değer. Bunları seyretmeye gitsin insanlar. Gözlerinin içine bakın, o acı ifadeye bakın. O keyifsizlikleri, o ıstırapları, o gurularının kırılmışlığı ne zorunuz kardeşim? Gidiyorsunuz bilimle, akılla tamamen zıt olan bir teorinin üstüne bir felsefe oturtmuşsunuz, Marksizm’i, bir kere en baştan yanlış yapmışsın. Madem Marksizm’i savunacaktınız, Darwinizmin üstüne niye oturttunuz? Oturtmasa zaten bitiyor da, ayrı mesela. En çürüt sistemin üzerine oturtmuşsunuz. Adama böyle koyarlar işte, kodum mu oturturum. Vurdum mu otuz takla attırdık. Acınacak haldeler koskoca delikanlılar, profesörler, doçentler elleri yüzleri kasılıyor. Bunları ezerken insanda bir telaş olur, değil mi, hani ezme telaşı. O hissi de duymuyorum. Gayet sakinim, pençelemeye bile gerek duymuyorum, sırf bakışlarım yetiyor. Birkaç kelime konuşmam yetiyor, varlığım yetiyor.


Bunların imanları zayıf olduğu için, ahiretten kurtulmak istiyorlar. Onun için de çözüm arıyorlar kendi kafalarınca. Biz böyle dersek böyle de olur gibi düşünüyorlar. Bir kere çok çürük açıklama, çok çürük. Çok uydurma. Sen neye dayandırıyorsun biliyor musun? Tesadüfe dayandırıyorsun. Tesadüf olabilecek en berbat iddiadır. Dünyada insan aklının alabileceği en berbat iddiayı bana söyle desen, tesadüf üstüne bir iddia olamaz. Sen bunca mükemmelliği tamamen tesadüf üzerine oturtuyorsun. Onun için bunlar böyle kütür kütür ezilecek varlıklar.


Bak diyor ki Tevrat’ta ; “Senin eline bunlar düşecekler. Ve sana onları ezdireceğim” diyor Allah. “Senin eline düşüreceğim ve sana ezdireceğim” diyor Tevrat’ta. Olay bu yani inşaAllah. Ahiret var. Korkmalarına gerek yok dürüst olanların. İyi niyetli, samimi olanların gönlü rahat olsun. Dürüst Müslümanların gönlü rahat olsun, Allah’a güvensinler. Ölüm anı da rahat olacak, ahiret safhası da rahat olacak. Zaman olmadığı için inşaAllah, süratle ahirete intikal edecekler. Sevdikleriyle karşılaşacaklar. Allah sevmeyi, sevilmeyi seviyor. Bu dünyada sevmeyi, sevilmeyi öğretiyor. Sonsuza kadar da sevmeyi ve sevilmeyi de yaşamak istiyor Allah. Kendine dua ettirmek istiyor, Kendi İlahlığını bilmemizi istiyor, Kendi büyüklüğünü, gücünü bilmemizi istiyor. Ama sevgi tabii asıl, sevmek ve sevilmek.


Mesela biz Allah’ı seviyoruz ama Allah da sevmek istiyor. Allah’ın bir yönü bu, bir vasfı; sevmek istiyor. Peygamberimiz (s.a.v)’e “Habibim” diyor. Hz. Musa (a.s)’ı seviyor. “Seni seçtim” diyor Allah ayette. Hz. Yusuf (a.s)’ı seviyor. Küfrü sevmiyor Allah, samimiyetsizi sevmiyor. Kendi ahlakının yaşanmasını istiyor Allah. Allah’ın ahlakıdır; merhametli olmak, şefkatli olmak, akıllı olmak, dürüst olmak. Bu dünyada iyice bize tanıtıyor. Sevmeyi sevilmeyi öğrenmeden gidersek, Allah vermesin. Cennet çadırında oturursun, böyle bakarsın. Cennet pınarlarının başında böyle oturursun. Sevmeyi, sevilmeyi az öğrenmek de olmaz. Allah tam öğrenmeyi istiyor. Onun için bayağı yetecek bir ömür veriliyor.


Tam kurs müddeti kadar, müminlerin hepsine kurs müddeti kadar ömür verilir. Şehit olanlarda da o tamamlatılıyor, geri kalanı tamamlatılıyor. İlla ki o eğitimden geçecekler. Çünkü şehitliği Allah çok seviyor, beğeniyor. Sevgisini çok şiddetli göstermiş oluyor. Allah için canını verdiği için, Allah onu çok beğeniyor, çok seviyor. Yüksek bir sevgi olarak onu beğeniyor Allah. Onun için o tavrına karşı olarak da, ne güzel, onu eğitmeye devam ediyor cennette. Tek yanlı eğitiliyorlar, bizim gibi değil. Kötülüğü bilmeden, sadece iyiliği bilecek şekilde eğitiliyorlar. Yiyor, içiyor, rahat inşaAllah. Dediklerimin doğru olduğunu Darwinizmin tamamen yenilmesiyle göreceksiniz.


İslam dünyaya, modern İslam olarak, bizim tarif ettiğimiz İslam anlamında hakim olacak. Bakın bir de harika bir yön var, yobazlık tarzında İslam hakim olmayacak. Benim tarif ettiğim, bizim tarif ettiğimiz tarzda. Başbakan da söylüyor; “Modern İslam”, o tarzda İslam hakim olacak. Harika, büyük harika görmeyiz. Aklın ihtiyarını kaldıracak bir şey, o zaman diğer insanlara haksızlık olur. İstiyor ki mesela karşısına gelsin Cebrail (a.s) otursun, yemek yesinler, duvardan geçsin. Öbür insanlar nedir? Bu zamana kadar imtihan olanlar nedir? Onlar insan değil mi, onlar da insan. Onların da hakkı, onlar da olur. Öyle şey olmaz. Peygamberlerde de aklın ihtiyarını kaldıran hiçbir şey olmuyor. İnsanlar öyle zannediyor ama öyle zannedildiği gibi olmuyor.
 Mesela Hz. Musa (a.s)’da ayete bakın, aklın ihtiyarının kalkmadığı her safhada anlaşılır. Zannediyor ki insanlar, aklın ihtiyarı kalkmıştır. Öyle bir şey olmuyor. Örnek vereyim; “At elindekini” diyor Cenab-ı Allah Hz. Musa (a.s)’a, atıyor, yılana dönüşüyor. Mucize bu değil mi? Allah diyor ki; “Arkasına bakmadan kaçtı” diyor. Aklın ihtiyarı kalksa, öyle bir şey yapar mı? Allah diyor ki; “Dön, korkma. Benim katımda peygamberler korkmaz” diyor. Çekinerek geliyor yine, inşaAllah. Ama “Korkma” dediği için, artık korkmuyor. “Tut” diyor Allah kuyruğundan, tuttu mu yeniden asa oluyor. Hayatta en korktuğu şeylerden birisi yılan. Allah “Tut kuyruğundan” diyor.


 Mesela Cenab-ı Allah diyor ki; “Firavun’a gidin.” ‘Ya Rabbi korkuyoruz’ diyorlar. Açıkça söylüyorlar. Aklın ihtiyarı kalkmış olsa bunu söyler mi Ulu’l Azm peygamber? ‘Korkuyoruz ya Rabbi’ diyor. ‘Korkuyorum’ diyor. Allah; “Korkma” diyor. Bir daha söylüyorum; o ‘Korkuyorum’ diyor, O “Korkma” diyor. Çok fazla korkmaması ile ilgili ayet vardır Hz. Musa (a.s)’ın. Ayetlere bakın, Allah hep “Korkma” der. “Görüyorum, işitiyorum, yanındayım” diyor Allah. “Sen oraya giderken yanındayım ben, görüyorum, işitiyorum” diyor. Sürekli ona tevhidi hatırlatıyor, Allah’ın gücünü hatırlatıyor. “Her an görüyorum, duyuyorum” diyor. Bu aynı zamanda şirke karşı da bir tedbirdir, Allah’ın aldığı bir tedbirdir, inşaAllah. Çünkü Firavun’a o gücü veren kim? Allah. Kim konuşturuyor? Allah konuşturuyor. “Ben yanındayım, görüyorum” diyor. “Ona gücü veren de benim” diyor. “Onlardan korkma, Ben’den kork” diyor Allah. Doğru söylüyor Allah. Firavun adım atamaz Allah güç vermese. Ne diyorsa onu yapar, Allah. Kaderinde ne varsa onu yapıyor. Allah diyor zaten, başında söylüyor; “Hepsini rezil edecek” diyor. “Bütün hükümlerin tamamını reddedecek” diyor. “Ama söyleyeceksin” diyor. Sürekli mucize gösteriyor, her seferinde ‘inandık’ diyor adam. Aklın ihtiyarı tam kalkmıyor. İhtiyarı hafif kalkar gibi görünüyor ama Firavun’un, mucizeyi görüyor kalkmıyor. İhtiyarı kalkmadığı için 9 kere tekrar ettiriyor. İmtihanın harikalığındandır. Allah tam ayarında yapar imtihanı. Yoksa aklın ihtiyarı kalksa Firavun için o yeterli, 9 tane mucize var.


Mesela kurbağa yağmuru oluyor, önce diyor ki; “Allah yaptı bunu.” “Hz. Musa (a.s) ve Hz. Harun (a.s)’ın Allah’ına inanıyorum ben, dua et kaldırsın Allah üstümüzden” diyor. Kalkıyor üzerinden sonra diyor; “Atalarımıza da zamanında kurbağa yağmuru olmuştu” diyor. “Boş yere ben iman ettim” diyor. “İnanmıyorum şimdi” diyor. Bu sefer bit afatı oluyor. Yine “Musa’nın Rabbine inandım” diyor, Hz. Musa (a.s) ve Hz. Harun (a.s)’ın Allah’ına. Afat kalkınca düşünüyor; “Geçmişte de afet olmuştu. Ben boş yere iman ettim. Yine inkar ediyorum” diyor.


Mesela nehir kıpkırmızı renk alıyor. Kan mucizesi, ayette o şekilde geçiyor. “Geçmişte, daha önce de olmuştu nehirde bu tip şeyler. Kırmızı hal almıştı” diyor. Hakikaten oluyor bazen nehirlerde. Bir bakteri cinsinin etkisiyle oluyor. “Yine vazgeçtim” diyor. Deniz yarılıyor, karşıya geçiyorlar, “daha önce de olmuştu buna benzer” diyor. “Bizim tarihimizde var böyle olaylar” diyor. Onlar da ortaya kadar geçiyorlar, hiçbir şey olmadan. Su kapladığında “ Hz. Musa (a.s) ve Hz. Harun (a.s)’ın Allah’ına iman ettim” diyor. Allah “Şimdi mi?” diyor. 9 kere mucize görmüşsün, sen oradan çıksan yine yaparsın. Ahmak, yine yapacaksın yani. O, o anda öyle diyor. Bazı insanlar “belki iman edecek, bırakalım da ne yapacak” diye düşünebilir. Öyle olmuyor. Çıkar, aynı kaldığı yerden yine devam eder. Bir milyon kere olsa, bir milyonunda da yapar. Allah diyor ayette; “Ya Rabbi bizi geri gönder dünyaya. Bak nasıl imanlı olacağız” diyorlar. “Yok, aynısını yaparsınız” diyor Allah, mealen. Hiçbir değişiklik olmaz. “Sonsuza kadar, bu kalplerinde kalır böyle” diyor Allah. Öyle yaratılmışlar çünkü, cehennem için yaratılmışlar. Tabii insanlar bunun sırrını anlayamıyorlar. Bana soruyorlar kardeşler zaman zaman, ben de biraz kapalı anlatıyorum. Ama şunu söyleyeyim; samimi iman edene bir şey olmaz. Samimi Müslüman’a hiçbir şey olmaz. Her zaman, her defasında rahat eder. Dünyada da rahat eder, ahirette de rahat eder. Ahirette rahat eder derken, imtihan olmayacak diye bir şey yok. İmtihan olur. Sürekli imtihanlara hikmet gözüyle bakar. Hikmet gözüyle bakmadı mı olmaz.




Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "18 Nisan 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder