16 Mayıs 2012

Mehdiyet ve İttihad_i İslam


“Selamun Aleykum Hocam.” Aleykum Selam ve Rahmetullahi ve Berakatuhu. “Bugün Mehdiyet ve İttihad-ı İslam’ı okudum.” İyi yapmışsın, aferin.

 “Birkaç şeyi izah ederseniz sevinirim Hocam. 1- ‘Ey yüzden ta üç yüz sene sonra’ ifadesindeki üç yüz sene sonra denmesinin hikmeti nedir? 2- Üstat Hazretleri, 2120 Allahualem kıyamet kopacak diyor. Yalnız çeşitli ebced hesapları bu tarihi geçiyor. Bu tarihin hikmeti nedir? Boşuna yazılmaz zannımca. 2122, 2134 gibi. Siz en doğrusunu bilirsiniz, inşaAllah. Açıklarsanız sevinirim. Bir de Hz. Mehdi (a.s.) zannedildiği gibi Şam, Medine değil de İstanbul diyor. Ama süfyan da Şam’dan çıkmayacakmış. O da İstanbul’dan çıkacakmış Hocam. Masonik Düzen adlı kitabınızda, Kristof Kolomb gizli işaretlerinden bahsettiniz. Bunu biraz izah eder misiniz? Ve el işareti ve Kabala ve Mason adlı kitabınızda bir şahsın yüzünü göstermiyorsunuz Hocam. Merak içinde kalıyoruz. Hocam, arkadaşlarla yanınıza gelmek istiyoruz. Olmazsa en azından ben geleceğim, inşaAllah. Dualarınıza muhtaç öğrenciniz Cengiz Yılmaz.”

 Bediüzzaman bu kitabı yazdığında, hicri 1300’ler. 1300 demiyor da 300 diyor, 1300’den sonraki 100. Ne yapar? 1400 yapar. Yani bunu zaten teyit eden sekiz ayrı açıklaması var, bu bir tanesi. Hicri 1300’de olan bir insan ne der? 300’deyim diyor, binini söylememiş sadece. Yuvarlama olduğu için, çabuk konuşmanın bir gereği olarak öyle söylüyor. 300’den sonraki 100 diyor. Sonra zaten konuşmanın devamında söylüyor, bundan sonraki 100 yıl diyor. Ne anlama gelmiş oluyor? 300’den sonraki 100. Bundan sonraki 100 dediğine göre, yine orada da ayrıca teyit edilmiş oluyor. Dolayısıyla 1400 işaret edilmiş, anlatılmış oluyor.

 Bediüzzaman evet 2120 diyor. Başka yerlerde de hatta hicri 1545 diyor. Bir başka yerde de 1577’ye kadar söylüyor. Ebced 1577 diyor kıyametin tarihi olarak. 1560 küsur diyor. Şimdi onlar o devrin cinslerini rehavete düşürüp ve o devirde Müslümanları biraz rahatlatmak için söylenmiş Bediüzzaman’ın tak tik üsluplarından bir tanesi. Yani ikisi de hem açık hem kapalı. Ne diyor? 1545’te, öbüründe 1477’de olabilir diyor. Şimdi ne diyecek 1545’e gelince adam? Bak 1577’de diyor, daha var diyecek. Rehavete kapılacak. Güm diye kıyamet kafasına koptuğunda 1545’in doğru olduğunu anlayacak. Üstadın üslubundan anlaşılır o. Diyor ki: “1506’ya kadar açık galibane, 1506’dan sonra gizli ve mağlubane vazifeyi tenviriyesine devam edeceğini remze yakın ima ediyor” diyor. 1543’e kadar devam edeceğini, 1543’ten sonra yeniden bir hareket olacağını söylüyor. Yeni bir darbe, yeni bir fikir akımı, yani komünist fikir akımı. “Üç inkilab-ı azime” diyor. 1543’ten 45’e kadar. “1545 gibi de kafirin başına kıyametin kopacağını işaret eder” diyor.

Ben diyorum ki 1545 dediği doğru. 1577 dediği ayrı o inşaAllah. O bir zihin dağınıklığı meydana getirmek için o devirdeki bazı insanlara karşı söylenmiş söz olabilir. Çünkü mutlaka alay edecekler. Şu anda da alay ediyorlar. “1545 gibi kıyamet kopacakmış” diyenlere. “Ne alakası var” diyorlar. “Milyon sene var” diyorlar. “Daha Bismillah, önce 300 yıl geçecek” diyor nur talebeleri söylüyor bunu. Deminki 300 yıl var ya onu bile söylerken çarpıtıyor. Diyecekler ki, “Bediüzzaman 300 yıl var dedi” diyor. Yani, işin doğrusu gafil avlanmaları için yapılmış ilmi ledünün bir uygulamasıdır. İlla Mecbur ettiniz madem söyleyeyim yani. 1545’te şimdiki nesil, yeni doğanlar pek görmez de onların çocukları görecekler. Söylesinler çocuklarına, Hocamız böyle demişti desinler. Bir kayanın üstüne 1545 diye yazsınlar. Eğer o kaya 1546’ya kalırsa ne diyorsa bana gıyabımda kabul ediyorum. 1545 net tarihtir, tuzla buz olacak. Bir kere bak, 1545, 5-4-5 olay zaten oradan anlaşılıyor. 46 olsa tarih ileriye geçmiş oluyor. Tam sınır tarih.

 Bir de Peygamberimiz (s.a.v.)’in hadisiyle çok uyumlu 1545. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v.) ne diyor: “Dünyanın ömrü 7000 yıl” diyor. Yani 7000 yıllık bir takvim tarihi veriyor. “Bunun 5600 senesi geçti” diyor. 7000’den 5600 çıkarsa kaç kalır? 1400. Bu ne demektir? Ümmetin galibane ömrü 1400 ile 1500 arasında. 1500’den sonra bozulma başlıyor. Eğer 1600’e kalırsa hadisin yanlış olması lazım. 1600’e kalmaması için 1545’te kopması gerekiyor. Çünkü 46 olursa, tarihte atlama olmuş oluyor. Yani o hadise göre tam olmuş oluyor o zaman. Mesela 56’da kilit tarihtir. 55 ortadır, 56’ya girdin mi yeni bir tarihe, çağa girdin demektir. 45’te ortadır, yani iç tarihte ortadır, dış tarihte de 56 ortadır. 1545 tam sınırdır. Ve Bediüzzaman doğru söylüyor. Zaten küfrün iki yıldır Allah’sız, kitapsız, azgın senelerin vakti iki yıldır. Yani o iki yıl iki yüz yıl gibi gelir insanlara, çok acımasız geçecektir. Yani o iki yıl Cenab-ı Allah’ın sabrının bir tecellisidir. Müthiş kepazelik olacak. Annesiyle ilişkiye girenler, babasıyla ilişkiye girenler, rezillik, kepazelik, sokakta adamları kesmeler. Yani akıl almaz, zulüm, kepazelik olacak.

Bakın şuradan da anlayacaksınız, Hz. Mehdi (a.s.) ile ilgili verilen tarih, alametler; bak diyor ki, ulema ve alimler teker teker ümit kesecekler Hz. Mehdi (a.s.)’ın çıkışından. Her hafta bir alim Hz. Mehdi (a.s.)’dan ümit kesiyor. Her ay, her yıl bir alim ümidini kesiyor. Şiddetle Hz. Mehdi (a.s.)’ı savunan adamlar vazgeçiyor. Yaşar Nuri Öztürk iki defa üst üste yazı yayınladı. Net tarih vererek, Hz. Mehdi (a.s.) bu yüz yılda çıktı diyerek. Çok kapsamlı anlattı. Sonra da “ne Mehdi’si, Mehdi diye bir şey yok” dedi. O büyük kıymetli Şeyh Efendi de Hz. Mehdi (a.s.) konusunu şiddetle savunurken, “Mehdi fitnesi diye kitap yazacağım” dedi. Şiddetle reddetti. Teker teker vazgeçtiler. Tek direnen Şeyh Nazım Adil el-Kıbrısi’dir. Büyük üstad, üstadlar üstadı, bir tek direnen odur. Ve talebesi Şeyh Ahmet Yasin ve diğer talebeleri var, onlar normal. Ama asıl direnen Şeyh Nazım Adil el-Kıbrısi’dir. Her ne pahasına olursa olsun direniyor. Mesela ölecek, ölüm döşeğinde zannettiler Allah vermesin, orada bile direndi. “Hz. Mehdi (a.s.)’ı ben göreceğim” dedi. Bediüzzaman’ın talebelerinden de çoğu direnmediler, vazgeçtiler Hz. Mehdi (a.s.)’ı beklemekten. Bakın, Seyyid Salih Özcan Hocam direniyor, Sungur Ağabey, Abdullah Yeğin Ağabey direniyor. Onlar “biz göreceğiz” diyorlar.

Bakın; “Ey yüzden ta üç yüz seneden sonraki,” 1300 seneden sonraki yüz. “Yüksek asrın arkasında gizlenmiş, sakıtane benim sözümü dinleyen ve bir nazar-ı hafiyy-i gaybi ile beni temaşa eden Said, Hamza, Ömer, Osman, Yusuf, Ahmet vs. size hitap ediyorum.” Sonra Yusuf Ahmet’i bırakmış Bediüzzaman. Nedir o? Yusuf oğlu Ahmet. Kimbilir kim. “Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim; sizler cennetâsâ bir baharda geleceksiniz.” İşte Arap baharı denilen devir. “Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçek açacaktır.” Ve devam ediyor. Bu konuşmanın devamında diyor ki: “Ey yüz sene sonra gelenler!” Neymiş? 1300’den sonraki yüzmüş. O kadar, başka bir tarihi yok.

“Şu kal’anın başında bir medrese-i Nuriye çiçeğini yapınız. Cismen dirilmemiş, fakat ruhen bâki ve geniş bir heyette yaşayan Medresetü’z-Zehrayı cismanî bir surette bina ediniz demektir. Zâten Eski Said ekser hayatı o medresenin hayaliyle gitmiş.” Diyerek devam ediyor. “Evet yüzer kutsi kahramanları yetiştiren ve binler manevi kumandanları ümmetin başına geçiren ve hakikat-i Kur'aniyenin mayası ile ve imanın nuriyle ve İslamiyetin şerefiyle beslenen, tekemmül eden Ali Beyt, elbette ahir zamanda şeriat-ı Muhammediyeyi ve hakikat-i Furkaniyeyi ve sünnet-i Ahmediyeyi (A.S.M.) ihya ile ilan ve icra” bak Hz. Mehdi (a.s.)’ın üç görevi, bir, ihya ediyor, bütün dünyaya ilan ediyor ve bütün dünyada icra ediyor. “Başkumandanları olan.” Bediüzzaman başkumandanlık yapmadı. Bütün İslam eleminin başkumandanı olacak diyor Bediüzzaman. Askeri, siyesi, sosyal her yönden manevi lider. "Büyük Mehdi"nin kemal-i adaletini” hakim olarak adalet sunacak bütün dünyaya, “ve hakkaniyetini” hakkı arayan tavrını, “dünyaya göstermeleri gayet makul olmakla beraber, gayet lazım ve zaruri ve hayat-i içtimaiye-i insaniyedeki düsturların muktezasıdır..."

 Hz. Mehdi (a.s.) bütün dünyaya adaleti yayacak, adaleti hakim edecek, hakkaniyetini bütün dünyaya gösterecek. “İslamı ilan, ihya ve icra edecek” diyor, dünya çapında. Anlamazdan gelinecek gibi değil. Bak Bediüzzaman diyor ki. “Hem bu üç vazifeyi birden  bir şahısda, yahut cemaatte bu zamanda bulunması ve mükemmel olması ve birbirini cerhetmemesi (bozmaması) pek uzak, adeta kabil görülmüyor.” Bediüzzaman’ı ısrarla Mehdi ilan edenler utanmaları lazım. Bediüzzaman diyor ki: “Mümkün değil Mehdi’nin benim zamanımda gelmesi.” Çok açık anlatıyor. “Ancak ahir zamanda Al-i Beyt-i Nebevi'nin (A.S.M.) cemaati-i nuraniyesini temsil eden Hazret-i Mehdi'de ve cemaatindeki şahs-ı manevide ancak içtima edebilir.” Benim zamanımda olması mümkün değil diyor. İleride gelecek olan üç şeyden bahsediyor: “Mehdi, cemaati ve Mehdi’nin cemaatinden olan şahsı manevi. Ahir zamanda olacak bu diyor. Benim zamanımda olması mümkün değil diyor. Ve şahsı manevi gelecek demiyor bak, Hz. Mehdi (a.s.) ve cemaati oluşacak ileride diyor. Hiç kıvırmalarına, oynamalarına gerek yok yani. Yalan söylemelerine gerek yok.

Bak. “Ümmetin beklediği, ahir zamanda gelecek zatın,” yani insanların gözünün içine baka baka bu narcıların yalan söylemesi, sahtekarlık yapması çok büyük bir mucizedir. Yani bu kadar kapsamlı yalan söylemeleri ve kaz gibi bir kısım insanların onlara inanması. Hadi onlar sahtekarlık yapıyor, yani çok ilkel bir zeka gösteriyor; senin avanak aklın nasıl bunu kavrayamıyor peki? Yani o tamam, çok aptalca yalan söylüyor, ahmakça, tam geri zekalı gibi yalan söylüyor -geri zekalı olmak suç değildir de, imtihandır onun için- ama en azılı ahmağın söyleyemeyeceği şekilde alenen yalan söylüyor. Bu karşısındaki zavallı ahmakta tam bir ahmağa yakışır şekilde, “öyle mi ağabey” diye inanıyor. Avanak, baksana, “ümmetin beklediği” diyor. Gelse, ümmetin beklediği der mi? “Ahir zamanda gelecek” diyor. “Zatın” şahs-ı manevinin de demiyor, “zatın üç vazifesinden en mühimi ve en büyüğü ve en kıymetdarı olan iman-ı tahkikiyi neşr ve ehl-i imanı delaletten kurtarmak cihetiyle” diyor. Burada “ümmetin beklediği” diyor, “demek ki gelmiş” diyor. Ümmetin beklediği diyor geri zekalı, ahmak. Gelse ümmetin beklediği denir mi? Bak, arkasından “ahir zamanda gelecek” diyor. “Demek ki gelmiş” diyor. Gelecek diyor görmüyor musun? “Zat” diyor, “yok yok şahsı manevi diyor” diyor. Zat diyor, Z-A-T-I-N zatın diyor. “Vazifesinden en büyüğü ve en mühimi” diyor.

 Yani, iman hakikatleriyle ilgili, Kuran mucizeleri, Allah’ın yarattığı tabiat, çiçeklerin, böceklerin harikalarını bunları kitap haline getirecek. Bunları internetten, bilgisayardan, CD’den neyse artık. Ahir zamanın imkanlarıyla bunu yayacak diyor. Bu 40 yıllık bir mücadelesi Hz. Mehdi (a.s.)’ın. En önemli vazifesi budur diyor. Ondan sonra diğer görevleri yapacak diyor. Ve üçünü birden yapacak diyor. “Yok üçünü birden yapamaz.” Üçünü birden yapacak diyor Bediüzzaman, peş peşe yapacak diyor. “Yok öyle olmaz” diyor. Bediüzzaman; “eğer bir tanesini yapıyorsa büyük Mehdi değildir” diyor. Yani mesela “sırf iman hakikatlerini yapıyorsa, o büyük Mehdi olamaz” diyor. Sırf siyaset alemine girse, yine büyük Mehdi olamaz, sırf saltanat alemindeyse yine büyük Mehdi olamaz. Üçünü birden yaparsa, büyük Mehdi’dir diyor. Onlar “üçe ayıracağız” diyor. O zaman üçe ayrılırsa, üçü de büyük Mehdi olmaz. Devam ediyor Bediüzzaman diyor ki: Bu hakikatten anlaşılıyor ki. “Sonra gelecek o mübarek zat,” bak sonra gelecek o mübarek ZAT. “Burada gelmiş diyor işte görmüyor musun” diyor. Mübarek zat diyor diyoruz, “o şahsı manevi diyor orada görmüyor musun” diyor. Sonra gelecek o mübarek zat Risale-i Nur’u neşr ve tatbik edecek.” Demek ki bir kısım sahte narcılar Risale-i Nur’un bu hakikatlerini gizleyecek, Bediüzzaman’ın bu gerçeklerini gizleyecekler. Hz. Mehdi (a.s.)’da gürül gürül anlatacak. Bu sahtekarları, narcıları rezil kepaze edecek. Nerde tutarsa çökertecek demek ki, onu anlıyoruz.Radyolardan, televizyonlardan neşr ve tatbik edecek ve uygulayacak. “O zatın ikinci vazifesi, o zatın üçüncü vazifesi.” Bak yazmış Bediüzzaman. Anlaşılmayacak gibi değil.




Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "16 Nisan 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder