17 Mayıs 2012

Dünyadaki Tüm Olaylar Mehdiyet' in Çevresinde Dönüyor!


Şimdi evrimle ilgili bir film vardı. Kafamdan geçti. Aslında çok yüzeysel, çok sathi, çok ilkel, çok basit bir akılla düşünülürse evrim teorisi haklı gibi görünebilir bir insana hakikaten. İşte su var, çamur var, orada bozulma olur tabii ki, ondan sonra orada da bir hücre oluşmuştur. Niye olmasın gibi falan geçiyor kafalarından. İkiye, dörde katlanır, sonra balık olur, balıkta kurbağa olur, kurbağa da maymun olur, maymun da insan olur. Niye olmasın diyorlar. Sonra tam renkli televizyon gibi görür, niye görmesin? Teyp gibi müzik içeride çalar, insan da duyar. Bir şey yok bunda, gayet normal diyorlar. Kainatta sonsuzdan gelmiş, sonsuza gidiyor, madde de vardı. Çok çok ilkel düşünceyle böyle düşünebilir insan. Ama sıhhatli bir beyinle, makul bir kafayla düşündüğümüzde hem metafizik bir ortamda olduğumuzu anlıyoruz, hem çok çok muazzam bir aklın her yeri kapladığını, her yere hakim olduğunu görüyoruz.

 Çok akılcı, kendimizi sıkmadan, samimi dürüstçe baktığımızda hücrenin içi New York şehrinden daha  karmaşık. Hiç abartmıyorum, yani New York şehrinden çok çok daha karmaşık. Sırf bir tane hücrenin içi bile çok çok daha detaylı. İnsanların aslında nefesi kesilip Allah’a secde etmesi gerekir. Ama Allah mucize olarak yaratmış. İşte kimi Darwinizme inanıyorum diyor, kimi başka şeye. Mucize olarak oluyor, olacak iş değil. Mehdiyet’in bir yansıması olarak Allah bunu yaratıyor. Çünkü Mehdiyet’e bir deccal gerekiyor, Allah böyle bir deccaliyet yaratmış. Ama çok mantıksız ve ilkel bir deccaliyet. Bütün olaylar; mesela bu 28 Şubatla ilgili tutuklamalar, şunlar bunlar hep Mehdiyet’in çevresinde dönen olaylar, hepsi tamamı. Yanardağların patlaması, depremler falan hepsi Mehdiyet çevresinde dönen olaylardır. Bana diyorlar ki, niye Mehdiyet’e bu kadar önem veriyorsun? Bütün dünyada olaylar Mehdiyet çevresinde döndüğüne göre, Mehdiyet eksenli olduğuna göre, Mehdiyet’le bağlantılı olduğuna göre nasıl Mehdiyet’e önem vermeyeceğiz? İnsanlar istese de istemese de bu bir gerçek.

“Selam Hocam. Sergimizde, Hukuk Fakültesinden ‘evrim yok’ dediği için atılan biriyle görüştüm. Birçok fen dersi hocası gelip bizden bilgi aldı. Ayrıca hepsinin ortak durumu, ‘biz evrim yok diyemeyiz’ dediler” diyor. Yani evrim yok desek bizi okuldan atarlar diyorlarmış hocalar. Hakikaten de atılıyor. Hayret yani, mesela muhafazakar, mukaddesatçı bir hükümet var başta. Hükümette baş edemiyor. Hükümetin Bakanı diyor ki; “ben evrime karşıyım ama bu sergiyi açmak mecburiyetindeyim” diyor. Yani dünyayı, her yeri kaplamış deccaliyet. İsteyerek veya istemeyerek insanlar deccaliyete direnemiyor ve teslim olmak durumunda kalıyorlar. Çok vahim bir durum var yani.

İşte o yüzden Mehdiyet gündemde, o yüzden Hz. İsa (a.s.)’ın zuhuru gündemde. Çünkü diyor ki Bediüzzaman: “Tek başına Mehdiyet’te baş edemez, Hz. İsa Mesih (a.s.) ile birlikte tamamen yeryüzünden kazıyabilirler” diyor. Şimdi biz var gücümüzle Hz. Mehdi (a.s.) talebesi olarak vuruyoruz, dünya çapında. Tamam halk bazında netice aldık. Ama liselerde, üniversitelerde cayır cayır okutuluyor. Aksini söyleyen sınıfta kalıyor, okuldan atılıyor. O yüzden Hz. İsa Mesih (a.s.)’ın da zuhurunun gerekli olduğunu Allah bize gösteriyor. Ama Mehdiyet tabii onları böyle ezilmiş kayısıya çevirecek. Biz de talebesi olarak bu görevi deruhte ediyoruz. Koskoca insanlar, mesela mantıksız ve yanlış olduğu biliniyor. Üniversite hocası mecburen gözleri dolarak, inanmadığı bir şeyi anlatıyor. Sorduğun zaman, “inanmıyorum” diyor. Niye anlatıyorsun deyince, ne yapayım, başka türlü var mı bir çözümü diyor. Mecburen.

Mesela İran, inanılır gibi değil. İran “İslam Cumhuriyeti, devrim yaptık” diyorlar. Cayır cayır Darwinizmi anlatmak mecburiyetindeler. Aksini yapamıyorlar, yakalarını kurtaramıyorlar. Pakistan, Mısır kurtaramıyor. Bir kör açmaz meydana gelmiş. Bu kör açmazdan çıkamıyorlar. “Bu mantıksız, ne alaka bu?” diyemiyorlar. Ve yahut, “bu mantıksız ama cevabını verelim, anlatalım” da diyemiyorlar. Cevabını anlatmakta yasak. Onun için kardeşlerimize çok iş düşüyor. İşte, fosil sergileri açmak, tebliğ yapmak, konferanslar vermek, kitap dağıtmak. Başka çözümü yok. Yani devletin, hükümetin yapabileceği bir şey değil


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "17 Nisan 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder