04 Mayıs 2012

İman Hakikatleri ve Düşünmek!

Kuran’da hep iman hakikatlerine dikkat çekilir, düşünmeye dikkat çekilir. 


İnsanlar zannediyorlar ki; namaz kıldığında, oruç tuttuğunda konu biter, öyle değil. Allah düşünmeyi Kuran’da ısrarla istiyor.  Cübbeli: “sakın düşünmeyin kafanızı bozarsınız” diyor. Halbuki Allah düşünmeyi farz kılmış; hem de derin derin düşünmeyi, inşaAllah. Düşündükçe Allah, insanların kalbine bilgi ilka ediyor. Gerçekleri görür, Allah’a gittikçe daha yaklaşır, Allah’a olan sevgisi artar. İmanını emek vererek, kafasını kullanarak Allah ona sunuyor yani o kişi öyle bir his alıyor. Tabii yine kaderinde olan oluyor da fakat o sanki emek vererek onu elde ettiğini hissediyor. Ondan sonra oluşan iman çok değerli oluyor. Allah yalnız olmayı istemiyor; sevilmeyi istiyor, beğenilmeyi istiyor, Allah. 


Bunu güzel görmüş Allah, bir zenginlik olarak görmüş. Biz: “Cenab-ı Allah sonsuz güzeldir” diyoruz. Sonsuz güzellik sadece bir renk, biçim değildir ki, hepsi var, inşaAllah. Bizim bildiğimiz şeyler de var, bilmediğimiz şeyler de var; bilmediğimiz âlemler var. Ama açıkça görüyoruz ki Allah güzelliği seviyor, beğenilmeyi seviyor, sevmeyi ve sevilmeyi seviyor. Bunu açık görüyoruz, çok net. Mecburen sevecek şekilde yaratılma olur. 


Mesela; melekler öyledir, mecburen sevecek şekilde yaratılıyor. Yani ikinci bir yol yoktur. Hakikaten severler ama mecbur severler. Ama insanda; düşünerek, karmaşık bir sistem için de Allah’ı bularak, kararlı bir sevgi ile hiçbir şekilde bırakmayarak. İşte en beğendiği sevgi o, Allah’ın. 


Mesela; bela geliyor bırakmıyor, zorluk geliyor bırakmıyor, yaşlılık geliyor bırakmıyor, hastalanıyor bırakmıyor. O zaman sevginin kalitesi muazzam yükseliyor. Yoksa Allah sana gençlik verir, güzellik verir, iyilik verir; yersin, içersin; “Ya Rabbi seni çok seviyorum, teşekkür ederim” dersin. Bunu herkes yapar. Burada derin bir sevgi pek çıkmaz; bir dereceye kadar sevgi çıkıyor buradan. Ama öbüründe aşk çıkıyor, derin bir aşk çıkıyor, hakkıyla bir sevgi çıkıyor. 


Filmlerde, romanlarda falan biliyorsunuz, aşk deyince; sevdiği için, Allah rızası için şahsın çektiği çile ile orantılı olarak sevgi değer buluyor, değil mi? Mesela “Mecnun ile Leyla” diyoruz. Orda nedir? Çekilen çile esas oluyor. “Mecnun ile Leyla” bir sarayda birbirlerini sevseler kimseyi ilgilendirmez. Muhatap dahi olmazlar. İkisi de lüks bir masa da yemek yeseler, çok lüks ortamda yatıp kalksalar; öyle efsane falan olmaz, öyle anlamı da olmaz. Orda bir aşk hissedemez insanlar o derece. Ama çöllerde şurada burada ızdıraplar çekerek sevdiğine kavuşmak isteyince; tutkunun ruhu ortaya çıkıyor, aşkın ruhu ortaya çıkmış oluyor. O zaman o inandırıcı ve doyurucu oluyor. 


Şimdi Cenab-ı Allah’ın istediği de budur. Yani zayıf sevgi Allah’ın şanına yakışmaz. Mesela Allah’ın zayıf sevilmesi yakışmaz Cenab-ı Allah’ın şanına. Tutkuyla sevilmesi yakışır. Onun için Allah; peygamberler yaratıyor, mehdiler yaratıyor, veliler yaratıyor. Az sayıda ama o Allah için yeterli oluyor. Beğeniyor Allah onu. 


Mesela; belirli sayıda peygamber var, belirli sayıda veli var. Allah onu beğeniyor. Ama bu bizim alemimiz için. Kim bilir kaç alem var. Belki sonsuz alemler yarattı Allah bilmiyoruz. Ama kalitesiz bir sevgi olmamasını istiyor, Allah. Kaliteli sevgi olsun, derin sevgi olsun. Bütün sistem onun üstüne kurulu şu an dünyada. Mesela bak şimdi “çay istiyorum” dedim; dua ettim. Allah burada çay yarattı, bak. Mucize bu, hem de süslü tabakta. Bu Allah’ın yarattıklarına karşı şefkati ve merhametidir. Alenen mucize oldu. Ama orada hazırlanıyor gibi göründüğü için, birisi getiriyor gibi göründüğü için aklımın ihtiyarı kalkmadı. Normal de burada yaratıldı. Direk yaratır, Allah. “O her an bir yaratmadadır” diyor, Allah ayette. Yani oradaki kişinin yapmasıyla alakası yok. Fincanı da fabrika yapmaz, beynimizde yaratıyor, Allah. Doğrudan beynimizde yaratılıyor. O adamın getirmesi görüntüsü de beynimizde yaratılıyor. Fakat o sebep görüntülerdir. Sebep görüntüleri Allah, cennette kaldırıyor. Yani hiç arada sebebe gerek kalmıyor. Mesela; çay istediğinde şak diye oluşur, tatlı istediğin de şak diye oluşur, anında. Öbür türlü olsaydı dünya çok boşluk olurdu Allah vermesin. Tabii takdir Allah’ın. Allah nasıl isterse öyle olur. Ama Allah öyle orta bir şey yaratmamış. Mesela; isterse herkesi mecbur ederdi, biz de kul olurduk yani mecburen iman ederdik. Tek bir ümmet yaratırdı, “ben böyle istemiyorum” diyor, Allah ayette. Ama insan aklımızla düşündüğümüzde, bu sistemin güzel olduğunu görüyoruz. Öbür türlü ondaki acayiplik belli. Takdir Allah’ın ama Allah bunu beğeniyor. Allah istese onu da beğendirirdi. Ama bunu beğenecek şekilde yaratılmışız biz.




Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "1 Nisan 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

...




...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder