05 Nisan 2012

“Türk Kavmindenim, İslam Milletindenim”!

Bulvar Gazetesi’nde ben;“Türk kavmindenim, İslam milletindenim” diye bir söz söyledim. Onu sürmanşetten vermişti Bulvar Gazetesi’nde. Rahmetli Doğan Ağabey vardı, Emniyet Müdür Muavini. Bana telefon açtı;“Adnan Hocam” dedi,“emniyete bir gelsene” dedi. Her zaman olduğu gibi mutat üzere, sık sık gittiğimiz gibi. “Tamam Ağabey, gelirim” dedim. Gayrettepe Güvenlik Siyasi Şube, oraya gittik. Dedi; “Savcım” dedi,“seni çağırıyor Hocam” dedi,“gel sen şöyle otur biraz dinlen” dedi. Dinlen de dinlen, dinlen de dinlen; bir türlü vakit geçtiği yok. Sonra hep beraber Orhan Gencebay’dan parçalar dinleyerek Renoult arabayla DGM’nin yolunu tuttuk. 


Savcının önüne geldik. Savcı dedi ki;“‘Türk kavmindenim, İslam milletindenim’ diye bu cümle sana mı ait?” dedi. “Tabii” dedim. Gayet normal. “Türk kavmindenim”; benim kavmim Türk kavmi. “Millet-i İbrahime” diyor Allah ayette, “İbrahim milletindensin.” Kuran’da öyle diyor. “İbrahim milletindenim” dedim. “Tamam” dedi. Ondan sonra “içeri git” dedi,“Hakim Bey’le bir görüşeceksin” dedi. Yani tutuklama talebende olunduğunu da söylemedi bana. Ben anlamadım. İlk defa geliyorum, haberim yok, ne olduğundan haberim yok. Emniyette de ifademi almadılar. “Emniyette almasınlar” demiş Savcı,“ifadeyi ben alacağım” demiş. Çünkü emniyette alınca beni uyarırlar tabii;“dikkatli ol, bu, tutuklanırsın” derler. Çünkü avukat da yok o zaman. Avukat olayı da yoktu o zamanlar. Hukuk bilgimiz de yok. Bilmiyoruz da neyin ne anlama geldiğini. Polis de uyarır diye Allahualem herhalde tembihlediler polisi. Normalde poliste alınması lazım ifademin. “Geç” dediler, “Hakim Bey seni bekliyor” dediler, “nöbetçi hakim”. 


“Selamun Aleyküm” dedim. “Aleyküm Selam, geç otur” dedi. “Bu ‘Türk kavmindenim, İslam milletindenim’ sözü senin mi?” dedi. “Evet, benim” dedim. “Tamam” dedi,“yaz kızım” dedi,“sanığın tutuklanmasına” dedi.“Niye ki?” dedim,“niçin? Ne var onda?” dedim. “Sana anlatırlar” dedi,“hapishanede” dedi. 


Allah Allah. “İyi tamam” dedik, bir şey demedik. Ben de zannettim ki oranın nezarethanesinde tutulacağım zannettim. Meğer Bayrampaşa’ya gidecekmişiz. Bizim on dokuz aylık serüven öyle başladı. Dokuz ay hücre hapsi, on ayda tımarhanede kaldık. Sonunda savcı dedi ki;“bunda suç unsuru yok, bir şey yok bu ifadede” dedi, “‘Türk kavmindenim, İslam milletindenim’. Haydi, geçmiş olsun” dediler. Ben de;“teşekkür ederim” dedim. Çıktık geldik eve. On ay azılı delilerin içerisinde yattık. Adam öldürmüş delilerin içerisinde on ay. Üç yüz kişilik koğuş, Abdülhamit devrinden kalma taş koğuş. 


Orada Rahmetli Yıldırım Aktuna dedi ki;“Adnan Hocam” dedi, “ben sana açıkça söyleyeyim” dedi,“sen bu faaliyetlerden vazgeçmezsen” dedi, “ben seni bu tımarhaneden çıkarmam” dedi. “Ömür boyu kalırsın. Vazgeçeceksin” dedi. “Bizim de üstümüzde güçler var, biliyorsun” dedi. O zaman olayı anladık. O, resmi bir şeylerden bahsetmiyor. “Bizim üstümüzde güçleri var” dediği daha değişik bir şeyden bahsediyor. “Çıkamazsın o zaman” dedi.“Yok” dedim,“bendevam ederim” dedim, “öyle bir şey olmaz” dedim, inşaAllah. Bizim kız arkadaşlar geliyorlardı. Bir kısım başörtülüydü. Onları gördü mü anlıyorlardı bizle görüştüğünü, o yüzden onların girişiyasaklanmıştı. Hiç giremiyorlardı, başörtülü hanımlar hiç giremiyorlardı. Arkadaşların girişi, onları da yasakladılar. Yasak, yasak,yasak; en son annem ve ağabeyime müsaade eder hale geldiler. “Bir tek onlar gelecek” dediler. “Telefon edebilir miyiz?” dedik. “Telefon da yasak” dediler. Allah Allah. Adam öldürmüş delilere müsaade var, bize niye müsaade yok? “Yok” dediler,“Hoca’ya”. Bir de ayağımıza zincir vurdular o yetmiyor gibi, sağ ayağımdan zincir. Baklalı koskoca zincir. Ben ilk defa görüyorum öyle ayağına zincir vurulma olayını. Bir buçuk ay da ayağımda zincirle yaşadım. 


Sonra dediler;“haydi geçmiş olsun, hiçbir şeyin yok, arslan gibisin” dediler, “haydi, gidebilirsin” dediler. “Şimdi öp bakayım” dediler,“Yıldırım Aktunan’nın elini” dediler. Ben;“öpmem” dedim, “niye öpeyim?” dedim. “Yok, öpeceksin” dediler. Bayağı direndim. En sonunda böyle kaldırdı elini ta burnuma kadar. Öyle resmim var. Geriye doğru böyle çekildim. O şekilde gazeteciler resmimi çektiler işte“Adnan Hoca elini öptü”. Halbuki el öpme olmadı, öyle bir şey de olmadı yani. Yani, anlamı açık. 


Bizim yeniyetmeler de bana oturup mektup yazıyorlar işte;“Hocam niye şunu şöyle yapmıyorsun, bunu böyle yapmıyorsun?”. Bunlar ev mücahidi, bunlar yatak mücahidi. Yatakta göbeğini kaşıyıp oradan, internetten bize akıl veriyorlar. Bizim çektiğimiz çilenin binde birini çekse bunlar, kafası çatırdardı ortadan, ikiye giderlerdi yani. Binde birine bile dayanamazlar. Ve biz hiçbir şekilde çizgimizden elhamdülillah ödün ve taviz vermedik. Başında ne isek, sonunda da aynıyız.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "25 Kasım 2011tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder