05 Nisan 2012

Müslümanlığın Birlik Olması


İşin doğrusu, dünyada Müslümanlar’ın sayısı İttihad-ı İslam için bayağı yeterli. Yani aşağı yukarı beş kere yeterlidir. Yani beş misli İttihad-ı İslam’ı oluşturacak imkan var. Onları organize eden bir sistem yok, bir araya getiren sistem yok; o yüzden olmuyor İttihad-ı İslam !
Yoksa istediği kadar kardeşlerimiz gayret etsin, Müslümanlar’ın sayısı artsın cemaatler şeklinde; İttihad-ı İslam hiçbir şekilde olmaz. Eğer başta güçlü, herkesin dinleyeceği bir irade olmazsa, bir lider olmazsa mümkün değildir. Yani en kolay mantıkla bakıldığındabu hemen anlaşılır. 


Şimdi düşünüyorum, mesela bak Nur talebeleri kendi aralarında çok fazla cemaate ayrılmış vaziyette. Her ağabeyin etrafında ayrı bir cemaat oluşuyor. Dolayısıyla bir etkinlikleri yok. Fethullah Hoca, Türkiye’ye gelemiyor dahi. O derece bir şey var. Kendi vatanına gelemiyor. Bu, Müslümanlar’ın parçalanmışlığından, bölünmüşlüğünden oluyor. Yani Müslümanlar’ın hepsi birbirlerini seviyor olsa, birleşmiş olsalar Fethullah Hoca niye gelemesin? Olacak iş mi bu? 


Bir kere kökten konu hallolur. Ama parçalanmışlık güçsüzlük meydana getiriyor. Güçsüzlük korkuyu meydana getiriyor. Korku iradesizliği, iradesizlik gayretsizliği, gayretsizlik güçsüzlüğü; zincirleme bir bela gelişmiş oluyor, sonunda bu durum meydana gelmiş oluyor. Onun için en çok üstünde durdukları konu, Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelişini durdurmak oluyor. Birçok bunağı ayaklandırmış vaziyetteler. O bunaklarda iyilik yapıyor zannederek, Hz. Mehdi (a.s.)’ın, Mehdiyet’in önünü kesmek için var güçleriyle bunakça gayret ediyorlar. Bunaklıkları içerisinde boğuluyorlar. Daha hala aptalca o kafada devam ediyor. Bir köşede kokuşmuş bedenleriyle, gittikçe çürüyen zavallı kafalarıyla İttihad-ı İslam’ın oluşmasını engelliyorlar. 


Bu akılsızları, aptalları da besleyen üç beş iş adamı oluyor veyahut birkaç kişi oluyor, onlar teşvik ediyorlar. “Çık, konuş” diyorlar,“İttihad-ı İslam’ın olmayacağını, Hz. Mehdi (a.s.)’ın çıkmayacağını, Hz. İsa (a.s.)’ın inmeyeceğini anlat” diyorlar,“yoksa senin yiyeceğini keseriz, içeceğini keseriz.” O da ihtiyar canıyla, güçsüz canıyla onlarla boğuşamayacağını anladığı için köpek gibi teslim oluyor onlara,onlar ne derse aynısını söylüyor. Üç günlük hayatını rahat geçirebilmek için -kendi kafasıyla- var gücüyle İttihad-ı İslam’a, Türk-İslam Birliği’ne, Mehdiyet’e ve Hz. İsa (a.s.)’ın inişine karşı tavır alıyor, durdurabileceğini zannediyor. Kendini mahvediyor, yani akılsızca kendini mahvediyor. 


Halbuki Risale-i Nur’da benim güzel Bediüzzaman’ım, has Hocam, can Hocam, değerli büyük alim ve büyük müceddid, müçtehid Bediüzzaman Hazretleri, çok sarih ve samimi olarak Hz. Mehdi (a.s.)’ı tarif ediyor. İki hususun üzerinde çok durmuştur Bediüzzaman hayatında: Bir, İttihad-ı İslam; iki, Mehdiyet,Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhuru. Fakat yobaz zihniyetin bunakları, öncü bunakları en çok bu iki husus üstünde duruyorlar,karşı olarak:Bir, İttihad-ı İslam’ı engellemek; iki,Hz. Mehdi (a.s.)’ı engellemek. Kaderde bunların olacağını biliyor Bediüzzaman, diyor ki; “ey” diyor, “mezarkaçkınları” diyor, “Hz. Mehdi (a.s.)’ın talebelerinin önünde durmayın” diyor, “kenara çekilin, nesl-i cedid geliyor” diyor,“yeni nesil geliyor” diyor. Görmüş o kokmuş bunakları, “kenara çekilin” diyor. Onlarda böyle topraktan çıkmış hortlak gibi, var ya korku filmlerinde elini açar milletin üstüne gelir,o da öyle durdurabileceğini zannediyor. Aptalca birkaç onu besleyen iş adamının uyarmasıyla, ahmakça Bediüzzaman’a savaş açıyor, Resulullah (s.a.v.)’e güya kendince aptalca şeytani bir savaş açıyor. Durduracak kendi kafasınca İttihad-ı İslam’ı. Biz de tabii bu tehlikeye karşı Müslümanlar’ı uyarıyoruz. 


Müslümanlar’ı bölmede adamlar yarışa gidiyorlar. En şiddetli bölmeyi başörtülü-başörtüsüzleyapmaya kalktılar. Daha hala onun şokundalar dikkat edersen. Başörtüsü tamam, farz. Fitne ne? Katilden beter. Beş kulaklar, siz ne yapıyorsunuz? Fitne çıkarıyorsunuz. Ümmeti ikiye bölüyorsunuz. Ama esaslı şekilde ikiye bölüyorsunuz. Çok az sayıda başörtülü insan var. Çok az sayıda çarşaflı insan var. Çok fazla sayıda başı açık insan var. Tamamını küfre doğru itmek için adeta yarışa girmiş vaziyetteler. Aptalca, kendi kafalarınca takva görünümünde, köpek gibi başı açık hanımlara, bakımlı hanımlara, makyajlı hanımlara it gibi saldırıyorlar ve bununla çok güzel cihad ettiklerini zannediyorlar. Halbuki İslam’a, Kuran’a, Müslümanlar’ın birliğine vuruyorlar ve esaslı şekilde fitne çıkarıyorlar. “Fitne katilden beterdir.” Alenen fitne çıkarıyorlar. Biz de onların çıkardığı fitneyi bastırmaya çalışıyoruz. 


Hemen hemen bütün sahil kentlerinde herkes denize girer yazın. Hepsini böyle günahkar, İslam’dan çıkmış, fasık olarak görüp lanetleyerek, homurdanarak, onlara hakaretler yağdırarak tamamen soyutlamaya çalışıyorlar. Halbuki onlar da nur gibi, tertemiz Müslüman, muttaki insanlar. Fitnenin haram olduğunu bildikleri halde, bu esaslı fitne çıkarmada dünya çapında azgın bir faaliyet içerisindeler. Mesela Almanya’da Müslümanlar paramparça. Her gün bana yazıyorlar. Birbirlerinin camilerine gitmiyorlarmış. Her biri takva olduğu iddiasıyla ortaya çıkıyor. Allah ayette diyor;“onlar” diyor,“her biri kendini doğru yolda olarak görürler” diyor. Şeytandan Allah’a sığınırım. Ve buna çözüm bulamıyorlar. Mesela Almanya’da Müslümanlar’ın sayısı çok çok fazla. Aralarında bir ittifak olmuş olsa, birlik olsa, Almanya’yı silip süpürürler. Almanya’ya yıldırım gibi İslam hakim olur. 


Bu bölünmüşlüğü takva alameti olarak görüyorlar. Birbirlerini “misvak kullanmayan”, “kafasında takke yok”, “sarığı yok”, “sakalını kesmiş”, “bıyığı yandan” şöyle böyle diyerek çeşitli bahanelerle Müslümanlar’ı paramparça ediyorlar. Yani sırf başörtüsünden değil. Mesela sakallı-sakalsız. Sakalsızı da adam dinsiz gibi görüyor. Yani akıl almaz hakaretler ediyorlar sakalı olmayan adama. Arkasında namaz kılmıyor, “fasık zaten” diyorlar,“namazı geçerli değil” diyorlar. Kafir hükmünde görüyor adeta. “Bitmiş” diyor,“adam” diyor. Namazını yeniden iade ediyor, sakalsız imamın arkasında namaz kılan. Tabii, namazı iade ediyor. Çok fazla böyle adam var. 


Yani fitnenin çeşidinin ucu bucağı yok. Mesela bir hanım başörtülü oluyor, bakımlı oluyor; onu da fasık ilan ediyor. Çarşaflı oluyor, dışarıya çıkıyor; yine fasık olmaktan kurtulamıyor onların kafasına göre. Bunların kafa zaten mantık sistemleri, insanlarda kusur bulmaya dayalı oluyor. Mesela; “şunu yapmadı, fasık”, “bunu yapmadı, kafir”, “şunu yapmadı, mürted”, “şunu yapmadı, şu”. Ve böylece ümmeti güçsüz ve zayıf hale getiriyorlar. Biz de bütünleştirici, birleştirici olmaya gayret ediyoruz. Bikinili hanım da benim için yüzde yüz Müslüman’dır, muttakidir;çarşaflı hanım da, peçeli hanım da benim için baş tacıdır. Hepsi mümin, muttaki insanlardır. İslam’ın dünyaya hakimiyetini böylece engelliyorlar adamlar. Biz de hakimiyeti sağlamak için birleştirici ve bütünleştirici olmaya gayret ediyoruz. Mesela Alevi kardeşlerimize olmadık çirkin sözler ederlerdi birçok ahlaksız insan.


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "25 Kasım 2011tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder