24 Mayıs 2013

Silahla uğraşılmaz..Dost olacağız,birbirimizi seveceğiz !


 Silahla uğraşılmaz. Sen silah yapıyorsun, adam daha gelişmişini yapıyor. Hemen diyor ki; bu demode oldu. Şimdi yapıyor, mesela 200 tane jet uçağı yapıyor. Diyorlar ki “şimdi yeni bir uçak çıktı, bu uçakları rahatça havada vuracak durumda. Bunların artık bir etkisi kalmadı.” O 200 uçak berhava oluyor. Yeniden uçak yapmaya başlıyorlar. Ve katrilyonlar, sular seller gibi atılıyor. Yazık günah değil mi? Çoluk çocuğu sevindirin, insanların beslenmesine ayıralım, eğitimine ayıralım, giyinmesine ayıralım, insanlar mutlu olsun. Bir de o silahlar dehşet saçan silahlar. Adamların ağzını yüzünü koparıyor, kolunu kopartıyor, mahvediyor, kan revan içinde bırakıyor. Neyi paylaşamıyoruz? Dünyanın neresi paylaşılamıyor, ben onu anlamadım. Bomboş, dünyanın her yeri bomboş. Toprak paylaşamıyorlar, yok petrol paylaşamıyoruz diyor. Yer petrol kaynıyor, her yer petrol dolu. Zenginlik bütün dünyayı kaplamış, Allah’a hamdolsun, Cenab-ı Allah her şeyi koymuş yerin altına, hazır. Sadece dost olacağız, birbirimizi seveceğiz, şefkatle yaklaşacağız, bu kadar.


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın   A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Önceyi ve sonrayı sonradan yaratmıştır Allah !


 “Allah varsa, bizi yarattıysa, her şeyi biliyorsa, ne yapacağımızı biliyorsa niye sınav yapıyor?” Bizim kendimizi görmemiz için yapıyor. Allah bizi sınıyor anlamında, yani Allah bizi bilmiyor da öğrenmek için yapıyor anlamında değil. O, Allah’ın üslubu. Ledüni bir açıklamadır o. Yoksa mesela ben kendimi bilmiyorum, benim kim olduğumu Allah bana gösteriyor. Ne kadar süre? Mesela Allah ömür versin, kaç yılsa, o kadar süre beni bana gösteriyor. Niye gösteriyor beni bana? Eğer cennet nasip ederse Allah, inşaAllah olur, cennette o zaman ben kendimi sevmiş olacağım. Diyeceğim çile çektim, mücadele ettim, azmettim, Darwinizme-materyalizme karşı mücadele ettim.

 Müslümanların beni niye sevdiğinin mantığını göreceğim. Çünkü durduk yere beni severlerse, biraz acayip olur, değil mi? Yani hiçbir özelliğim yoksa severlerse, acayip olur. Allah dilerse olur, ayrı mesele de ama sebebe dayalı olarak, bu tarz sebebe dayalı olarak bir şey olması lazım. Diyecekler ki, şu mücadeleyi yaptı, bu mücadeleyi yaptı, hapse girdi, akıl hastanesinde yattı, yılmadı, davasından ödün vermedi. Cennette bu konuşulunca ben ne olurum? Hoşuma gider. Hoşuma gitsin diye Allah bunları özel yaratıyor. Bizi bize gösteriyor Allah. İmtihanın anlamı budur. “Allah nasıl yaratıldı?” diye soruyormuş sürekli olarak.

 Şimdi bak ne diyorsun sen burada Mert, demek istediğin şu, “Allah’tan önce ne vardı?” diyorsun değil mi? Zaman, zamanın içine giriyorsun bu anda. Zamana göre soruyorsun, “daha önce ne vardı? Daha sonra ne vardı?” Zaman sonradan yaratıldığına göre, mekan sonradan yaratıldığına göre bu soru, anlamını kaybediyor. Allah, nasıldı biliyor musun sana söyleyeyim Mert. Kainatı nasıl yaratmıştır; sonsuz kısa zamanın içinde yaratmıştır. Sonsuz kısa zaman ne biliyor musun? Katrilyonun katrilyonda biri değil. Katrilyon çarpı katrilyonda bir anlamında da değil. Katrilyonlarca sene katrilyonu birbirine çarpsan, o kadar çıkan zaman içerisinde çıkan o küçük birimi ele alsan, yine o kadar da değil. O kadar kısa süre içerisinde, sonsuz zamanı yaratıyor. O yüzden aklın almıyor, o yüzden kavrayamıyorsun. Zamanlı olduğun için, bunun bir mantığı olmaz.

Yani zamanla bağlantılı bir soru soruyorsun. Önce; diyemezsin, çünkü önceyi sonrayı sonradan yaratmış Allah. Bu şekilde, nasıl anlatayım sana; mesela şimdi şöyle bir ses bak. (tık tık tık) Şimdi bunu unutma aklında tut. (tık tık tık) şimdi bu sesle ilk sesi kafanda kıyasladın, o kıyastan bir zaman birimi kafanda oluştu. Ama bu nasıl bir şey biliyor musun, bu bir inanç. Beyninde bir inanç olarak oluşturdun sen bunu. Buna sen zaman dedin. Allah katında işte böyle bir şey yok. O senin beyninde oluşuyor. Oradan bunu anlayabilirsin, oradan kavrayabilirsin.


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın   A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 



Mehdiyet'e karşı direnç, bu belayı devam ettiriyor !


 Bu kadar ızdırap çekeceklerine Mehdiyet’i destekleyip, tek bir aklın, tek bir vicdanın kontrolünde bütün İslam alemini, bir anda, güllük gülistanlık hale getirseler olmuyor mu? Tek, tek, tek yangın söndürmeye kalkıyorlar. Her yangında kendileri de boğuluyorlar. Obama bu yangında boğuluyor. Tayyip Hocam'ın da yapabileceği bir şey yok. Yani istediğin kadar baskı yap. Çin destekledikten sonra, Rusya destekledikten sonra, İran destekledikten,  sonra yedi sülalen baskı yapsa ne olur? Hiçbir şey olmaz. Adamlar oluk oluk para alıyorlar, silah alıyorlar, ticaret yapıyorlar yani sistem cayır cayır gidiyor. Olan Müslümanlara oluyor. Genç kızların ırzına geçiliyor, çocukların ırzına geçiliyor, mahvediyorlar insanları, ezim ezim eziyorlar. Her gün Müslümanları faili meçhul ile öldürüyorlar, şehit ediyorlar.

Mehdiyet’e karşı direnç, bu belayı devam ettiriyor. Halbuki tek bir aklın, tek bir vicdanın kontrolünde olsa, konu bitecek. İslam alemi birleşecek tek bir vicdan, tek bir aklın hakimiyetinde, kardeşçe, dostça sevgi içinde yaşayacaklar. Öbür türlü bunun önü sonu gelmez. Tamam, orayı hallettiğini düşün. Afganistan ne olacak? Öbür yerler ne olacak? Ucu bucağı yok. Yani şimdi saymaya kalksak sabaha kadar sayarız. Bitmez yani.

Nitekim Başbakan da söylüyor, Pakistan’da, Endonezya’da, şurada, burada, her yerde Müslümanlar var. Müslüman’ın ezilmediği hiçbir yer yok. Yani Mehdiyet gündeme gelmedikten sonra, ülkeler bunu ciddiye almadıktan sonra, bu bela kapsamlı olarak devam eder. Mesela Sayın Başbakanımız hakikaten çaresizlik içinde şu an. Obama da çaresizlik içinde. Avrupa da çaresizlik içinde, Müslüman alemi de çaresizlik içinde. Müslüman Alimler Hocalar toplanıyorlar, hiçbir şey yapamıyorlar. Suriye’yi kınıyorlar, Suriye’de yönetim gitmeli” diyorlar,  adam da “hadi oradan” diyor. Hiçbir şekilde kale almıyor yani acayip sakin bir yüz ifadesi var, Esad’ın yüzünde, adam son derece huzurlu. Koskoca Çin arkasında, koskoca Rusya arkasında, komünist blok arkasında, bütün komünist terör örgütleri arkasında, PKK arkasında. Adam son derece rahat. Yapacağı şey, sadece Müslümanları her gördüğü yerde katletmek, şehit etmek. Çünkü Müslümanları şehit ettikçe, kendine muhalif olacak gücü de yok etmiş oluyor. Kendini rahatsız ettiğini düşündüğü Müslümanlar. Müslümanları yok edince, adam ferahlıyor.

 “Çözüm nedir” diyor? “Ne kadar Müslüman varsa öldürürsek” diyor, “şehit edersek kurtuluş burada” diyor. Amerika’ya da diyor ki; “Bize biraz müsaade verin, daha tam bitiremedik, daha çok işimiz var, daha cinayet işlemek için, vaktimizin geniş olması gerekiyor” diyor. “Çin’e de silah gönderin” diyor “Rusya’ya da gönderin, İran’a da gönderin” diyor, “kiralık katil de ihtiyaç var” diyor. Oradan buradan dini örgüt adı altında kiralık katiller de geliyor. “Şii’yiz” diyor, bakıyorsun komünist çıkıyor. Güya Şii. Şii değilsin sen, komünistsin. Şii ayrı, komünist ayrı. Ben mesela Hizbullah’ın içinde de zannediyordum, onlar hep dindar,  çok fazla komünist var. Birçok şey de mesela o Şii örgütlerde, birçoğunda zibil gibi komünist var. Yani komünizme de hayranlar. Sünni örgütlerin içerisinde de komünistler var. Hayran, Türkiye’de de var ya yeşil komünist deniyor. Hayranlar çok eski dönemden beri hayranlar komünistlere.


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın   A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 


Mehdiyet'in Gündeme Gelmesi Hristiyan ve İslam Alemi İçin Şahlanıştır!


Şimdi Hz. Mehdi (a.s)’a tabiiyet olsa, Obama’ya gerek yok. Toplantılar yapmaya gerek yok. Muhalifler toplantı yapıyorlar, televizyonlarda yayınlanıyor. Müslüman Alimler toplantı yapıyor, yayınlanıyor. İslam ülkeleri toplanıyorlar ara ara. Netice sıfır. Halbuki başlarında Hz. Mehdi (a.s) olmuş olsa, karar aldı mı o gün konu biter. O gün Suriye konusu kapanır, yani yıldırım hızıyla. Çünkü dünyanın en büyük ordusu olmuş oluyor. Dünyanın en büyük gücü olmuş oluyor. Yani ne Rusya bir şey diyebilir, ne Çin bir şey diyebilir, ne Amerika bir şey diyebilir. Çünkü Hz. Mehdi (a.s)’ın hükmü adil olacaktır. “Arkadaş” der “sen orada adaletsiz bir sitem kurmuşsun, böyle şey olmaz, sen çekil senin can güvenliğini ben sağlayacağım, orada seçimler olsun” bitti, beş dakikalık iş. Bir hafta sonra seçim yaparsın, sütliman ne kan akar, ne olay çıkar, ne hadise çıkar hiçbir şey olmaz. Çok çabuk netice alınır.

Obama, bu Mehdiyet olayını iyi düşünmeli. Yani bu konuda cesur davransın, Hz. Mehdi (a.s) konusunda. Sayın Başbakanımız da, Mehdiyet konusunu çok ciddi gündeme getirsin. Obama ile konuşsun, özel sohbette konuşsun. “Yani Müslümanların başına bir lider seçelim, konuyu haletsin” desin. Yani “bu parça parça hallolacak gibi değil” desin. Hangi biri halledilecek gibi? Her yeri, dünyanın her tarafında Müslüman kanı akıyor. Ve her yerde dünya huzursuz. Hem terör korkusu var, hem anarşist Müslüman anlayışı var, hem mezheplerin çatışması korkusu var, sel gibi kan akıyor. Mehdiyet ile konu kökten hallolacağına göre, Sayın Başbakanımız da gitmişken hazır fırsat, Mehdiyet’i gündeme getirsin. Hz. İsa Mesih (a.s)’ın nüzulünü gündeme getirsin. Bu Hristiyan alemi için de bir şahlanıştır, İslam alemi için de bir şahlanıştır.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın  A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 


Mehdiyet Sevgi,Merhamet,İyilik,Sevecenlik,Sanat,Bilim ve Topluluktur!


“Adnan Bey, sizce Mehdi’nin ve Mehdi döneminin ekonomi politiği ne olur?” Biraz entel bir canımız. “Şimdiki ekonomik sistem devam mı, yoksa yeni bir anlayış mı? Yoksa bu Mehdi konusu var olan sistemin ikamesi, idamesi için bir sistem midir? Mehdi yeni dönemin bir kahramanı mı olacaktır? Yoksa daha eşitlikçi bir dünya mı kuracaktır? Bir sosyalist olabilir mi?” Sosyalistler, Marksistler sosyal adalet inancını Tevrat’tan, Mesihiyet’ten, Mesih inancından, Mesih devrindeki sosyal adaletin ihtişamına ait açıklamalardan, Hz. Mehdi (a.s) devrinin, Hz. Mehdi (a.s) döneminde oluşacak ekonomik adaletin güzelliğinden etkilenerek oradan almışlardır. Marks’ın esin noktası odur. Mehdiyet siyasetle uğraşmaz, Hz. Mehdi (a.s) sevgi öğretmenidir.

Mehdiyet sadece sevgi, barış, kardeşlik, dostluk, iyilik, iyi niyet, sevecenlik, muhabbet, sanat, bilim estetik bu konuları teşvik eden, halka bu ruhu yoğun enjekte eden bir insandır, bir gruptur, bir topluluktur. Mehdiyet’in aslı esası budur. Mehdiyet detay detay devlet işleriyle uğraşmaz, devlete karışmaz Hz. Mehdi (a.s), siyasete karışmaz. Sadece sevgi, merhamet, iyilik, güzellik ve sağduyu. Mehdiyet’in en önemli özelliği budur sağ duyu, makul olma, Her şeyin en makulü ne, en güzeli ne bunu araştırır. Hz. Mehdi (a.s) bir güzellik uzmanıdır. Şehirler nasıl güzel olabilir, insanlar nasıl güzel olabilir, müzik nasıl güzel olabilir, demokrasi nasıl güzel olabilir. İşte Suriye nasıl güzel olabilir, Irak nasıl güzel olabilir; güzellik uzmanı Hz. Mehdi (a.s). Bunu da, Hıristiyanlarla birlikte yapar. Yani gizli kapaklı bir odada yapmaz bunu Hz. Mehdi (a.s).

 Açıktır Hz. Mehdi (a.s)’ın hayatı. Yüzlerce binlerce Hıristiyan danışmanı vardır dindar, yüzlerce binlerce Müslüman danışmanı vardır dindar. Hep birlikte sağduyu içerisinde sevecenlikle dostlukla en iyiyi araştırarak, en güzeli araştırarak en güzelin uzmanıdır Hz. Mehdi (a.s). En güzel nedir? Allah’ın rızasına en uygun olan nedir onu araştırırlar, onu uygularlar, uygulatırlar ve tavsiye derler. Mehdiyet’in kökeni, ruhu aslı budur.




Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın   A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

16 Mayıs 2013

Hz Mehdi (as) Geldiğinde Ben Ölü Olacağım,diyor Bediüzzaman !

Kastamonu Lahikası’nda,Bediüzzaman diyor ki; “Hem bu üç vazife birden bir şahısta yahut cemaatte bu zamanda bulunması,” kendi zamanında, bir şahısta yahut cemaatte bulunması ama kendi zamanında,“ve mükemmel olması ve birbirini cerhetmemesi (bozmaması) pek uzak, adeta kabil (mümkün) görülmüyor.” Bu açıklamanın üstüne konuşacak bir şey yok. “Benim zamanımda Hz. Mehdi (a.s)’ın gelmesi imkansız” diyor. “Ne şahıs olarak olurne cemaat olarak, mümkün değil” diyor. Bak, “pek uzak, adeta kabil görülmüyor” diyor. Arkasından ne diyor; “Ta ahir zamanda,” ne zamanmış? Ahir zamanda. Kendisinden sonra. “Al-i Beyt-i Nebevi’nin (a.s.m) cemaat-i nuraniyesini temsil eden,” yani başında bulunan, Peygamberimiz (s.a.v)’in soyundan olan seyyidlerin başı olan, onların mümessili olan, kimde? Hz. Mehdi (a.s)’da. Bak, net söylüyor. Hz. Mehdi (a.s). “Benden sonra ahir zamanda, Hz. Mehdi (a.s)’da ve Hz. Mehdi (a.s)’ın cemaatindeki şahs-ı manevide,” Hz. Mehdi (a.s) var, ve cemaati var, “Hz. Mehdi (a.s) ve cemaatinden oluşan şahs-ı manevide ancak içtima edebilir bu üç görev” diyor. “Benim zamanımda olması imkansız” diyor Bediüzzaman.

“Üç vazife birden bir şahısta” tek birşahısta, “yahut cemaatte,” Nur cemaatinde mesela, “bu zamanda olması, kendi zamanında olması, “ve mükemmel olması, birbirini bozmaması pek uzak, adeta kabil görülmüyor” diyor. “Mümkün değil” diyor. “Ahir zamanda Ali Beyt-i Nebevi’nin cemaati nuraniyesini temsil eden Hz. Mehdi (a.s)’da ve cemaatindeki şahs-ı manevide ancak içtima edebilir.” Hz. Mehdi (a.s) var, cemaati var ve ondan oluşan şah-ı manevide ancak içtima edebilir. Ne zaman? Ahir zamanda. Öbür yerde de ne diyor; “Benden yüz yıl sonra” diyor. “Hz. Mehdi (a.s)’ın vakti yüz yıl sonra” diyor. Açık açık söylemiş. “Ta ahir zamanda, hayatın geniş dairesinde, Risale-i Nur’un asıl sahipleri, yani Hz. Mehdi (a.s) ve şakirtleri Cenab-ı Hakk’ın izniyle gelir,” ısrarla ayrı ayrı yerlerde söylüyor ki şahs-ı manevi diye geçiştirmesinler diye, “Hz. Mehdi (a.s) ve şakirtleri Cenab-ı Hakk’ın izniyle gelir,” geldi demiyor, “gelir, o daireyi genişlendirir, o tohumlar sümbüllenir. Bizler de kabrimizde seyredip Allah’a şükrederiz.” “Hz. Mehdi (a.s) geldiğinde ben ölü olacağım” diyor.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın  A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 


'Ve Bir Asır Sonra Gelecek O Zat'..Dolayısıyla Hz Mehdi (as)'ın Vaktindeyiz!


 Hata yaptığını zannettiğin yerde doğru yapmış oluyor. Diyorsun ki; “amma büyük hata yaptı.” Doğru oluyor. Çünkü derler ya,“her şeyde bir hayır vardır,” -Cenab-ı Allah’ın hükmüdür- her hareketinde hayır oluyor Hz. Mehdi (a.s)’ın. Bak, Bediüzzaman diyor ki: “Faraza, hakiki beklenilen,” gelmiş demiyor Hz. Mehdi (a.s) için, “ve bir asır sonra gelecek o zat,” bak, açıkça söylüyor, “bir asır sonra gelecek o zat…” Ne zaman gelecekmiş? Bir asır sonra. Bunu 1900’ler de söylüyor Bediüzzaman. Şu an 2000’lerdeyiz. Dolayısıyla Hz. Mehdi (a.s)’ın vaktindeyiz. Doğru söylemiş mi Bediüzzaman? Doğru söylemiş. “O zat dahi” diyor bak, Hz. Mehdi (a.s) dahi, “bu zamanda gelse, harekatını o cereyanlara kaptırmamak için siyaset alemindeki vaziyetten feragat edecek.” “Siyasete girmeyecek” diyor. Siyasetle ilgilenmeyecek. Partilere üye olmayacak, belli bir partinin kontrolünde olmayacak. “Ve hedefini değiştirecek diye tahmin ediyorum.”

Yani siyasetle değil; ilimle, irfanla. İşte televizyonlar, radyolar, internetle;“imani konuları esas alarak hareket edecek” diyor. Bak, “üç konudan ne önemlisi iman meselesidir. O zât şimdi olsa da, üç meseleyi birden umum ruy-i zeminde vaziyetlerini değiştirmek, nev-i beşerdeki cari olan adetullaha muvafık gelmediğinden, herhalde en azam meseleyi esas yapacak” diyor. Yani iman hakikatlerini esas yapacak. Hz. Mehdi (a.s) otuz yıl, kırk yıl iman meselesini esas yapıyor. Ondan sonra siyaset ve saltanat aşaması başlıyor. “İman meselesini esas yapıp, öteki meseleleri esas yapmayacak, ta ki imân hizmeti, safvetini umumun nazarında bozmasın.” İnsanlar şüpheci çünkü. “Ve avamın çabuk iğfal olunabilen akıllarında,” insanlar çok çabuk şüphe ediyor ya, “o hizmet başka maksatlara âlet olmadığı tahakkuk etsin.”

Yani Hz. Mehdi (a.s)’ın samimiyeti iyice ortaya çıksın. Çünkü siyasetle çıksa, işte derler ki;“iktidara gelmek için yapıyor.”“Samimiyetsiz” diyecekler. “Onu engelleyecek bir durum bu” diyor. “Öyle metanet ve sadakat kaybolmuş ki; ondan, belki yirmiden birisine itimad edilmez” diyor ahir zamanda. “Bu acib halata karşı çok fevkalade sebat ve metanet ve hamiyet-i İslamiye lazımdır. Yoksa akim kalır, zarar verir.”

Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın  A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

'Allah Size Talut'u (Melik olarak) Gönderdi !


“Allah size Talut'u (melik olarak) gönderdi.” Yani Mehdi olarak gönderdi.1979.Hz. Mehdi (a.s)’ın çıkış tarihini veriyor. Rastlantı diyenin aklına şaşarım.“Allah size Talut'u (melik olarak) gönderdi.” Diyorlar ki; “Ya Rabbi,” yani dua ediyor müminler, “Hani, peygamberlerinden birine: "Bize bir melik gönder de Allah yolunda savaşalım" demişlerdi.” Allah’tan istiyorlar tabii.Bak, melik göndermelerini.“Allah size Talut'u (melik olarak)gönderdi.” 1979, Hz. Mehdi (a.s)’ın çıkış tarihi.Hz. Mehdi (a.s) nasıl isteniyormuş? İşte bakın ayetle; “Bize bir melik gönder.” Bu ayetle.Müslüman bu duayı ediyor.“Ya Rabbi, bize bir melik gönder. ” “Bir imam, bir yönetici gönder” diye dua ediyor.Bütün Müslümanların lideri olarak ama.Burada küçük bir hizip, küçük bir topluluk değil.O devrin bütün

Müslümanlarının toplu isteği olarak ayet bunu belirtiyor.“Bize bir melik gönder. ” İmam, yönetici.Allah diyor ki, tabii Peygamber aracılığıyla söylüyor;“Onlara peygamberleri dedi ki: "Allah size Talut'u (melik olarak)gönderdi. " Tam 1979 tarihini veriyor.Hz. Mehdi (a.s)’ın çıkış tarihi.“Doğrusu Allah size onu seçti ve onun bilgi ve bedeni gücünü arttırdı.” 1996.Aşama aşama ayet açıklıyor;“Doğrusu Allah size onu seçti.” Yani aranızdan onu seçti.Başkasını değil, onu seçti. “Ve onun bilgi,” kültür, yani muazzam, o devrin en bilgili sistemini oluşturmuş,“bilgi ve bedeni gücünü arttırdı. ” Bedeni de kuvvetli.Kaç ebcedi? 1996.“Allah, kime dilerse mülkünü verir.” 1989 ebcedi.Rastlantı diyenler olabilir ama Hz. Mehdi (a.s) çıktığında bakayım nasıl açıklayacaklar? İnşaAllah.

Bak, diyor ki; “Kendilerine kitap verdiklerimiz,” yani Ehl-i Kitap’a işaret var, ayette tabii onu anlatıyor ama Allah bize de kitap vermiş.Yani iman edenler.“…onu çocuklarını tanır gibi tanırlar. ” “Öyle bir tarif ettim ki” diyor Cenab-ı Allah “gördüklerinde, onu çocuklarını tanır gibi tanırlar. ” Yani “kaşını, gözünü, ağzını, burnunu, boyunu posunu öyle bir tarif ettim ki” diyor Cenab-ı Allah,“onu gördüklerinde çocuklarını tanır gibi tanırlar. ” “Buna rağmen içlerinden bir bölümü bildikleri halde gerçeği gizlerler” diyor Allah.Şu andaki tipleri bak Allah nasıl açıklıyor, nasıl anlatıyor? Mehdiyet’i açık, adları gibi biliyorlar.Ne diyor Allah? “Buna rağmen içlerinden bir bölümü, bildikleri halde gerçeği gizlerler.”“Kitap verdiklerimiz,” -ayet tabii Peygamberimiz (s.a.v)’e bakıyor ama ahir zamana bakan yönü çok açık görülüyor-“çocuklarını tanır gibi onu tanırlar. ” Ebcedi de ilginç, 1950’li tarihleri veriyor, 50’den sonraki tarihleri veriyor.Yani ne var acaba 1950’lerden sonra? MaşaAllah.

“O dilediğini doğru yola yöneltir.” Ayet, Bakara Suresi, 142. “O dilediğini doğru yola yöneltir.” 2002 tarihini veriyor.Rastlantı diyenlerle sonra biz konuşacağız.Bana bunu anlatacaklar.“Rabbimiz içlerinden onlara bir elçi gönder. ” 1979 tarihini veriyor.Bakara Suresi, 129.Bak bu kaçıncı? Görüyor musunuz ayeti?Daha önceki ayete bak, buna bak; aynısı.“Rabbimiz içlerinden onlara bir elçi,” bir Mehdi,“gönder. ” 1979 tarihini veriyor, şeddesiz.Şeddeli 1981.




Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın  A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 



Peygamberimiz (sav)'in Gelecekten Haber Vermesi Kuran Ayetiyle Sabit!


”Bediüzzaman: “Keramatlarının büyük bölümünün gaybden haber vermeyle ilgiliydi” diyor peygamberimiz (s.a.v)’in. O zaten çok etkiliyordu sahabeleri. Mesela diyor ki Peygamberimiz (s.a.v): “Bir kervan geliyor, içinde şöyle şöyle bir şey var” diyor. Aynısıyla çıkınca o kişinin imanı çok güçleniyor ve peygamber olduğuna dair kanaati pekişmiş oluyor. Peygamberimiz (s.a.v)’in gösterdiği mucizelerin en ağırlık noktası, gelecekten haber vermesidir Allah’ın izniyle, Allah’ın ona bildirmesiyle. Yoksa diğer türlü işte taşları alıp hamur haline getirmiyor. Bu şekildedir. Onun için sırf Hz. Mehdi (a.s) değil. Yani kendisinden sonra olacak olayları da bildiriyor. Bazı kardeşlerimiz zannediyor ki sırf Hz. Mehdi (a.s)’ı bildiriyor. Hz. Mehdi (a.s)’ı değil.

Mesela diyor ki: “Benden sonra hilafet şu kadar sürecek” diyor. “Sonra ceberut idareciler gelecek, zalim idareciler gelecek, sonra sultanlar gelecek, sonra da benim evlatlarımdan Muhammed Mehdi çıkacak” diyor. Aynısıyla dediği gibi oldu. Ümmetiyle ilgili verdiği bilgi, mesela ümmetin parçalanacağını söylüyor. Guruplara ayrılacaklarını söylüyor. Kuran’ı terk edecekleri ayette var zaten. Onun için Peygamberimiz (s.a.v)’in gelecekten haber vermesi zaten Kuran ayetiyle sabit. Cenab-ı Allah diyor ki: “Gayb Allah’a mahsustur. Ancak insanlar arasında seçtiği peygamberleri hariç” diyor. Onlara gaybden haber veriyor. Gaybden haber verince ne oluyor? İşte bu şekilde bize bilgi intikal etmiş oluyor. Aynısıyla da çıkınca açıklaması yok.


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın  A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 


Hakikaten Kitapla Yapılan Hizmet de,en sağlamı O oluyor !


Öyle hoşuma gidiyor ki bu hal, yani milletimizin tamamına bu sahip çıkan, muhabbetle yaklaşan, her insanımızın güzelliğini ortaya koyan bir tavır. Bölücü ruhtan tamamen sıyrılmış, candan sahabe ahlakı. Ne güzel. Ve kardeşlerimiz de çok huzurlular bu yüzden. Canlarım benim. Mesela 15 kitaba o gün gücü yetiyor, o kadar alıyor. Allah onlara 15 milyon sevap versin, maşaAllah. Kat kat sevap versin. Çünkü güç ortamda yapılan hizmet çok büyüktür. Hakikaten kitapla yapılan hizmet de, en sağlamı o oluyor. Çünkü bilgisayarı açacak, bağlantı kuracak, çok zor. Yani zor, kolay ama zor. Ama kitap duruyor ortada. Mesela biri gelir hemen açar, iki sayfa bakar. Bütün ömrünü değiştirir adamın iki sayfa. Her sayfadan mesela on sayfada da olsa ikişer üçer satır okusa ömrü değişir, hayatı değişir.

Ben kardeşim kendimden biliyorum. Bir gün lise son gibiydi. Annem dedi ki, “benim oğlum çok dindar” dedi, “hep oruçlarını tutar” dedi. “Namaz kılıyor mu?” dedi, adam. “Yok, kılmıyorum” dedim. Yerin dibine girdim böyle. Hemen konuşmanın üstüne Ankara Ulus’a gittim. Yer altlı çarşısı var Ankara’da. Yer altında çarşı var, Ulus’taki heykelin orada. Atatürk heykeli var ya, oradaki binanın alt tarafında. Sergi vardı yerde, sergi. Orada işte Namaz Hocası kitapları, hemen onlara rastladım. Koşarak oraya gittim, ilk rastladığım yer. Hemen oradan Namaz Hocası kitabı aldım bir tane. O gün hemen namaza başladım. Bak bir sözle, tek bir sözle. O çoktur. Mesela ben televizyonda bir kere “Allah var” dedim. Binlerce insan şok olmuş. Acayip etkili olmuş sırf “Allah var” dedim diye. “Hocam çok yüreğimize işledi” diyor. Bir söz çok önemlidir.

Mesela orada kitap dağıtıyor. Adam alıyor o kitabı evine götürüyor, değil mi? Babası bakıyor, kardeşi bakıyor, yengesi geliyor. Kitap durur bizlerde, kitap kıymetlidir. Çünkü kitap kolay elde edilen bir şey olmadığı için herkeste bir kütüphane özlemi vardır. Yani herkesin evinde mesela 10 tane kitap olur, benim milletim fakirdir. 5 kitap, 10 tane, 3 tane kitap vardır. Dördüncü bir kitap büyük bir zenginliktir bir ev için çok heyecan verir. Bir de yaldızlı, süslü böyle güzel, şahane bir şey. Yaldızını görünce zaten hemen içi gider onun, açar bakar. Arı Türkçe ile çok net, güzel bir anlatım, oh içi açılır. Candan anlatılıyor çünkü öyle demagoji yok. Duygusal konuşmalar yok. İşte bir kavle göre öyle, bir kavle göre böyle insanların beynini uyuşturan izah yok. Direkt konu budur diyorsun. Kuran’a göre Allah’ın hükmü budur. Derli toplu, maşaAllah.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın  A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 


05 Mayıs 2013

Nefis Bir Eser MaşaAllah !


MaşaAllah, bak ağabeyiniz size nasıl bir kitap yazdı: “Hıristiyanlar Hz. İsa’yı Dinlesinler” yeni eserim. MaşaAllah, nefis bir kitap. Hıristiyan kardeşlerimize geniş çapta kiliselere özellikle dağıtsın kardeşlerimiz. Bütün Hıristiyan arkadaşlara anlatsınlar. Özellikle İncil’den kaynak verilerek, nasıl Allah’ın bir olduğu, nasıl Kuran’ın hak olduğu, İncil’in delilleriyle anlatılıyor. Yani gerçek İncil’e uyduklarında, bak hep İncil’den, Kuran’a tam olarak uyacaklarını gösteriyoruz, hurafeye uymadıklarında, inşaAllah. Bu kitap, kardeşlerimizin çok beğeneceği bir eser. Fotoğraflar, resimler güzel. 408 sayfa. İçindeki resimler şahane, baya güzel fotoğraflarla bezenmiş içi. Çok beğeneceğinizi umuyorum. Nefis bir eser, inşaAllah.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın   A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Hz Mehdi (as) Ehl-i İmanın Manevi Yardımlarıyla Vazifesini Yapacak !

Bedüzzaman diyor ki, Hz. Mehdi (a.s) için; “O zat (Hz. Mehdi), bütün ehl-i imanın mânevî yardımlarıyla vazifesini yapacak” diyor. Bütün Müslümanlar yardım edecek diyor. “İttihad-ı İslam’ın muavenetiyle” o devirde İttihad-ı İslam olacak diyor. Bedüzzaman zamanında olmadı. “İttihad-ı İslam’ın muavenetiyle” yardımıyla “ve bütün ulema ve evliyanın ve bilhassa Âl-i Beytin neslinden her asırda kuvvetli ve kesretli bulunan milyonlar fedakâr seyyidlerin iltihaklarıyla o vazife-i uzmâyı yapmaya çalışır.” O büyük vazifeyi yapacak.

Seyyidler destekliyecek diyor, ulema ve evliya destekliyecek diyor Hz. Mehdi (a.s)’ı diyor. “Hilafet-i Muhammed ünvanı ile” halifelik unvanı alacak diyor. Bedüzzamanın böyle unvanı olmadı “şeair-i İslamiyeyi ihya etmektir” diyor. “Alem-i İslâmın vahdetini nokta-i istinad edip” Müslümanlar’ın birleşmesini “nokta-i istinad edip” ona dayanma noktası yapıp, “beşeriyeti maddi ve mânevi tehlikelerden ve gadab-ı ilâhi'den” yani anarşi, terör, savaş, iç savaş, kavgalardan ve kıyametin kopmasından “kurataracak” diyor, ümmeti.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın  A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 


Hz Mehdi (as)'ın Talebelerinin Özelliği 'Sadakat Ve Tesanüd'


Bediüzzaman diyor ki bakın: “Çok defa” çok defa bakın bir kere değil. Ama anlamıyor adamlar. Bakın “çok defa” diyor, “mektuplarımda işaret ettiğim gibi, Mehdi-i Al-i Resulün temsil ettiği kudsi cemaatinin” yani Hz. Mehdi (a.s)’ın başında bulunduğu kudsi, kutsal cemaatinin, “şahs-ı manevisinin” yani o topluluğun “üç vazifesi var.” Üç tane. “Eğer çabuk kıyamet kopmazsa ve beşer bütün bütün yoldan çıkmazsa,” yani anarşi, terör, çünkü o devirde dünya zaten batmış vaziyette Bediüzzaman zamanında, eğer iyice yoldan çıkmazlarsa diyor. Düzelmiş bir ortam yok. Yoldan çıkmış Bediüzzaman zamanında. Adam ne diyor; ‘baharda geldi Bediüzzaman’ diyor. Bediüzzaman ne diyor: “Beşer yoldan çıkmış, bütün bütün yoldan çıkması tehlikesi var” diyor. “Çıkmazsa” diyor, “o vazifeleri onun cemiyeti” Hz. Mehdi (a.s) cemiyeti, “ve seyyidler cemaati yapacağını rahmet-i İlahiye’den bekliyoruz. Ve onun” o şahsın “üç büyük vazifesi olacak: “Birincisi” bakın neymiş: “Fen ve felsefenin.” Fen ve felsefe. Kuran’dan anlatacak demiyor. Hadisle anlatacak demiyor. İmam Hatiplerle yapacak demiyor.

“Fen ve felsefenin tasallutuyla” musallat olmasıyla. Kime? Halka, insanlara musallat olmuş fen ve felsefe, “ve maddiyun ve tabiiyyun taunu,” yani Darwinizm ve materyalizm “(insanlık) beşer içinde intişar etmesiyle,” gelişmesiyle” Güneydoğu’daki PKK konusu bu işte. Bak, “her şeyden evvel” en acil konu diyor Bediüzzaman, “her şeyden evvel felsefeyi ve maddiyun fikrini tam susturacak bir tarzda imanı kurtarmaktır.” Yani Darwinizmi, materyalizmi tam çökertecek şekilde imanı kurtarmaktır. “Ehl-i imanı dalaletten muhafaza etmek” yani imanlı olan insanların Darwinizme, materyalizme gitmesini engellemek, “ve bu vazife hem dünya, hem her şeyi bırakmakla” demek ki, Hz. Mehdi (a.s) ne yapacakmış? Hem dünyayı bırakıyor, hem her şeyi bırakıyor. Mesela evlenmiyor, işe gitmiyor, hayatını bu konuya veriyor Hz. Mehdi (a.s). “her şeyi bırakmakla çok zaman” çok zaman gerektiriyor, “tedkikat ve meşguliyeti iktiza ettiğinden” araştırma ve inceleme meşguliyeti gerektirdiğinden, “iktiza etiğinden Hazret-i Mehdinin,” bak şahs-ı manevinin demiyor, Hz. Mehdi (a.s)’ın, “o vazifesini” yani Darwinizmi, materyalizmi çökertme vazifesini, “bizzat kendisi görmeye vakit ve hal müsaade edemez.” Ne vakti müsaittir Hz. Mehdi (a.s)’ın diyor, ne de hali müsaittir.

 Neden diyor: “Çünkü hilafet-i Muhammediye (a.s.m.) cihetindeki saltanatı, onunla iştigale vakit bırakmıyor.” Bir kere Hz. Mehdi (a.s) halife, Müslümanların lideri. Bediüzzaman böyle bir görev almadı. İkincisi: “Bizzat kendisi görmeye vakit ve hal müsaade edemez” diyor. Bediüzzaman, bizzat zaten kendisi eserlerini yazıyor ve kimseden de istifade etmemiştir. Kendi yazmıştır eserlerini. Ama Hz. Mehdi (a.s)’da böyle değildir diyor. Bakın ne diyor: “Çünkü hilafet-i Muhammediye (a.s.m.) cihetindeki saltanatı, onunla iştigale vakit bırakmıyor. Herhalde” ne demek herhalde? Gözüyle gördüğünü anlatıyor. Zaman kalkmış Bediüzzaman’a. “Herhalde o vazifeyi” yani Darwinizmi, materyalizmi yıkma vazifesini, “ondan evvel bir taife bir cihette görecek.” Yani Avrupalı bilim adamları, Darwinizmi, materyalizmi araştıran bilim adamları. Bak “bir cihette görecek.” “Taife” diyor, çünkü Müslümanlara taife demez Bediüzzaman. “Bir taife görecek” diyor. “O zat,” yani Hz. Mehdi (a.s) “Muhammed Mehdi o taifenin” bilim adamlarının “uzun tetkikatıyla” yani senelerce yaptıkları araştırma ile “yazdıkları eseri” yani her türlü kitabı, bilgiyi, cd’yi “kendine hazır bir program yapacak.” Yani kitaplarında, televizyon programında, internette her yerde kullanmak üzere oradan istifadeyle hazır bir program yapacak.

 Ama tabii Hz. Mehdi (a.s)’ın yorumu ve oraya katılımıyla anlam kazanıyor. Onu söylüyor Bediüzzaman. Çünkü o taifenin özelliği ne? “Bir cihette görecek o görevi o taife” diyor. Hz. Mehdi (a.s) tam anlamıyla. Hazır bilgiyi alıyor, öyle bir yorumluyor ki, kaçmak mümkün değil, “onunla o birinci vazifeyi” yani Darwinizmi, materyalizmi çökertme vazifesini “tam yapmış olacak.” Burada ne diyor o adamlar için? Yani o taife için, “bir cihete görecekler” diyor. Hz. Mehdi (a.s) ne yapıyor? Tam, tam yapmış. Bediüzzaman diyor ki: “Ben, iman hakikatleri cihetinde bir cihette görev yaptım” diyor. “Mehdi iman hakikatleri yönünden tam yapacak görevini” diyor. “Saltanat aleminde tam, hilafet aleminde tam, siyaset aleminde tam, her şeyde tam yapacak” diyor. “Bütün gelen Mehdi’ler bir cihette yapmışlardır” diyor. Bir vazifeyi bir cihette yapmışlardır. “Mehdi üç vazifeyi tam yapacak” diyor. “Bu vazifenin istinad ettiği kuvvet” Hz. Mehdi (a.s)’ın bu faaliyetinde istinat ettiği, dayandırdığı kuvvet “ve manevi ordusu,” Hz. Mehdi (a.s)’ın “manevi ordusu var yalnız ihlas” Bakın, Hz. Mehdi (a.s)’ın talebelerinde neler varmış. İhlas-samimiyet bir “ve sadakat” hocalarına sadıklar. Hz. Mehdi (a.s)’ın talebelerinin ikinci özelliğini söylüyor. Daha Hz. Mehdi (a.s) yok.

Bunu söylediğinde 70 yıl önce söylüyor. Hz. Mehdi (a.s) daha doğmamış. Ta o zamanlar söylüyor bak, “sadakat gösterecekler” diyor talebeleri. Daha talebeleri doğmamış. Daha talebeleri doğmadan, talebelerin özelliğini söylüyor, “sadakat ve tesanüd” acayip birbirlerine bağlılar Hz. Mehdi (a.s)’ın talebeleri. “Tesanüt sıfatlarına tam sahip” diyor yarım değil. Öyle uyduruk Müslüman değil, hakiki Müslümanlar. “Tam sahip olan bir kısım şakirtlerdir.” Talebelerinin hepsini kitap faaliyetlerinde görevlendirmiyor Hz. Mehdi (a.s), bir kısmı. Tamamı yapıyor demiyor. Detayı görüyor musun? Kitaplarını nasıl yazdığını bile yazmış Bediüzzaman Hz. Mehdi (a.s)’ın, nasıl hazırlayacağını. Hangi konuya ağırlık vereceğini önden. “Zannediyorum ki, siyasete karışmayacak Mehdi” diyor. İki yerde söylüyor Hz. Mehdi (a.s)’ın siyasete karışmayacağını. “Ne kadar da az da olsalar,” bak sayıları da az diyor. Sayılarına kadar biliyor, “manen bir ordu kadar kuvvetli ve kıymetli sayılırlar.” Yani bir ordunun yapamayacağı gücü onlar gösterecekler diyor.


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın   A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Kudsi Cemaatinin Şahs-ı Manevisinin Üç Vazifesi Vardır !


Bunlar bu kadar Mehdiyet’i niye bu kadar yok etmeye çalışıyorlar dedik, baktık, arkasından dediler ki: “Mehdiyet’i bırakın, Hz. İsa Mesih (a.s) konusunu da bırakın” bakın Nurcu bunu diyen. Hepsini tenzih ediyorum, bir kısmı. “İttihad-ı İslam konusu nereden çıkarttınız? Böyle bir konu yok” diyorlar. Peki ve var dedik? “Güneydoğu sorunu var kardeşim” diyor. “Kürt sorunu var Kürt sorunu anlamıyor musunuz?” diyor. “Başka bir şey yok, Mehdi diye de bir şey yok” diyor. Nesiniz diyoruz? “Nurcuyum, bak Risale-i Nur okuyoruz hep beraber” diyor. Ne yapalım? “Kürt sorununu halledeceğiz” diyor. “En büyük sorun şu an Türkiye’de bu” diyor. Allah size hidayet versin, Allah aklınızı açsın, Allah müstakınızı versin. Bak çılgınlığa bak, konuya bak yani. Hz. Mehdi (a.s) yokmuş, Hz. İsa Mesih (a.s) yokmuş, deccal yokmuş, İttihad-ı İslam yokmuş. Ne varmış? Kürt sorunu varmış! Akla bak. Allah basiretlerini kapamış.

“Çok defa mektuplarımda işaret ettiğim gibi” diyor Bediüzzaman, “Mehdi-i Al-i Resulün temsil ettiği kudsi cemaatinin şahs-ı manevisinin üç vazifesi var.” Bir tane değil, iki tane değil, üç tane. Burada kimse sahtekarlık yapmayacak. “Üç vazifesi” diyor. “Yok bir tane” diyor. Üç diyor işte, niye bire indiriyorsun? “Eğer çabuk kıyamet kopmazsa ve beşer bütün bütün yoldan çıkmazsa, o vazifeleri onun cemiyeti” bak orada cemaat diyor, burada cemiyet diyor bu sefer. Cemiyet olarak da kabul ediyor, “ve seyyidler cemaati yapacağını” işte Seyyid Salih Özcan Ağabeyimiz gibi böyle mübareklerin yapacağını, “rahmet-i İlahiye’den bekliyoruz. Ve onun üç büyük vazifesi olacak” Bak bir daha söylüyor. En taş kafanın anlayacağı gibi bak, “ve onun üç” diyor üç, “üç büyük vazifesi olacak. Küçük değil büyük. ‘Yok, bir tane vazifesi var’ diyorlar. Sanki yalan söylüyor Bediüzzaman.


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın   A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 


Şahs-ı Manevinin Olmadığı Bir Dönem Yoktur !



 Çıkmaları çözüm değil. Onu aylar önce söyledim. Adam çıkar, tatile de gidebilir. “Şöyle bir hava alalım” der. “Hakikaten yıllardan beri dağdayız, şöyle bir dinlenelim kendimize gelelim, bir kuvvet bulalım” der, “teorik, pratik biraz eğitim yapalım, yeni gençler dağlara çıksın. Onlar kadrosuzluk nedeniyle çıkamıyorlar dağa, hem dağa çıkarlarsa gücümüz dağlarda daha da artmış olur, bir süre sonra dayatmalarımızı kabul etmezlerse-ki, zaten kabul edilecek gibi değil söyledikleri- onlar içeriden biz dışarıdan yeniden bastırırız.” Kafaları bu. Mehdiyet’in dışında bir çözüm olmadığını Allah yine gösteriyor. Polisiye tedbirle olmaz. Şimdi sen desen ki, “PKK çıkarken, polis sizi yakalayacak.” Adam, polisle çatışmaya girer o zaman veyahut kaçar. Çıkacaksa da gizli çıkar. Bile bile böyle bir şeyin içine girmez. Polisle çatışma, askerle çatışmayla netice alınmış olsa, otuz yıl içerisinde alınırdı. Adamlar gittikçe gelişti.

Bakın, Bediüzzaman diyor ki: “Gittikçe tevessü eder gelişir” diyor. Ama ne zaman? “İkna ve telkin kabiliyeti geliştikçe bu taun da” diyor komünizm için, tevessü eder gelişir. Buna karşı ancak Kuran hakikatleriyle karşı konulabilir” diyor. Yani Kuran mucizeleri, iman hakikatleri ve fen ve felsefeden tevellüd eden cereyanı nemrudanenin yine fen ve felsefeyle durdurulması. Bediüzzaman, Hz. Mehdi (a.s)’ın birinci vazifesi bu diyor. Evet.

 Her üniversitede, büyük bir kitle olarak komünist öğrenciler var PKK’lı. Hep ayrı bunlar bak, PKK’lı ayrı. Marksist, Leninistler ayrı, Maocular ayrı. Yani klasik sağ söylemlerle, işte “ananızın çorbasını için, babanızın sıcak evinde oturun, gelin size marş ezberleteyim” bununla netice alınmaz. Kahramanlık şiirler söylemeyle de netice alınmaz, klasik sağ demagojiyle de netice alınmaz. Geçici olur, yani üç beş aylık bir faydası olabilir. Ama gerçek anlamda netice alınmaz.

Bakın, Bediüzzaman ne diyor bu konuda, mübarek: “Çok defa mektuplarımda işaret ettiğim gibi, Mehdi-i Al-i Resulün” Hz. Resulullah (s.a.v)’in soyundan olan, yani onun alinden olan “temsil ettiği kudsi cemaatinin” cemaati var Hz. Mehdi (a.s)’ın. Bu topluluk nedir? Cemaat deniyor, cemaati var. Nasıl bir cemaat ama bu cemaat? Kudsi, “kutsal” diyor Bediüzzaman. Herhangi bir cemaat değil “kudsi” diyor. Peki, Mehdi-i Al-i Resul’ün buradaki görevi ne? Temsilci, temsil ediyor. Neyi? Cemaatini temsil ediyor. Yani cemaatinin mümessili, başı. Bak “temsil ettiği” diyor, hayatta, “şahs-ı manevisinin” bakın Hz. Mehdi (a.s) var, cemaati var ve Hz. Mehdi (a.s) ve cemaatinden oluşan da şahs-ı manevisi var. Bir de şahs-ı maneviyi bu yüzyıla ait harika bir şeymiş gibi anlatıyorlar. Şahs-ı manevinin olmadığı bir dönem yok ki. Bunu niye bu şekilde abartarak anlatıyorlar ben anlamıyorum. Şahs-ı manevi olmayan bir vakit söyleyin siz. Peygamberimiz (s.a.v) zamanında yok muydu şahs-ı manevi? Peygamberimiz (s.a.v) vardı, sahabeler vardı ve onlardan oluşan bir şahs-ı manevi vardı.


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın  A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz.