14 Temmuz 2012

Altınçağ Ne Kadar Devam Edecek?


Altın çağ ne kadar devam edecek, inşaAllah?” Bakü’den İzabella Aydın. “Sevgilerle.” Altın çağ, eğer dünya hakimiyetini kast ediyorsan; 7 veya 9 yıldır. Koskoca dünyanın ömründe-ki, 15 milyar yıllık falandır dünya, insanların olduğu dönem de 100, 200 bin yıl falandır. Düşünün bu süre içerisinde, 7 veya 9 yıl dünya hakimiyeti oluyor. Böyle bir hakimiyet hiç olmamış, ilk defa olacak. Ama 7 yıl veyahut 9 yıl. Dünyanın süresine göre düşünün. İmtihanda Allah, küfrün hakimiyetini daha önemli görüyor. Çünkü küfür ortamında imtihan tam oluyor. Mesela altın çağda imtihan olmuyor. Zayıftır, çok çok zayıftır.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "3 Temmuz 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 


Hattı Müdafa Yok, Sathı Müdafa Var!


Ortadoğu Teknik Üniversiteli gençlerin mezuniyet töreninde gençler, Darwinizme yönelik yaptığımız çalışmalardan ne kadar ızdırap duyduklarını pankartlarla resmigeçit şeklinde anlatmışlar. Her birine bir pankart tutuşturmuşlar, kimi işte, Harun Yahya canımızı yaktı viyak tarzında, kimi Harun Yahya bizi pestil gibi ezdi ciyak tarzında, böyle çeşit çeşit pankartlarla uzun bir konvoy şeklinde. Çocukları da süslemişler o mezuniyet kıyafetleriyle allı güllü bayram kıyafeti gibi, ellerine de birer sopa tutuşturmuşlar. Kimlerin organize ettiği malum zaten, tahmin ediyorsunuz. Sopayla, değnekle, yazıyla, pankartla falan bu konular hallolmaz. Bana bilimsel delil getireceksiniz. Fosil veyahut proteinlerin tesadüfen olabileceğine dair bir bilgi.

 ODTÜ’lü gençler, okuldan mezun olduklarında zaten Darwinizmin geçersiz olduğunu anlıyorlar. Orada Marksistlerin baskısı altında oldukları için, ellerine tutuşturulan sopaları, pankartları mecburen gezdiriyorlar, bayrama katılmış küçük çocuklar gibi. Onlara öyle resmigeçit yaptırmışlar. Demek ki, etkimiz ta Şam’a kadar girmiş, maşaAllah. Emeği geçenlerden Allah razı olsun. ODTÜ’de, Darwinizm ve materyalizm geçersizliği okulun içerisinde tabii ki anlatılmaz. Ama okulun dışı bizim. Okulun içine de okulun dışından geliyorlar. Okulun dışı da bizim olduğuna göre, okulun içi de bizim olmuş oluyor. Pankartlarla ciyaklamanın bir alemi yok. Ciyakla, viyakla kurtulamazsınız. Çeşitli ızdırap alametleri taşıyan pankartlar, gençlerin ne kadar etkilendiğini gösteriyor. Ve hiç biri o pankartı inanarak taşımıyor. Ellerine tutuşturulmuş. Çok acıdır bu.

Oradaki gençler bayağı modern, dışa dönük gençler. Marksizm’i falan kabul edecek gençler değil. Ama okulun içinden dışına çıkıncaya kadar, tavşana bülbül diyorlar mecburen. Ama okulun dışına çıktı mı, gerçek hayata geçmiş oluyorlar. Okuldaki o Marksist baskı, bir kısım örgüt mensuplarının yaptıkları baskı, çocuklara o ilginç konumu oluşturtuyor. Fakat anladık ki, biz bu vazifemizle çok başarılı olmuşuz. Ama daha da fazla, daha da şiddetli ilmi çalışma yapmamız gerektiğini de bu vesileyle bizlere arz etmiş oluyorlar. Mesaj alınmıştır, gereği yapılacaktır. Demek ki hattı müdafaa yok, sathı müdafaa var. O sathı da bütün vatan. Allah’ın izniyle her yerde Darwinizmin kafasını ilimle, bilimle, sevgiyle, akılla ezmeye devam edeceğiz.





Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "3 Temmuz 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Bizim İdealimiz İttihad_ı İslam'dır!


Bizim bir idealimiz var; İttihad-ı İslam, Türk-İslam Birliği. Israrla biz bu idealimizi anlatacağız. Bizim için bir Kürt ideali, Kürt ülküsü, Kürt hedefi diye bir konu olmaz. Kürt, Laz Çerkez zaten Türkiye demektir bu. Bunları böyle ayırım şeklinde anlatılırsa, bu olmaz. Biz çoktan kardeş olmuş, bu aşamalardan geçmiş bir milletiz. Böyle bir hırsımız, böyle bir ırkçı kafamız yok. Hepimizin kanında birçok kavmin genetik özellikleri var. Araplık da var, Lazlık da var, Çerkezlik de var, Türklük de var hepsi var. Bu Anadolu coğrafyasında yaşayan herkese biz Türk diyoruz. Dolayısıyla böyle bir üsluba, mantığa gerek yok. Biz kendi idealimizi sürekli söyleyelim. İttihad-ı İslam idealimiz var, bunu istiyoruz biz, bu kadar.




Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "3 Temmuz 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Hz Mehdi (as)'ın Talebeleri!


Bediüzzaman’ın sözü var. Bediüzzaman 1877 de Mevlana’nın “şakirdler, bir asır sonra da Hz. Mehdi(a.s)’ın şakirdleri mücadele edecek” buyurmuş.  O zaman 1977 yılında kimin şakirdleri var? “Bediüzzaman Said Nursi’nin” diyor. Bende buna cevap vermek için tam kitabı açtım. Gördünüz değil mi? Tam ilgili sayfa, inşaAllah. Bediüzzaman diyor ki. “Şimdi hatıra geldi ki, eğer şeddeli lâm’lar ve mim ikişer sayılsa, bundan bir asır sonra zulümatı dağıtacak zâtlar ise, Hazret-i Mehdînin şakirtleri olabilir. Her ne ise bu nurlu ayetin çok nuranilikleri var” Sikke-i Tasdik-i sayfa 132’de. “Eğer şeddeli lâm’lar ve mim ikişer sayılsa,” diyor Üstadımız’ın bu sözünde ayette geçen “şeddeli lâm’lar ve mimlerin ikişer” sayılmasından bahsetmektedir.

Şimdi “Allahi, Allahu, illa” sözcüklerindeki lamlar ve “yutimmu” sözcüğünde ki mim ikişer kez sayıldığında ayetin bu cümlesinin ebced değeri 1910 etmekte. 1910, tam Bediüzzaman’ın dediği gibi. Baktığımızda, bak diyor ki Bediüzaman: “eğer şeddeli lâm’lar ve mim ikişer sayılsa,” bak “şeddeli lam’lar ve mim ikişer sayılsa, bundan bir asır sonra zulümatı dağıtacak zâtlar ise, Hazret-i Mehdînin şakirtleri olabilir.” “Bundan” diyor, yani Kuran’daki bu tarihten, Allah’ın ona işaret etiği bu tarihten“bir asır sonra zulümatı dağıtacak zâtlar ise, Hazret-i Mehdînin şakirtleri olabilir.” diyor.

Şimdi ‘bundan’ dediği ayetin ebcedinin kaç tarihi verdiğini Bediüzzamaın gözünden bakıyoruz. Allahi Allahu İlla sözcüklerindeki lamlar, Bediüzzaman bak “şeddeli lamlar” bak nerelerde geçiyor? Allahi kelimesinde geçiyor, Allahu kelimesinde geçiyor ve İlla kelimesinde geçiyor. Üç kelimede lamlar var. Ve “Yutimmu” sözcüğündeki mim ikişer kez sayıldığında, Bediüzzaman böyle diyor. Ayetin bu cümlesinin ebced değeri 1910 ediyor. Burada Üstadımız “bundan bir asır sonra” ifadesiyle miladi 1910’dan bir asır sonra ne yapıyor? Yüzyıl sonra? 2010 yapıyor. Ahmet Akgündüz ne diyor? “Üstad Hazretleri elli yerde belki ahir zamanda gelecek Hz. Mehdi(a.s)’ın üç vazifesi olduğunu, bu vazifelerin en birinci vazifesinin birincisi olduğunu ve bunu Risale-i Nur’un tam ve mükemmel şekilde yaptığını” diyor, anlatıyor. Fakat burada aynı bu hazret, bu dahi diyelim bu Mehmet Ali Kaya’ya dahi diyorum, deha saçıyor.

Bu dahi diyor ki; “Bediüzzaman 1987’de ‘Mevlana Halid-i’nin şakirdleri bir asır sonra Hz. Mehdi (a.s)’ın şakirdleri mücadele edecek’ buyurmuş. O zaman 1910 yılında kimin şakirdleri var?” diyor. Bediüzzaman 1877’de ‘Mevlana Halid-i’nin şakirdleri’ diye bir ifadesi yok. 1877 tarihini vermiyor ki. Burada açık açık bu tarihin nereden kaynaklandığını, bu tarihi nasıl elde ettiğini net olarak anlatıyor. Bak diyor ki “Şimdi hatıra geldi ki, eğer şeddeli lâm’lar ve mim ikişer sayılsa,” bir değil de, ikişer sayılsa “bundan” bu tarihten “bir asır sonra zulümatı dağıtacak zâtlar ise, Hazret-i Mehdînin şakirtleri olabilir.” Şimdi Bediüzzaman’ın dediği bu tarihe bakıyoruz hep birlikte. “Allahi, Allahu, İlla” lamların olduğu kelimeler ve “yutimmu” kelimesindeki mim ikişer sayıldığında karşımıza çıkan tarih 1910. “Bundan” diyor bu tarihten, “bundan yüz yıl sonra” diyor “bundan bir asır sonra zulümatı dağıtacak zâtlar ise, Hazret-i Mehdînin şakirtleri olabilir.” 2010 ediyor. Hazret 1977 diye kendinden bir tarih çıkarmış. 1877’ye 1977 ilave etmiş. Bediüzzaman’ın dediğinin uzaktan yakından alakası ok.

Bak Mehdiyet’ten kurtarmak için yönteme bak. Peki, burada neden bahsediyor Bediüzzaman? Niye dürüst olmuyorsunuz canım kardeşlerim? “Şimdi hatıra geldi ki,”o anda aklına geliyor  “eğer şeddeli lâm’lar” ne bu şeddeli lamlar? Burada bir şeyden bahsediyor sana “ve mim ikişer sayılsa,”diyor“bundan bir asır sonra” hesap ettiğinde ‘Allahi, Allahu, İlla, Yutimmu’ burada var mim şeddeli lamlarda bu üç kelimede var. Topladığımızda 1910 ediyor. “Bundan” diyor, bu tarihten,1910’dan bir yüz yıl sonra “Hz. Mehdi(a.s)’ın talebeleridir” diyor. 2010. Niye anlamazdan geliyorsunuz? Ben doğruyu anlatırım.


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "30 Haziran 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Hz Mehdi (as)'ın Görkemli bir Lider Görünüşü Vardır!


Resulullah (s.a.v.) buyurdu; “Mehdi’nin kaş çatığı hilal şekilli, gözleri güzel ve çekicidir” diyor. “Omuzları geniştir, dişleri parlak ve geniştir.” Yani büyükçe dişleri demek ki. “İnce ve güzel burnu vardır. Alnı geniş ve parlaktır. Omuzları bir kaya kadar sağlamdır. Yanakları daha az dolgun gözükür. Uykusuz kaldığında bazen solgundur” diyor rengi mübareğin. Kasları kavisli ve güçlüdür. Saçları kulağının üzerinden kıvrılır.” Yani şu kenarlarda dalgalanıyormuş. Kardeşim ne yapayım yani okumayayım mı ben bu hadisleri? Benziyor ne yapayım? “Dudakları mükemmel ve güzeldir.

 Görünüşü iyi ve yakışıklıdır. Yüzü iffet nuruyla ve görkemle doludur. Görkemli bir lider görünüşü vardır. Bakışları farklıdır, sesi güçlü ve nefes kesicidir.” Resulullah (s.a.v.)’in hadisi. Ne yapayım anlatmayayım mı yani? Diyorlar; “sen kendini ima ediyorsun.” Hadis söylüyorum. Hakikaten benim saçlarım şurada uzadığı zaman dalgalanıyor. Dalgalı saçlarım, özellikle şu yanlarda. Bak diyor ki; “Saçları kulağı üzerinden kıvrılır.” Hakikaten benim ortaokul, lise resimlerimde de uzattığımda buralarda dalgalanıyordu. Herkes bilir yani. Özellikle şakaklarımda dalgalanır, inşaAllah. “Dudakları mükemmel ve güzeldir. Görünüşü iyi ve yakışıklıdır. Yüzü iffet nuruyla ve görkemle doludur.

Görkemli bir lider görünüşü vardır. Bakışları farklıdır, sesi güçlü ve nefes kesicidir.” 800 sene önce yazılmış hadis kitabında bu, 800 yıllık. 8 sene önce desen hadi biz yazdırdık diyebilirler. 800 sene önce yazılmış. “Mehdi’nin kaş çatığı hilal şekilli, gözleri güzel ve çekicidir. Omuzları geniştir, dişleri parlak ve geniştir. İnce ve güzel burnu vardır. Alnı geniş ve parlaktır. Omuzları bir kaya kadar sağlamdır. Yanakları daha az dolgun gözükür.” Yani yanakları dolu değil, yanakları çökükçe. “Uykusuz kaldığında bazen solgundur” diyor yüzü, bazen solgundur, bazen. “Kasları kavisli ve güçlüdür. Saçları kulağının üzerinden kıvrılır.” Yani söyleyeyim mi? Benziyor doğru, ama talebe hocaya benzer. Hoca talebeye benzer, talebe hocaya benzer. Bizim de Hz. Mehdi (a.s)’a benzememiz normal. Gece gündüz onun sevgisinden bahsediyoruz. Allah benzetir tabii inşaAllah.


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "28 Haziran 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Hz Mehdi (as) Devrinde Süfyan Yok!



Bediüzzaman diyor ki Hz. Mehdi (a.s) için; “Hem hâkim, hem Mehdi, hem mürşit, hem kutb-u azam bir zatı nurani” diyor. Hâkimden kasıt ‘hükema’ diyor yani felsefeci anlamına geliyor diyor. Halbuki hâkim kelimesinin sözlükteki ilk anlamı; galip, haklı ve haksızı ayırt edip, hak ve adalet üzere hükmeden, ikinci anlamı; memleketi idare eden, üçüncü anlamı; mahkeme reisi. Ama hakim herkesin bildiği Türkçede; hakim bey deriz değil mi? Hakime ne iş yapıyorsun dedin mi, hakimlik yapıyorum. Hakim dedin mi bizim aklımıza gelen klasik hakimdir. Adalet dağıtan. Bediüzzaman bu konuyu zaten anlatmış, anlatmamış gibi bir üslupla o kelimeyi tefsir ederek hoca bulmaya çalışıyor Bediüzzaman’ın ne demek istediğini. Halbuki Bediüzzaman hakimden ne kast ettiğini anlatmış.

 Diyor ki Bediüzzaman Şualar, 5. Şua, 19. Mesele, sayfa 456’da; “Başkumandanları olan büyük Mehdi (a.s)’ın” bakın bir kere Hz. Mehdi (a.s) başkumandan, bütün Müslüman âleminin başkumandanı, demek ki bir şahıs bu “kemali adaletini” yüce adaletini, şimdi hâkimi anlıyor muyuz, anlıyoruz. Ne yapıyor muş? Adalet dağıtıyor, “kemal-i adaletini.” Hakimin anlamını anlatmış işte bak, “ve hakkaniyetini,” yine bu da görevidir, “haktan ve doğruluktan ayrılmayışını, doğruluğunu dünyaya göstermeleri” Türkiye’ye değil, İslam âlemine değil, “bütün dünyaya gösterecek” diyor Hz. Mehdi (a.s). Bediüzzaman’ın böyle bir çalışması oldu mu? Yani yüce adaletini bütün dünyaya gösterdi mi? Hakkaniyetini, yani hükmün devamı olarak, hakimliğin şerhi olarak. Hakimlik yönünde tavrını hiç gösterdiği oldu mu? Olmadı.

Bakın “dünyaya göstermesi” diyor Bediüzzaman, “gayet makul olmakla beraber gayet lazım” diyor, gayet lazım, “ve zaruri” bütün dünyaya gösterecek adaleti diyor. Ne görevle? Hakim görevle yapıyor bunu. “Ve hayat-ı içtimaiye-i insaniyedeki düsturların (cemiyet hayatına ait kuralların) muktezasıdır.” Gereğidir diyor. Başka bir yerde yine Bediüzzaman Hz. Mehdi (a.s)’ın hakimlik özelliğini şöyle açıklıyor: Mektubat, 29. Mektup, 7. Risale, 17. Kısım sayfa 411-412 : “Kadir-i Zülcelal her şeye muktedir olan Yüce Allah Hz. Mehdi ile ” şahsı manevi ile değil “alem-i İslam’ın zulümatını dağıtabilir. Ve va’detmiştir elbette vaadini yapacaktır.” Neyle yapıyor bunu? Hâkimliğiyle, gücüyle, başkumandanlığıyla yapıyor. Ve şahıs olarak, burada açık açık belirtiyor. Nerede şahıs kelimesi geçerse, “yok şahıstan kasıt şahs-ı manevidir” diyor. Bediüzzaman şahs-ı maneviyle şahsın nerede kullanılacağını çok iyi bilen bir insan. Mesela Hz. Mehdi (a.s) için diyor ki; “Süfyanın şahs-ı manevisini öldürüp dağıtacak” diyor Hz. Mehdi (a.s) şahıs olarak. “Kendisi ve talebeleri süfyanın şahs-ı manevisini,” şahsını demiyor.

 Çünkü Hz. Mehdi (a.s)’ın devrinde süfyan yok. Süfyan bitmiş oluyor onun devrinde yok. Ne zaman var? Hz. Mehdi (a.s) devrinde var. Ne var? Şahs-ı manevi var. Şahs-ı maneviye kim karşı koyuyor? Hz. Mehdi (a.s)’ın bizzat şahsı ve talebeleri. Bakın, “Mehdi (a.s) ve şakirtleri Cenab-ı Hakkın izniyle gelir” diyor. “O tohumlar sümbüllenir, biz de kabrimizden seyredip, Allah’a şükrederiz” diyor.Ben kabrimde olacağım Hz. Mehdi (a.s) geldiğinde diyor. “Mehdi ve talebeleri” diyor. “O tohumlar sümbüllenir, biz de kabrimizden seyredip Allah’a şükrederiz” diyor.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "28 Haziran 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 


Mehdiyet Üslubu,Dünyanın Kurtuluş Üslubudur!


DİDEM ÜRER: Hocam, İran devlet televizyonu Press TV, Suriye’de uçağın düşürülmesiyle ilgili şöyle bir haber yaptı; “Uçaklar muhtemelen Suriye’nin savunma sistemini test ediyordu ya da başka tepkileri ölçüyorlardı. Bu, düşmanca bir niyetti. Bir karşılık istiyordu ve o karşılığı aldı. Böyle değilse Obama’nın diğer bir ülkeye gazabını kusması için, daha büyük bir planın parçası olabilir. Kendisini Esad’a karşı yumuşak kalmakla suçlayan Cumhuriyetçileri susturmak için bundan daha iyi bir yol var mı?” denildi.

ADNAN OKTAR:Türkiye’yi savaşın içine sokup Müslüman’ı, Müslüman’a kırdırtmaya kalkıyorlarsa tabii ki böyle bir oyuna gelmeyiz. Orada yapılacak en büyük zafer, en güzel netice; Suriye’yle Türkiye’nin birleşmesidir. Yani herkesi şok edecek bir neticedir. Eğer bir intikam alınması gerekiyorsa deccalden intikam alınması lazım. Deccalden alınacak intikam da budur. Müslüman’ın, Müslüman’ı kırıp geçirmesi zafer mi? Böyle bir savaşın yeneni, yenileni olmaz. Hiçbir faydası olmaz. Çünkü İttihad-ı İslam hedeflenmiştir. Bunu engelleyecek bir tavır varsa ona karşı mücadele edilir ve İttihad-ı İslam sağlandığında da, özellikle Suriye’yle ilk birleşme başlatıldığında muazzam etki olacaktır. Çok büyük bir sevinç vesilesi olacaktır.

Başbakan’ın konuşması, Mehdiyet çizgisinde bir konuşmadır. Başbakan sürekli Mehdiyet çizgisinde hareket ediyor. Mehdiyet’in çizgisinden hiç çıkmıyor, Hz. Hızır (a.s)’ın çizgisinden hiç çıkmıyor, dolayısıyla da Allah başarı veriyor. Yüzde altmışlara çıkan, hatta yüzde altmışları da aşan oy almasının nedeni; Mehdiyet çizgisinde hareket etmesidir. Allah o yönden onu destekliyor. Ona yüzde altmış oyu sağlayan Allah’tır. Mehdiyet çizgisinden çıktığı için CHP kaybetmiş oluyor. Sayın Kılıçdaroğlu da Mehdiyet çizgisine girerse çok çok başarılı olur.  Bütün dünya Mehdiyet çizgisine mecburdur. Onun dışındaki bir hareket başarısızlıkla neticelenir. Mesela Başbakanımız’dan rica ettim dün Putin’le görüşmesini bugün hemen görüştü, maşaAllah. Çünkü kilit kişi o.

 En akılcı hareket o olur. Suriye’yi etkileyecek olan Putin’dir. Putin: “Yanlış yapıyorsunuz. Doğrusu budur” derse Suriye’nin yapacağı hiçbir şey kalmaz. Suriye derin devleti Putin’e bağlıdır. Suriye derin devletinin başı da Putin’dir. Asıl liderleri odur. Dolayısıyla asıl lider varken, kulağı uzatılmış liderle konuşmanın hiçbir anlamı olmaz. Şamar oğlanıyla ne konuşacaksın yani? O zaten canının derdinde. Ondan bir şey çıkmaz, inşaAllah. Tabii orada Rusya’ya güvence verilmesi, Rusya’nın böyle bir birliktelikte nasıl avantajlar olacağını, nasıl iyi olacağı, Rus halkına duyduğumuz sevgi, şefkat, merhamet ve adilane nizamın, demokrat sistemin nasıl Rusları da mutlu edeceğini anlatmak çok önemli. Başbakan’ın da konuşmasında da bu çizgi hakim olmuştur. Yani bu çizgi içerisinde, bu sevecenlik içerisindedir ki Putin zaten geriye adım atmış, üslup bu. Mehdiyet üslubu,  dünyanın kurtuluş üslubudur. Başka yol olmaz.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "27 Haziran 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

13 Temmuz 2012

Türkçe Ezan Olmaz!


DİDEM ÜRER: 28 Şubat’ın bir darbe olmadığını iddia ederek; “anayasal çerçevede bir MGK toplantısı yapıldı ve kararlar alındı. Bu bir darbe değildir, post modern darbe de değildir” dedi. Sayın Menderes’in en büyük hatasının da ezanı aslına, yani Arapçaya çevirmek olduğunu belirterek; “Türkçe ezan ne güzeldi, herkes okununca ne güzel ne dediğini anlıyordu. Şimdi kimse anlamıyor.”.

ADNAN OKTAR: İşte en büyük hata diye bunu esas aldılar zaten, adamı astılar, şehit ettiler. Paşam da eğer bu anlama getiriyorsa bu sözünü, çok çok ayıp yapıyor. Bir de millete akıl vermekten vazgeçsin, kendi aklıyla hareket etsin. Kendi kendine ancak yeter o. Millete akıl vermesin. Paşa olması demek dünyanın en akıllı olması anlamına gelmez. ‘Allah-u Ekber Allah-u Ekber’ gayet güzel. ‘Tanrı Uludur, Tanrı Uludur’, böyle ezan olur mu? Ayrıca ‘Tanrı Uludur, Tanrı Uludur’ deyince, sen camiye mi gedeceksin bu ezanı duyunca? Nedir zorun yani? Öğrenmek isteyen açar kitabı alır okur. Oradan mı öğrenecek adam? Bir İtalyan’ın geldiğini düşün Türkiye’ye; ‘Tanrı Uludur, Tanrı Uludur’, hiçbir şekilde anlamaz. Arap da anlamaz.

Daha hala bu devirde böyle bir kafayı savunuyor olması ne kadar kapalı olduğunu gösteriyor. Ne kadar kapalı eğitildiğini gösteriyor. Halbuki bunun mantığından herkes vazgeçti, bunun yanlışlığını anladılar. Daha hala anlamamış. 28 Şubat’ı oturup bize yedirmeye çalışıyor. Sanki bir anlamıyor muşuz gibi, devlet anlamıyormuş, millet anlamıyormuş gibi. 28 Şubat’tan herkes yaka silkiyor, herkes rahatsız. Paşa’nın haberi yok. “Ne alakası var” diyor. Olanlardan da haberi yok. 28 Şubat’taki insanların çektiği ızdıraptan, işkencelerden onlardan da haberi yok. Uçuyor adete yani. Her şeyi ben bilirim kafası çok garip bir çizgi.

Daha hala bu belanın, hastalığın gitmediğini görüyoruz. Sen kendini çok akıllı zannediyorsun ama ayette; “Her bilenden daha fazla bir bilen vardır” diyor. Kültürün ne, bilgin ne, ufkun ne? Gel gençlerin karşısına bir çık, bir tartış bakalım. Gel İstanbul Teknik Üniversitesi’nden gençlerle bir tartış, ODTÜ’den gençlerin karşısına çık bir tartış. Yahut Robert Koleji öğrencilerinin, Saint Benoit’ın öğrencilerin yahut herhangi bir devlet lisesinin gençlerinin karşısına çık, tartış; on dakikada tozunu çıkarırlar senin. Bir anda mantığın çöker. Karşısında asker oluyor, orada hazır olda duruyor, o da onlara akıl veriyor; başkası oluyor, ona akıl veriyor; ondan sonra kendisini dünyanın en akıllısı zannediyor. Öyle olmaz. Sivil hayata geçmişsin, insanların içine git konuş. O zaman kendi kültür düzeyini, bilgi düzeyini, mantık düzeyini daha iyi görürsün. Kıyas eder, anlarsın. Evden dışarı çıkmıyor, daha hala aynı kafada.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "26 Haziran 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 


Kumar ,çok tehlikeli bir şeydir!


Kumar, çok tehlikeli bir şey, çok da mantıksız. Çok acı veren bir olay. Mesela kazanıyor, karşı masadan adamın bütün paralarını alıyor. Adam müthiş nefret eder, acayip kinlenir. Adamın ailesine, çocuğuna götüreceği paraların hepsini gasp etmiş oluyorsun. Yahut çoluğuna çocuğuna götüreceğin, onların gıdasına, yiyeceğine, giyeceğine gidecek, çocuğa oyuncak olacak, onu sevindirecek paranı bir anda elin adamının önüne itiyorsun. O onu gasp ediyor, paranı alıyor. Çok korkunç bir şey. Onun için Cenab-ı Allah yasaklamış, haram kılmış. Çirkin bir hastalık. Allah hidayet versin.




Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "26 Haziran 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Ahir Zamanda Muazzam bir İlim Patlaması Oldu!


İmam-ı Sadık’tan rivayet, hadis; “İlim yirmi yedi parçadan oluşur” diyor. “Bütün peygamberler ve imamlar ilmin iki parçasını getirmişlerdir. Mehdimiz geldiğinde, diğer  yirmi parçayı da getirecektir.” Mehdimiz geldiğinde diğer yirmi parçayı da o getirecektir diyor.  Ama hakikaten geçmişte ilim, jeoloji, paleontoloji, o tip ilimler yoktu, sonradan çıktı o ilimler. Tabii bu diğer iki ilim, din ilmi kastediliyor ve diğer ilimler. Ama asıl ilimler ahir zamanda, yani dünyevi ilimler, bilimle ilgili yani, modern bilimle ilgili bilimler yeni gelişti. Ama asıl ilim Kuran’dır tabii.

Fakat Hz. Mehdi (a.s), diğer ilimleri de getirecektir. Hadiste yani ahir zamanda ilimdeki, muazzam gelişmeye dikkat çekilmiş. Yani ilmin ahir zamanda aniden gelişeceğine dikkat çekiliyor. Hakikaten şimdi ilmin şubelerini sabaha kadar saysak bitmez. Ahir zamanda muazzam bir ilim patlaması oldu.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "25 Haziran 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 


Kadını Gördüğünde Mümin Şefkat Duyar!


İnternette bir film hazırlamışlar; hanımlar süslenmesin, makyaj yapmasın, şunu yapmasın bayağı saymış. Başörtüsü renkli başörtüsü olmaz, şöyle olmaz, böyle olmaz. İşte olabilecek en itici halde olmaları için ne gerekiyorsa anlatmışlar. Erkekler, o serbest. Hayret ediyorum, ısrarla kadını çekici o gariplerimin üstüne o canlarımın üstünde kafaları. Kardeşim erkek en az kadın kadar etkiler kadın, yani çekicidir kadın için. Yani erkek için kadın nasıl çekiciyse, kadın içinde erkek çekicidir.

Yani gösterişli, akıllı bir erkek, derinliği olan bir erkek, özellikle anlamlı bakabilen, güzel bakabilen, zeki bir erkek kadını feci şekilde tahrik edebilir. Yani çok çok şiddetli tahrik eder etkiler. Kadının şehveti, erkeğin şehvetiyle kıyaslanmaz çok yıkıcı, çok şiddetlidir. Peki, ne yapacaksın erkekleri, naylon torbaya mı koyacaksın? Akıl mı şu? Erkekler için hiçbir tedbir almıyorlar, çok acayip bu. Erkek istediği gibi süslenebiliyor, saçını uzatabiliyor, kısa da kestirebiliyor, sakalını da istediği şekle sokabiliyor, istediği kıyafeti giyebiliyor, istediği parfümü kullanabiliyor. Erkek parfümü mesela kadın için tahrik edici olabilir. Erkeğe serbest, hepsi serbest.

Mesela erkeğin sesi de kadını tahrik edebilir, sırf sesi de tahrik edebilir. Hepsi serbest. Bir tek kadın, kadına yasak, her şey yasak. Sesi de yasak, sesi de ayarlı olacakmış. Çok ciddi olmalıymış. Erkek mesela rahat konuşabilir diyor, kadın derli toplu konuşması gerekiyormuş. Ne alaka kadın aynısı aynı durumdadır. Sadece imanlı bir topluluk olması gerekiyor, o kadar. İmanlıysa zaten adam aklıyla, Allah korkusuyla kendini kontrolde tutar. Çünkü kardeşim bu hanımlar kendi evinde en güzel sesle konuşuyor, en güzel bakışla bakıyor, en güzel kıyafetleri giyiyorlar, oğlu da oluyor, kardeşi de oluyor, babası oluyor efendim amcası da oluyor onların içinde yaşıyor. Onların nedir durumu ne oluyor? Hepsi şefkatle bakıyorlar, hiç biri şehvetle bakmıyor, bakmazda.

Demek ki, akıl ve iman insanı insan haline getiriyormuş değil mi? Bunlar ren geyiği gibi hayvan gibi adamlara tedbir alıyorlar. Ayıya göre tedbir niye alırsın kardeşim? Ayı ise ayılığını yapar o. İnsana göre Müslümanlık vardır. Normal Müslüman’a göre, normal Müslüman’ın olduğu yerde zaten hiçbir sorun çıkmaz. Kadını gördüğünde mümin şefkat duyar. Helaliyse, o zaman kafasında ona göre bakış açısı geliştirir. Helali değilse niçin böyle bir duruma girsin ki?



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "25 Haziran 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 


Hz Mehdi (as)'a İtaat Etmek Farz'dır !


“Hz. Mehdi (a.s)’ın ilmi gelişmiş ve hilmi eksiksizdir. İmamette güçlü, siyasette bilgedir. Ona itaat etmek farzdır. Allah Azze ve Celle’nin emriyle göreve gelmiştir. Allah’ın kullarına nasihat eder. Allah dinin koruyucusudur.” Hz. Mehdi (a.s) hakkında yazışmalar olacak. İnsanlar onu parmaklarıyla gösterecek. Ona sorular soracak, suikast düzenleyecekler” diyor, Hz. Mehdi (a.s)’ın özellikleri olarak. Şimdi bak, internette yazışmalar oluyor, parmaklarıyla gösteriyorlar. Sokakta da gösterebilir, televizyonda da gösterebilir. “Ona sorular soracaklar” diyor; yazılı da soru sorabilir, sözlü de soru sorabilir. Suikast; defalarca suikast düzenlenecek demek ki.

Ebu Basir şöyle rivayet etmiştir; “Ebu Hasan Musa bin Cafer (a.s)’a dedim ki; ‘Seni yaratan Allah’a kurban olayım, İmam Mehdi (a.s) hangi işaretiyle bilinir?’ Buyurdu ki; insanlar ona (Hz. Mehdi (a.s)’a) soru sorduklarında derhal cevap verir.” Seri konuşuyor. “Eğer huzurunda sussalar,” Hz. Mehdi (a.s)’ın yanında susuyorlarmış demek ki; konuşmuyorlar, dinliyorlar; “Eğer huzurunda sussalar o kendiliğinden konuşmaya başlar.” Yani “niye konuşmuyorsunuz?” demiyor. Huzurunda, yani yanında, bitişiğinde sussalar insanlar, konuşmasalar, “o kendiliğinden konuşmaya başlar. Ve yarın olacakları anlatır.


 Peygamberimiz (s.a.v)’in hadislerinden şunlar olacak, bunlar olacak, ahir zamanda ileride şunlar olacak, İttihad-ı İslam olacak, küfür zail olacak, deccaliyet yok olacak gibi; Hz. Mehdi (a.s) çıkacak, Hz. İsa Mesih (a.s) çıkacak gibi yarın olacakları anlatır. “İnsanlarla her dilden konuşur.” Konuşmaları her dile tercüme oluyor demek ki. Belki 70 dile, belki 80 dile. Bize de benziyor. Şimdi şüphelenmeyen beri gelsin; aynısının tıpkısı, tıpkısının aynısı. Bak, diyor ki; “Hz. Mehdi (a.s) hakkında yazışmalar olur, insanlar onu parmaklarıyla gösterecek, ona sorular soracak, suikast düzenleyecek” diyor rivayet. “İnsanlar ona soru sorduklarında derhal cevap verecek.”


Hz. Mehdi (a.s), “eğer huzurunda susarsalar” susanlar olacak huzurunda demek ki, “kendiliğinde konuşmaya başlayacak” diyor. “Yarın olacakları insanlara anlatacak, insanlarla her dilde konuşacak.” “Her dilde tercüme edilecek” diyor. Her konuşmamız anında tercüme ediliyor, her dilde. Hz. Mehdi (a.s) talebelerinde böyle yoğun bir benzerlik oluyor, görüyorsunuz. Bu da Hz. Mehdi (a.s) talebesi olduğumuzun damgası. Diyoruz ki; biz Hz. Mehdi (a.s) talebesiyiz. Buyurun, birebir örtüşüyor.

“Hz. Mehdi (a.s)’ın ilmi gelişmiş ve hilmi eksiksizdir.” Yani mülayim, halimdir. “İmamette güçlü, siyasette bilgedir.” İyi siyasetçi olacak Hz. Mehdi (a.s). Siyasetçiler onun yorumlarını bekleyecekler. Onun görüşlerini alacaklar. Doğrudan değil de, dolaylı yoldan, inşaAllah. “Ona itaat etmek farzdır,” Allah’ın emridir ona itaat etmek, “Allah Azze ve Celle’nin emriyle bu göreve gelmiştir.” “Allah getirmiştir onu” diyor, kendiliğinden gelmiyor. “Allah’ın kullarına nasihat eder,” sohbet eder, “Allah’ın dinin koruyucusudur.” Peygamberimiz (s.a.v) söylüyor.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "24 Haziran 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 


Bütün İslam Aleminin Orduları Birleşecekler !


İttihad-ı İslam olmadıktan sonra her gün acı haberi duyacağız, her gün. Her gün zorlu olaylar olur. Tespih tanesi gibi; “İpe dizilmiş tespih taneleri gibi” diyor Resulullah (s.a.v). “Biri bitti derken biri başlayan olaylar devam eder. Ta ki evlatlarımdan Hz. Mehdi (a.s) zuhur edinceye kadar” diyor. Mümkünü yok başka türlü.

Mehmet Ali Kaya Hocamız, Asırların Rehberi, Müceddidleri ve Kıyamet Alametleri, Deccal ve Mehdi diye bir kitap yazmış. Hoca diyor ki kitapta; “Hz. Mehdi (a.s) geldi, üç vazifesini de yaptı” diyor. İttihad-ı İslam da olmuş, her şey olmuş. Bediüzzaman diyor ya; “Müslümanların halifesi olacak, insanların başına geçecek, Hz. İsa (a.s) ile birlikte hareket edecek.” Hocamı da göster. MaşaAllah, Allah nurunu artırsın Hocamızın.


Mehmet Ali Kaya, Hocamız Nur talebesi gördüğümüz kadarıyla. Allah ömrünü uzun etsin. Hz. Mehdi (a.s) gelmiş, İttihad-ı İslam da olmuş, İslam aleminin orduları da toplanmış. Çünkü Bediüzzaman, “bütün İslam aleminin orduları birleşecekler” diyor. “Hiçbir kuvvet onlara dayanamaz” diyor. “Hz. Mehdi (a.s) da başkumandan olacak” diyor. O da, “o da oldu, Bediüzzaman başkumandan da oldu” diyor. “En büyük hakim olacak” diyor Bediüzzaman, Hz. Mehdi (a.s) için.


Bizim bildiğimiz Bediüzzaman sürekli mahkum konumdaydı ama o, “yok, hakim konumdaydı” diyor. Tamam, öyle kabul edelim. Çok değerlidir tabii mahkum olmak, o da bir ibadet. Ama Bediüzzaman “hakim olacak” diyor, “hüküm verecek” diyor, hakimlik. “Bütün dünyaya adaletini gösterecek” diyor, “o da oldu” diyor. İttihad-ı İslam? “O da oldu” diyor. Hepsi olmuş. “Müslümanların halifesi unvanıyla Hz. Mehdi (a.s) ortaya çıkacak” diyor, “o da oldu” diyor. “Hz. İsa Mesih (a.s)’la birlikte namaz kılacaklar” diyor, “o da oldu” diyor. “Hz. İsa Mesih (a.s) Hıristiyan alemini olduğu gibi hepsini Müslüman yapacak, Müslümanlarla birleştirecek” diyor Bediüzzaman, “birlikte deccali yenecekler” diyor, “o da oldu” diyor.


Bitmiş. Konu bitmiş. Artık evlerde çay içeceğiz. Hocamın evine gideceğiz yahut diğer kardeşlerimizin evine gideceğiz, höpürdeterek çay içeceğiz. Bitmiş konu. Anlatıyor kitabında. Hayrettir yani, inanılır gibi değil. Kardeşlerimiz de, bayağı binlerce, on binlerce insan da “doğru” diyorlar, “bitti bu konu” diyorlar. Allah da yağmur gibi bela yağdırıyor İslam aleminin üzerine. Hz. Mehdi (a.s)’a tabi olmadıkları için, İttihad-ı İslam’ı istemedikleri için. Çünkü adam “bitti” diyor, “konu tamamdır” diyor.



Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "24 Haziran 2012 tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 



Bediüzzaman diyor ki!


Bak ne diyor Bediüzzaman; “Hatta Hz. İsa (a.s)’ın nüzulü dâhil ve kendisi Hz. İsa (a.s) olduğu, nuru imanın dikkatiyle bilinir. Herkes bilemez. Hatta Deccal ve Süfyan gibi eşhası müthişe kendileri dâhil kendilerini bilmiyorlar” diyor. O yüzden Hz. Mehdi (a.s) da kendisini bilmiyor. “Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrıyken, mağlup olan İsevilik ve İslamiyet, ittihat neticesinde” yani birleşme neticesinde, “dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak istidadındayken” demek ki Hıristiyanlarla Müslümanlar ittifak halde İttihad-ı İslam’ı oluşturuyorlar. Yani, Türk-İslam Birliği, İttihad-ı İslam’ın oluşmasında Hıristiyanlarla geniş bir ittifak var. Birlikte hareket ediyor ama çok geniş çaplı dünya çapında bir ittifak yapılıyor.


Bak diyor ki Bediüzzaman; “İsevilik ve İslamiyet, İttihat neticesinde, dinsizlik cereyanına karşı galebe edip dağıtacak istidadındayken” bu ittihadı, Hz. Mehdi (a.s) sağlıyor işte. Hz. İsa (a.s) Mesih’in nüzulünden önce, “ittihat neticesinde, dinsizlik cereyanına karşı galebe edip dağıtacak istidadındayken, âlemi semavatta cismi beşerisiyle bulunan” yani cismi beşerisi ne demek? Dünyevi bedeniyle “bulunan şahs-ı İsa (a.s)” şahsı manevi değil, “Şahs-ı İsa (a.s) o dini hak cereyanının başına geçeceğini” yani Hıristiyanlığın, Müslüman olması neticesinde meydana gelecek, milyarlarca Mümin’in lideri oluyor. “Başına geçecek, lider olacak” diyor.


 Şahs-ı maneviciler ne diyor? “Yok, gömdük” diyorlar. Nerenin gömmesi? Ne diyor Bediüzzaman? “Şahsı İsa (a.s)” Hz. İsa (a.s)’ın şahsı bizzat kendisi, “o dini hak cereyanının başına geçeceğini” lider olacağını “Bir muhbir-i sadık, bir kaderi Külli Şeyin vadine istinad ederek haber vermiştir.” “Kuran’ın vadidir” diyor. “Madem haber vermiş Hak’tır Madem kaderi külli şeyin vadetmiştir, elbette yapacaktır” diyor.




Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "23 Haziran 2012 tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 


Yaratılış Atlası !


DİDEM ÜRER: Bu Atlas’ta, devasa büyüklükteki canlılardan, 0.001 milimetre boyutundaki bakterilere kadar, yeryüzündeki tüm canlıların ilk yaratıldıkları andan itibaren hiç değişmedikleri anlatılıyor, inşaAllah. Bu ciltte, diğerlerinden çok farklı türlere ait ve çok daha eski dönemlerde yaşamış fosiller yer alıyor. 2.4 milyar yıllık siyano bakterilerin fosil kalıntıları olan stromatolitler, 300-400 milyon yıllık deniz canlılarının fosilleri, 100-150 milyon yıllık kıl kanatlı harika uçabilen böceklerin fosilleri var inşaAllah.


 Ayrıca isteyenler; www.harunyahya.org sitesinden, yaratılış atlasını ücretsiz olarak bilgisayarlarına indirebiliyorlar. Aynı zamanda, 1400 Books mobil uygulamasıyla, cep telefonlarına, tablet bilgisayarlarına yükleyebiliyorlar, inşaAllah. Ayrıca Global Yayıncılık sipariş hattını da arayarak sahip olabiliyorlar, inşaAllah. Global Yayıncılık’ın internet adresi, www.globalkitap.com , 444 444 1 telefon numarasından da ulaşabilir kardeşlerimiz, inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Şahane olmuş Atlas. Yani kaçarı kurtarı yok, bitmiştir. Çok vahim durumları. Muhteşem, çok güzel olmuş baskısı, maşaAllah. Çok çok iyi maşaAllah, elhamdülillah.




Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "23 Haziran 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz.