23 Mayıs 2012

Mehdiyette Vicdan hakim olacak,Sevgi hakim olacak!


DİDEM HANIM: Hocam, Serdar Turgut; “Dünyanın sonunun geldiğine dair birçok işaret gördüğünü, bunu yüksek sesle pek ifade edemediğini, çünkü bundan dolayı içinde bir korku hissettiğini” yazdı. “Dünyanın her yerinin sallanmaya başladığını, dünyanın bir ucunda8,9’luk deprem olurken, başka bir ucunun da aynı anda sallandığını, hortumların, kasırgaların şiddetlendiğini ve gökten artık hiçbir normal bir şey gelmediğini” belirtmiş.“Aslında 2012 yılının manevi bir son olacağına inanıyorum ama bu fiziksel olaylar beni düşündürtüyor” diye de sözlerine ekledi.

ADNAN OKTAR: Yani benim gördüğüm, beni en iyi takip eden yazar diyebilirim. En titiz takip eden. Yani yüzlerce yazar kişi var ama bu kişi çok titiz takip ediyor ve takibinde hakkını veriyor.Birebir aynı.

Yolda gelirken düşündüm de, din alimlerinin bir kısmı deli gibi. Yani mesela koskoca adam hurafe olduğunu biliyor, hurafeliği savunuyor, utanmadan. Bir başkası yerlere yatıyor, ağlıyor, zırlıyor, bir başkası alenen yalan söylüyor, bir başkası çıkıyor Darwinizmi savunuyor, hiçbir şekilde doğru olmadığını bildiği halde. Bir kısmı “Nur Talebesiyim” diyor. Hz. Mehdi (a.s.)’ın geleceği açıkça Risale-i Nur’da ama alenen ve açıkça belirtildiği halde, Risale-i Nur’dan onun okunmasını yasaklıyor. Bak, kepazeliğe bak. Diyor, “şunu, şunu, şunu okuyamazsın.” Onu kitap haline getirelim; “Narcıların Risale-i Nur’dan Gizledikleri Sırlar” diye kitap yapalım, broşür, kitapçık. O kısımları hazırlayın. Siz yazıları getirin, ben yorum yapayım, kısa yorumunu yapayım. Verin redaktöre düzelttirsinler. Hemen baskıya gönderelim. Binlerce, on binlerce dağıtılsın. “Narcıların Risale-i Nur’dan Gizledikleri Sırlar” broşür olarak. Adamın yüzünde eşek oynamış. Alenen gizliyorlar, utanma da yok. Allah o yüzden yarı deli gibi yaptı bunları böyle garip garip tipler oldular, böyle asosyal. Hayatın kısa olduğunu biliyorlar. Mesela diyor ki, ısrarla ehl-i sünnet birliğinden bahsediyor. Bu İslam alemini kan revan içinde bırakır. Ehl-i sünnet birliği olur mu? İslam Birliği olur. Sen ehl-i sünnet birliği yaparsan, o da Şii birliği yapacak. Dünyanın her tarafında zaten Sünniler Şiiler var, kırıp geçirirler birbirlerini. Olur mu öyle şey? Vahabi birliği, öyle şeyler olmaz. Mesela Vahabiler de, apayrı bir ekol geliştirdiler. “Sahabe dönemini biz yaşıyoruz” diyorlar,“asıl Müslüman biziz” diyorlar. Belli ki Müslümanlar paramparça olmaya mahkum gibi görünüyor. Çözüm; Mehdiyet. Hz. Mehdi (a.s.) sizin malınızı alacak değil. Size mal dağıtacak. Hz. Mehdi (a.s.) sizin canınızı alacak değil. Size can verecek, Allah’ın dilemesiyle. Hz. Mehdi (a.s.) savaş çıkartmayacak, savaşı durduracak. Ne korkarsınız Hz. Mehdi (a.s.)’dan? Holdinglerin korkusuna kapılır, hastanelerin korkusuna kapılırlar, gelir-gelmez gibisinden. Okulların korkusuna kapıldılar, “acaba okullar kapanır mı?” diye. Şirketlerin paniğine düştüler. Bir şey olmaz şirketlerinize korkmayın. Acayip vahşileştiler. Çok yırtıcı hale geldiler. Darwinizmi savunuyorsun, en ağababaları, İngiltere’deki adam Dawkins ne diyor; “aman, öyle bir hayatı hiçbir şekilde istemem, nefret ederim öyle şeyden” diyor.

Mehdiyet belli ki güzel. Çok hoş, herkes istediği gibi yaşayacak. Vicdan hakim olacak, sevgi hakim olacak, dürüstlük hakim olacak, demokrasi hakim olacak, gençler neşe içinde olacaklar,Hıristiyanlara saygı duyulacak, Musevilere saygı duyulacak, Müslümanlara saygı duyulacak, inançlara saygı duyulacak, dinsizliğe de saygı duyulacak. Daha ne istiyorsunuz? Nedir size bunun zararı? Ne korkuyorsunuz? “Enaniyetimiz giderse” gitsin enaniyetin, zaten zararlı enaniyet. Yazılarına bakıyorum, çok samimiyetsiz. Derli toplu, kısaca, samimi, özlü anlatsana konuları. Ne karmakarışık hale getiriyorsun? “Şahs-ı manevi de olabilir, şahıs da olabilir. Gelmiş de olabilir, gelecek de olabilir.” Kardeşim öyle şey olur mu? Bir tane doğru olur. Sade, derli toplu, kısa, samimice açıkla. Mesela geldiler bize, Nur Talebesi Ağabeyler; “Biz Hz. Mehdi (a.s.)’ın geleceğini biliyoruz. Ama biz bunu söylersek Bediüzzaman’a olan sevgi azalır.” Azalsın. Allah öyle takdir ettiyse azalsın. İsterse unutsunlar Bediüzzaman’ı. Biz Allah’ın rızasını esas alırız. Birde ayrıca öyle bir şey olmayacağını da biliyorlar. Öyle bir şeyde Bediüzzaman, baş tacı olur. Şu an dünya tanımıyor Bediüzzaman’ı. O zaman baş tacı olacağını, eşek olsa bilir. Herkes sevecek belli ki Bediüzzaman’ı. O da bir kaçış yolu. Ama farz edelim, Bediüzzaman unutulacak, unutulsun. Allah’ın dininin al-i olması önemli. Mesela deseler ki “Adnan Hoca unutuldu.” Unutulayım. Mühim mi? İslam’ın hakim olması önemli. İttihad-ı İslam olsun. Cennetimiz bize Allah tarafından nasip edilsin, inşaAllah. Allah’ın rızasını kazanalım, tamam. Sanane? Bediüzzaman’ın dediğini sen yap. Bediüzzaman diyor ki; “Hz. Mehdi (a.s.)’ı arayın. Hz. Mehdi (a.s.)’a tabi olun. Ben onun talebesiyim, ortam hazırlıyorum. Siz de talebesi olun, ortam hazırlayın” diyor. ‘Böyle yaparsak Bediüzzaman unutulur.’ Sana ne, Bediüzzaman ne diyorsa sen onu yap. Peygamberimiz (s.a.v.) ne diyorsa onu yap.

Mesela Amerikan Bizonu da öyle, ev hanımı gibi süsleniyor ev mücahidi, bunun dırdırcı internetçi takımı var. Önüne gelene küfrediyor; Başbakana, Atatürk’e aklına gelen herkese. Yaşar Nuri Öztürk Hocam olur, bilmem şu bu, kimi bulursa. Ağzına geleni söylüyor. Çok da çirkef tipler böyle arsız. Orijinal, değişik bir tip böyle diğer cemaatlerde görünen bir şey değil. Akıl almaz arsız, hayasızlar. Yani çok terbiyesiz, karaktersiz, utanma hisleri olmayan, yüzsüz tipler ama acayip haysiyetsizler. Yani tasavvuf ehliyle alakası yok adamların, direkt sokak çakalı. Mafya sistemi kurmuşlar, erkek erkeğe yaşıyorlar zaten. Çok uygunsuz resimleri var bunların. Kendileri koymuşlar, kendi sitelerine koymuşlar, erkek erkeğe. Tam sapık hayatı yaşıyor adamlar. Zaten üsluplarından da görülüyor. Yani konuşmalarında, kullandıkları resimlerde falan bu tip eğilimleri olduğu görülüyor. Birde utanmadan Şeyh Nazım Hocamız’ın ismini kullanıyorlar. O saygın, değerli bir insan. Çakal, kullanırsan kendi ismini kullan, pislik herif. Şeyh Nazım Hocamın ismini niye kullanıyorsun? Niye kirletmeye çalışıyorsun? Devlet düşmanı, millet düşmanı pislik bir tip. Var senin gibi çakallar ama kimsenin ismini kullanmıyorlar. Şeyh Nazım Hocamız’ın ismini niye kullanıyorsun? Hayvan herif. O değerli insanın. Yarın bir gün sana bir operasyon yapılsa, pislik yapılsa eşek herif diyeceksin, “Ben Şeyh Nazım Hoca’ya bağlıyım.” Köpek, ne alakan var? Senin karaktersizliğine, pisliğine bak, Şeyh Nazım Hocamın temizliğine, dürüstlüğüne bak. Pisliğine niye bulaştırmak istiyorsun, tertemiz, Müslüman alimi, değerli insanı?

Mesela Şeyh Nazım Hocam, genç kızlar da oluyor onun sohbetinde, mesela genç kızlar müzik çalıyorlar, hocamız dinliyor. Birbirinden güzel başı açık hanımlar da oluyor, başı kapalı hanımlar da oluyor, herkes oluyor. Beyler de oluyor, sohbet ediyorlar, yemek yiyorlar. Çok medeni bir insan Şeyh Nazım Hocamız. Meclisi çok hoştur. Bu yobaz bambaşka bir kafaya sahip. Şeyh Nazım Hocamızdan, içten içe nefret eden bir tip. Fakat ismini kullanmaktan da kaçınmıyor. Fakat işine gelmeyen yerlerde de Şeyh Nazım Hocamızı atlayıp, Şeyh Nazım Hocamız’ın hocasıyla direkt bağlantıya geçip ondan bahsediyor. Eğer sen Şeyh Nazım Hocamıza bağlıysan, onun stilini, onun üslubunu tamamen kabul edeceksin. Şeyh Nazım Hocamız’ın sevdiklerini seveceksin, önemli gördüklerini önemli göreceksin, değer verdiklerine değer vereceksin, mükemmel dediğine mükemmel diyeceksin. Şeyh Nazım Hocam birisine “iyi” diyor, o çıkıyor “yok, değil” diyor. Şeyh Nazım Hocam diyor ki, “bu doğru yolda”, o diyor, “yok, eğri yolda” diyor. Sen hani Şeyh Nazım Hocama bağlıydın? Sen “daha akıllıyım” diyorsun. Diyor ki, benimle ilgili olarak, “Şeyh Nazım, onun ilk hali için övmüştü” diyor. İlk yıllar yani, 86-87. Şu an Şeyh Nazım Hocam; “devam et, Adnan Oğlum” diyor. “Doğru yoldasın” diyor. Yıl kaç? 2012. O zaman kaç? 1987. “Durma, devam et” diyor. “Çok güzel olacak nitece, doğru yoldasın” diyor. Şeyh Nazım Hocamız’ın bu sözlerini getirin, onları bir okuyayım. Hem münafıkları çatlatalım, hem de müminlere bir sevinç olsun. Tabii bizim burada hoşumuza giden, Şeyh Nazım Hocamız’ın üstünden bu pisliği çektik. Ama yine de bu çakalın nerden çıkacağı belli olmaz diye, orada da tedbirli olunuyor. Şu anda da tedbirli oluyorlar.

Şeyh Nazım Hocamızın çevresi ve ailesi yine tedbirliler. Herkes tedbirli. Çünkü manyak adam, yani kendisinin Hz. Mehdi (a.s.) olduğu kanaatinde. Hollanda’da teşkilatlanmış. Orada da uyuşturucu serbest,, istediği gibi uyuşturucu kullanıyorlar. Şimdi biz bunları anlatıyoruz, bu seferde kel alaka tipler yeniden ortaya çıkıyorlar. İskender Hoca geçenlerde; “Bana mı diyorsun?” diyor. Ne alakası var seninle? O Abdülkerim denen bir zat var, o da ortaya çıkmış; “Bana mı diyorsun?” diyor. Ne alaka seninle? Bahsediyor muyuz biz senden? Hollanda da mısın sen, ne alakası var? O öbür hoca efendi de öyle. “Bana mı diyorsun?” Birde bu çıktı ya. Hoşt diyoruz, “bana mı dedin?” diye, otuz yerden cevap geliyor. Deli misiniz siz? Kimse o. O kendini bilir, inşaAllah.

Diyor ki; “Adnan Hoca’nın son halini o bilmiyor” diyor. “Onun için böyle konuşuyor” diyor, Şeyh Nazım Hocamız için. Hani Kutbu’l Aktab’dı? Hani Kutbu’l Aktab olarak görüyordun. Hani evliyaydı. Bütün kalplere nazar ediyordu. Herkesin halini biliyordu biliyorsun değil mi? “Herkesin, her halini bilir” diyorsun. “Her mecliste bulunur” diyorsun, inşaAllah. Kutbu’l Aktab diyorsun, “Adnan Hoca’dan haberi yok” diyorsun.Bir kere benim sohbetlerimi Şeyh Nazım Hocamız’ın ailesi olduğu gibi hepsi izliyor, her seferinde, her gün, tamamı izliyorlar. O Şeyh Nazım Hocamız’ın hizmetindeki anne olsun, kocası, Şeyh Nazım Hocamın torunları, çocukları hepsi izliyorlar her akşam. Şeyh Nazım Hocamın da gün gün haberi var benden. Nasıl haberi olmaz?

Bakın diyor ki Şeyhimiz, 1 Nisan 2012’de; “Adnan Hocamız” diyor, bak “Adnan Hocamız kalu belada Allah’a verdiği ahdini yerine getiriyor” diyor. “Ustamızdır” diyor, Şeyh Nazım Hocamız. 2012 tarihinde bana bunu söylüyor. Böyle bir iltifatla güzellik yapıyor. Benim için diyor ki Şeyhimiz; “Onu yediler bilir. Onu ziyaret ederler” diyor. “Ona devamlı giderler.” Benim için diyor ki yine Şeyhim; “O hakimse, ne derse yaparız” diyor. “Onu kucaklar, öperiz” diyor Şeyhimiz. “Söylenecek meseleler onun kalbine verilmiştir. Devam etsin” diyor. Bu faaliyetlerine devam etsin. “Beklesin, onunla beraber olanlar da beklesin, vakit yakındır” diyor.

Hıyar sen ne diyorsun, Şeyhimiz ne diyor? Hani sen Şeyh’e tabiiydin? Sen Şeyhimizden nefret ediyorsun. Şeyhimiz sana hilafet vermedi diye, oğluna verdi diye, kininden kuduruyorsun köpek. Bak, “Söylenecek meseleler onun kalbine verilmiştir.” diyor Şeyhimiz. “Devam etsin” diyor. Dursun demiyor. Çizgi değiştirsin de demiyor. Yol değiştirsin değil, “devam etsin, beklesin. Onunla beraber olanlar da beklesin, vakit yakındır” diyor. “Elhamdülillah” diyor Şeyhim, “elinden tutacak kimse vardır. Yalnız değildir oğlum” diyor. “Adnan Bey milletin içerisinde avam-ı nastan görünüyor.”Halktan biri gibi görünüyor. Mesela oynuyor, gülüyor, belki avam insanlar gibi de konuşuyor,“lakin hakikati başka türlüdür, siz bilemezsiniz” diyor. “Adnan Efendi Hocamıza, oğlumuza selamlarımı götürünüz.” Aleykum Selam. “Hepsine devamlı hayır temennisinde bulunuruz.” Bu hakiki Şeyh. Köpek sen, cinayet örgütü kurmuşsun, mafya kurmuşsun, çakalsın cinsi sapık herif. Buradaki ahlakın güzelliğine bak, senin karaktersizliğine bak.

“Şimdi gelen ilhamdır bu” diyor, benim için Şeyhime, bana diyor. “O, onu anlar. Onun sırrını bilen bilir. Arslanımızdır” diyor. Benim biliyorsunuz soyadım da arslan. “Arslanımızdır” diyor. Ta Hz. Ali (r.a.)’dan beri gelen soyadımız. “Ve ustamızdır” diyor. “Allah nurunu güneş gibi yapsın” diyor Şeyhimiz. “Velayet sırı ile zahiri de başka da velayet sırrı ile yapacağı ve yapmakta olduğu hizmet vardır. Şimdi size Peygamber (s.a.v.) huzurunda bir rütbe giydirilmiştir” diyor. “Resulullah (s.a.v.)’in huzurunda sana bir rütbe giydirildi” diyor. “Ben de gördüm” diyor. “Sizin velayetiniz vardır” diyor. “Velisiniz” diyor, inşaAllah. “Yani evliyullah’tan olduğunuz için” diyor. Bir de bu katil, cinsi sapık ordusuna bir sorun bakayım. “Lakin şimdi o öyle bir tomurcuk gül olur, daha ne rengi belli, ne şekli belli, ne kokusu bellidir, o açıldığı vaktinde belli olur” diyor. “Şimdi Adnan Bey’in hali de o, kapalıdır” diyor. “İleride belli olacak, bir gül gibi açacak” diyor.

“Bu Muharrem-ul şerifte hafseten” diyor, “zahir ve batında sizi tevhid edecek hem manevi bir ruh, hem de bir maneviyat giydirilmiş ve bir anlayışla ilham da size açılmıştır” diyor. İlhamla konuşuyorsunuz diyor, inşaAllah. “Ondan sonra size bir varidat vardır” manevi varidat verilecektir size diyor. Yani ilhamla konuşacaksınız diyor inşaAllah. “Kendisi sabırlılardan yazılmıştır” diyor Şeyhim, benim için, Allah razı olsun. “Sabırlıların da bir ötesi, razılardan yazılmıştır” diyor. “Razılık makamı verildi ona” diyor. Bunu kim diyor? Asrın Kutbu söylüyor. “Ümit ederiz ki, ileriye doğru Adnan Bey’in yapacağı mükemmel hizmetler vardır. Onlar alimdir” diyor Şeyhimiz. “Onlar bütün dünyanın küfrüne top atıyor, küfrü bombardıman yapıyor bizim Adnan Hoca” diyor. MaşaAllah. “Azametliydi” diyor, maşaAllah. “Karşısında lakırdı söylenmez. Kalbimizde olanlardandır o” diyor. “Acayip, acayip bir tecelli var üzerinde” diyor. “Kuvvetli tecelli var üstünde” diyor, maşaAllah. “Bu kafasızlara anlatmak için” diyor, işte bu yobaz takımını, bu ahmakları kastediyor, bu Amerikan Bizonu veyahut başka it kopuk takımı, bu katil, sapık yakımı kastediyor. Bakın diyor ki;“Bu kafasızlara anlatmak için-ki, onun söylediğine ve yazdığına cevap verecek adam yoktur.” Kim isterse olsun diyor. Karşımdaki kişiler için ne diyor; “Bu kafasızlara anlatmak için-ki” bana düşman olanlara söylüyor, “bu kafasızlara anlatmak için, ki onun” yani Adnan Oğlumun diyor, “söylediğine ve yazdığına cevap verecek adam yoktur.” Ezer geçer diyor. “Ben de severim. Acayip, acayip tecelli sahibidir o. O Türkiye’de bir tane, ikincisi yok” diyor. Yani Türkiye’de başka yok üstüne diyor, bir tane diyor. MaşaAllah. “Adnan Bey Oğlumuzun girdiği mecralara başkaları giremez. Süveyş’ten bir gemi geçer, ikisi geçemez. Bir tanesi geçer, bir tanesi geçmez. O da, o cinsten olan bir kimsedir. Bir yoldan gider, onun girdiği yere başkası giremez” diyor. MaşaAllah. O da bir kısmı, Şeyhimizin anlattıklarının.

Bakın bu gerçek mürşit işte. Nezaketiyle, kibarlığıyla, efendiliğiyle, harikalarıyla. Allah vermesin birçok insan ümidini kesmişti, Allah ömrüne ömür kattı. MaşaAllah, acayip dinç oldu Şeyhimiz. Yalnız yormamaları önemli Şeyhimizi. Bakın ben bir sır söyleyeyim; Şeyhimizin seveceği insanları karşısına getirsinler. Tamam, müritleri talebelerini sever ama çok seveceklerini karşısına getirsinler. Sevdikleri kalbine ferahlık verir. Onların selamı bile kalbine ferahlık verir. Cahil insanlar kalbe bast hali verir. Sıkıntı verir. Cahillerle muhatap etmesinler hocamızı. Hep onu böyle coşkuyla sevenlerle muhatap etsinler. Bakın sevenler demiyorum, coşkuyla sevenler. Aşıklarıyla, olgun aşıklarıyla, dürüst aşıklarıyla, samimi aşıklarıyla, alim aşıklarıyla Şeyhimizi muhatap etsinler. Gıda olur. Kalbine ferahlık olur. Mesela mecliste bir kişi olsa bile, kalbinde ritim bozukluğu oluyor, sıkılıyor. Bir tane şeytan karışsa cemaatin içerisine, o, onun kalbini yoruyor. Bunaltıyor Şeyhimizi. Ulu orta kalabalık çıkartmasınlar. Mutlaka seçkin bir topluluğa hitap etsin. Öyle yaptıralım, hitap ettirelim.

Ben mesela ne derse, doğrudur diyorum. Dünya tatlısı kardeşim, onu anlamıyorlar. Şeyhimizin bir kere insancıl, sevgi dolu, coşkulu ruhu çok önemlidir. Asıl önemli yönü odur, onun. Allah’a olan aşkı, Peygamber (s.a.v.)’e olan aşkı ve muhabbeti. Cezbe ehlidir, velayet ehlidir. Birçok şeyi birçok hikmetle söyler. Biz ne derse kabul ederiz. Bu konunun edebi budur. Onun sevdiğini severiz, sevmediğini sevmeyiz, inşaAllah.

Serdar Turgut, maşaAllah iman ehli bir insan. Bayağı iyi, çok pozitif bir adam. Bir ara “Ben Allah’a inanıyorum ama dine inanmıyorum” dedi. Bırak bunları Allah aşkına. İnanmaz olur musun? Halis muhlis Müslümansın. Herhalde gazetede durumunu sağlam durmak için mi yapıyor? Ne gerek var öyle laflara? Peygamberimiz (s.a.v.) bizim can, dünya tatlısı. Ne güzel Kuran, nur gibi kitap. Besbelli ki Hak Kitap. Vicdanı olup da Kuran’ı reddedecek adamı ben düşünemiyorum kardeşim. Normal akılda bir insan imkansızdır, imkansız. Kuran; sevgiyi, merhameti, aklı en güzel şekilde anlatan kitap Cenab-ı Allah elhamdülillah, mis gibi, ekmek gibi. Hiç kafa karıştıracak bir şey yok, ne güzel. Şirke net tavır koyuyor Cenab-ı Allah. Cenneti mis gibi anlatıyor. Cehennem çok net anlatıyor. Ölümden sonra nasıl olacak, cennet nasıl olacak, en ince detayına kadar anlatıyor. Hiç anlaşılmayacak bir yönü yok. Peygamberimiz (s.a.v.)’i reddeden bir adamın vicdanı gitmiştir, vicdanı kalmamıştır. Kardeşim nasıl vicdanla reddedilebilir? Bana bir desin. Hangi vicdanla reddedilebilir? Bütün hayatı mucize. Kuran’ın kendisi mucize.

Bütün peygamberleri kabul ediyorsun. Dünya tatlısı Peygamberimiz (s.a.v.)’i kabul etmedin mi ne olursun sen? Allah vermesin. Bütün Peygamberleri kabul ediyor mesela bir Musevi düşün, Hz. İbrahim (a.s.)’ı kabul etmiyor. Mahvolur, bitti Allah esirgesin. Zorun nedir? “Ya Musevilikten çıkarsam?” Kardeşim daha iyi Musevi olursun sen. Daha iyi. Hakiki Musevi olursun. Yarım Musevi olmaktan çıkar, gerçek Musevi olursun Muhammedi olursan. Peygamberi sev. Hz. İbrahim (a.s.)’ı sevince sen Musevi olmaktan çıkıyor musun? Madem Hz. Musa(a.s.)’ı seviyorsun daha çok seversin. Hz. İbrahim (a.s.)’ı sevmiyor musun? Daha çok seversin. Hz. İbrahim (a.s.)’ı sevdiğin gibi Peygamber (s.a.v.)’i de sev ne güzel. İmanından ne kaybediyorsun kardeşim? Mesela İsevi için de. Hz. İsa (a.s.)’ı seviyor. Hz İsa(a.s.)’ı bırak” mı diyoruz sana? “Daha çok sev” diyoruz sana. “Hz. Meryem (a.s.)’ı bırak” mı diyoruz sana? “Hz Meryem (a.s.)’ı daha çok sev” diyoruz. Çünkü Cenab-ı Allah diyor ki, “Dünya kadınlarının en üstünü Hz. Meryem(a.s.)’dır.” diyor. Sen bana İncil’den öyle bir hüküm çıkarabiliyor musun? “ Bütün alemin kadınlarına üstün kıldık” diyor Allah. Ne güzel övüyor Cenab-ı Allah. Daha ne istiyorsun? Hz. İsa Mesih (a.s.)’ı Allah övüyor, övüyor, övüyor, geri gelecek diyor. Senin inancının aynısı işte. Daha ne istiyorsun? Geri gelecek. Müjdeliyor Cenab-ı Allah.

Ben bu yobaz takımının pisliğinin yüzünden birçok kardeşimizin Müslüman olamadığını görüyorum. Birçok insanın. Mesela ne kadar çok Hıristiyan var Müslüman olmak isteyen. Bu meşhur yobaz takımının baskısı yüzünden Müslüman olmakta çekinceli davranıyorlar


.Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "20 Nisan 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

20 Mayıs 2012

Kısa Bilgi


İslamın dünyaya hakimiyeti öyle zannedildiği gibi uzun süreyi alacak bir şey değil. Yani Hz. Mehdi (a.s.) zuhur ettikten sonra birkaç ay çerisinde bütün İslam alemine hakim olur. Kardeşlerimiz zannediyor ki, çok vakit geçecek, çok zamanlar geçecek. Mesela bayındırlık faaliyetleri bütün İslam aleminde 2, 3 sene içerisinde biter. Yani akıl almaz bir sürat vardır Hz. Mehdi (a.s.)’da. Zannedildiği gibi değildir. Mesela Hz. İsa Mesih (a.s.) ile beraberlikleri 9 yıl falandır. 7 veya 9 yıl. Çok fazla hadis var ona dair. Yani dünya hakimiyetindeki beraberlikleri. Ama muhtelif rivayetler de var tabii. 9, 19 diye de var rivayetler. Hz. Yakup (a.s.) gibi, yani Hz. İsrail (a.s.) gibi Hz. Mehdi (a.s.)’da uzun ömürlü olacaktır inşaAllah. Hz. İbrahim (a.s.) gibi inşaAllah. onlar hepsi böyle, 70 yaşında, 80 yaşında, 90 yaşında, 100 yaşında İslam’a hizmet etmişlerdir, inşaAllah. Hz. Musa (a.s.) mesela 120 yaşına kadar İslam’a hizmet etmiştir. Gayet dinç ve atak olarak İslam’a hizmet etmiştir. Allah’ın takdiridir o. Hatta o dönemleri de Kuran çok iyi vurgular. “Kemiklerim gevşedi, saçım beyazladı” diyor. Cenab-ı Allah’ın onlara bir lütfu o, bir güzelliği. Müteşabih ayetlerdendir. Hani bazı kafası ilginç tipler. Kuran’da ne yazıyorsa o öyledir. “Baş tutuştu.” Alev anlamında değil ki baş tutuşması. Başı tutuştu; saçı beyazladı anlamına geliyor. “Yok zahir anlamı üstüne” diyor. Çok fazla müteşabih ayet vardır, hadislerde de vardır. Hadislerde de, ayetlerde de teşbih, benzetme yapılır, inşaAllah.





Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "19 Nisan 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 


Kuran Tefsiri

 Tevbe Suresi 24’de Cenab-ı Allah, şeytandan Allah’a sığınırım:” De ki: "Eğer babalarınız, çocuklarınız” Bak, hemen aile. “kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz” Yani arkadaş çevreniz “kazandığınız mallar, az kar getireceğinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah'tan, O'nun Resûlü’nden ve O'nun yolunda cihad etmekten” Allah’ın dinini yaymak için geceli gündüzlü faaliyet yapmaktan “daha sevimli ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyedurun” Ölüm gelinceye kadar bekleyin diyor. Allah, belanızı verecek diyor. “Allah, fasıklar topluluğuna hidayet vermez” Demek ki insanları neler alıkoyuyormuş “babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kar getireceğinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler” Bunları Allah'a, Resûlü’ne ve O'nun yolunda cihad etmeye tercih etmeyecek Müslüman. Bunu yaparsa, felaket başının üstünde.




Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "19 Nisan 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Bediüzzaman diyor ki!



İşte böyle felaket üsluplar olursa, dini konuları tenzih ederim, böyle kafada adamlar olursa, çok yaygın nur talebeleri içerisinde bu tipler. Bunlara ağabey diyorlar, işte baba, dede diyorlar, başlarına geçiriyorlar. Ve bunların peşi sıra gidiyorlar. Onlar da onları dünyaya çekiyor. İşte, akademik kariyerinizi bitirin, işinize gücünüze bakın. Okul açın, ticaret yapın dünyaya dalın diyor. Bakıyor ki dünyada da bir şey yok. Anlatacakları bir şeyi de bulamıyorlar bu sefer. Karşısındaki insanlara işten güçten başka bir konu da pek anlatmak istemiyorlar. Ticaretten bahsediyorlar, çeklerden, senetlerden bahsediyorlar, işi genişletmekten bahsediyorlar. Paranın da bir işe yaramadığını anlıyorlar. Sonra tabii yeis ve ümitsizlik bitkinlik ve bedbinlik başlıyor.  Bediüzzaman’a tavır aldılar çünkü. Bediüzzaman’ın yazısını duymaya tahammül edemiyor. Peygamberimiz (s.a.v)’in hadisini duymaya tahammül edemiyor adamlar. Ayet-i Kuran’ı duymaya tahammül edemiyorlar. “Sabredemeyeceğim kardeşim” tak tak vuruyorlar.“kusura bakmayın ben burada sabırlı olamayacağım” diyor. “Bediüzzaman söylediğini söyledim. İlave, yorum yapmadım” diyor. “Tamam anladım da, istemiyorum ben” diyor.

Bak, Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri diyor ki, Barla Lahikası 250. sayfada: “Senin şu âciz ve fakir ve hiç ender hiç olan kardeşin, bin derece haddimin fevkinde olarak, kendimi o gelecek adam olduğumu iddia edemem” Yani Hz. Mehdi (a.s) olduğumu iddia edemem “hiçbir cihette liyakatim yoktur. Fakat o ileride gelecek acip şahsın bir hizmetkârı ve ona yer hazır edecek bir dümdârı ve o büyük kumandanın pîşdâr bir neferi olduğumu zannediyorum” Benim görevim bu diyor. Bu adam bunu diyebiliyor mu? “Şirketin kar payı ne kadar hemşerim? Hastane açsak yüzde kaç pay benim olur? Hangi okula kimi tayin edelim, ne yapalım?” O zamanda hayattan bıkıyor, şevki kalmıyor. Bak, Bediüzzaman mesleğini açıklıyor. Kendini tarif ediyor, benim görevim bu diyor. Nur talebeleri bunu diyebiliyor mu? Bediüzzaman’ın dediğini diyebilmeleri lazım. Söyleyemiyorlar. Bak, diyor ki Bediüzzaman: “Fakat o ileride gelecek” Gelmedi, ileride gelecek diyor. “acip şahsın” ahir zamanın acip şahsı Muhammed Mehdi “bir hizmetkârı” Bunlar diyebiliyor mu Hz. Mehdi (a.s)’nin hizmetkarıyız? Diyemiyorlar. “ve ona yer hazır edecek bir dümdârı” Biz Hz. Mehdi (a.s)’e yer hazır edecek bir dümdarıyız diyebiliyorlar mı? Diyemiyorlar. “ve o büyük kumandanın” Bak, Bediüzzaman büyük kumandan diyor. Adam ağzına dahi almak istemez. Yani bütün İslam aleminin kumandanı diyor. “pîşdâr bir neferi olduğumu zannediyorum” Benim görevim bu diyor Bediüzzaman. Bu adamlar bu görevi söyleyemiyorlar. “Nedir senin görevin Hocam?” dediğinde, bak söylüyor. “o ileride gelecek acip şahsın bir hizmetkârı ve ona yer hazır edecek bir dümdârı ve o büyük kumandanın” Bütün Müslümanların kumandanı “o büyük kumandanın pîşdâr bir neferi” onun askeriyim benim görevim bu arkadaşım diyor. Adamın konuşmasına baksana, tahayyül dahi edemiyor.

Bak, Darwinistler proteinlerin molekül yapısını anlatalım diyoruz. “Sakın ha! sizi okula dahi sokmayız” diyorlar. “Fosiller var” diyoruz. “Parçalarız fosilleri” diyor. “Bütün paleontolojinin, arkeolojinin, bilimin neticelerini halkın gözünün önüne sermek istiyoruz” diyoruz. 350-400 milyon fosil var. “Bir kısmını biz sergileyelim” “Yok arkadaş müsaade etmeyiz” diyorlar. Siz hurafe anlatıyorsunuz. Protein tesadüfen olamaz diyorsunuz. Okullarda çocuklara yanlış öğretiyorsunuz. “Olsun sen karışamazsın, biz anlatacağız” diyor. Bakan diyor ki “Ben evrime karşıyım. Ama evrim teorisini savunan bu sergiyi açmakla mükellefim ben, mecburum. Kusura bakmayın açacağım” diyor. “Ben şahsen karşıyım” diyor. Devlet eliyle müze açılıyor. Baştan sona gayri bilimsel açıklamalar. Darwinizmi, Materyalizmi anlatan müze, devlet eli ile açılıyor. Benim dergimi devlet alıyor, ben karşıyım evrime, götürüyor müzeye veriyor. “Ben inanmıyorum, bilimsel olarak ispat ediyorum” diyorum. “Olsun, biz açacağız” diyor devlet. “Peki bize müsaade edin, biz üniversitede cevap verelim” diyoruz. “Ona müsaade yok” diyorlar. “Adam hurafe anlatıyor üniversitede” diyorsun. Engelleyelim o zaman “Ona da müsaade etmeyiz” diyorlar.

Üniversite imtihanında adama soruyor “Şu varlığın nasıl oluştuğunu bize açıklayın. Bir; evrimle, iki; yaratılış” Doğru şık; evrim. Yaratılış dersen sınıfta kalıyorsun. Böyle bir sistem var. Onun için herkes yeri yerinden oynatsın. Her yerde sergiler açalım. Kahvehaneleri her yeri okul haline getirelim. Evleri okul haline getirelim. Her yerde kitaplar dağıtalım. İnternetten birbirimize bilgi gönderelim. Çok fazla okuyalım. Vatandaşlarımızı bağrımıza basalım. Her yerde bu gerçekleri onlara ayak üstüde olsa, dolmuşta, otobüste, ayakta anlatalım. Bu kuşatmayı, dünyadaki Darwinist diktatörlüğü yerle bir edinceye kadar bize uyku yok. Gayret edeceğiz. Bak narcıları bir yandan, nur talebeleri bir yandan, cahili bir yandan, cühelası bir yandan hem Mehdiyeti kaldırmaya azmetmişler, hem İttihad-ı İslam’ı durdurmayı azmetmişler. Darwinizmi cayır cayır anlatıyorlar. Mesela TGRT de bile Darwinizm anlatılıyor. Mesela Samanyolu’na dikkat ediyorum, sürekli hayvanların birbirlerini parçalamasını filmlerde gösteriyorlar. Hayvanların birbirine şefkati, merhameti, annesinin yavrularını koruması, onları yalaması, emzirmesi, beslemesi onlara pek yanaşmıyorlar. Nerede parçalama filmleri varsa onları koyuyorlar. Yani güçlünün zayıfı ezmesi anlatılıyor sürekli. Bu kafa yanlış. Bunları anlatmak durumundayız.




Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "19 Nisan 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 


Her yerde Yaratılışı Anlatmalı ve Fosil Sergisi Açmalı!


DİDEM HANIM: İnşaAllah Hocam. Aralarında çok sayıda Profesör ve Doçentin bulunduğu bir grup akademisyen Marmara Üniversitesinde yaratılış gerçeğinin delilleriyle anlatılacağı ‘Bilim türler arası evrimi neden kabul etmiyor’ başlıklı sempozyumun iptal edilmesi için bir imza kampanyası başlattı. “Şöyle bir açıklama yaptılar: “Bilimsel bir kuram olan evrimi savunmak için bu girişim durdurulmalıdır. Bilimsel bilgiler öğretilmesinden yana olan herkesin yaklaşık bir ay sonra yapılması planlanan bu sempozyuma karşı durmaya çağırıyoruz” dediler.

ADNAN OKTAR: Adam ne diyor; “Darwinizm mi var “diyor. Var mıymış, yok muymuş işte gör? Bak, bilimsel Darwinizme cevap verilecek sadece. Hakikaten de şamata yapıp engelliyorlar. Çok rastlanmış bir olay. Daha önce de Prof. Adem Tatlı’yı görevinden almışlardı, evrime inanmıyor diye. Onun için vatandaşlarımız bu konuda çok çok titiz olması lazım. Var güçleriyle bu bilimsel çalışmaya katkıda bulunmaları lazım. Mesela, biyoloji, felsefe öğretmenleri veyahut felsefe, biyoloji öğrencileri, paleontoloji, arkeoloji öğrencileri, yüksek mühendisler, elektrik mühendisleri olabilir, kimya mühendisi olabilir fark etmez, yeter ki kültürlü olsun. Çünkü Darwinizm zaten çok ilkel basit bir teoridir, yani öyle karmaşık değildir. Ama cevabının verilmesinde bir genel kültür, bir bilimsel bakış açısı tabii ki önemlidir. Adem Tatlı Hocamızı da baköö okuldan attılar, görevine son verdiler. Her yerde yaratılışı anlatmak, bilimsel delillerle, özellikle proteinlerin yapısını çok iyi bilmek, paleontolojik delilleri çok iyi bilmek, fosilleri bizzat gözüyle görmek çok faydalı olur.

Her yerde küçük küçük fosil sergileri açmak, inşaAllah. Kebapçıda olur, kahvehanede olur. Her yerde özellikle küçük Harun Yahya kütüphaneleri oluşturmak bunları darmakeşan eder. Bilime set oluşturmuş durumdalar. “Bilim yasaklansın” diyor adam. Safsataya cevap verilecek, bilimsel açıklama yapılacak; “müsaade edilmesin” diyor. Hakikaten de engelleyebiliyorlar. Bütün dünyada engelleyebiliyorlar. Katolik Kilisesi Darwinizme resmi olarak sahip çıkıyor. Katolikliğin bir şartı haline geldi Darwinizmi savunmak. Teslis akidesi bir, Darwinizmi savunmak iki. Katolikliğin ana umdeleri haline geldi. Bütün Katolik Kiliselerinde Darwinizme inanmak, savunmak mecburi. Aksini söyleyemiyorsun. Katolik Kilisesinde “Allah yarattı, Darwinizm geçersizdir” diyemiyorsun. “Darwinizm ve Darwin’in dediği doğrudur” diyebilirsin. İşte bu deccaliyetin amansız gücünü gösteriyor. Biz de deccaliyetin kafasını en iyi şekilde ezmeyi bilen bir topluluğuz inşaAllah.


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "19 Nisan 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

19 Mayıs 2012

Modern İslam!


MaşaAllah iyi, konuları detay detay anlatıyorsunuz. Dedim, Darwinistlere böyle detay anlatmaya gerek var mı? İman hakikati olduğu için iyi o. Çünkü o Allah’ın sanatı, onu da bilecek. Tepeden anlatıp bitirebiliriz ama detay da önemlidir. Ama kainat metafiziktir. Maddeyi anlamadı onlar, maddenin ne olduğu fark edemediler.
Biz biraz anlattık. Mesela Lenin anlamış. “Aman bu konuya girmeyin, kafayı çizersiniz. Elde avuçta ne varsa gider. Sakın maddenin hakikati olayına girmeyin” diyor. Bütün Avrupalı düşünürler maddenin hakikati konusunda zamanında konuşmuşlar ama pek kale alan olmamış, anlamazdan gelmiş insanlar. Ama çok büyük bir hakikat, çok büyük bir olay. Madde beyinde oluşuyor, dışarıda madde var ama gerçek madde, bizim muhatap olduğumuz madde beynimizde oluşuyor, Allah tarafından yaratılıyor. Dışarıdaki maddeyle muhatap olmuyoruz o anlamda. Çünkü saydam zaten, siyah. Bundan alenen insanlar zaten pek o kadar haz alamazlar. Allah’ın gösterdiği ayrıdır. İki tane şey var; bir dışarıda madde var, bir beyinde yaratılan var. Biz sadece beyinde yaratılanla muhatap oluyoruz. Başka hiçbir şekilde öbürüyle muhatap olmuyoruz. Bunu anlamazdan geliyorlar.


Bir de kader, İslam’ın hakimiyeti yönünde dünyada. Mesela eğer deccalin hakimiyeti yönünde olsaydı şu an, istediğimiz kadar uğraşalım, yedi bin tane kanalımız olsa, yetmiş bin radyomuz olsa, yüz binlerce profesörümüz olsa yine yenilirdik. Kader öyle olurdu. Ama şu an Allah Mehdiyet’in galibiyetine hükmettiği için, kader öyle olduğu için, istersen on iki kişi ol, galibiyet mukadder. Kesin. Solcular panik oldular. Her yerde toplantı yapıyorlar, Darwinist toplantılar yapıyorlar yoğun olarak. Sırf bize karşı, bana karşı yapıyorlar. Başka bir şey yok, dünyada başka yapan yok zaten. Darwinizmi çürüten, yerden yere vuran başka kimse yok. Ama çok umutsuz bir debeleniş içindeler. Hem acıyorum hallerine, hem şaşırıyorum hem de eğlenceli de geliyor bana onları ezmek. Mutlaka ezeceğimi bilmenin zavallılığı içerisindeler.


Mesela var ya böyle, panteri görüyor bir hayvan, hayvanın kaçacak hali kalmıyor artık, takati kesiliyor ama son bir hamle kaçıyor. Bayağı şaşırtmaca veriyor ne yaparsan yapsın ama altına alıyor. Şimdi bizdeki olay da o. Acıyarak seyrediyorum onları. Mutlaka yenileceklerini biliyorlar. Allah’ın hikmeti, içgüdüyle hissettiler. Mutlaka yenileceklerini biliyorlar. Yenildiklerini biliyorlar da, onun kabulünü de biliyorlar. Yenildiğini biliyor zaten. Bilen insanın, davasına sahip insanın, doğruyu bilen insanın üslubuyla konuşmuyor. Allah esirgesin, biz de aynı konumda olsaydık bizde de bu anlaşılırdı. Eğer biz davamızdan emin olmasaydık, bu konudan emin olmasaydık, istediğimiz kadar anlatalım üslubumuzdan, ses tonumuzdan, vurgularımızdan anlaşılırdı. Sakinliğimizden, muhabbetçiliğimizden, her şeyimizden anlaşılıyor. Adamlar mesela fosil gösteriyorlar, iki saat konuşuyorlar, bizim yüzümüzdeki ifadeden bile adamlar mahvoluyor, konu bitiyor. Ben dikkatlice bakıyorum bunlara, mesela toplanıyor, ana konu; ben. Çay, kahve içip, simit yiyip benden bahsediyorlar. Diyorlar ki; “Mehdilik iddia ediyormuş.” Benim öyle bir iddiam yok. Fakat konu o değil zaten. Verdikleri deliller içler acısı onlar açısından. Ne kadar adamlar bunalıyor, ne kadar eziliyorlardır, ne kadar küçük düşüyorlar, ne kadar sıkılıyorlardır. Koskoca profesör, herkes acı acı biliyor anlattıklarının boş olduğunu. Herkes birbirinin gözüne boş gözlerle bakıyor. Boş şey anlattığına herkes emin. İsterseniz gidin bakın, deneyin. Orada kendinden emin, samimi olarak inanan bir kişi bulamazsınız. Acayip dağıldılar. Son Anuştayın kalmıştı. Anuştaytın da inanmıyor da, “Bir konferans yapalım” demiş profesörlere “Anuştayın, gerçekten sen inanıyor musun?” demişler. “Hakikaten inanıyorsan, ilginç” demişler. Bunu diyen Darwinist adamlar. Onun için oraya toplanıyorlar, parkalı gençler, haki kıyafetler; o gurularının kırılmışlığı, o eziklikleri, bütün acılığıyla ortada oluyor. Üslubun monotonluğu, boş gözlerle onları anlatmak. Televizyona çıkıyorlar, inanan adam ayaklarına yatıyorlar. Çırpınıyor, çayları içiyor, acayip sinirli hareketler yapıyor. Halbuki gerçekten inanan insan, son derece sakindir. Hareket bir, hareket iki, tak vurdun mu düşürürsün, ben de olduğu gibi. Debelenmeleri, zavallılıkları onları seyretmeye değer. Bunları seyretmeye gitsin insanlar. Gözlerinin içine bakın, o acı ifadeye bakın. O keyifsizlikleri, o ıstırapları, o gurularının kırılmışlığı ne zorunuz kardeşim? Gidiyorsunuz bilimle, akılla tamamen zıt olan bir teorinin üstüne bir felsefe oturtmuşsunuz, Marksizm’i, bir kere en baştan yanlış yapmışsın. Madem Marksizm’i savunacaktınız, Darwinizmin üstüne niye oturttunuz? Oturtmasa zaten bitiyor da, ayrı mesela. En çürüt sistemin üzerine oturtmuşsunuz. Adama böyle koyarlar işte, kodum mu oturturum. Vurdum mu otuz takla attırdık. Acınacak haldeler koskoca delikanlılar, profesörler, doçentler elleri yüzleri kasılıyor. Bunları ezerken insanda bir telaş olur, değil mi, hani ezme telaşı. O hissi de duymuyorum. Gayet sakinim, pençelemeye bile gerek duymuyorum, sırf bakışlarım yetiyor. Birkaç kelime konuşmam yetiyor, varlığım yetiyor.


Bunların imanları zayıf olduğu için, ahiretten kurtulmak istiyorlar. Onun için de çözüm arıyorlar kendi kafalarınca. Biz böyle dersek böyle de olur gibi düşünüyorlar. Bir kere çok çürük açıklama, çok çürük. Çok uydurma. Sen neye dayandırıyorsun biliyor musun? Tesadüfe dayandırıyorsun. Tesadüf olabilecek en berbat iddiadır. Dünyada insan aklının alabileceği en berbat iddiayı bana söyle desen, tesadüf üstüne bir iddia olamaz. Sen bunca mükemmelliği tamamen tesadüf üzerine oturtuyorsun. Onun için bunlar böyle kütür kütür ezilecek varlıklar.


Bak diyor ki Tevrat’ta ; “Senin eline bunlar düşecekler. Ve sana onları ezdireceğim” diyor Allah. “Senin eline düşüreceğim ve sana ezdireceğim” diyor Tevrat’ta. Olay bu yani inşaAllah. Ahiret var. Korkmalarına gerek yok dürüst olanların. İyi niyetli, samimi olanların gönlü rahat olsun. Dürüst Müslümanların gönlü rahat olsun, Allah’a güvensinler. Ölüm anı da rahat olacak, ahiret safhası da rahat olacak. Zaman olmadığı için inşaAllah, süratle ahirete intikal edecekler. Sevdikleriyle karşılaşacaklar. Allah sevmeyi, sevilmeyi seviyor. Bu dünyada sevmeyi, sevilmeyi öğretiyor. Sonsuza kadar da sevmeyi ve sevilmeyi de yaşamak istiyor Allah. Kendine dua ettirmek istiyor, Kendi İlahlığını bilmemizi istiyor, Kendi büyüklüğünü, gücünü bilmemizi istiyor. Ama sevgi tabii asıl, sevmek ve sevilmek.


Mesela biz Allah’ı seviyoruz ama Allah da sevmek istiyor. Allah’ın bir yönü bu, bir vasfı; sevmek istiyor. Peygamberimiz (s.a.v)’e “Habibim” diyor. Hz. Musa (a.s)’ı seviyor. “Seni seçtim” diyor Allah ayette. Hz. Yusuf (a.s)’ı seviyor. Küfrü sevmiyor Allah, samimiyetsizi sevmiyor. Kendi ahlakının yaşanmasını istiyor Allah. Allah’ın ahlakıdır; merhametli olmak, şefkatli olmak, akıllı olmak, dürüst olmak. Bu dünyada iyice bize tanıtıyor. Sevmeyi sevilmeyi öğrenmeden gidersek, Allah vermesin. Cennet çadırında oturursun, böyle bakarsın. Cennet pınarlarının başında böyle oturursun. Sevmeyi, sevilmeyi az öğrenmek de olmaz. Allah tam öğrenmeyi istiyor. Onun için bayağı yetecek bir ömür veriliyor.


Tam kurs müddeti kadar, müminlerin hepsine kurs müddeti kadar ömür verilir. Şehit olanlarda da o tamamlatılıyor, geri kalanı tamamlatılıyor. İlla ki o eğitimden geçecekler. Çünkü şehitliği Allah çok seviyor, beğeniyor. Sevgisini çok şiddetli göstermiş oluyor. Allah için canını verdiği için, Allah onu çok beğeniyor, çok seviyor. Yüksek bir sevgi olarak onu beğeniyor Allah. Onun için o tavrına karşı olarak da, ne güzel, onu eğitmeye devam ediyor cennette. Tek yanlı eğitiliyorlar, bizim gibi değil. Kötülüğü bilmeden, sadece iyiliği bilecek şekilde eğitiliyorlar. Yiyor, içiyor, rahat inşaAllah. Dediklerimin doğru olduğunu Darwinizmin tamamen yenilmesiyle göreceksiniz.


İslam dünyaya, modern İslam olarak, bizim tarif ettiğimiz İslam anlamında hakim olacak. Bakın bir de harika bir yön var, yobazlık tarzında İslam hakim olmayacak. Benim tarif ettiğim, bizim tarif ettiğimiz tarzda. Başbakan da söylüyor; “Modern İslam”, o tarzda İslam hakim olacak. Harika, büyük harika görmeyiz. Aklın ihtiyarını kaldıracak bir şey, o zaman diğer insanlara haksızlık olur. İstiyor ki mesela karşısına gelsin Cebrail (a.s) otursun, yemek yesinler, duvardan geçsin. Öbür insanlar nedir? Bu zamana kadar imtihan olanlar nedir? Onlar insan değil mi, onlar da insan. Onların da hakkı, onlar da olur. Öyle şey olmaz. Peygamberlerde de aklın ihtiyarını kaldıran hiçbir şey olmuyor. İnsanlar öyle zannediyor ama öyle zannedildiği gibi olmuyor.
 Mesela Hz. Musa (a.s)’da ayete bakın, aklın ihtiyarının kalkmadığı her safhada anlaşılır. Zannediyor ki insanlar, aklın ihtiyarı kalkmıştır. Öyle bir şey olmuyor. Örnek vereyim; “At elindekini” diyor Cenab-ı Allah Hz. Musa (a.s)’a, atıyor, yılana dönüşüyor. Mucize bu değil mi? Allah diyor ki; “Arkasına bakmadan kaçtı” diyor. Aklın ihtiyarı kalksa, öyle bir şey yapar mı? Allah diyor ki; “Dön, korkma. Benim katımda peygamberler korkmaz” diyor. Çekinerek geliyor yine, inşaAllah. Ama “Korkma” dediği için, artık korkmuyor. “Tut” diyor Allah kuyruğundan, tuttu mu yeniden asa oluyor. Hayatta en korktuğu şeylerden birisi yılan. Allah “Tut kuyruğundan” diyor.


 Mesela Cenab-ı Allah diyor ki; “Firavun’a gidin.” ‘Ya Rabbi korkuyoruz’ diyorlar. Açıkça söylüyorlar. Aklın ihtiyarı kalkmış olsa bunu söyler mi Ulu’l Azm peygamber? ‘Korkuyoruz ya Rabbi’ diyor. ‘Korkuyorum’ diyor. Allah; “Korkma” diyor. Bir daha söylüyorum; o ‘Korkuyorum’ diyor, O “Korkma” diyor. Çok fazla korkmaması ile ilgili ayet vardır Hz. Musa (a.s)’ın. Ayetlere bakın, Allah hep “Korkma” der. “Görüyorum, işitiyorum, yanındayım” diyor Allah. “Sen oraya giderken yanındayım ben, görüyorum, işitiyorum” diyor. Sürekli ona tevhidi hatırlatıyor, Allah’ın gücünü hatırlatıyor. “Her an görüyorum, duyuyorum” diyor. Bu aynı zamanda şirke karşı da bir tedbirdir, Allah’ın aldığı bir tedbirdir, inşaAllah. Çünkü Firavun’a o gücü veren kim? Allah. Kim konuşturuyor? Allah konuşturuyor. “Ben yanındayım, görüyorum” diyor. “Ona gücü veren de benim” diyor. “Onlardan korkma, Ben’den kork” diyor Allah. Doğru söylüyor Allah. Firavun adım atamaz Allah güç vermese. Ne diyorsa onu yapar, Allah. Kaderinde ne varsa onu yapıyor. Allah diyor zaten, başında söylüyor; “Hepsini rezil edecek” diyor. “Bütün hükümlerin tamamını reddedecek” diyor. “Ama söyleyeceksin” diyor. Sürekli mucize gösteriyor, her seferinde ‘inandık’ diyor adam. Aklın ihtiyarı tam kalkmıyor. İhtiyarı hafif kalkar gibi görünüyor ama Firavun’un, mucizeyi görüyor kalkmıyor. İhtiyarı kalkmadığı için 9 kere tekrar ettiriyor. İmtihanın harikalığındandır. Allah tam ayarında yapar imtihanı. Yoksa aklın ihtiyarı kalksa Firavun için o yeterli, 9 tane mucize var.


Mesela kurbağa yağmuru oluyor, önce diyor ki; “Allah yaptı bunu.” “Hz. Musa (a.s) ve Hz. Harun (a.s)’ın Allah’ına inanıyorum ben, dua et kaldırsın Allah üstümüzden” diyor. Kalkıyor üzerinden sonra diyor; “Atalarımıza da zamanında kurbağa yağmuru olmuştu” diyor. “Boş yere ben iman ettim” diyor. “İnanmıyorum şimdi” diyor. Bu sefer bit afatı oluyor. Yine “Musa’nın Rabbine inandım” diyor, Hz. Musa (a.s) ve Hz. Harun (a.s)’ın Allah’ına. Afat kalkınca düşünüyor; “Geçmişte de afet olmuştu. Ben boş yere iman ettim. Yine inkar ediyorum” diyor.


Mesela nehir kıpkırmızı renk alıyor. Kan mucizesi, ayette o şekilde geçiyor. “Geçmişte, daha önce de olmuştu nehirde bu tip şeyler. Kırmızı hal almıştı” diyor. Hakikaten oluyor bazen nehirlerde. Bir bakteri cinsinin etkisiyle oluyor. “Yine vazgeçtim” diyor. Deniz yarılıyor, karşıya geçiyorlar, “daha önce de olmuştu buna benzer” diyor. “Bizim tarihimizde var böyle olaylar” diyor. Onlar da ortaya kadar geçiyorlar, hiçbir şey olmadan. Su kapladığında “ Hz. Musa (a.s) ve Hz. Harun (a.s)’ın Allah’ına iman ettim” diyor. Allah “Şimdi mi?” diyor. 9 kere mucize görmüşsün, sen oradan çıksan yine yaparsın. Ahmak, yine yapacaksın yani. O, o anda öyle diyor. Bazı insanlar “belki iman edecek, bırakalım da ne yapacak” diye düşünebilir. Öyle olmuyor. Çıkar, aynı kaldığı yerden yine devam eder. Bir milyon kere olsa, bir milyonunda da yapar. Allah diyor ayette; “Ya Rabbi bizi geri gönder dünyaya. Bak nasıl imanlı olacağız” diyorlar. “Yok, aynısını yaparsınız” diyor Allah, mealen. Hiçbir değişiklik olmaz. “Sonsuza kadar, bu kalplerinde kalır böyle” diyor Allah. Öyle yaratılmışlar çünkü, cehennem için yaratılmışlar. Tabii insanlar bunun sırrını anlayamıyorlar. Bana soruyorlar kardeşler zaman zaman, ben de biraz kapalı anlatıyorum. Ama şunu söyleyeyim; samimi iman edene bir şey olmaz. Samimi Müslüman’a hiçbir şey olmaz. Her zaman, her defasında rahat eder. Dünyada da rahat eder, ahirette de rahat eder. Ahirette rahat eder derken, imtihan olmayacak diye bir şey yok. İmtihan olur. Sürekli imtihanlara hikmet gözüyle bakar. Hikmet gözüyle bakmadı mı olmaz.




Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "18 Nisan 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

17 Mayıs 2012

Türkiye'de Olaylar Güzel Gidiyor,MaşaAllah!


Türkiye’de olaylar güzel gidiyor, Allah’a şükür, elhamdülillah. Hayret, maşaAllah. Biz rüyada görsek inanmazdık. Ne güzel bir ferahlık. Milletimize saygı duymayanlar bertaraf oldular. Milletimize değer vermeyenler, küçük görenler kendileri küçük düşüyorlar. Benim milletime bir neşe, bir sürur geldi, maşaAllah. Cenab-ı Allah dünyanın sonunu güzel bitirmek istiyor. Öyle murat etmiş. Şimdi onu göreceğiz. Ama bir kısmı sabredemiyor tabii, bekleyemiyorlar. İradeleri zayıf. Hemen tutturuyorlar “Hz. Mehdi (a.s) yok, Hz. İsa (a.s) gelmeyecek, İttihad-ı İslam yok” Şimdi olduğu vakitte mahcup olacaklar. O zaman Mehdiyetin ve Hz. Mehdi (a.s)’in kıymetini daha iyi anlamış olacaklar. Kendi iradesizliklerine bakacaklar, Hz. Mehdi (a.s)’in iradesine bakacaklar “Biz neymişiz, Hz. Mehdi (a.s) neymiş” diyecekler. “Biz neymişiz, Hz. İsa Mesih (a.s) neymiş”

Bak şimdi Cenab-ı Allah diyor ki, Muhammed Suresi 32, Şeytan’dan Allah’a sığınırım: “Şüphesiz inkar edenler, Allah'ın yolundan alıkoyanlar” İşte bu, iddia edilen Ergenekon terör örgütünün çakallarına işaret ediyor Allah aynı zamanda. “ve kendilerine hidayet açıkça belli olduktan sonra” Yani imanın, Kuran’ın doğruluğu kesin kanaatleri kalplerine geldiği halde. “elçiye karşı gelip zorluk çıkaranlar” O devrin mehdisi Resulullah (s.a.v), karşı gelip zorluk çıkarıyorlar. “kesin olarak Allah'a hiçbir şeyle zarar veremezler” Bu it, kopuk takımı da hiçbir şekilde zarar veremedi. “(Allah,) Onların amellerini boşa çıkaracaktır” Bak, bunların amelleri boşa çıktı. Boşa uğraştılar. Kendilerince işte 3 milyon Müslümanı katledeceklerdi, şehit edeceklerdi. Müslümanlığı kazıyacaklardı. Ateist bir nesil yetiştireceklerdi. Camileri yıkacaklardı. Bak, Allah mahv etti. Müslümanlara, inanlara, vatanseverlere de bereket, sürur ve güzellik verdi.





ADNAN OKTAR: Bak, Cenab-ı Allah diyor ki, şeytandan Allah’a sığınırım: “Ey iman edenler Allah’a itaat edin” Kuran’a uyun diyor Allah. “Resule itaat edin” Peygamber (s.a.v) ne diyorsa yapın. “kendi amellerinizi geçersiz kılmayın” Dilediğinizi yapın diyor Allah. Eğer bunu yapmazsanız boşa gayret edersiniz diyor. Ne yaparsanız yapın; ister çalışın, ister fabrika kurun, hep amelleriniz boşa gidiyor Allah.

“Şüphesiz, inkar edenler, Allah'ın yolundan alıkoyanlar” inkar edenler, Allah’ı inkar ediyorlar. Darwinist, Materyalist. Mesela Kuran kursu açılacak, açtırmıyor. Namaz kılacak adam, kıldırtmıyor. Allah’ı anacak, andırtmıyor. Allah birdir diyecek, dedirtmiyor. “sonra ölenler; işte Allah, onlara kesinlikle mağfiret etmeyecektir” Allah affetmem diyor.

“Öyleyse, siz üstün (bir durumda) iken, barışa çağırmak suretiyle gevşekliğe düşmeyin” “Bu adamları ayıralım, gazeteci takımına dokunulmasın. Şunlar olursa olabilir” Bu şekilde olmaz. Allah gevşekliğe düşmeyin diyor. “Öyleyse, siz üstün (bir durumda) iken” Vatanseverler, Türkiye’yi sevenler, cumhuriyeti sevenler, Atatürk’ü sevenler, vatanını, milletini, bayrağını sevenler, Türk Birliği’ni sevenler, İttihad-ı İslam’ı sevenler, Türk-İslam Birliği’ni sevenler galip durumdalar. Vatan, millet düşmanları da mağlup durumdalar. “Öyleyse, siz üstün (bir durumda) iken, barışa çağırmak suretiyle gevşekliğe düşmeyin” Boş verin işimize gücümüze bakalım hukuki önlemleri almayın tarzında bir tavır olmaz. “Allah, sizinle beraberdir; O, sizin amellerinizi asla eksiltmez” Allah, ben size yardım edeceğim diyor. Siz gereğini yapın diyor.

“Gerçekten dünya hayatı, ancak bir oyun ve tutkulu bir oyalanmadır” İşte oyun, ucu bucağı yok. Ticaretle uğraşıyor, bilmem şu, bu falan. Okul diyor, evlenmek diyor. Şimdi bunların listesini çıkarabiliriz. Uzun bir liste ama biliyorsunuz. “Eğer iman ederseniz ve sakınırsanız” Yani samimi olarak Allah’a iman eder ve Allah’ın dediklerine uyarsanız, “O, size ecirlerinizi verir ve mallarınızı da istemez” Daha zengin olursunuz, daha iyi olursunuz.

“Eğer sizden onları(n tümünü) isteyip sizi çıplak bırakacak olursa, cimrilik edersiniz ve sizin kinlerinizi de ortaya çıkarmış olur” Yani sıkıştığında insanın karakterini gösteriyor Allah. Fedakarlık yapmaları gerektiğinde tavırları bozulabiliyor. Niye imtihan oluyoruz diyor adamlar. İşte bunun için imtihan oluyor. “Eğer sizden onları(n tümünü) isteyip” bir kısmını ver deyince Allah, veriyor. Tümünü istediğinde renk, beniz atıyor. “Sizi çıplak bırakacak olursa” Halbuki müminin “feda olsun ya Rabbi” demesi lazım değil mi? “Cimrilik edersiniz” dilenirsiniz. “ve sizin kinlerinizi de ortaya çıkarmış olur” Anormalliğiniz ortaya çıkar diyor Allah. İşte imtihan bunun için oluyor. İnsanlar diyorlar “Bir an önce cennette gitsek. İmtihana ne gerek var” Adam abuk adamla gider, sabuk adamla gider, hepsi o zaman.

“İşte sizler böylesiniz” İnsan karakterini hatırlatıyor Allah. “Allah yolunda infak etmeye çağrılıyorsunuz” Allah yolunda, Allah için harcamaya çağırılıyorsunuz “buna rağmen bazılarınız cimrilik ediyor” diyor Allah. “Kim cimrilik ederse, artık o, ancak kendi nefsine cimrilik eder. Allah ise, Ğaniy (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan)dır; fakir olan sizlersiniz” O zaman zenginiz diyen adam yalan söylemiş olur. Herkes fakir. “Eğer siz yüz çevirecek olursanız, sizden başka bir kavmi getirip-değiştirir” Eğer anormallik yaparsanız başka bir kavmi getiririm diyor Allah. “Sonra onlar, sizin benzeriniz de olmazlar” Sizin gibi olmazlar. Daha cevval, daha kaliteli, iyi olurlar diyor Allah. Bizsiz ne olur acaba demenize gerek yok diyor Allah. Yerinize hemen başkasını getiririm diyor.

Bak diyor ki Allah: “Öyle olmasa, Kur'an'ı iyiden iyiye düşünmezler miydi? Yoksa birtakım kalpler üzerinde kilitler mi vurulmuş?” Yobaz takımının sorunu nedir? Kalplerinin üstüne kilit vurulması. Allah bak, düşünmezler miydi demiyor. “iyiye düşünmezler miydi?” Ama neyi diyor? Kuran’ı diyor. Yobaz hurafesi demiyor Cenab-ı Allah. Yobaz uydurmaları demiyor. Ne diyor? Sadece Kuran’ı diyor. Cenab-ı Allah istese derdi. Detay var derdi, onu da söylerdi Allah. Ama bak, ne diyor? “Öyle olmasa, Kur'an'ı iyiden iyiye düşünmezler miydi?” İyice düşünülecek olan nedir? Sadece Kuran. Başkasını düşünmemize gerek var mı? Yok. “Yoksa birtakım kalpler üzerinde kilitler mi vurulmuş?” Yobaz takımının kalbine kilit vurulmuş.

“Şüphesiz, kendilerine hidayet açıkça belli olduktan sonra” Darwinizmin, Materyalizmin geçersizliğini anlatıyorsun, hepsini anlamış, proteinlerin yapısını görmüş, Allah’ın harikalarını görmüş, her şeyi anlamış. Kuran mucizelerini görmüş “gerisin geri (küfre) dönenleri, şeytan kışkırtmış ve uzun emellere kaptırmıştır” Boş işlere sürüklemiştir diyor Allah. Öyle tipler var. Net anlıyor, iman ediyor ama sapıtıyor.

“İşte böyle; çünkü gerçekten onlar, Allah'ın indirdiğini çirkin karşılayanlara dediler ki” Dinsizlere, ateistlere  “Size bazı işlerde itaat edeceğiz” Yarı Müslüman, yarı dinsiz gibi yaşarız diyorlar. Anlaşalım sizinle diyorlar. Münafıkların yaptığı da o zaten. “Oysa Allah, sakladıkları şeyleri (sır olarak konuştuklarını) biliyor” Müslümanlardan gidip gizlice dinsizlerle iş birliği yapanlar var. Allah onlara dikkat çekiyor.

“Öyleyse melekler, yüzlerine ve arkalarına vura vura canlarını aldıkları zaman nasıl olacak?” Adam ölürken zaten cennette veya cehenneme gideceğini anlamış oluyor. Eğer canı güzellikle alınırsa, mutlaka cennete gidecek demektir. Ama yüzüne ve arkasına şiddetle saldırarak melekler canını alıyorsa, ki o görünmez, o başka bir boyuta geçtiği için insanların onu görmesi mümkün değil. O sadece bize onun kalıbı gösterilir, geride kalan kişinin. Dolaysıyla insanın onu bilmesi imkansızdır. Çünkü o, 3. boyuttan 4.boyuta geçmiş oluyor. Orada oluyor bu olaylar.


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "17 Nisan 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz. 

Dünyadaki Tüm Olaylar Mehdiyet' in Çevresinde Dönüyor!


Şimdi evrimle ilgili bir film vardı. Kafamdan geçti. Aslında çok yüzeysel, çok sathi, çok ilkel, çok basit bir akılla düşünülürse evrim teorisi haklı gibi görünebilir bir insana hakikaten. İşte su var, çamur var, orada bozulma olur tabii ki, ondan sonra orada da bir hücre oluşmuştur. Niye olmasın gibi falan geçiyor kafalarından. İkiye, dörde katlanır, sonra balık olur, balıkta kurbağa olur, kurbağa da maymun olur, maymun da insan olur. Niye olmasın diyorlar. Sonra tam renkli televizyon gibi görür, niye görmesin? Teyp gibi müzik içeride çalar, insan da duyar. Bir şey yok bunda, gayet normal diyorlar. Kainatta sonsuzdan gelmiş, sonsuza gidiyor, madde de vardı. Çok çok ilkel düşünceyle böyle düşünebilir insan. Ama sıhhatli bir beyinle, makul bir kafayla düşündüğümüzde hem metafizik bir ortamda olduğumuzu anlıyoruz, hem çok çok muazzam bir aklın her yeri kapladığını, her yere hakim olduğunu görüyoruz.

 Çok akılcı, kendimizi sıkmadan, samimi dürüstçe baktığımızda hücrenin içi New York şehrinden daha  karmaşık. Hiç abartmıyorum, yani New York şehrinden çok çok daha karmaşık. Sırf bir tane hücrenin içi bile çok çok daha detaylı. İnsanların aslında nefesi kesilip Allah’a secde etmesi gerekir. Ama Allah mucize olarak yaratmış. İşte kimi Darwinizme inanıyorum diyor, kimi başka şeye. Mucize olarak oluyor, olacak iş değil. Mehdiyet’in bir yansıması olarak Allah bunu yaratıyor. Çünkü Mehdiyet’e bir deccal gerekiyor, Allah böyle bir deccaliyet yaratmış. Ama çok mantıksız ve ilkel bir deccaliyet. Bütün olaylar; mesela bu 28 Şubatla ilgili tutuklamalar, şunlar bunlar hep Mehdiyet’in çevresinde dönen olaylar, hepsi tamamı. Yanardağların patlaması, depremler falan hepsi Mehdiyet çevresinde dönen olaylardır. Bana diyorlar ki, niye Mehdiyet’e bu kadar önem veriyorsun? Bütün dünyada olaylar Mehdiyet çevresinde döndüğüne göre, Mehdiyet eksenli olduğuna göre, Mehdiyet’le bağlantılı olduğuna göre nasıl Mehdiyet’e önem vermeyeceğiz? İnsanlar istese de istemese de bu bir gerçek.

“Selam Hocam. Sergimizde, Hukuk Fakültesinden ‘evrim yok’ dediği için atılan biriyle görüştüm. Birçok fen dersi hocası gelip bizden bilgi aldı. Ayrıca hepsinin ortak durumu, ‘biz evrim yok diyemeyiz’ dediler” diyor. Yani evrim yok desek bizi okuldan atarlar diyorlarmış hocalar. Hakikaten de atılıyor. Hayret yani, mesela muhafazakar, mukaddesatçı bir hükümet var başta. Hükümette baş edemiyor. Hükümetin Bakanı diyor ki; “ben evrime karşıyım ama bu sergiyi açmak mecburiyetindeyim” diyor. Yani dünyayı, her yeri kaplamış deccaliyet. İsteyerek veya istemeyerek insanlar deccaliyete direnemiyor ve teslim olmak durumunda kalıyorlar. Çok vahim bir durum var yani.

İşte o yüzden Mehdiyet gündemde, o yüzden Hz. İsa (a.s.)’ın zuhuru gündemde. Çünkü diyor ki Bediüzzaman: “Tek başına Mehdiyet’te baş edemez, Hz. İsa Mesih (a.s.) ile birlikte tamamen yeryüzünden kazıyabilirler” diyor. Şimdi biz var gücümüzle Hz. Mehdi (a.s.) talebesi olarak vuruyoruz, dünya çapında. Tamam halk bazında netice aldık. Ama liselerde, üniversitelerde cayır cayır okutuluyor. Aksini söyleyen sınıfta kalıyor, okuldan atılıyor. O yüzden Hz. İsa Mesih (a.s.)’ın da zuhurunun gerekli olduğunu Allah bize gösteriyor. Ama Mehdiyet tabii onları böyle ezilmiş kayısıya çevirecek. Biz de talebesi olarak bu görevi deruhte ediyoruz. Koskoca insanlar, mesela mantıksız ve yanlış olduğu biliniyor. Üniversite hocası mecburen gözleri dolarak, inanmadığı bir şeyi anlatıyor. Sorduğun zaman, “inanmıyorum” diyor. Niye anlatıyorsun deyince, ne yapayım, başka türlü var mı bir çözümü diyor. Mecburen.

Mesela İran, inanılır gibi değil. İran “İslam Cumhuriyeti, devrim yaptık” diyorlar. Cayır cayır Darwinizmi anlatmak mecburiyetindeler. Aksini yapamıyorlar, yakalarını kurtaramıyorlar. Pakistan, Mısır kurtaramıyor. Bir kör açmaz meydana gelmiş. Bu kör açmazdan çıkamıyorlar. “Bu mantıksız, ne alaka bu?” diyemiyorlar. Ve yahut, “bu mantıksız ama cevabını verelim, anlatalım” da diyemiyorlar. Cevabını anlatmakta yasak. Onun için kardeşlerimize çok iş düşüyor. İşte, fosil sergileri açmak, tebliğ yapmak, konferanslar vermek, kitap dağıtmak. Başka çözümü yok. Yani devletin, hükümetin yapabileceği bir şey değil


Bu yazı, Sayın Adnan Oktar'ın, "17 Nisan 2012tarihinde A9 TV'de yaptığı sohbet programından alınmış bir bölümdür. Sohbetin tamamını  bu adresten seyredebilir veya deşifresini okuyabilirsiniz.